Editörün Notları – 18 Nisan ’17

2388
Carmen Sandiego

Ülkemizin politik gündemi belli, maalesef çok uzun zamandır Türkiye ile ilgili hiçbir şey yolunda gitmiyor ve bu durum diğer tüm “gündem”lerin de önüne geçiyor. Merak etmeyin, siyasi bir yazı yazmak niyetinde değilim; Dizi-Mania‘ya siyaset bulaştırmamak için falan da değil, bizim duruşumuz zaten açıkça ortada, asla bunu gizleme gereği hissetmedim. Siyasetten bahsetmeyeceğim zira artık bunun için enerjim yok. Ne zaman bunu becerdim bilmiyorum ancak hayatımın bir noktasında kendimi kötü hissettiğim zamanları verimli kullanmayı öğrendim/öğrenmişim. O yüzden ben yine en iyi bildiğim şeyi yapmaya devam edeceğim; Dizi-Mania için çalışmaya… İzlemeye, okumaya, yorumlamaya, yazmaya… Herkesin acı ile mücadele için bir yöntemi var, benimki de bu. “Memleket elden gidiyor, bu mudur yani senin derdin?” demeyin, dünyaya bu şekilde pozitif katkı sağlayabileceğimi düşünüyorum. Evet, özetle mümkün olduğunca Dizi-Mania’ya ağırlık vereceğim gelecek günlerde, bu yüzden siz de sürprizlere hazır olsanız iyi edersiniz 🙂

– Full Metal Alchemist, tartışmasız olarak benim için en iyi animedir. Sadece anime olarak değil, favori dizilerim de göz önüne alındığında FMA en sevdiklerim arasında çok rahat ilk 10 arasında yer alır. Hal böyle olunca, dizinin live action filmini büyük bir merak ve endişe ile bekliyorum. Bir süre önce Japon’ların çektiği bu film için kısa bir tanıtım yayınlanmış, ben de çok etkilenmiştim. Ancak yayınlanan 2. tanıtım ile ortalık bir anda karıştı. Önce tanıtım filmlerine bir göz atalım;

Fullmetal Alchemist Live-Action Official Teaser Trailer #1
Fullmetal Alchemist Live-Action Official Trailer #2 (2017) Action Movie HD

Daha önce Death Note filmi ile ilgili yazdığım kısa bir yazıda bahsettiğim üzere, son dönemde dizi-film sektöründe üzerinde en çok durulan sorunlardan birisi whitewashing, yani Amerikalılaştırma/Batılılaştırma. Orijinal metaryaldeki karakterlerin olması gereken ırktaki bir oyuncuya değil de, beyaz bir oyuncuya veriliyor olması insanları çileden çıkartacak boyuta geldi. İşin ilginci şu ki, Full Metal Alchemist filminde bunun tam tersi bir durum var. FMA her ne kadar Japon kökenli bir anime olsa da, animedeki karakterler Japon değil, Alman idi. Filmde ise bu karakterleri beyaz oyuncular değil, Uzak Doğu’lu oyuncular canlandırıyor. Hal böyle olunca sarışın Edward Elric yerine karşımıza saçları sarıya boyanmaya çalışırken turuncuya dönmüş bir karakter çıkıyor ve fena halde de göze batıyor. Yapılmaması gereken yerde yapılan, yapılması gereken yerde yapılmayan “whitewashing” için gerçekten ne desem bilemiyorum, kelimeler kifayetsiz 🙂 Yine de dönüşüm çemberini gördüğüm anda tüylerim diken diken oldu; umarım bu film çok iyi olur, fingers crossed!

– Son günlerin en heyecan uyandıran gelişmesi, 70. Cannes Film Festivali‘nde, Cannes Film Festivali tarihinde ilk defa 2 dizinin gösteriminin yapılacak olması oldu benim için. David Lynch‘in yeniden izleyici ile buluşturacağı Twin Peaks‘in yeni sezon ilk 2 bölümü ve Oscar ödüllü kadın yönetmen Jane Campion‘ın yarattığı Top of the Lake‘in 2 bölümü “Cannes Film Festivali 70. Yıldönümü Etkinlikleri” kapsamında gösterilecek. Ayrıca 2 Netflix filmi de (Okja ve The Meyerowitz Storiesbüyük ödül için yarışacak. Bundan 10 sene evvel kimsenin tahmin edemeyeceği bir şeydi bu, dizi sektörünün geldiği nokta cidden sevindirici. Dizilere de “sanat eseri” olarak bakmanın zamanı çoktan gelmedi mi zaten? TV dizileri birer tüketim ürünü, yüzeysel ve basit olmaktan çıkalı zaten çok oldu, Cannes gibi prestijli bir film festivalinin bu gerçeği fark etmiş olması umarız bazı sabit fikirli dostların da gözlerini açar. Ve şunu da eklemeliyim ki, hayatımda Cannes Film Festivali’ne gitmeyi hiç ama hiç bu kadar istememiştim! Bu konuda bana yardımcı olabilecek birileri var mı okuyucularımız arasında?

– Bir süredir aklımı kurcalayan bir konu, üstteki gelişme ile beraber netliğe kavuşmuş oldu. Artık Dizi-Mania’da “Sinema” kategorimiz de var. Çünkü bana sorarsanız film ve dizinin sınırlarının birbirine karıştığı, keskin ayrımının yapılamadığı bir noktaya geldik. Dizi-Mania halen bir dizi haber & eleştiri sitesi ve önceliğimiz her zaman bu olacak; ancak sinema konusunda yazmak istediğimiz bir şey olursa da kendimize engel olmayacağız 🙂 Evet, uzmanlığımızın bu alanda olmadığının farkındayız ve evet, hiç bir iddiamız da yok.  Bunun haricinde sitede görsel olarak da ufak tefek bazı değişiklikler var, bunlardan en önemlisi tema rengimizi mavi olarak değiştirmiş olmamız. Sürekli takip ettiğim sosyal medya platformlarındaki büyük değişikliklere resmen tahammül edemeyen ve alışmakta zorlanan biri olarak, site tasarımında da büyük değişiklikler yapmak niyetinde değilim. Ama bazı düzenlemeler, eklemeler ve çıkarmalar olacak. Az da olsa değişiklik iyidir, konfor alanından bir türlü çıkamayan bünyelere ilham verir 🙂

Bu yazı bir çeşit “kişisel toplantı notu”na dönüştü, affola…

– Bir süredir sosyal medya hesaplarımda ciddi bir sadeleşmeye gidiyorum. Takip ettiğim kişi/grup/sayfa vs. sayısını önemli derecede azalttım. Bana ilham vermeyen hiçbir şeye ne zaman ne de enerji harcamak istemiyorum. İşte bu sebeple (olsa gerek) aklımda sürekli yeni fikirler var, bu durum bir taraftan ilerlemek adına çok iyi bir gelişme, bir taraftan da istediğim vakti ayıramadığım için ciddi bir kafa karışıklığı sebebi. Bu ilhamı, Dizi-Mania’yı bir adım ileriye taşımak için nasıl kullanabilirim, işte en çok buna kafa patlatıyorum.

– Multı-tasking konusunda iddialı bir insan olarak, aynı anda en az iki şey yapmaya çok özen göstermekteyim 🙂 Özellikle işteyken, eğer yoğun dikkat gerektiren bir iş yapmıyorsam mutlaka bir şey dinliyor oluyorum. Dinlediğim şeyleri de bana bir şeyler katacak içerikler arasından seçmeye çalışıyorum, çoğunlukla da WatchMojo.com ya da Passion of the Nerd gibi İngilizce Youtube kanallarını tercih ediyorum. (Bu arada eğer Buffy the Vampire Slayer seviyorsanız Passion of the Nerd’ü mutlaka tavsiye ederim, muhteşem ve bir o kadar eğlenceli bölüm incelemeleri var, şu ana dek karşıma çıkanları en iyisi.) Bildiğiniz üzere son zamanlarda Korean Wave en büyük ilgi alanımı oluşturuyor. K-Drama ve K-Pop konusunda çok fazla içerik olmasına rağmen, bunların büyük kısmı ya Korece, ya da sadece İngilizce altyazılı. Dolayısıyla dinlemek yeterli olmuyor, izlemek de gerekiyor bu da benim multi-tasking anlayışımla pek bağdaşmıyor 🙂 Bu mevzuyu bu kadar uzatmamın tek sebebi, size bir Youtube kanalı tavsiye edecek olmam; Hallyu Back isimli bu kanalda K-Drama ve K-Pop üzerine oldukça başarılı, İngilizce içeriğe ulaşmak mümkün. Özellikle güncel haberleri takip etmek için kullanmaktayım. Bu kanalın tek negatif tarafı, kanalın sahibi Steph’in kulak tırmalayan ses tonu 🙂

– Son haftalarda Youtube videoları arasında çok fazla zaman geçiriyorum. (Thank you, BTS!?) Yeni bir dünyanın kapıları önümde açılmış gibi 🙂 Yeni kavramlarla tanışıyorum, pek çok yabancının ata sporumuz Youtube yorumculuğu konusunda ne denli ilerleme kaydettiğine şahit oluyorum. Aklımdaki fikirlerden birisi de, Youtube kanalları hakkında incelemeler yapmak, yorumlar yazmak üzerine. Bakalım zaman ne gösterecek…

Netflix ile olan aşk ilişkimiz, karşılıklı sevgi ve saygı çerçevesinde devam ediyor. Çocukluğumdan iki çizgi filmi ekranlara geri döndürdüğünü duyduğumda, Netflix ile olan gönül bağım biraz daha kuvvetlendi. Anne of Green Gables uyarlaması Anne‘in yakın zamanda başlayacağını zaten biliyordum, bir de 2-3 gün önce yayınlanan haber ile Carmen Sandiego‘nun 20 bölümlük bir animasyon serisi olarak ekranlara geri döneceği duyuruldu. Carmen Sandiego sanıyorum benim hayran olduğum ilk kadın karakter olabilir. Hani Cadılar Bayramı’nda kim olmak istersin diye sorsalar, Carmen Sandiego derim, o derece büyük bir hayranlığım var kendisine. İşte sırf bu yüzden bile, canımsın Netflix <3 Bir de, sürpriz olsun istiyordum ama söylemeden edemeyeceğim: Sense8 ikinci sezonu yayınlanmadan evvel izleme ve spoiler free olarak yorumlama (tabi siz okuyucularımla da paylaşma) fırsatım olacak 😉 Bekleyiniz!

– Geçtiğimiz hafta uzun zamandır içerik üretmediğim bir konuda, sevimli mi sevimli bir yazı yazdım: En İyi 10 Kore Dizi Müziği. Fena seçimler olmadı, mutlaka bir göz atın derim. Yorumlarınızı da çok merak ediyorum bu arada, Korece şarkılar hoşunuza gitti mi, sizin sevdiğiniz şarkılar da listede yer alıyor mu mesela…

– Son olarak, iki konudan kısaca bahsederek bugünün yazısını bitireceğim. İlk olarak, geçtiğimiz günlerde Korezin sitesindeki bir yazının altına uzun, uzun yazdığım (K-Drama & K-Pop – Cinsellik ve Cinsiyet) bir yorum silindi. Gökhan ile bu yorumu paylaştığımda, “Bu yorum o sitedeki tartışma seviyesine göre çok ağır olmuş” demişti, tam olarak onun tahmin ettiği gibi oldu ve yorumum “spam” olarak işaretlendi, sebebi konusunda bir açıklama da yapılmadı elbette. Bu mevzu kafamı olması gerektiğinden çok daha fazla kurcaladı, bu yüzden o yorum üzerinde biraz daha çalışıp, içime sinen bir yazı haline getireceğim. Sonra üzerinde konuşuruz… Son bahsedeceğim şey ise bazı İngilizce kelimelerin Türkçe’ye çevrilmesinin imkansızlığı üzerine. Örneğin friend ve enemy kelimelerinden türetilmiş “Frenemy” kelimesi. Bu kelimenin Türkçe’si yok arkadaşlar. İşte bu sebeple artık bu ve benzeri kelimeleri yazılarımda olduğu gibi kullanacağım ve Türkçeleştirmek için zaman harcamayayım. Umarım bunu Türkçe’nin yozlaşması olarak yorumlamazsınız 🙂