Korkuyorum Film İncelemesi

992
Beau Is Afraid - Korkuyorum

Hereditary ve Midsommar filmlerine imza atan yazar-yönetmen Ari Aster yeni filmiyle yine adından söz ettirmeye hazırlanıyor. Başrolünde Joaquin Phoenix’in yer aldığı Korkuyorum, 9 Haziran itibariyle ülkemizde sinemaseverlerle buluşuyor.

Beau Is Afraid/Korkuyorum: Konusu

Hayatını sürekli endişe ve korku içinde geçiren, terapist desteği de alan Beau Wasserman, suçun buram buram hissedildiği bir mahallede tek başına yaşamaktadır. Babasının ölüm yıldönümü yaklaşmış, bu yüzden de annesini görebilmek için gidiş-dönüş uçak biletlerini hazır etmiştir. Fakat vücudunun her yanına yayılmış olan endişe uçağını kaçırmasına neden olur. Durumu annesi Mona’ya anlatmaya çalışır çalışmasına ama anne pek hoşnut olmaz. Mahallede geçirdiği korkunç bir gecenin ardından annesini arar. Fakat telefonda duydukları Beau’nun ruh halini daha da kötüleştirir. Beau, bir şekilde eve ve annesine ulaşmalıdır. Peki, bu uzun ve garip yolculukta neler yaşayacaktır…

Filmde Beau Wasserman karakterine Joaquin Phoenix hayat veriyor. Phoenix, her zaman olduğu gibi bu filmdeki karakterine de tamamen bürünmüş durumda. Fiziğiyle, bakışlarıyla, yaşadığı olaylara verdiği tepkilerle, kimi zaman çocuksu saflığıyla ve birçok kusuruyla kusursuz bir Beau yaratmış diyebilirim. Filmin yine başarılı oyunculuklarından biri Patti Lupone’a ait. Lupone, dominant anne Mona rolünde az ama muhteşem bir performans sergiliyor. Nathan Lane ve Amy Ryan, Beau’ya bir nevi yardım eli uzatan Roger ve Grace’i canlandırıyorlar. Parker Posey yetişkin Elaine rolünü üstlenirken, Stephen McKinley Henderson ise Beau’nun terapistini canlandırmakta. Ari Aster önceki filmlerinde olduğu gibi yönetmenliğin yanı sıra senaryoyu da üstleniyor. Çekimleri Montreal’de yapılan filmin görüntü yönetmeni Aster’in yine önceki filmlerinde birlikte çalıştığı Pawel Pogorzelski. Filmdeki animasyonlar ise Cristobal León ve Joaquín Cociña ikilisine ait. A24, yine bu filmin de yapım şirketi.

Filmi bir Yahudi tarzı Lord of the Rings’e benzeten fakat buradaki ana karakterin sadece annesinin evine gitmeye çalıştığını belirten Aster, seyirciye kayıp bir hayatın deneyimini yaşatıyor. Bunu başarıyor mu? Başarıyor. Ama uzun ve seyircinin içini karartacak, sinirini bozacak şekilde.

Korkuyorum / Beau Is Afraid Afiş

Aşama aşama tanık olduğumuz Beau’nun hayatına ilk olarak oturduğu mahallede başlıyoruz. Her türlü pisliğin sokakta yer aldığı bu mahalle sadece ana karakteri değil izleyeni bile dehşete düşürecek türden. (Fakat film ilerledikçe anne Mona’nın zenginlik içinde yüzdüğünü öğrenince neden o biricik oğlunun böyle bir yerde kalmasına göz yumduğuna kendimce anlam veremedim.) Burada yaşadığı huzursuz zamanların ardından ikinci aşamada Grace ve Roger’ın şehir dışındaki evlerinde Beau’yu görüyoruz. Birkaç günün ardından burada da yaşadığı garip olaylar Beau’yu ormanın derinliklerine sürükler ve kendisini bir grup gezici tiyatro grubunun oyununda bulur. Filmin belki de en güzel bölümü olarak nitelendirebileceğim bu kısımda Beau’nun hayat yolculuğunu animasyonların da hikâyeye eklenmesiyle deneyimliyoruz. Anlatım dilinin de muhteşem olduğu bu bölümün ardından artık lütfen bitsin dediğim son kısımda ise Beau’yu nihayet annesinin evine ulaşmış bir şekilde buluyoruz.

Korkuyorum’da olayların gelişimi hiç de tahmin edilebilir bir şekilde ilerlemiyor. Filmde yaşananları gördükçe bir süre sonra kendinize “ben nasıl bir şey izliyorum şu anda” sorusunu yöneltmeden edemiyorsunuz. Çünkü yönetmen Aster, ana karakterin bu hayat yolculuğunda her daim size bir sürpriz yaşatmaya hazır. Bu sayede izleyicinin heyecanını diri tutuyor tutmasına ama son sahnelerinde artık yeter dedirtebiliyor. Anne ve oğulun birbiriyle yüzleşme sahnesi o kadar yoğun bir şekilde geçiyor ki panik atak geçiriyorum gibi bir hisse kapıldım. 2 saat 59 dakikalık bir süreye sahip olan filmin sonunda bir an önce koşarak oradan uzaklaşmak istedim. Kayıp bir hayatın yolculuğu sanırım şu anda çok iyi psikolojiye sahip olmayan bizlerin en son isteyeceği şey. Belki Finlandiya’da ya da İsveç’te yaşayanlar için sıkıntı olmayabilir ama bizim için bayağı iç karartıcı olduğunu düşünüyorum.

Beau Is Afraid/Korkuyorum: Son Söz

Eğer Ari Aster’ın daha önceki işlerini izleyip beğenenler arasındaysanız, filme bir şans verebilirsiniz. Eğer Joaquin Phoenix’i seviyor ve bu filmdeki olağanüstü performansını görmeliyim diyorsanız, tabii ki de izleyebilirsiniz. Ya da bir sinema öğrencisiyseniz filmdeki açılar, görsellik ve kurgu size mutlaka bir bakış açısı verecektir, gidebilirsiniz. Ama siz de benim gibi bu aralar çok iyi psikolojide değilseniz, kafa dağıtmak için bir şeyler izlemek istiyorsanız sakın gitmeyin. Evet, filmin sonunda kafanız dağılıyor ama iyi yönde değil. IMDb puanı şimdilik 7.1 olan filme benim puanım 6. İzleyecek olanlara güç sizinle olsun diyorum.