O Bihter… Sadece Bihter…

763
Bihter - Farah Zeynep Abdullah

Genelde yabancı yapımlarda sıkça gözümüze çarpan yeniden uyarlamalar bu defa ülkemizde de karşımıza çıkıyor. Hem de Halid Ziya Uşaklıgil’in klasik romanı Aşk-ı Memnu ile. Fakat hikâyenin yeniden yorumunu bu defa Bihter’in açısından görüyoruz. Başrollerinde Farah Zeynep Abdullah ve Boran Kuzum’un yer aldığı Prime Video’nun orijinal filmi Bihter 16 Kasım itibariyle platformda yerini aldı. Ve biz de Dizi-Mania olarak filmin 15 Kasım akşamı Sait Halim Paşa Yalısı’nda düzenlenen galasına katılma şansına eriştik.

Prime Video’nun mavi rengiyle aydınlatılmış tarihi Sait Halim Paşa Yalısı’na giriş yapıyoruz. Çok sayıda davetlinin yer aldığı galada gerçekten her şey özenle hazırlanmış. Öyle ki her odada filme dair bir ayrıntı karşınıza çıkıyor. (Ki bunlardan en dikkatimi çeken ve çoğu kişinin poz vermeye doyamadığı gül yapraklarıyla doldurulmuş küvet oldu. Hatta gösterimin ardından Farah Zeynep Abdullah da küvetin içinde fotoğraf çektiriyordu.) Hatta davetin sonunda bile bu ayrıntılardan biri olan akide şekeri dahi unutulmamış. Danla Bilic ve Cemal Can Canseven özel sunumlarla gecede yer alırken oyuncular, müzisyenler ve her davetin olmazsa olmazı influencerlar, çoğunlukla 1920’lere has kıyafetleriyle yalıyı doldurmuşlardı. Gösterim, yalının bahçesinde kurulan bir çadırın içinde gerçekleşti. Ve burada sinema salonu etkisi yaratmak adına içeceklerden patlamış mısıra hatta Frigo’ya kadar her detay düşünülmüş. Gecede bir tek kuş sütü eksikti desem abartmış sayılmam. (L’appart PR ekibinin emeklerine sağlık.) Prime Video Türkiye yöneticisi Alptuğ Çopuroğlu’nun kısa konuşmasının ardından beklenen an geldi.

Bihter Film Galası

Ve gelelim filme… Prime Video’nun bu ikinci orijinal Türk filmi, Halid Ziya Uşaklıgil’in Aşk-ı Memnu romanında kaleme aldıklarını Bihter’in bakış açısından karşımıza çıkarıyor. Tabii yeni bir yorumla. Peyker’in çocuğunun doğumuyla başlayan filmde hikâyeyi Bihter’den dinleyerek başlıyoruz. Melih Bey’in takımı olarak bilinen Firdevs Hanım ve kızları Peyker ile Bihter, içinde bulundukları camianın kara koyunu gibi görülmektedir. Rutubetli yalılarında günlerini geçiren ailenin kaderi, Adnan Bey’in bebek ziyaretiyle değişir. Çünkü Adnan Bey Bihter’e talip olduğunu Nihat’a söylemiştir. Zaten anneanne olduğu için pek de mutlu olmayan Firdevs Hanım, izdivacın kendisi için olmadığını öğrenince daha da öfkelenir. Ama Bihter’in kurtuluşu bu evliliktedir. Nihayet evlilik gerçekleşir. Adnan Bey’in oğlu Bülent Bihter’e anne demeyi seçerken, Nihal yaşananlardan pek de mutlu olmaz. Ne de olsa Firdevs Hanım kocasını aldatmış ve ölümüne de sebep olmuştur. Herkesin dilinde olan bu ailenin bir ferdi nasıl babasının karısı olabilir. Fakat zaman içinde Bihter’e olan bu nefreti biraz da olsa kırılır. Çünkü Nihal’in genç kızlığa geçişine emeği vardır. Ardından ailenin çapkın üyesi, Adnan Bey’in yeğeni Behlül de arzı endam eder. Politikayla ilgilenen ama keyifli Beyoğlu gecelerinden de eksik kalmayan Behlül, Bihter’in dikkatini çekmeyi başarır ve beklenen yasak aşk nihayet başlar. Bihter aradığı şehveti ve tutkuyu bulmuştur bulmasına ama anne Firdevs bu durumu fark edince kendi yöntemiyle bu ilişkiyi bitirmeyi kafasına koyar. Çözümü ise Nihal ve Behlül’ü birbirine yakıştırmakta bulur. Herkes ilk başta “olur mu öyle şey” diye düşünse de Firdevs’in ortaya attığı bu fikir gerçeğe dönüşür. Ve Bihter’in kaybetme korkusu her şeyin açığa çıkmasına doğru sürüklenir.

Filmde Bihter rolüne Farah Zeynep Abdullah hayat verirken, Behlül rolünü Boran Kuzum üstleniyor. Adnan Bey rolünde Osman Sonant, Firdevs Hanım rolünde Hande Ataizi, Nihal rolünde Helin Kandemir, Peyker rolünde Nezaket Erden, Beşir rolünde Lorin Merhart, Matmazel rolünde Ebru Özkan, hala rolünde Tilbe Saran, Nihat rolünde Mert Can Tekin yer almakta. Yönetmenliğini Mehmet Binay ve Caner Alper’in üstlendiği filmin senaryosu ise Merve Göntem’e ait.

Filmde Bihter’in hikâyesi Bihter’in anlatımıyla karşımızda. Ana karakterimizin kameraya dönüp olan biteni anlatması, hissettiklerini ve düşüncelerini belirtmesi senaryoyu oluşturanlar için iyi bir bakış açısı belki ama bunu sürekli yapması bir süre sonra bana “yeter” dedirtti. (Maalesef her şeyin aşırısını yapmaktan bir türlü vazgeçemiyoruz.) Acaba ana karakterimiz filmin başlangıcında ve sonunda bu anlatımı yapsaydı nasıl olurdu diye düşünmeden edemedim. Film, romanda olduğu gibi 1900’lerde geçiyor. Yaşanan olaylar hızlı ve kısa bir şekilde aktarılıyor ve film izleyiciye hiçbir şey hissettirmeden sona eriyor. Hem romanı hem de dizilerinden dolayı çoğumuz hikâyeye aşina olduğumuz için burada dikkatimi çeken tek unsur Behlül’ün politikaya olan ilgisi oldu. Amcası Adnan Bey ile konuşmalarında bunu dile getiriyor getirmesine ama filmde suya sabuna dokunmadan bu konu da uçup gidiyor. Farah Zeynep Abdullah’ın oyunculuğuna söyleyecek hiçbir şey yok, rol aldığı her işte iyi bir performans sergiliyor ve burada da kendisini beğendim. Fakat ne yazık ki Bihter’in bu kadar ön planda olması Behlül dâhil olmak üzere tüm karakterleri fazlasıyla geride ve silik bırakmış. Hande Ataizi gibi başarılı bir oyuncu bile Firdevs Hanım rolünde o içindeki performansı çıkaramıyor. (Bu arada Osman Sonant’ın oyunculuğunu beğensem de Adnan Bey rolü için çok kötü bir seçim olmuş.) Sanat yönetmenliği kostümünden aksesuarlarına 1920’lerin havasını tamamıyla yansıtmış durumda. Fakat bu görsellik de bir süre sonra bende Baz Luhrmann filminin (mesela Muhteşem Gatsby) kötü bir taklidi hissi yarattı. Filmin sonu yine bildiğimiz sonlardan farklı olsa da ne yazık ki yapım vasatın üzerine çıkmayı başaramıyor.  

Bihter (Prime Video)

Halid Ziya Uşaklıgil’in Aşkı-Memnu’su ilk defa 1975 yılında TRT için bir mini dizi olarak uyarlanmıştı. Yaşı ilerlemiş büyüklerimiz muhtemelen bu uyarlamayı hayal meyal hatırlasa da (ki merak edenler olduysa çoktan Youtube’dan izlemiştir) esas 2008 yılında Kanal D için yapılan yeniden uyarlama herkes tarafından izlenmiş ve bir fenomene dönüşmüştü. Zaten nasıl dönüşmesin ki? Bihter rolünde Beren Saat, Behlül rolünde ise Kıvanç Tatlıtuğ. Hele ki Nebahat Çehre ve hayat verdiği Firdevs Hanım, replikleriyle efsaneye dönüşmüş durumda. Benim için bir tek Adnan Bey var ve o da Selçuk Yöntem. Nihal rolündeki Hazal Kaya ise bir o kadar doğru bir seçim.

Dizi iki sezon sürmüştü ama her yıl yayınlanan tekrarlarıyla yeni dizilerin birçoğundan çok daha fazla ilgi gördü. Ki geçtiğimiz aylarda Kanal D, dizinin final bölümünü bir cumartesi akşamı prime time kuşağında yeniden yayınlayarak reyting listelerinde üst sıralarda yer almayı başardı. Ve bu başarı hep sürecek. Yıllar geçecek, dizi hep yayınlanacak, yayınlandıkça aynı ilgiyi görecek. Çünkü dizinin hikâyesi, karakterleri ve oyuncuları ülkedeki hemen hemen herkesin tüm vücuduna sirayet etmiş durumda. Hal böyleyken sormamız gereken soru şu: İnsanların artık DNA’sına işlemiş bu hikâyeyi yeniden uyarlamaya ne gerek vardı? Ben gerçekten merak ediyorum, bu proje oluşturulurken hiç ama hiç kimse “Biz niye böyle bir işe kalkışıyoruz” diye sorgulamadı mı? Rol alanlar dizideki oyuncularla kıyaslanmak zorunda kalacağını hiç düşünmedi mi mesela? Tabii günün sonunda yapımcısından oyuncusuna yönetmeninden senaristine herkes kazanacağı paraya bakıyor. Kazanmışlar mıdır, orası kesin. Ama bir kere de artık izleyenin ilgisini çekebilecek daha özgün işlerle karşımıza çıksalar… Neden ülkemizdeki filmler veya diziler platform için hazırlanınca daha vasat bir hale dönüşmek zorunda kalıyor? Kameramanından ışık şefine, ses teknisyeninden asistanına kadar birçok kişinin emek harcadığı bir iş neden başarılı olamıyor? Sanırım bu soruların cevapları hep bir bilinmezlik olarak kalacak.

Son olarak Prime Video’nun yöneticilerine naçizane bir tavsiyem var. Orijinal içeriklerinizde The Boys, Invincible, Bosch, Good Omens, The Marvelous Mrs. Maisel, hatta ilk sezonun ardından anlamsızca iptal edilen The Peripheral gibi kaliteli yapımları barındırıyorsunuz. Rings of Power ve Wheel of Time da cabası. Hatta bu yılın en farklı iki işi Swarm ve I’m a Virgo sizin elinizden çıkmış durumda. Neden illaki bir yerli içerik arayışı içindesiniz? Sonuçta hedef aboneliği arttırmaksa, harcamak zorunda olduğunuz o bütçeyi elinizdeki yapımları ön plana çıkarmak adına kullansanız daha mantıklı olmaz mı? Çünkü buradaki izleyicinin illa yerli yapım gibi bir arzusu yok, sadece kaliteli, keyif veren, iyi içeriklere ulaşmak istiyor. Mesela yukarıda bahsettiğim ve bahsetmediğim yapımları tanıtacağınız, influencerlarla sınırlı kalmayıp herkesi dâhil edebileceğiniz bir etkinlik düzenleseniz… Sonuçta paranız var, fikir üretecek ajanslar da emrinize amade. Emin olun, sizlere geri dönüşü çok daha olumlu olacaktır.

Bihter filmi 16 Kasım’dan itibaren Prime Video’da yerini aldı. Kendisine bir şans verecek olanlara şimdiden iyi seyirler.