Avcı Kraven: Gerçek Benliğini Kabul Et

126
Avcı Kraven

İlk olarak The Amazing Spider-Man çizgi roman serisinde yer alan, Stan Lee ve Steve Ditko’nun yaratıcılığında ortaya çıkan Kraven the Hunter, Sony’nin Spider-Man Evreni’nde kendi hikâyesine kavuşuyor. Aaron Taylor-Johnson’ın Sergei Kravinoff yani namı diğer Kraven’a hayat verdiği Avcı Kraven, 13 Aralık itibariyle ülkemizde de gösterime giriyor. J.C. Chandor’ın yönetmen koltuğunda oturduğu film Russell Crowe, Ariana DeBose, Christopher Abbott, Fred Hechinger ve Alessandro Nivola’nın da yer aldığı ilgi çekici bir kadroya sahip.

O, aslında insanlardan değil insanların yaptıklarından nefret eden bir karakter. Ve yapılan kötülüklerin cezasını vermek için elinden geleni ardına koymuyor. Ama bunu bir avcı misali avının peşine düşerek geçekleştiriyor. İşte Kraven’ın hikâyesi de Rusya’da son görevi sırasında başlıyor. Her şeyden ve her yerden uzak bir hapishanede bir suç örgütünün patronu olan Seymon Chorney’yi avlayan Kraven, görevini tamamlayarak ait olduğu yere, annesinden miras kalan topraklarda kurduğu yaşam alanına geri döner. Fakat Seymon Chorney’nin yok oluşu suç dünyasının da dengelerini değiştirir. Onun ardında bıraktıklarını elde etmek isteyenler arasında Kraven’ın güçten başka bir şey bilmeyen duygu yoksunu babası Nikolai Kravinoff da vardır. Bu güç savaşı üvey kardeşi Dmitri’yi tehdit ettiğinde Kraven kendisini yeni bir avın peşinde bulur. Fakat bu avdaki düşmanlar Kraven’ı fazlasıyla zorlayacaktır.

Filmde Sergei Kravinoff/Kraven rolüne Aaron Taylor-Johnson hayat veriyor. Sert mizaçlı suç patronu baba Nikolai Kravinoff rolünde Russell Crowe yer almakta. Ariana DeBose, Kraven’ın bir nevi kurtarıcısı ve yardımcısı olan Calypso rolünde. Son olarak Gladiator 2’de izlediğimiz Fred Hechinger ise Kraven’ın kardeşi Dmitri rolünü üstleniyor. Kraven’ın mücadele edeceği düşmanlardan Rhino’ya Alessandro Nivola, Foreigner’a ise Christopher Abbott hayat veriyorlar.

Avcı Kraven

Avcı Kraven, Sergei Kravinoff’un genç yaşlarından itibaren nasıl Kraven’a dönüştüğünü filmdeki ilk görevin ardından yapılan bir geri dönüşle anlatmaya çalışıyor. New York’ta yatılı bir okulda eğitim gören Sergei ve Dmitri kardeşler, trajik bir haberin ardından sevgi yoksunu babaları Nikolai Kravinoff’un yanı başında yaşamlarına devam etmek zorunda kalırlar. Güç delisi baba bu tutkusunu ava giderek gidermekte ve çocuklarını da yanında sürüklemektedir. İşte bu avlardan birinde genç Sergei bir aslan tarafından saldırıya uğrar. İşte o sırada ebeveynleriyle birlikte Tanzanya’da bulunan Calypso, büyükannesinden aldığı özel iksiri Sergei’ye vererek onu hayata döndürmeyi başarır. (Tabii tam bu sırada iksirle birlikte aslanın kanında bir damla da Sergei’in kanına karışarak ona özel güçler bahşeder.) Ve bu dönüşüm onu baskıcı babasından uzaklaştırarak, annesinden miras kalan topraklara bir yolculuğa çıkarır. Burada zamanla içindeki o dönüşümü algılamaya çalışır ve kendi yolunu belirler. İşte bu kahramanın oluşumunu anlatan bu hikâye yazıya dökülünce belki ilgi çekebilir ama beyazperdeye yansıması hiç de böyle değil. Israrla Spider-Man evrenini genişletmek için bir şeyler üretmeye çalışan Sony ne yazık ki Madame Webb gibi ruhsuz bir film yapmayı başarmış. Hem de böyle iyi oyuncuların bir araya geldiği bir kadroyla. Karakterlerin bir derinliği olmadığı için (daha doğrusu karakterler derin bir şekilde yazılamadığı için) hepsi sahnesini oynayıp geri plana çekiliyormuş gibi bir hava var. Aralarından tek sıyrılabilen ise baba Nikolai rolündeki Russell Crowe olmuş. Rus aksanı İngilizcesiyle sert, ruhsuz, güç düşkünü baba karakteriyle kalitesini ortaya koyuyor. Filmdeki Calypso karakteri, hayal kırıklığı yaratanlarda ilk sırada. West Side Story’deki performansıyla en iyi yardımcı kadın oyuncu dalında Akademi ödülü alan Ariana DeBose, karakterinin sığ kalması yüzünden kötü bir oyunculukla izleyenleri baş başa bırakıyor. Sergei’in kardeşi Dmitri zaman içinde Bukalemun karakterine evriliyor fakat ağabeyin onu babayla bir başına bıraktığı zamanlarda neler yaşadığı meçhul çünkü hikâyede buna dair bir şey yok. Filmde beni tek heyecanlandıran an Foreigner karakteriyle Christopher Abbot’ın arzı endam etmesi oldu. Girls’den bu yana kendisini oldukça beğendiğim Abbott, filmde Kraven’ı öldürmek için görevlendirilen bir suikastçı ve bunun için kendine has yöntemlerini uyguluyor. Fakat Abbott’ın rolü 127 dakikalık filmde biraz kısa tutulmuş. Filmin en önemli kötü karakteri Rhino ise bir av sırasında Nikolai Kravinoff’un küçümsemelerine maruz kalıyor ve vücuduna uygulattığı deneylerle kendisini en güçlü hale getirmiş. Tabii onun bu dönüşümünü yine izleyiciler olarak biz hayalimizde canlandırmaya çalışıyoruz. Filmdeki görsel efektlerin de çoğu sahnede çok vasat göründüğünü belirtmeden geçemeyeceğim. Bu arada filmde Türkiye detayı da bulunuyor. Muhtemelen bu sahneler bir nebze ilginizi çekecektir.

Avcı Kraven, ruhunu ve heyecanını daha bulamadan kaybetmiş bir film. Şayet Spider-Man evreninin bir tutkunuysanız ve boşa harcayacak param var diyorsanız filme bir şans verebilirsiniz. Benim bulamadığım o heyecanı belki siz bulursunuz kim bilir. Şimdiden herkese iyi seyirler…