Alice Oseman’ın aynı isimli, çok sevilen YA çizgi roman serisinden uyarlanan Heartstopper, Netflix’in en sempatik ve belki de en önemli dizisi… İlk sezon hem genel izleyicinin hem de eleştirmenlerin beğenisini kazanmıştı, çok sevilmiş ve çok izlenmişti. (Hatta ben de Heartstopper ilk sezonu 2022’de izlediğim en iyi 10 dizi listesine eklemiştim). Sabırsızlıkla beklediğimiz Heartstopper 2. Sezon, 3 Ağustos’ta yayınlandı. Dizi yeni sezonunda cazibesinden hiçbir şey kaybetmediği gibi, farklı karakterlerin hikayelerine daha fazla yer vererek de anlatımını zenginleştiriyor.
Genelde ilk sezonunu çok sevdiğimiz diziler, 2. sezonda bizleri hayal kırıklığına uğratabiliyorlar. Ancak bu durumun Heartstopper için geçerli olmadığını gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Ben bu sezonu yine çok sevdim, tüm bölümleri yayınlandığı gün tek oturuşta izleyip bitirdim ve bir an sıkılmadım… Dizi bu sezon ilk sezona oranla daha farklı, biraz daha karanlık konulara da değiniyor ancak bizler için hala bir kendini iyi hisset dizisi ve güvenli bir liman olmaya da devam ediyor.
Heartstopper 2. sezon, tam olarak ilk sezonun kaldığı yerden başlıyor: Nick ve Charlie yeni ilişkilerinin tadını çıkarıyorlar. Tara ve Darcy beklenmedik zorluklarla karşılaşıyorlar. Tao ve Elle arkadaştan daha fazlası olup olamayacaklarını anlamaya çalışıyorlar. Sınavlar yaklaşırken ve Paris’e yapılacak bir okul gezisi ile planlanması gereken bir mezuniyet balosu varken arkadaş grubumuzun ilgilenmesi gereken pek çok konu var.
2. sezon yine 30’ar dakikalık 8 bölümden oluşuyor. Aslına bakarsanız bu oldukça kısa bir süre ama bence bu kısa süreye “acele edilmiş” gibi hissettirmeden bir sürü şey sığdırmayı başarmışlar.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Heartstopper 2. Sezon İnceleme Videosu
Her şeyden önce şunu söylemek istiyorum. Yaklaşık 4 dakika civarında süren ilk bölümün açılış sahnesi Nick ve Charlie’nin yeni başlayan ilişkilerindeki mutluluğa odaklanmış sadece. Bu açılış sahnesine gerçekten bayıldım. Sürekli mesajlaşıyorlar, sürekli öpüşüyorlar, sürekli görüşmek istiyorlar… İkisi zaten çok tatlılar… Dizi de o ilk heyecanları, o tarif edilemez mutluluğu, iki sevgili arasındaki o çekimi gayet güzel bir şekilde aktarmış. Kurgu açısından da görsel olarak da çok güzeldi bu açılış sekansı… Yüzümde kocaman bir gülümsemeyle izledim o sahneleri.
Heartstopper 2. sezonda hem Nick ve Charlie’yi biraz daha yakından tanıma şansımız oluyor, hem de diğer çiftlere, diğer karakterlere de daha fazla yer verilmiş. Bütün karakterlerin gelişimi gördük. Karakterleri tanıtma açısından ilk sezondan biraz daha iyi iş çıkardıklarını düşünüyorum ben şahsen. 2. Sezon incelemesine çift ve karakter odaklı olarak devam edeceğim.
Nick ve Charlie Cephesi
Nick ve Charlie cephesinde iki ana konuya odaklanılmış: Nick’in sancılı “açılma” süreci ve Charlie’nin zorbalığa uğradığı dönemde başlayan psikolojik problemleri.
Nick başlarda çok zorlanıyor ama zamanla kendine güveni artıyor ve hem arkadaşlarıyla hem de ailesinin kalanıyla, biseksüel olduğunu paylaşıp, Charlie’yle olan ilişkisini de duyuruyor. Bu açılma sürecinin tahmin edilenden çok daha zor olduğunu adım adım ilerleyerek başarılı şekilde işlemişler bence.
Nick’in annesi ne kadar harika bir insansa, babası ve abisi de o kadar korkunç insanlar bu arada. İkisinin de Nick’e karşı davranışları çok kötüydü ama Nick’in özellikle o akşam yemeği sırasında babasına karşı olan konuşması bence harikaydı. Ayrıca Charlie’nin ablası Tori’nin, Nick abisini tehdit ettiği sahneye de bayıldım. Tori az ekran süresi olmasına rağmen harika bir karakter bence.
2. sezonda Charlie de zorbalarına karşı dik durmayı öğrendi. Onun da hem Nick’in hem de arkadaşlarının desteğiyle kendine güvenini yeniden kazandığını gördük. Ama şunun da altını çizmişler, bazı travmalar, harika bir sevgilimiz var diye pufff diye ortadan kalkacak diye bir şey maalesef yok. Evet seviliyor olmak harika bir his ama yalnız başına yeterli değil.
Nick’in açılma sürecisin uzaması ve bu süreçte ilişkilerini saklamaları gerekmesi Charlie’nin psikolojisini çok kötü etkiledi bu sezonda. Yeme bozukluğunu kitaptan hatırlıyorum, hatta yanlış anımsamıyorsam dizinin ilk sezonunda da yavaş yavaş yeme bozukluğuna dair işaretler gösteriyorlardı. Ama kendine zarar verme kısmını hatırlamıyorum. Belki 4. Kitapta vardı ya da belki de dizi için eklemiş de olabilirler. Nick’in Charlie ile bu konuyu konuştuğu sahne gerçekten çok duygusaldı. Ve umarım gelecek sezon Charlie’nin psikolojik rahatsızlıkları konusunda profesyonel destek aldığını görürüz.
Nick ve Charlie her zamanki gibi çok tatlıydılar. Birbirlerini çok sevip, değer vermeleri kadar bu çiftin sağlıklı iletişimlerine de bayılıyorum. Bu sezon açık açık konuşamadıkları, birbirlerinden saklamaya çalıştıkları bazı hisleri ve bazı endişeleri oldu ama günün sonunda bunları da aşmayı becerdiler.
İzlediğimiz onlarca toksik ilişkiden sonra, birbirlerine gerçekten destek olmaya çalışan bir çifti izlemek, ne kadar da ferahlatıcı değil mi?
Tao & Elle Cephesi
Öncelikle Tao’nun, dizideki favori karakterim olduğunu söylemek istiyorum. Sinema aşkı ve şapşal halleriyle kendime de en fazla benzettiğim karakter o 😊 İlk sezondan beri Elle ile arkadaşlıktan öteye gidebilecekler mi git-gellerini yaşıyorlardı. İlk buluşmaları tam bir fiyasko olsa da, Paris gezisi sırasında birbirlerini yeniden keşfettiler ve sonunda sevgili olmaya karar verdiler. İkisi için çok seviniyorum gerçekten -ki ilk öpüşmeleri de çok romantikti bence.
Tao’nun arkadaşlarını kaybetme korkusu ardında yatan travmayı öğrendiğimiz de çok iyi oldu, bir sürü şey çok daha fazla anlam kazandı. Tao ve Nick’in arasında gelişen arkadaşlık da çok hoşuma gitti benim, çok olgun şekilde oturup konuştular ikisi de, dertleştiler hatta. Tao’nun annesi de süper bir karaktermiş, Elle konusunda oğlunu bu kadar desteklemesi çok hoşuma gitti.
Ve Elle de istediği sanat okuluna girdi, arkadaşlarından biraz uzaklaşacak olmasına rağmen bence onun adına çok olumlu bir gelişme. Şunu da itiraf edeyim bu sezon yalnızca bir sahnede ağladım, o da Elle’in “Safe Place” resmini gördüğümüz sahne. Biraz “cringe” olduğunu kabul etsem de, yine de çok duygusal bir sahneydi benim için.
Tara & Darcy Cephesi
Tara ve Darcy tarafında bu sezon daha çok Darcy’nin sakladığı sırra odaklandık. Kendisi dışarıda çok şen şakrak, aşırı özgüvenli, dışadönük bir karakter olsa da maalesef ev hayatı hiç dışarı yansıttığı gibi değilmiş.
Bu durumun Darcy’i psikolojik olarak ne kadar zorladığını gördük. Ve aslında dizi bize biraz da insanların iç dünyalarının dışarı yansıttıklarından farklı olabileceğini vurguladı. Tara ve Darcy de oturup konuştular, aralarında bir problem kalmadı. Ancak Darcy’nin ailesinin onun cinsel yönelimini kolay kolay kabulleneceğini hiç sanmıyorum. Bu yüzden 3. sezonda onun tarafında yine dramatik olaylar yaşanacağını tahmin ediyorum.
Bu arada Darcy’nin ev hayatını anlatırken kullanılan animasyonlar da çok hoşuma gitti. Aslına bakarsanız bu sezon genel olarak tüm animasyonlar çok hoşuma gitti. Diziye çizgi romana uygun bir estetik katıyor ve bence anlatımını da pekiştiriyor. Parmaklar değince çıkan elektrik, midede uçuşan kelebekler, kalpler, yapraklar vs. Çok hoşuma gitti tüm animasyon kullanımları.
Isaac Cephesi
Gelelim Isaac’e. Bu sezon en çok Isaac’in hikayesini sevdim sanıyorum. Isaac harika kitaplar okumaya devam ederken, kendisiyle ilgili önemli bir keşifte de bulunuyor.
Isaac’in aseksüel ve aromantik olabileceğini sezonun başlarında fark etmiştim açıkçası. Cinsel yönelimler söz konusu olunca anlaşılması en zor ve en az üstünde durulan konulardan birisi aseksüellik.
Heartstopper’ın uyarlandığı kitap serisinin yazarı olan Alice Oseman da aseksüel bu arada ve kitapta yer almayıp, dizi için yaratılan Isaac karakterinin ben biraz da onun kendisini temsil ettiğini düşünüyorum. Hatalı da olabilirim elbette.
Özellikle erkek aseksüel karakterler dizilerde pek bulunmuyor. Bu sebeple Heartstopper’ın böyle bir karaktere yer vermiş olması da takdiri hak ediyor. (Bu tarz bir karakteri Heartbreak High dizisinde de görebilirsiniz bu arada, eğer ilginizi çekiyorsa diziye bir göz atın derim.)
Heartstopper 2. Sezonun Hoşuma Gitmeyenleri
Yazımın bu kısmı oldukça kısa olacak 🙂 Heartstopper 2. sezonda hoşuma gitmeyen iki konu oldu. Birisi Ben karakterinin hikayeye gereğinden fazla dahil olması. Bence herhangi bir ekran süresini hak etmiyordu çünkü. Diğeri de sezon finalinde Imogen karakterinin biseksüel olabileceğini ima etmiş olmaları, normalde heteroseksüel bir karakter zira. Bunu da biraz zorlama buldum açıkçası, ne gerek vardı bilemiyorum.
Heartstopper 2. Sezon Son Söz
Heartstopper 2. sezonu ve aslında genel olarak Heartstopper dizisini gerçekçi olmamakla suçlayan bazı yorumlar gördüm – bu konuda benim de söylemek istediğim şeyler var. Her dizinin izleyiciye gerçeklik borcu yok… Bazı yapımlar bize sadece bir peri masalı da anlatabilirler. Kaldı ki bu diziyi insanlar kendilerini iyi hissetmek için izliyorlar zaten. Ülkemizde de, dünyanın kalanında da işler pek de iyi gitmezken, insanların bir kaçış araması çok mu anormal? LGBTQ+ içeriklerin büyük kısmı dram ağırlıklı, zaten kuir insanların çoğu gerçek hayatta da zorluk çekerek yaşıyorlar… O yüzden arada bir kuir bireylerin mutlu olabildikleri bir yapımı izlemek de çok önemli diye düşünüyorum, özellikle gençler için. Ki bu dizi de tamamen pozitif olaylardan ibaret değil, aksine, günümüzde kuir gençlerin karşılaşabileceği sorunlara yine yer veriliyor.
Gerçekçi bulunmayacak tarafı belki aile ve arkadaşlık ilişkileri olabilir. Yine de en azından içimizi ısıtacak arkadaşlıkların ya da anlayışlı ebeveynlerin yer aldığı bir dizi izlemeye de mi hakkımız yok? Bırakın bazı diziler de masum ve mutlu gençleri ve ilişkilerini anlatsın. Seks, alkol ve uyuşturucunun ana tema olduğu onlarca gençlik dizisi zaten çok var.
Heartstopper 2. sezon için puanım 10 üzerinden 9 😊 Dizinin 3. sezonu da olacak, 3. sezonu da heyecanla bekliyorum. Heartstopper 2. sezonu siz nasıl buldunuz? Yorumlarınızı bekliyorum!
