Dizi-Mania tabii ki bir dizi sitesi… Popüler dizilerin, çizgi dizilerin, animasyonların, popüler kültür öğesi her türlü serinin takipçisi olmayı kendisine görev edinmiş gönüllü bir oluşum.
Senelerce televizyonda, hatta izleyemeyenlerin seneler sonra internet üzerinden ölümüne takip ettiği ve alışkanlık ötesi bir tavır geliştirmeye neden olan Pokemon serisinin tüm dünyayı kasıp kavurmaya başlayan oyunu Pokemon GO‘ya, bu bakış açısıyla sessiz kalmamız düşünülemezdi.
Çizgimiz dışına çıkmadığımızı ve yine bize ait olan bir kavramın peşinden giderek Pokemon GO ile ilgili Dizi-Mania ailesi olarak yazabileceklerimizi yazmanın ve sizlerle paylaşmanın önce bizi ve akabinde sizleri mutlu edeceğini umuyoruz.
Yaşı ötelenmiş olmasına rağmen bir Pokemon hastası olan bendeniz de elimden geldiğince bu çılgınlığı – Pokemon GO furyasını sizlerle paylaşmak amacındayım…
Hadi başlayalım… Gotta Catch’am All!!!
Nasıl başlıyoruz? Nasıl kuruyoruz? Nasıl dahil oluyoruz?
Sanırım en kritik nokta bu ilk aşamada… Sebebi ise oyunun aslen ilk aşamada sadece Uzak Doğu, ABD ve Avustralya kıtasında (Avustralya ve Yeni Zelanda) piyasaya sürülmüş olması. Dolayısıyla oyunu oynamak niyetindeyseniz, öncelikle Türkiye’de bunu nasıl temin edeceğinize dair fikriniz olmalı…
Öncelikle belirtelim, oyunu oynayabileceğiniz sadece 2 platform mevcut, Android ve Ios… Yani İntel tabanlı ve Windows alt sistemli cihazlarda oyunu oynama şansınız şimdilik yok…
Peki hangi cihaza nasıl kuruyoruz?
Ben anlatmaya Ios’tan başlamak istiyorum. Çünkü Ios’ta oynamak, Android’e nazaran biraz daha sıkıntılı (idi)… Ya da öyle sanılıyordu. Ancak çok da zor değil….
Ios Kurulumu: Oyunun Türkiye AppStore’da yer almaması sebebiyle kurulum için telefonunuzun Avustralya – Yeni Zelanda AppStore’una geçiş yapması gerekiyor. Ancak bu, öyle sanıldığı kadar zor da bir işlem değil. Yapmanız gereken birkaç ufak şey oyunu telefonunuza indirmek için yeterli olacak;
1- Kendinize sadece Pokemon GO oynamak üzere ayrı bir mail adresi alın ya da varolan boştaki (telefonunuzla ilişkilendirilmemiş bir mail adresinizi – gmail önerilir) mail adresinizi kullanın.
2- Apple internet sitesine girerek “Yeni bir Apple” hesabı oluşturun, bu hesabın lokasyonunu Avustralya olarak seçin
3- Telefonunuzun ayarlar simgesine tıklayarak “AppStore” kısmına girin, eski hesabınızdan çıkıp yeni açtığınız Apple hesabıyla giriş yapın, (size sorulan Avustralya adresi, state, posta kodu gibi bilgiler için internetten ufak bir araştırma yapmanız gerekebilir)
4- Sonrasında telefonunuzda AppStore’a giriş yapın, zaten Avustralya hesabı açılacaktır, buradan Pokemon GO uygulamasını indirin,
5- Arzularsanız yine aynı yerden AppStore hesabından çıkıp eski hesabınıza geri dönün, nasıl olsa oyunu indirdiniz, artık ihtiyacınız yok, keyfinize bakın
Android Kurulumu: Burada uzun uzun anlatmaya gerek duymuyorum, internette envai çeşit sitede ve ekşisözlük‘te uygulamanın .apk uzantılı dosyası mevcut. İndirin, kurun. Kuruluma izin vermiyorsa ayarlarda “Geliştirici Seçenekleri” altından “Bilinmeyen uygulamalara izin ver” seçimi yapmalısınız. Sonrası kolay. Galaxy S4 üzeri ve muadili tüm telefonlarda kolayca erişebilirsiniz.
Kurulum bitti… Gelelim Oyuna…
Bu oyunu bu kadar özel yapan ne?
Gotta Catch’em All!!!
Pokemon, bu yazıyı okuyan %80’lik kesimin bildiği üzere dünya üzerinde Pokemon adı verilen yaratıkların cirit attığı, “Trainer” adı verilen kişilerin bu yaratıkları toplayarak eğittiği, geliştirdiği, birbirlerine meydan okudukları bir sanal gerçekliği temsil ediyor.
Çizgi serisinde baş rolde Ash isimli amatör ancak azimli bir Pokemon çalıştırıcısının hikayelerini izlemiştik. Misty ve Broke adı verilen 2 arkadaşı, sevimlilikten öldüren, geberten elektrikli kedimsi Pokemon Pikachu‘nun da ekibe eşlik ettiği bu keyifli macerada, daha sonra ekibe katılan Charmander, Balbazar, Squirtle keyfimizi katlamışlardı. Ash’in en büyük amacı, dünyanın en iyi Pokemon çalıştırıcısı olmaktı.
Ash bu amaca ilerlerken en büyük destekçileri dostları ama onlardan daha önce sevgiyle bağlandığı Pokemon’larıydı.
Evet…
Ash’i diğer çalıştırıcılardan farklı yapan buydu. O Pokemon’larını sadece eğitip savaştırmıyordu, o Pokemon’larını çok ama çok seviyordu. Pikachu’yla aralarındaki dostluk emsalsizdi. Charmander’la tutkulu bir birliktelikleri vardı. Balbazar ve Squirtle ise vazgeçilmezleriydi. Tüm Pokemon’larıyla ayrı bir iletişim kuran Ash, amacına bu kadar yaklaştıysa, bunun en önemli başarı kriteri bu duygu seliydi.
Bizler de o yaşlarda tanıştığımız bu güzel toplulukla ve Pokemon dünyasıyla sıradışı bir bağ kurmuştuk. Yüzlerce, hatta belki binlerce Pokemon ve bunların evrimleşmiş halleri vardı, ancak okulda İstiklal Marşı’nı zor ezberleyen bizler, gördüğümüz Pokemon’un adını ezbere söyleyebilecek kadar ezber edinmiştik.
İşte Pokemon GO, bu dünyayı bize tüm ayrıntılarıyla sunmayı hedefliyor ve bizi bu dünyaya dahil edip bir Ash, bir Misty, bir Broke olma imkanı tanıyor.
Hatta bunu yaparken daha önce eşine çok az rastlanan bir teknikle gerçekleştiriyor:
– Pokemon GO, gerçek dünya haritası kullanarak bize oyun deneyimi yaşatıyor. Google Maps platformunu altyapı olarak kullanan oyun gerçek sokaklarda, camilerde, okullarda, heykellerde, müzelerde, köprülerde oynanıyor. Kendinize oluşturduğunuz Avatar’ınızla gerçek dünya haritası üzerine dağıtılmış mekanlarda önce Pokemon’larınızı yakalıyor, sonra eğitip rakiplerinizle çarpışıyorsunuz.
– Pokemon GO, gerçek dünya haritasına ek olarak telefonunuzun kamerasını kullanarak, gerçek zamanlı ve mekanlı olarak Pokemon’larınızı yakalamanıza imkan tanıyor. Haritada varlığını keşfettiğiniz Pokemon’un üzerine dokunduğunuzda kameranız açılıyor ve içinde bulunduğunuz gerçek dünyada, zeminde, duvarda, arkadaşınızın kafasının tepesinde bir Pokemon yakalanmayı bekliyor. Siz de elinizdeki Poke Topunu fırlatıp o Pokemon’u koleksiyonunuza ve takımınıza katmak için uğraşıyorsunuz.
Oyunun en zevkli kısmı bu sanırım. Çizgi filmlerde yanaklarını sıkmak istediğiniz sevimli yaratıkların içinde bulunduğunuz odada ya da gezdiğiniz sokakta belirmesi, hatta bu Pokemon’un nadir veya özel olarak sınıflandırılan Pokemon’lardan birisi olması adrenalin furyasını sizlere yaşatıyor.
Oyun oynanmaya başlayalı 1 hafta kadar oldu. Ancak öyle ilginç diyaloglar dolaşıyor ki sosyal medyada, gülmemek elde değil;
– Babamla küsüz. Tuvalette çıkan Pokemon’u benden önce aldı… Konuşmuyoruz…
– Az önce bir kız kapımı çaldı… “Evinizde Pikachu var, alabilir miyim müsade ederseniz?” diye sordu. Ay inşallah…
– Camilerde çok fazla Pokemon var, gelmişken Cuma’yı da kıldım…
– Camiler Pokemon kaynıyor, bu gidişle 5 vakit namaza başlayacağım, ama niyet ederken “Niyet ettim Pikachu’ya” diyorum istemsiz olarak…
Şahsım 31 yaşında olup, çevremde 40-45 yaş bandında da bu oyunu oynamaka olanlara şahit olunca ne gibi bir tufanın içine dahil olduğumuzu daha iyi idrak ettiğimi söylemeliyim. Bazen sadece kendinizi popüler kültürün suyunun akışına bırakmanız gerekir… Pokemon GO, bu akışı yaratmış ve bence kendinizi o suya bırakmanızı fazlasıyla hakediyor…
Pokemon GO’ya yeni başlayanlar için temel bir rehber:
Açıkçası oyuna dün başladım (11.07.2016) ancak hatırı sayılır bir deneyim edindiğimi söyleyebilirim. Bildiklerimi sizinle paylaşarak fayda sağlayabilirsem ne mutlu…
1- Oyunu açtığınızda sizden bir avatar seçmenizi, sonrasında şekillendirmenizi isteyecek. Bu aşamadan sonra değişiklik yapamıyorsunuz, ancak çok da önemli değil. Dış görünüş.
2- Avatar’ınızı alıp oyun dünyasına dahil olduğunuzda önce telefonunuzun konum servisini sonra kameranızı aktive etmenizi isteyecek, bunları kabul edip ilerleyeceksiniz.
3- Bu aşamadan sonra oyun başlıyor, size başlangıç olarak Tutorial mahiyetinde yakalamanız için hemen yanıbaşınıza 3 adet Pokemon beliriyor, bu Pokemon’lar, çizgi seriden hatırlayabileceğiniz üzere en popüler 3 Pokemon’un en ilkel halleri… Charmander, Balbazar ve Squirtle… Bunlardan birine dokunup açılan kamera aracılığıyla elinizdeki Poke Topunu üzerine fırlatmak suretiyle yakalayabilirsiniz.
Böylece oyununuz başlamış olacak…
4- DİKKAT!!! Bir üstteki madde, yani 3. maddede yer alan aşamada ufak bir hile mevcut. Malumunuz çizgi serinin en popüler Pokemon’u Pikachu… Oyuna Pikachu’yla başlamak isteyenler için küçük bir trik mevcut. Etrafınızda beliren 3 Pokemon’u, yani Charmander, Balbazar ve Squirtle’ı yakalamazsanız ve bulunduğunuz yerden biraz uzaklaşmayı denerseniz 3-4 dakika içinde bir adet Pikachu yanınızda beliriyor. Bu şekilde oyuna Pikachu ile başlamak gibi bir keyfi yaşamanız mümkün.
5- Oyun başladıktan sonra ilk Pokemon’unuz ile oyuna dahil oldunuz. Size bir Nickname seçmeniz için uyarı geliyor. Adınızı yazın ve devam edin… Şimdi oyuna ciddi anlamda dahil oluyoruz.
6- Ekranın alt tarafında yer alan Poke Topu sizin Menü tuşunuz aslında. Buradan sahip olduğunuz Pokemon’ların listesine, güçlerine, canlarına, özelliklerine erişmeniz mümkün. Yine bu ekran aracılığıyla Pokedeks aracılığıyla genel Pokemon Dünyası’na göz atabilir, elinizdeki Item’leri kontrol edebilirsiniz.
7- Gelelim Item’lere… Oyunda birbirinden farklı pek çok Item mevcut. Bunlardan en önemlisi şüphesiz Poke Topu… Bu toplar, Pokemon’ları yakalamanızı sağlıyor. Üzerine atıp hapsediyorsunuz. Ancak yakaladığınız her Pokemon topun içinde kalacak diye bir şart yok. Dirençli Pokemon’lar toptan çıkıp direnmeye devam edebiliyor. Hatta inat ederse buharlaşıp kaçabiliyor da… Item’ler içerisinde Revive, yani dövüşen Pokemon’un dirilmesini sağlayan bir aparat, Incense yani etraftaki Pokemon’ları sizin üstünüze 30 dakikalığına çekecek bir aparat, Potion yani yaralı Pokemon’unuzun canını artıran bir aparat, Egg Incubator yani eğer yumurta kazanırsanız içinden Pokemon çıkmasını sağlayacak bir aparat mevcut. Belirtelim, bir yumurta bulursanız ve içinden Pokemon çıkmasını istiyorsanız Incubator’a yerleştirdikten sonra bildiğiniz 2-5-10 km gibi mesafeleri yürümeniz gerekecek… Arabayla ya da otobüsle kandırma şansınız yok, algoritma hızınızı algılıyor ve yürüme mesafesi ile hızı etkileşime sokuyor.
8- Gelelim etrafınızdaki dünyaya… Bulunduğunuz dünyada “Pokestop” diye bir kavram mevcut ki bu çok önemli bir kavram. Yaşadığınız yerdeki bilindik parklar, anıtlar, camiler falan Pokestop olarak saptanmış genellikle. Buralara girip Pokestop çarkını çevirdiğinizde çok ihtiyacınız olan Item’ler ve Poke Topları düşüyor. Yine etrafınızdaki dünyada uzun ve renkli kuleler var ki bunlara “Gym” deniyor. Adından da anlaşılabileceği üzere bu merkezler Pokemon’larınızı geliştirmek için gitmeniz gereken yerler. Ancak her Gym’i öyle kafanıza göre kullanamıyorsunuz. Bulduğunuz ilk Gym’de size hangi takıma dahil olmak istediğiniz soruluyor. Kırmızı, Sarı veya Mavi takımdan birini seçiyorsunuz. Bu seçiminizi daha sonra değiştirme şansınız yok. Sonrasında etrafınızda yer alan Gym’lerde kendi takımınızın rengini taşıyan Gym’lerde Pokemon’unuzu geliştirebilirsiniz. Rakip Gym’lerde ise rakiplerinizle savaşmanız hatta kuleyi ele geçirmeye çalışmanız gerekiyor. Bu da size ekstra bir saygınlık kazandırıyor. Ayrıca ele geçirilen bir kuleyi belli süre elinizde tutmanız da bir unvan sağlıyor.
9- Pokemon’ları yakalamayı öğrendik. Peki nasıl geliştiriyoruz? – Pokemon yakaladığınızda “Stardust” adı verilen bir toz alıyorsunuz. Ayrıca “Sugar” adı verilen bir madde daha var. Yakaladığınız Pokemon’un profiline girdiğinizde o Pokemon’u geliştirmek için ne kadar Stardust ve ne kadar Sugar vermeniz gerektiği yazıyor. Stardust ortak malzeme. Her Pokemon için aynı. Ancak Sugar her Pokemon türü için farklı. Yani “Pikachu Sugar” da var “Charmander Sugar” da… Dolayısıyla Pokemonunuzu geliştirmek için o Pokemon’a ait Sugar’ları biriktirmeniz gerekiyor. Peki o Sugar’ları nasıl bulacağız? – Cevap: Aynı Pokemon’dan birden fazla yakalayabiliyorsunuz. Güçlü olanı elinizde tutup güçsüz olanı “Transfer” seçeneği ile Profesör’e yönlendirirseniz Profesör de size hediye olarak o Pokemon’a özel Sugar veriyor. Böylece o Pokemon’u güçlendirmek ya da yeterli sayıda şeker bulursanız “Evrimleştirmek” için gerekli Sugar’ları veriyor.
10- Güç demişken… Pokemon’ların gücü neye göre değişiyor? – Pokomon profillerinde CP – HP – Height – Weight gibi parametreler mevcut. CP – Combat Power yani savaşırken vurma gücü… HP ise Health Point olarak adlandırabileceğimiz can ve dayanıklılık puanı. Bunlar Pokemon’unuzun gücünü temsil ediyor. Ayrıca, Boy ve Kilo olarak tüm Pokemonlar farklı. Aynı Pokemon’un XS – Extra Small ya da XL – Extra Large versiyonlarını bulmanız mümkün. Genelde XL olanlar daha çok gelişmeye ve güçlenmeye müsait Pokemonlar oluyor. Diğerleri de cılız kalıyorlar.
11- Tracking System – Ana ekranınızda Poke Topu simgesinin yanında bir küçük alan var. Burada yakınızdaki Pokemon’ların siluetleri mevcut. Her Pokemon simgesinin altında da bir adım resmi var. Resimlerde 1 adımdan 3 adıma kadar değişiklik var. Adım yoksa Pokemon çok yakınınızda ve her an çıkabilir demek. 3 adım varsa bu, o Pokemon’un size biraz uzak olduğu manasına geliyor. Biraz yürümelisiniz yani. Yaklaştıkça adım sayısı azalıyor simge ekranında.
Oynanış olarak anlatabileceklerim şimdilik bu kadar. Bu bilgi, sizin başlangıç aşamasında oyuna dahil olmanız ve fazlasıyla keyif almanız için yeterli diye düşünüyorum.
Sonrası ise sizin hayal gücünüze kalmış.
Genel Yorum
Daha önce de belirttiğim gibi Pokemon GO, sıradışı bir deneyim sunmayı vadederek yola çıkmış bir uygulama. Oyun sektörüne yeni bir soluk getirdiği şüphesiz. Beklemediğiniz bir oyun yapısı, daha önce karşılaşmadığınız türde bir zeka sizleri bekliyor. Bu açıdan oyunun bir “Yaş Skalası” olduğunu düşünmek hata olur. 4 yaşındaki yeğeninizle de 45 yaşındaki amcanızla da dağa bayıra çıkarak Pokemon avlamayı seçebilirsiniz.
Oyun henüz ilk seviyede sunulduğu için geliştirmeye açık yanları ve matematik düzeltmeleri gerekli kılabilir. Ancak asla sıkılma hissi vermediğini belirtmeliyim.
Benim, bizim ve Dizi-Mania ailesi için ise oyunun en önemli özelliği, hikayesiyle ve serisiyle bizleri kendine bağlayan Pokemon dünyasına bizzat dahil olma şansını bizlere sunmuş olması… Oyunun çıkacağını önceden biliyordum ve az çok yapıyı tahmin edebiliyordum, ancak bu kadar etkileneceğimi, keyif alacağımı ve bağlanacağımı ben de tahmin etmemiştim.
İstanbul ve çevresinde şuan topluluklar oluşmaya başlamış, Tweet hesapları, topluluk Whatsapp grupları bile aktif halde… Birbirine düşman olmuş rakip takım elemanları bile var, o kadar diyelim…
Ancak daha güzeli, Pokemon aleminin kendisine özgü çocuksu, rengarenk dünyasını gerçek dünya ile bu kadar birleştiren bir yapının hayatımıza girmiş olması.
İlk defa bir sinematik-vizyon yapımı bu kadar detaylı olarak gerçek hayata uyarlanıyor.
Bu tip bir yapının popüler dizi alemindeki Game of Thrones, The Walking Dead, Lost, Fringe vs. vs. yapımlar için de oluşturulduğu bir hayatın hayalini kurun? Olmadı ama olmayacak demek değil bu… İşte Pokemon GO, bu tip bir yapının öncüsü olmak gibi bir işe kalkıştı… Bu akıma dahil olup kendini kaybetme keyfini yaşayanlardan birisi olarak hayal gücü geniş ve hayatın popüler renklerinden keyif alan herkesi Pokemon GO dünyasına davet ediyorum. Pişman olmayacağınızın garantisini verebilirim…
Keyifli oyunlar…