Geçtiğimiz Salı akşamı, FX kanalının davetlisi olarak yeni dizi Legion‘ın Soho House İstanbul’da da düzenlenen ön gösterimine katıldık. İzlediğimiz ilk bölümün ardından, bu heyecan uyandıran Marvel uyarlaması ile ilk düşüncelerimizi sizlerle paylaşmak istedik.
İlk sahnesinde The Who‘dan bir parça çalan bir dizi, nasıl kötü olabilir ki?
Süper rahat koltuklarımıza yayılmış, Legion’ın ilk bölümünü izlerken aklımdan geçen ilk düşünce gerçekten de bu oldu. Bir The Who fanı olarak, çocukluk ve ilk gençliği X-Men çizgi filmleriyle geçmiş bir çizgi roman sever olarak, X-Men evreninde geçen böyle bir diziyi izliyor olmak ne açıdan bakarsanız bakın büyük bir şans ve mutluluk. İster Marvel olsun, ister DC; TV ekranında izlediğimiz her yeni çizgi roman uyarlaması ile tarifsiz duygular yaşıyor olsam da, ilk göz ağrım olan X-Men’in yeri benim için her zaman ayrı olacak. Neyse, konumuza dönelim.
İlk sahnesinde The Who çalan Legion, o noktada beni yakalamıştı zaten.
Coen kardeşlerin Oscar ödüllü filmi Fargo’yu TV ekranına uyarlayan ve büyük başarı yakalayan Noah Hawley, şimdi de bir X-Men karakterini Legion ile FX ekranlarına getiriyor. İlk bölümün ardından sonuç karşısında şaşkın olduğumuzu söylemek zorundayız, çünkü karşımızda beklenmedik bir iş var.
Dan Stevens’ın hayat verdiği David Keller, çocukken şizofreni teşhisi konduğu için gençliğinin çoğunu akıl hastanesinde geçirmiş, 30’larının başında genç bir adamdır. David Keller’ın hastanede günlerini geçirdiği arkadaşı Lenny ise Aubrey Plaza tarafından canlandırılan, hayatı boyunca alkol ve uyuşturucu bağımlısı olmuş ancak hayattan beklentilerini yitirmemiş biridir. Rachel Keller’ın canlandırdığı Syd karakterinin hikayeye girmesiyle birlikte işler karışmaya başlar. Güzel ve gizemli bir kadın olan Syd, David’i kendine çeker ve beraber vakit geçirmeye başlarlar. Syd ile yakınlaşmasından sonra David, gördüğü halüsinasyonların ve duyduğu seslerin aslında gerçek olabileceğini fark eder. Hastaneden kaçan David, ablasının evine sığınır fakat Syd’in hayatına tekrar girişi ile yepyeni ve imkanlarla dolu bambaşka bir dünyaya gözlerini açar.
Gerçek mi? Hangi gerçek?
David, paranoid şizofreni teşhisiyle akıl hastanesinde yatan bir adam. Kendisinin en güçlü mutantlardan birisi olduğunu biliyoruz ama gücünü ne olduğundan ne olduğundan henüz emin değiliz. Hal böyle olunca gerçekliği sorguladığımız bir düzlemde izliyoruz diziyi. Ne gerçek, ne hayal? Hangi olay yaşandı, hangi olay yaşanıyor ya da hangi olay yaşanacak? Anıları mı izliyoruz, yoksa hayalleri mi? Gerçek, değiştirilmiş gerçek ve sanrılar arasında gidip geldiğimiz dizi, sebebini tam olarak açıklayamasam da bana feci şekilde Philip K. Dick hikayelerini anımsattı. Dizinin hangi yıllarda geçtiğinden tam olarak emin olamasam da, 70’li yıllar havası yaratıldığı açıkça ortada.
Şu ana dek spoiler vermeksizin fikirlerimi belirtmiş olmaya çalışsam da, David hikayesini anlatırken, Syd’in anısına sızarak ona bir mesaj ilettiği sahnede özellikle tüylerimin ürperdiğini söylemeliyim. Benzer bir hissiyatı, X-Men: Days of Future Past‘in açılış sekansında yaşamıştım.
2017’nin Merakla Beklenen 17 Dizisi yazımızda da yer alan Legion dizisinin ilk bölümü bu sabah Amerika yayını ile aynı anda yayınlandı, tekrarı da bu akşam 21.30’da FX ekranlarında olacak. İlk bölümü ile bizi çok heyecanlandıran dizi şimdiden yılın en beğendiğimiz yeni yapımları arasına girdi bile. İzlemezseniz, bu yeni TV deneyimini kaçırmış olacaksınız bizden söylemesi.