– Geçtiğimiz hafta belki de Türkiye Cumhuriyet tarihinin en büyük felaketlerinden biri yaşandı Soma’da. Kayıp o kadar büyük, yaşananlar o kadar acıydı ki “Ulusal Yas” ilan edilmeseydi de hepimiz yastaydık zaten. Dolayısıyla yayınımıza yaklaşık bir hafta kadar ara verdik. Bu acı çabuk geçecek, hemen unutulacak türden değil elbette… Hatta unutulmamalı da zaten. Soma’da yaşadığımız gibi bir facianın bir daha Dünya üzerinde görülmediği bir geleceğin ümidiyle bu hafta yavaştan yayınımıza tekrar başlıyoruz.
– Son günlerde yüzümü güldürebilen yegane şey Arrow‘un final bölümü ve yeni dizi The Flash için yayınlanan trailer oldu. Bu trailerı izlerken resmen heyecanımdan yerimde zıp zıp zıpladım. Arrow’un bu sezonunu çok beğenmekle birlikte, The Flash’ın geleceğinden de pek umutluyum. Bence çok iyi olacak.
– Arrow’un ikinci sezon finali biz “Oliver & Felicity” severler için büyük bir ters köşe yaptı maalesef. Oliver Felicity’e onu sevdiğini söylediğinde ben inandım. Hatta uzun süredir beklediğim bu sahneyi iki kere izledim. Slade’i kandırmak için yapılan plan, beni de kandırdı maalesef. Finalde herşey ortaya çıktı ama yine Felicity-Oliver ilişkisi konusunda açık kapı bıraktılar gibi. Sarah şehirden ayrıldığına göre, umarım Oliver Laurel’a geri dönmez. Dizi de o kadar şey oluyor ama yine de içlerinde en saçması Oliver-Laurel-Sarah aşk üçgeni… Arrow ile ilgili son olarak şunu söyleyeyim: Stephen Amell bizim Kıvanç Tatlıtuğ gibi oynaya oynaya oyunculuğu öğrendi. Dizi dışında da özellikle sosyal medyada yaptığı paylaşımlarla oldukça sempatik bir adam olduğuna ispat etti. Özellikle kızıyla olan fotoğrafları ve hayranlarıyla olan birebir ilişkisi bence takdiri hak ediyor. Arrow ilk sezondan bu yana çok değişti, çok güzelleşti.
– Stephen Amell “The Flash”ın pilot bölümünde yer alacakmış. Zaten ilk trailerlarda da görüyoruz kendisini. Oliver ve Barry Allen arasındaki dinamik oldukça keyifli…
– Arrow’un finalinde -yeniden- karşılaştığımız John Barrowman 3.Sezon’da “series regular” olarak (gel de Türkçe’ye çevir bunu) kadroya katıldı. Sanıyoruz kendisi Thea’nın akıl hocalığını yapacak.
– Agents of S.H.I.E.L.D. son 10 bölümünde resmen bambaşka bir diziye evrildi. Agent Ward ile ilgili ters köşeyi kesinlikle beklemiyordum. Özellikle Captain America Winter Soldier filmi sonrası ortak hikayeden devam etmeleri dizinin büyük hayrına oldu. Finalde Nick Fury‘i izlemenin keyfi bir başka. 2.Sezon onayı çok sevindirici, zira daha çok konuk oyuncu görmek istiyorum. Umarım Whedon kendisi de bir cameo yapar. (Kendime not, “Dizi Sözlüğü” yazılarına devam etmekte fayda var.
– 2014-2015 sezonu çizgi roman uyarlamalarına doyduğumuz sezon olacak! Gotham, Constantine, Preacher, iZombie ve Flash. Rob Thomas’ın işi olan iZombie sezon ortasına kaldı, Preacher için ise henüz herşey çok belirsiz. Ancak Gotham, Constantine ve Flash ortalığı kasıp kavuracaklar o kesin. Halihazırda devam eden Arrow, Agents of S.H.I.E.L.D. ve The Walking Dead‘i de hesaba katarsak neredeyse haftanın her gecesi izlenecek bir uyarlamamız var.
– Çizgi Roman uyarlaması klasmanına girer mi emin olamadım ama Agent Carter‘da var önümüzdeki sezon. Captain America’nın ilk filminden hatırlıyoruz bu karakteri. İlginç bir spin-off tercihi olmuş…
– Two and a Half Men 2014 sonbaharında final sezonuyla dönecek. Çok şükür… Hiç bitmeyecek diye korkmaya başlamıştım. How i Met Your Dad ve Supernatural:Bloodlines spin-off projeleri de şimdilik iptal. İçimiz biraz rahatladı…
– Bilin bakalım The Vampire Diaries‘e hangi oyuncu dönüyor? Henüz The Vampire Diaries 5.sezon finalini izlemedim. Uzun süre The Vampire Diaries ve The Originals izlemeye ara verdim bu yıl. Özellikle Nina Dobrev’in 5 sezondur değişmeyen 3 mimikli oyunculuğu ve ağlak hallerine tahammülüm kalmamıştı. Ara verdiğim iyi olmuş. Yeniden izlemeye başlayınca daha fazla keyif aldım. Gelelim sorunun cevabına. Matt Davis 6. sezon kadrosunda yer alıyor The Vampire Diaries’in. Alaric sevdiğim bir karakterdi, geri dönmesine (nasıl olduysa artık) sevindim. Bölümler öncesinde sinyali verilen Stefan-Caroline yakınlaşması bakalım bir yere varabilecek mi? Ama ben yazarların yerinde olsam The Originals ve The Vampire Diaries arasında daha fazla gidiş – geliş yapardım. Kabul ediyorum, iflah olmaz bir Klaus & Caroline sempatizanıyım…
