İlk filmi Past Lives ile olumlu eleştiriler alan senaryo yazarı ve yönetmen Celine Song, yeni filmi Materialists yani Türkçe adıyla Tam Bana Göre’de yine ilişkiler dünyasında dolaşmaya devam ediyor. Ki en azından bu hikâye, ilk filminden çok daha fazla umut barındırıyor diyebiliriz. Dakota Johnson, Chris Evans ve Pedro Pascal’lı oyuncu kadrosuyla heyecanlandıran hatta sinemaseverleri Pedro’cular ve Chris’çiler olarak ikiye bölen film, 13 Haziran itibariyle ülkemizde gösterimde.
“Birbirimize bakacağımız ve birlikte öleceğimiz birini arıyoruz… Partnerimizin kim olduğu hayatımızı belirler. Bir, iki veya on yıl değil, sonsuza kadar.” İşte New York’taki yüksek profilli bir firmada çöpçatanlık hizmeti veren hırslı Lucy, gelecekteki müşterilerini bu ve buna benzer dokunaklı sözlerle bağlamayı başarıyor. Aslında onun için mesleğinin bir sigorta eksperi ya da bir cenaze levazımatçısından farkı yok. Rakamlar ve görünüm işlerinin en önemli parçası çünkü uzun boy, iyi maaş ve düzgün bir vücut yapısı ilk istekler arasında. Ve tabii kimi zaman 30’undan genç olması. Lucy, sorumlu olduğu müşterilerine en uygun kişiyi bulmak için hiç şikâyet etmeden ve tabii pes etmeden çalışmaktadır. İşinde de oldukça başarılıdır ki, şimdiye kadarki eşleşmeleri dokuz evlilikle sonuçlanmıştır. Ama iş kendisine gelince o bekârlığından gayet memnun. Zaten evlenecekse de zengin biri olması kaçınılmazdır. İşte son başarılı eşleşmesinin düğününde hem yakışıklı hem uzun boylu hem de zengin mi zengin, damadın sağdıcı ve ağabeyi Harry Castillo ile tanışır. Harry aslında çalıştığı çöpçatanlık şirketi için tabiri caizse tek boynuzlu at niteliğindedir. Çünkü kadın müşterilerinin isteyeceği her türlü özelliğe sahiptir. Fakat Harry Lucy’den oldukça etkilenmiştir. Düğün akşamında bekârlar masasında sohbet ederlerken Lucy’nin eski sevgilisi John şans eseri karşısına çıkar. Harry ve John arasında gidip gelen Lucy, kendi ilişki dünyasında nasıl ilerleyecektir? Mesleğinin getirmiş olduğu matematiksel hesaplarla mı yoksa hisleriyle mi…
Filmde çöpçatanlıkta başarılı bir yol çizen ama iş kendi aşk hayatına geldiğinde gel-gitler yaşayan Lucy rolünü Dakota Johnson üstleniyor. Chris Evans, çulsuz olarak tanımlayabileceğimiz, iyi bir tiyatro oyuncusu olmaya çalışan ve hayatını bir türlü oturtamamış John rolüne hayat veriyor. Hem maddi hem de fiziki olarak mükemmel erkek tanımına uyan sermaye uzmanı Harry rolünde Pedro Pascal’ı izliyoruz. Lucy’nin büyük bir hırsla uygun eşleşme yapmak istediği müşterisi Sophie rolünde Zoë Winters var. Lucy’nin patronu Violet rolündeyse Marin Ireland’ı görüyoruz. Filmin senaryosu ve yönetmenliği ise Celine Song’a ait.

Zaman ve teknoloji ilerledikçe ikili ilişkiler de ona göre değişiyor desem yanlış olmaz. Bir zamanlar arkadaş çevrelerinde yapılan o masum ufak tefek çöpçatanlıklar artık bir iş alanı haline dönüşmüş durumda ve duygulardan daha çok matematiksel hesaplar insanların değerlerini belirliyor. Özellikle değerli kılınmak adına yapılanlar da (en önemlisi boy uzatma operasyonları) filmin önemli ayrıntılarından biri. Materialists, işte tam da bu dünyanın içinde bize aşkı ve sevgiyi yeniden hatırlatmaya çalışıyor. Lucy, kendi aşk hayatını geri plana atsa da hayatına Harry’nin girmesi ve John ile karşılaşması duygularını yeniden sorgulamasına neden oluyor. Eski ilişkisinde yaşadığı maddi problemler bir yandan aklına gelirken, hayatına giren Harry’nin para konusunda sergilediği cömertlik (özellikle lüks restoranlardaki yemek randevuları) Lucy’yi oldukça etkiliyor. Bu ikilem arasında kalan Lucy’nin zamanla kendini adadığı işini sorgulaması hikâyenin bir diğer dikkat çeken noktası. Önem verdiği müşterisi Sophie’nin bir buluşma sonrasında yaşadığı taciz ve şirketin bu duruma dair politikası düşündürücü. Bu da “değerli” olarak hissedilmek isteyen insanların aslında ne kadar değersiz olduğunu göstermekte.
İlişkiler dünyasında yol alırken kimi zaman güldüren kimi zaman düşündüren bu hikâyede günün sonunda kazanan aşk oluyor. Kendi adıma aşka âşık olduğum filmlerden biri olduğunu söyleyebilirim. Hikâyede ön planda olan üç oyuncunun da kimyaları gayet iyi. Neredeyse yer aldığı her rolle bir eleştiri bombardımanına tutulan Dakota Johnson, bu filmde olumsuz yönde çok gözüme batmadı. Game of Thrones’daki rolünün ardından Narcos, The Mandalorian ve son olarak The Last of Us ile dizi dünyasında yükselen bir kariyere imza atan Pedro Pascal, izleyicilerin son dönemde favori isimlerinden biri. Keza Kanyon’da katıldığımız ön gösterimde çoğu kişinin Pedro’cular arasında olduğunu belirtmem lazım. Chris Evans için zaten söylenecek hiçbir şey yok, mükemmel ses tonuyla tabii ki Chris’çiler arasında yer alanlardanım. Bu arada filmin müziklerinden de bahsetmeden olmaz. Özellikle Baby Rose’un bir sahnede bizzat seslendirdiği That’s All, sözleriyle beni fazlasıyla etkiledi.
Materialists / Tam Bana Göre, bizim izlemeye alışkın olduğumuz bir romantik komedi değil. Romantizm de var komedi de ama en çok aşkın ve sevginin günümüzde nasıl şekillendiğine dair bize bir bakış sunuyor. Aşka şans vermek isteyenlerdenseniz ve süper kahramanlardan, gerilimden, aksiyondan biraz sıyrılıp doğal bir şeyler izleyeyim diyorsanız Tam Bana Göre, tam size göre olabilir. Şimdiden herkese iyi seyirler.