Disenchantment: Önizleme Notları

3408
Disenchantment_Netflix_Dizi-Mania

Ekranların en uzun soluklu ve en popüler yetişkin animasyon serisi The Simpsons’ın yaratıcısı Matt Groenling‘in yeni dizisi Disenchantment, 17 Ağustos’ta Netflix’te yayınlanacak. Dizinin yayınlanmasından önce, ilk 7 bölümünü izleyip değerlendirme fırsatımız oldu.

The Simpsons ile günümüzü, kült seri Futurama ile geleceği kendine has şekilde yorumlayan Matt Groenling, şimdi de “Orta Çağ”a el atıyor. Groenling’in, TV kanalları dışında bir platform için ilk defa yarattığı bir dizi olan Disenchantment‘ın 20 bölümlük ilk sezonunun 10 bölümlük ilk yarısı 17 Ağustos’ta izleyiciyle buluşacak. Dizi hikayesinin merkezine alkolik, kumarbaz, asi bir prenses ile ona arkadaşlık eden bir elf ve küçük bir şeytanı alıyor.

Orta Çağ’da, Dreamland ülkesindeyiz. Kıtlık, veba ve fakirlikle mücadele eden “Dreamland”in ismi ile bağdaştırılabilecek hiçbir tarafı yok. Bu ülkenin güzel ama alkolik, kumarbaz ve asi prensesi Bean (Abbi Jacobson), hiç istememesine rağmen Kral olan babasın King Zog (John DiMaggio)’un zoruyla komşu ülkenin prensi ile evlenmek mecburiyetinde kalıyor. Bu evlilikten kaçmak isteyen Bean’in hayatına Elfo (Nat Faxon) isimli bir Elf ile tam olarak nasıl bir yaratık olduğundan henüz emin olamadığımız Luci (Eric Andre) isimli bir (kişisel) şeytan giriyor. İşte Disenchantment dizisinde bu 3 sevilmesi biraz zor karakterin hikayesini izliyoruz. Bu karakterlerden en çok Luci’yi ilgi çekici buldum, sesinin görünümüne aşırı derecede uygun olduğunu düşünüyorum. (İlk anda kendisini Andy Samberg seslendiriyor sanmıştım ama değilmiş.)

Dizinin ilk bölümlerinin yavaş başladığını, diziye ancak karakterleri biraz daha yakından tanıdıktan sonra alıştığımı söylemeliyim. Karşımızda oldukça zengin, altı doldurulabilecek ve genişletilebilecek, pek çok hikaye barındıran kocaman, yeni bir evren var. Bu Orta Çağ hikayesi farklı tarz bir olay örgüsünü ve komedi unsurunu da beraberinde getiriyor. Ancak tüm bunlardan zevk almaya başlamak için hem karakterlere, hem de bu yeni evrene biraz alışmanız gerekiyor. Groenling, Futurama dizisinde bilim kurgu için yaptığını, Disenchantment’ta da fantastik kurgu için yapacağa benziyor. Türün tüm bileşenleri birer birer elden geçecek ve karakterlerimiz de maceradan maceraya ilerleyecek. Karşımızdaki bu evren, bu gereksinimleri karşılayacak potansiyele sahip.

Disenchantment‘ın her ayrıntısı, farklı bir gönderme ile dolu. Bunu fark ediyor ama her detayı yakalayamıyorsunuz. Popüler kültüre, Dünya’da olan bitene, sosyal medyaya az çok hakim olan ben bile eminim ki yapılan esprilerin bir kısmını anlayamadım. Asıl ilginç olansa, bu yeni serinin Netflix gibi bir platformda yayınlanma özgürlüğüne sahip olmasına rağmen -henüz- The Simpsons kadar cesur olmaması.

Elbette söylediğimiz her şeye bundan 5-10 sene öncesinde olduğundan kat be kat daha fazla dikkat etmemizi gerektiren, herkesin her şeyden alındığı bir dönemde yaşadığımız göz önüne alındığında, dizi sizi yine de “Vuuaaa, bunu nasıl söylediler?” şaşkınlığı içerisinde bırakmayı başarıyor.

Fakat yine de karşımızda, bizi çok da heyecanlandırmayı başarabilen bir yapım olmadığını söylemek durumundayım. Bölümler kendini izletiyor, izlerken gülümsetiyor, şakalar cür’eti ile şaşırtıyor ama bu etki kısa sürüyor; insan daha fazlasını izleme isteği ile dolmuyor. Disenchantment ne fazlasıyla övebildiğimiz, ne de yerebildiğimiz bir yapım değil, en azından şimdilik.

Disenchantment 17 Ağustos’ta tüm dünya ile aynı anda sadece Netflix’te yayınlanacak.