Bu yaz bir çizgi roman kahramanı daha beyaz perdeye taşınıyor. 1939 yılından beri yayımlanan ve 1983 yılında DC Comics tarafından yayın hakları alınan Blue Beetle, 18 Ağustos itibariyle kendisini yeniden sinema severlerle tanıştırmaya hazırlanıyor. Ángel Manuel Soto’nun yönetmen koltuğunda yer aldığı filmde Xolo Maridueña başrolde yer almakta.
Blue Beetle: Konusu
Jaime Reyes nihayet üniversiteden mezun olmuş ve memleketi Palmera City’ye geri dönmüştür. Ailesi tarafından büyük bir sevinçle karşılanır karşılanmasına ama alacağı haberler pek de iç açıcı değildir. Çünkü yüksek kira artışı aileyi evlerini terk etmekle karşı karşıya bırakmıştır. Şehrin değiştiğini, kendi mahallesinin de bir kenara atıldığını gören Jaime bu durumdan memnun olmasa da umutludur. Ne de olsa artık bir diplomaya sahip olduğu için iş bularak durumu düzeltmek için harekete geçecektir. Hayaller ve hayatların devreye girdiği bu kısımda Jamie’yi, kız kardeşi Mili’nin çalıştığı otelde masaların altına yapıştırılan sakızları temizlerken görürüz. O sırada otelin misafirlerinden biri ise Kord Şirketler Grubu’nun başındaki Victoria Kord’dur. Ağabeyi Ted Kord ortadan kaybolduğunda şirketin tüm yükü kendisine kalan Victoria, içinde biriken o hırs ve güçle uzun zamandır peşinde olduğu Scarab’a nihayet ulaşır. Scarab, tek bir kişiyi büyük bir orduya çevirecek bir güce sahiptir ve Victoria bunu harekete geçirmek için sabırsızlanmaktadır. Fakat önündeki engellerden biri ise yeğeni Jenny’dir. Halasının bir şeyler peşinde olduğunu fark eden Jenny, Victoria’nın karşısına çıkar ve Jaime de bu gergin ortamın tanığı olur. İki kardeş oteldeki işlerinden olsa da Jenny, Jamie’ye telefon numarasını vererek iş için uğramasını söyler. Ertesi gün büyük umutlarla soluğu Kord Şirketleri’nde alır. Ama Jenny’den alabildiği tek şey bir burger kutusu olur. Jaime, bu kutuya gözü gibi bakmalı ve hiçbir şekilde açmamalıdır. Eve gittiğinde aile üyelerinin merakıyla nihayet kutu açılır ve içinden mavi parlak bir böcek çıkar. Jaime ve ailesinin bütün kaderini değiştirecek olaylar, Scarab’ın Jaime’nin vücuduna girmesiyle başlar.
Filmde Jaime yani namı diğer Blue Beetle rolüne Xolo Maridueña hayat veriyor. İzleyenlerin Cobra Kai’den hatırlayacağı bu genç yıldız, başrol için çok iyi bir seçim olmuş. Jenny Kord rolünde Brezilyalı oyuncu Bruna Marquezine yer alıyor. Filmin izlemesi en keyifli karakteri olan Jaime’nin büyükannesi Nana rolünü Adriana Barraza üstleniyor. Filmin genelinde kendi halinde sevimli bir şekilde takılan Nana, hünerlerini filmin sonlarına doğru gösteriyor diyebiliriz. Jaime’nin babası Alberto rolünde usta aktör Damián Alcázar yer almakta. Narcos: Mexico’da severek izlediğim Alcázar, bu filmde de benim en sevdiğim karakter oldu. Filmi izleyecek olan herkese işte baba karakteri böyle olur dedirteceğini şimdiden söyleyelim. Gözünü güç ve hırs bürümüş Victoria Kord rolünde de yine usta bir oyuncu var: Susan Sarandon. Sarandon, filmin kötü karakterinde yılların başarısını sürdürmeye devam ediyor. Ailenin göze çarpan bir üyesi de Jaime’nin amcası Rudy. Bu özel karakteri canlandıran isim ise George Lopez. Lopez de büyükanne Nana gibi hünerlerini film boyunca gösteriyor diyebiliriz.
Victoria’nın çeşitli güç yüklemeleriyle bir nevi yeniden yarattığı Carapax rolünün sahibi ise Raoul Max Trujillo, Trujillo’nun hayat verdiği Carapax’ın hikâyesi de filmin etkileyici noktalarından birisi. Ve tabii zamanla Jaime’yle bütünleşen Scarab yani Khaji Da’nın sesi de şarkıcı ve oyuncu Becky G’ye ait. Elpidia Carrillo, Jaime’nin annesi Rocio rolünü üstlenirken, Belissa Escobedo’yu Jaime’nin kız kardeşi Milagro rolünde izliyoruz. (Bu arada kız kardeş Mili’nin film boyunca bana Ugly Betty’yi anımsattığını belirtmeden edemeyeceğim.) What We Do in the Shadows’u takip edenlerin hiç şüphesiz en sevdiği karakter olan Guillermo’ya hayat veren Harvey Guillén de filmde Dr. Sanchez rolünde. Açıkçası filmin başlarında gördüğüm Guillén’i önemli bir rolde izleyeceğimi düşünüyordum ama ne yazık ki kendisi bu hikâyenin içinde varla yok arasında bir yerde. Yine de çoğunlukla Meksika kökenli oyunculardan oluşan kadro kesinlikle bir bütünü oluşturmuş durumda. Filmin yönetmenliğini ise Ángel Manuel Soto üstleniyor.
1939’da ortaya çıkan Blue Beetle, 2013’teki son sayısına kadar üç karakterde vücut buluyor: Dan Garret, Ted Kord ve Jaime Reyes. Bu üç karakter daha önce dizilerde, filmlerde ve video oyunlarında çoğu kez arzı endam etse de bu yeni film hikâyeyi Jaime’nin üzerinden anlatıyor. Tabii ileride yapılacak devam filmlerinde bazı sürprizler bizi bekliyor olabilir.
Jaime’nin süper kahramanlığa giriş hikâyesini anlatan Blue Beetle, Latin kültürünün yanı sıra aile kavramını da oldukça öne çıkarıyor. Latin kültürüne dair detaylar filmin seyrini daha keyifli bir hale getirmiş. Süper kahraman hikâyelerinde görmeye alışık olduğumuz geçmişten gelen aile trajedileri burada olmasa da duygusal anlar yok değil. Zaten film size her an her duyguyu yaşatabiliyor. Bir anda keyifle güleceğiniz, bir anda pür dikkat kesileceğiniz, bir anda gözlerinizin dolacağı durumlara hazırlıklı olun.
Ve süper kahraman filmlerinin vazgeçilmezi görsel efektler. Jaime’nin Blue Beetle’a dönüştüğü sahnenin gayet iyi olduğunu düşünenler arasındayım. (Gerçi tüm zamanlardaki favorim Hemlock Grove’da Peter karakterinin kurt adama dönüşme sahnesidir.) Scarab’ın Jaime’nin vücuduna uyum sağlarken yaşanan otobüs sahnesi dikkat çekici. Fakat filmin geneline baktığımızda efektler biraz yetersiz kalıyor.
Filmlerin bir diğer vazgeçilmezi ise tabii ki müzikler. Blue Beetle’ın müzik seçimleri de bir o kadar başarılı. Heyecanlı sahnelerin olmazsa olmazı Cypress Hill müzikleri, bu filmde de yerini almış.
Blue Beetle: Son Söz
Blue Beetle’a şans vermeniz için süper kahraman filmlerine düşkün olmanız gerekmiyor. Çünkü bu film, içinde yetişilen kültürün ve ailenin ne kadar önemli olduğunu bir süper kahraman üzerinden anlatıyor. Aksiyonu, eğlenceyi, duygusallığı bir arada yaşatan filme benim puanım 7. Şimdiden herkese iyi seyirler.
