Varlığı ayrı yokluğu ayrı hisler yaşatan aşk, hiç şüphesiz sanatın da en önemli ilham kaynağı. Düşünsenize, eğer aşk olmasaydı kimi zaman dilimize dolanan o şarkılar, aklımıza düşen o şiirler, gözümüzün önünden akıp o film karelerinin senaryoları, hafızalarımızda yer eden o roman satırları ve daha niceleri nasıl ortaya çıkacaktı ki. Ardında her daim güzel şeyler bırakıyor mu tartışılır ama kimimize “olmazsa olmaz”, kimimize de “aman benden uzak olsun” dedirtmeyi başarıyor. Ve şimdi aşk bu defa bir diziye ilham kaynağı oluyor. Netflix’in yeni yerli yapımı Adsız Aşıklar, aşktan nasibini iyi yönde almayan bir insanın aşka dair yolculuğunu hem tebessüm ettiren hem de düşündüren bir dille anlatıyor.
Hikâyemizin ana kahramanı olan Cem Taşkın, genç yaşlarında yaşadığı bir olay yüzünden aşka olan inancını kaybetmiş ve kararını vermiştir: Dünyayı, “hastalık” olarak gördüğü bu aşktan kurtaracaktır. Bunun için de en büyük hayalini gerçekleştirmiş ve babası gibi gördüğü Halil Emre’yle birlikte bir aşk hastanesi kurmuştur. Fakat geçmişte yaşadıkları onu ister istemez görünmez olmaya itmiş ve başka bir insanı Cem Taşkın yani namı diğer Aşk Doktoru olarak kamuoyuna yansıtmıştır. Şimdi sırada çok önemli bir yatırımcılar toplantısı vardır ve burada her şeyin kusursuz gitmesi gerekmektedir. Bu arada Halil Emre’nin kızı Hazal da Berlin’de bir klinik işletmekte ve hastalarına aşkı bir nevi şifa gibi nitelendirmektedir. Aşka dair düşüncesi hep olumludur ama hayatında olumlu bir şey var mıdır, hayır. Ablası Nilay’ın ısrarıyla çareyi yeniden ülkeye gelmekte bulur. Hazal da bu yatırımcılar toplantısına katılacak, belki de aradığı finansörü bulacaktır kim bilir. O gün gelip çattığındaysa işler ne Cem’in ne de Hazal’ın umduğu gibi gider. Aksiyonlu geçen gün, Cem ve Hazal’ın Aşk Hastanesi’nde birlikte çalışmak zorunda kalmasıyla sona erer. Peki aşka dair bu kadar zıt düşüncelere sahip olan iki insan, Aşk Hastanesi’nde orta yolu bulmayı nasıl başaracaktır?
Dizide Cem Taşkın rolüne Halit Ergenç hayat verirken Hazal Emre rolünde Funda Eryiğit’i izliyoruz. Hazal’ın babası ve Aşk Hastanesi’nin ortağı Halil Emre rolünde Selçuk Borak yer alıyor. Rıza Kocaoğlu, hastanenin çalışanlarından Arda rolünün üstlenmekte. Cem’in yaşadığı tüm problemlerin kaynağı olarak gördüğü annesi Leyla rolünde Zerrin Nişancı’yı görüyoruz. Cem’in terapisti Seval rolünde İdil Fırat, hastanenin çalışanlarından Gözde rolünde Ceren Benderlioğlu, Hazal’ın ablası Nilay rolündeyse Seda Akman yer almakta. Az ama öz bir rolle Cansel Elçin de bu kadroda yer almakta. Başar Başaran’ın yaratıcılığında ortaya çıkan dizinin yönetmen koltuğunda ise Umur Turagay var.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Ocak 2025’in Dikkat Çeken Yapımları
Adsız Aşıklar, aşka farklı bakan iki karakteri bir araya getirerek aşkın türlü türlü hallerinden sadece birkaçını sekiz bölümde izleyiciye aktarmaya çalışıyor. Her bölümde ayrı bir hasta (veya hastalar) karşımıza çıkarken, aşka dair bu kadar net ve keskin çizgiler barındıran Cem de Hazal’ın hayatına girmesiyle birlikte kırılmalar yaşıyor. Cem geçmişte yaşadıkları yüzünden hem aşka küsmüş hem de büyük bir güven sorunuyla çevrelenmiş, öyle ki yediğinden içtiğine her şeyi ve herkesi sorgular bir insan haline dönüşmüş. Bu enkazın baş mimarlarından biri hiç şüphesiz annesi ve bunu da ona dile getirmekten hiç çekinmiyor. Cem sadece annesi, terapisti ve etrafındakilerle değil, ara ara beliren o içsel balık etli benliğiyle de sürekli bir çekişme halinde. Ta ki “aşk” ile yeniden tanışana kadar. Öte yandan sevgi pıtırcığı misali, “aşk iyileştirir” düşüncesiyle hareket eden Hazal da geçmişinde bir aşk yarası almıştır. Aşkın hep iyi yanından bakan Hazal, iş kendisine gelince terzi kendi söküğünü dikemez misali bir durum oluşur.

Cem ve Hazal’ın bu yolculuğunu izlerken Aşk Hastanesi’nin farklı hastaları da dertlerine bir çare bulma peşindedir. Her bölümde yeni bir hastanın yer alması, diziyi keyifli kılan unsurların başında geliyor. (Çok alakasız olacak belki ama diziyi izlerken nedense aklıma bir anda Nip/Tuck geldi. Sean McNamara ve Christian Troy ikilisi bir yandan kendi problemleriyle boğuşurken bir yandan da ne kadar ilginç hastalarla karşılaşıyorlardı. Keşke estetiğin bu kadar vazgeçilmeze dönüştüğü günümüzde Nip/Tuck’tan ilham alınarak bir hikâye yaratılsa ne güzel olurdu…) Hikâyenin ilk hastasıysa şarkılarıyla her nesle hitap etmeyi başaran Teoman oluyor. Diziye Teoman’la giriş yapmak etkileyici mi, kesinlikle evet ama en iyi bölüm mü, bana göre kesinlikle hayır. 5. bölümde İzzet’in sağ gösterip sol vurması, 6. bölümde uyku eskortluğu yaparak “geçmişimdeki hatayı belki telafi ederim” diye düşünen Tuğrul’un yaşadıkları ve son bölümde Müco ve Muzo’nun “ne seninle ne de sensiz” ilişkileri dizinin beğendiğim hikâyeleri oldu. 5. bölümde yılların Sezai Altekin’ini Morris Dede rolünde görmek çok güzeldi, keşke kendisini başka yapımlarda da görebilsek ne güzel olurdu. 6. bölümün yıldızı tabii ki Tuğrul karakteriyle hiç şüphesiz Yetkin Dikinciler’di. Aşkı ve nefreti en yüksek dozda yaşayan Müco ve Muzo ikilisine hayat veren İştar Gökseven ve Ülkü Duru’nun uyumları ise tek kelimeyle muhteşemdi. Ki burada dizinin oyuncu kadrosuna ufak bir parantez açmak istiyorum. Normalde hiçbir oyuncu için güzelleme yapmayı seven birisi değilim ama iş Halit Ergenç’e gelince bu konuda kendimi dizginleyemiyorum. Ergenç hem oyunculuğu hem de tavrıyla bu piyasanın en kaliteli isimlerinden biri. İşte o kalitesini de Cem karakteriyle bize bir kez daha hatırlatıyor. Mimikleriyle, konuşmasıyla, davranışlarıyla bir şekilde bu zor karakteri sevdirmeyi sağlıyor. (Ne mutlu ki kendisini bu yıl hem bir Gülseren Budayıcıoğlu uyarlaması olan Kral Kaybederse dizisinde hem de bir Netflix Türkiye yapımı olan Lefter: Bir Ordinaryüs Hikayesi filminde izleyebileceğiz.) Leyla rolündeki Zerrin Nişancı’yla da çok iyi bir anne-oğul ikilisi olduklarını söyleyebilirim. Keza Funda Eryiğit de oynadığı her rolde harikalar yaratan ender oyuncularımız arasında. Canım Ailem’den bu yana kendisini severek izlediğimi de belirtmek istiyorum. Fakat ne yazık ki o da Netflix yerli yapımların mutlaka olacaklar listesine yerleşmiş gibi, ki Rıza Kocaoğlu sanırım bu listenin üst sıralarında. Tabii ki yapımcı ve yayıncı istedikleri oyuncularla çalışmakta serbest ama aynı isimlerin sürekli karşımıza çıkması biz izleyiciyi (hatta para ödediğimiz için de müşteriyi) bıktıran bir duruma dönüştü. Gerçi bunu ne kadar dile getirsek de değişen hiçbir şey yok, o yüzden umarım bir gün sektörde devrim yapacak bazı cesurlar bu düzeni kırmayı başarır. İşte biz de o güne kadar daima “seçilmiş” kişileri izlemeye devam edeceğiz gibi gözüküyor.
16 Ocak’ta Netflix’te yerini alan Adsız Aşıklar, şu sıralar platformun izlenme listelerinde ilk sırada. Ve muhtemelen ikinci sezonu da olacak gibi gözüküyor. Sekiz bölümden oluşan dizi belki aşka olan inancınızı bir kez daha tazeleyecek belki de sizi aşktan soğutacak kim bilir. Ama yüzünüze ve kalbinize bir tebessüm konduracak, o kesin. Aşka inanan veya inanmayan herkese şimdiden iyi seyirler diliyorum.