I Am Spartacus: Özgürlüğe Giden Yolda Hüzünlü Ama Görkemli Bir Son

15347
Spartacus: War of the Damned

2010 yılında hayatımıza giren Spartacus efsanesi, bir mini seri ve üç sezonun ardından görkemli bir finalle ekranlara veda etti. Özgürlük için verilen son mücadeleyi konu alan “War Of The Damned” adlı final sezonunda, Spartacus’ün Glaber galibiyetinden sonraki en büyük düşmanı Marcus Crassus oldu.

Roma için her şeyi yapmaya hazır olan ve düşmanına karşı zeki taktiklerle ilerlemeyi tercih eden Crassus’un en büyük müttefiki ise genç Julius Caesar’dı. Tabii bu arada bütün bir sezon boyunca tüm takipçilerin nefretini kazanmayı başaran Tiberius’u da unutmamak lazım. Babası Marcus Crassus’un gözünde kendisini kanıtlamak için fevri davranışlarda bulunan ve bunun sonucunda ağır bedeller ödeyen Tiberius da Spartacus’ün düşmanlarından biri olarak karşımıza çıktı. Crassus’un baş kölesi ve aşığı Kore, Gannicus tarafından sahibinden kurtulmayı başaran Sibyl ve isyankârlar tarafından eşi öldürülen, bu yüzden Spartacus’ten nefret eden fakat zamanla ona karşı duyguları değişen Laeta son sezonda tanıdığımız kadın karakterlerdi.

sibyl_kore_laeta
Sibyl, Kore & Laeta
crassus_caesar_tiberius
Crassus, Caesar & Tiberius

Final sezonuyla ilgili çoğumuzun merak ettiği şey, Spartacus ve arkadaşlarını nasıl bir son beklediğiydi.

Daha doğrusu bu savaştan kimler sağ çıkacaktı, kimler özgürlüğü için canından olacaktı? Ve nihayet son üç bölümde sorularımızın cevabını yavaş yavaş almaya başladık. İlk kayıp ne yazık ki hiç ummadığımız Crixus oldu. Naevia’nın dolduruşlarıyla çoğu zaman Spartacus’le ters düşen fakat yine de omuz omuza savaşmaktan vazgeçmeyen Crixus nihayet kendisine farklı bir yol çizip Roma’nın kapısına dayanmaya karar verdi. Başta Naevia ve Agron olmak üzere destekçileriyle birlikte yollara düşen ve karşılarına çıkan her Romalıyı hezimete uğratan Crixus ne yazık ki son savaşında başarılı olamadı ve Tiberius’un hamlesiyle canından oldu. Crixus’un hazin ölümünü sevdiği kadın Naevia’nın gözünden izlemek ise cidden acı vericiydi.

naevia_crixus
Naevia ve Crixus

Crixus’un kellesiyle Naevia’yı geri yollayarak Spartacus’e bir nevi mesaj iletmeye çalışan Crassus, bu hareketiyle bizleri beklenen sona doğru biraz daha yakınlaştırdı.

Crixus’un kanını yerde bırakmamaya yemin eden Spartacus, zekice bir planla Tiberius ve askerlerini pusuya düşürmeyi başardı ve onlara arenada gladyatörlerle karşı karşıya gelmenin nasıl bir his olduğunu gösterdi. Gannicus’un bir zamanlar arenada çarpıştığı günleri ne kadar özlediğini de bu sayede görmüş olduk. Naevia, sevdiği erkeğin canını alan Tiberius’a hak ettiği sonu vermek üzereyken Caesar’ın son anda ilettiği teklifle en çok arzuladığı şeyi gerçekleştiremedi. Spartacus, Crassus’un elinde bulunan 500 adamını Tiberius’la takas edecekti. Fakat ne yazık ki bu plan da Kore’nin Tiberius’u sırtından bıçaklamasıyla suya düştü. Aslında yaptıklarından sonra Tiberius’un daha acımasız bir ölümü hak ettiğini düşünüyorum ama senaristler sanırım Kore’ye yaptığı eziyetten sonra böyle bir sonu daha uygun görmüşler. Her ne kadar Spartacus bu beklenmedik hareketin takası olumsuz yönde etkileyeceğini düşünse de Kore kendisini feda ederek Caesar’la birlikte sahibinin yanına geri döndü.  İyi haberler beklerken oğlunun cesediyle karşı karşıya kalan Crassus’un yaşadığı üzüntü ve öfke de görülmeye değerdi.

saxa
Saxa
Spartacus: War Of The Damned 2013
Neavia

Uzun zamandır beklediğimiz final ise hem çok görkemli hem de çok hüzünlüydü.

Spartacus ve arkadaşlarının Marcus Crassus ve ordusu karşısında verdiği son mücadele bizlere film tadında bir final bölümü sundu desek yalan olmaz. Tabii bunun öncesinde Crassus ve Spartacus arasında geçen özgürlük ve adaletle ilgili diyalogları finalin aklımızda kalan sahnelerinden biriydi. Bu görüşme Crassus’un oğlunun esas katilini (Kore) öğrenmesine de vesile oldu. Romalılar karşısında hazırlanan taktiklerin yanı sıra (hendek ve merdiven yöntemleri süperdi) başta Spartacus, Gannicus, Neaviea ve Saxa olmak üzere isyankârlar ordusunun verdiği mücadele nefeslerimizi tutarak izlediğimiz sahnelerdendi. Fakat bu savaş sevdiğimiz birçok karakterin ölümüne neden oldu. İlk kayıp Lugo’ydu. Alevler içinde yanarak can veren Lugo son sözlerinde Romalılar’a küfretmeyi ihmal etmedi. En sevdiğimiz kadın karakterlerden Saxa, erkekleri aratmayacak bir güçle savaşmasına rağmen Gannicus’un kollarında hayatını kaybetti. Sezon başından beri sinirimizi bozan Naevia’nın sonu da ne yazık ki Crixus gibi Tiberius’un kılıcından oldu. Ve tabii ki Spartacus’ten sonra en sevdiğimiz gladyatör Gannicus.. Özgürlüğünü elde etmesine rağmen inancı olmayan bu davada Spartacus’ü yüz üstü bırakmayan Gannicus, Appiah yolunda çarmıha gerilen isyankârlardan biri olarak aramızdan ayrıldı. Kadim dostu Oenomaus’un ve arenada kendisi için atılan zafer çığlıklarının hayaliyle bir nevi istediği sona kavuştu. Tiberius’un ölümüyle ilgili gerçeği sahibine itiraf eden Kore de maalesef Gannicus’la aynı sonu paylaşanlar arasında yer aldı.

Tiberius
Tiberius

Spartacus ve Crassus’un son kez karşı karşıya gelmesi sabırsızlıkla beklediğimiz bir sahneydi.

Savaştan önceki konuşmalarında “Bir dahaki karşılaşmamızda senin canını alacağım” diyen Spartacus her ne kadar tüm gücüyle dövüşse de bu sözünü yerine getiremedi. Sırtından yediği oklar kendisini ölüme biraz daha yakınlaştırdı. Agron ve Nasir’in son andaki müdahalesi bile efsanevi kahramanımızı kurtaramadı. Spartacus’ün ölmeden önce Agron’la yaptığı konuşma da yine hafızalarımıza kazınan görüntülerden biriydi. Batiatus hanesindeki günlerinden bu yana Spartacus’ün daima yanında yer alan Agron, bu efsaneyi anlatacak tek kişi olarak hayatta kalan isim oldu. Burada Liam McIntyre’ın oyunculuğuna da değinmek gerek. Andy Whitfield’ın muhteşem Spartacus performansından sonra çoğumuzun kabullenmekte güçlük çektiği Liam, finalin son sahnelerinde resmen oyunculuğunun zirvesine çıktı.

andy_whitfield_spartacus
“I Am Spartacus” – Andy Whitfield

Bu kadar güzel ve hüzünlü bir sonla veda ettiğimiz “Spartacus”ün finaldeki jeneriğine gelince…

Batiatus’tan Barca’ya, Lucretia’dan Ashur’a kadar dört yıl boyunca dizide izlediğimiz tüm karakterleri bizlere tek tek hatırlatan jeneriğin, Andy Whitfield’ın efsaneleşen repliği “I Am Spartacus”le sona ermesi aslında tüm final boyunca bizi en çok duygulandıran sahne oldu. Ani ölümüyle dizinin tüm takipçilerini üzen Andy Whitfield hiç şüphesiz “Spartacus” serisinin bu kadar sevilmesini ve benimsenmesini sağlayan en önemli etkendi.  Kendisinin bu etkisini göz ardı etmeyen ve her röportajlarında bunu belirten yapımcılar çoğumuzun gözyaşlarını tutamadığı bu son sahneyle sevdiğimiz oyuncuyu tekrar anmış oldu. Sanırım biz de bu finali uzun bir süre unutmayacak, “Spartacus”ü daima Andy Whitfield’ın o müthiş oyunculuğuyla hatırlayacağız…