Dallas tıp camiasının yükselen yıldızı Dr. Christopher Duntsch’ın ürkütücü gerçek hikayesinden ilham alan, Wondery’nin aynı adlı popüler suç podcast’inden uyarlanan mini seri Dr. Death 15 Temmuz’da yayınlandı. Dizide, cerrahi kariyeri boyunca ona güvenen sayısız hastanın hayatını mahveden Dr. Christopher Duntsch’ın gerçek hikayesini izliyoruz. Dr. Death’in yaratıcısı, daha önce Happy!, Marco Polo gibi dizilerde de görev yapmış olan Patrick MacManus. Geçtiğimiz hafta Patrick MacManus‘la zoom üzerinden bir araya geldik ve kendisiyle kısa bir röportaj yapma fırsatı yakaladık.
Dizi-Mania: Öncelikle tebrikler, Dr. Death harika bir dizi ve güzel eleştiriler de alıyor.
Patrick MacManus: Çok teşekkürler!
Dizi-Mania: Bir podcastten uyarlanmış bir dizi görmeye çok alışık değiliz. Bu yüzden size Dr. Death podcastinden bir TV dizisi uyarlamaya nasıl karar verdiğinizi sormak istiyorum. Bu hikayeden bir dizi uyarlama fikri nasıl ortaya çıktı?
Patrick MacManus: Bu harika bir soru. Gerçek şu ki, projenin başlangıcıyla çok bir ilgim yok. O zamanlar SyFy kanalında yayınlanan “Happy” adlı başka bir dizi üzerinde çalışıyordum. Ve Wondery ve Escape Artist’teki yapımcılar, bu projeyle ilgileneceğimi söyleyerek benimle iletişim kurdular. İşe başvuran üç yazardan biri de bendim. Ve bana halka açık şekilde yayınlanmadan 3 ay önce podcastin ilk 2-3 bölümünü gönderdiler. Ve hikaye beni hemen içine çekti.
Çok net hatırlıyorum, bir gün ofisimde oturmuş, camdan dışarıyı izlerken Dr. Death podcast bölümlerinden birini dinliyordum. O sırada Happy’deki yapım tasarımcılarından biri odama gelmiş, kulaklıklarım takılı olduğundan geldiğini duymadım. Sonunda orada olduğunu fark ettim, sandalyemde döndüm ve ona nasıl bir bakış attıysam cevabı şu oldu: “Seni görmek de gerçekten harika Patrick, teşekkürler. “ Tabi hemen “Hayır, hayır, yanlış anlama. Emin ol eğer şu anda dinlediğim şeyi dinliyor olsaydın, sen de kendine aynı şekilde bakardın” diye cevap verdim.
Çok rahatsız edici bir hikayeydi ama beni bunu yapmaya iten ve işi almak için savaşmamı sağlayan şey – yeniden hatırlatayım, bu proje öylece bana teslim edilmedi, uyarlamayı yapmak için birkaç diğer parlak yazarla mücadele etmem gerekti – karakterlerdi.
Evet biliyorum, yazarlar ve benim pozisyonumdaki insanlar sürekli mevzunun karakterlerle alakalı olduğunu söylüyor, söylüyoruz; ve çoğunlukla da bu doğru oluyor.
Ancak bu hikayeyi özellikle gerçek suç türünde farklı kılan şey, “kötü adam”ın çok ilgi çekici, trajik bir figür olması. Onu günah keçisi ilan edip, ona “psikopat” diyebilirdik ve onun yalnızca bir psikopat olduğunu söyleyebilseydik muhtemelen kendimizi daha iyi hissederdik. Ancak onun hakkındaki gerçek bundan çok daha karmaşık. O çok akıllı, azimli, çekici ve karizmatik bir adam. Ve cerrah olmak yerine araştırma alanında kalmayı seçmiş olsaydı, bugün onun hakkında çok farklı bir şekilde konuşuyor olurduk. Patentleri bugün hala kullanılıyor. Ve benim için asıl ilgi çekici olan hikayenin bu kısmıydı; kusurlarının yanı sıra sahip olduğu bazı pozitif taraflarıyla da bu karakterin derinliğine inme fırsatımız vardı. Şunu da eklemek istiyorum, bence Christopher Duntsch yaptıkları için hayatının sonuna dek hapiste kalmayı hak ediyor, ama yine de onun narsist bir sosyopat olması sebebiyle çok büyük bir potansiyeli harcadığını düşünüyorum.
İkinci ilgi çekici nokta ise “iyi adamlar”dı. Normalde böyle hikayelerin iyi adamları silahları ve rozetleriyle polisler olur ama burada karşımızda sıradan 2 beyin cerrahımız var. Günlük hayatlarına devam ederlerken, birinin mesleklerini nasıl Christopher Duntsch kadar kirletebileceğini anlamaya çalışıyorlar. Bu adamın yaptığı şeyleri nasıl olup da yaptığına dair kafa yoruyorlar. Bu yüzden, Duntsch’ın kendi alanından 2 kişi tarafından alaşağı edilmesini araştırma fikri bana çok ilgi çekici geldi. Bu denkleme bir de genç, akıllı, idealist savcı yardımcısı Michelle Shughart’ı ekleyin… Gidip Christopher Duntsch’ı alaşağı edebilecek muhteşem üçlü kahramanlarımız olduğunu biliyordum.
Son olarak… Burada hatalı olan sadece Duntsch değildi. Sistemin kendisiydi de. Benim için önemli olan Dunsch’ın yaptığı şeyleri yapmaya devam etmesine olanak sağlayan sistematik başarısızlığı analiz edebilmekti. Bu benim için gerçek suç türünde öne çıkma açısından hayati öneme sahipti.
Dizi-Mania: Dr. Death korkutucu bir hikayeye sahip. Gerçek bir hikaye olması onu daha da korkutucu yapıyor. Hikayenin sizi en çok korkutan kısmı ne oldu? Dr. Duntsch’ın hastalarına yaptığı korkunç şeyler mi yoksa bu sözde doktorun bu kadar uzun süre çalışmaya devam etmesine izin veren sistem mi?
Patrick MacManus: Bence, ikisi de. Ben bir hastalık hastasıyım, bu yüzden her gün her şeyden öleceğimi sanıyorum. Ayrıca bel ağrısı da çekiyorum. Bu yüzden işin ameliyat tarafı benim için kesinlikle çok korkutucu. Ama bence en korkunç olmasa da kabul etmesi en zorlayıcı olan sistemin başarısızlığıydı. Sistemsel başarısızlığı vurgulamanın bir bütün olarak izleyici için önemli olduğuna inanıyorum, benim için önemliydi.
Dr. Death ekibiyle ilk röportajımızı, dizinin başrolü Joshua Jackson‘la gerçekleştirmiştik. Bu röportajı şuradan okuyabilirsiniz.