Mickey 17: Ölmek Nasıl Bir Duygu?

81
Mickey 17

“Ölmek nasıl bir duygu?” Dünyadan ayrılıp Nilfheim projesinin bir parçası olan Mickey Barnes, çevresindekilerden en çok bu soruyu duyar. Peki, neden? Çünkü kendisine verilen görevlerin sonunda hep ölür, her ölümünün ardından klonlama tekniğiyle yeniden basılıp hayata döner, yeniden ölümcül görevlerle karşı karşıya kalır. İşte Bong Joon-ho’nun uzun zamandır beklenen filmi Mickey 17, nihayet 7 Mart itibariyle ülkemizde de vizyona girdi. Edward Ashton’ın Mickey7 adlı bilim kurgu romanından uyarlanan film, sınıfsal ayrıma yine çoğumuzun göremeyeceği bir gelecekte dikkat çekiyor. Başroldeki Robert Pattinson’ın performansı ise gerçekten görülmeye değer.

2050’ler… İki yakın arkadaş olan Mickey ve Timo, yanlış bir yatırım yüzünden ölüm tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Borcu ödemeleri bu dünyada mümkün değildir ama bu dünyadan kaçabilmeleri gayet de mümkündür. Çünkü başarısız ama hevesi tükenmeyen politikacı Kenneth Marshall, başka bir gezegende yaşam projesi oluşturmuş, başvurular da başlamıştır. Arkadaşı Timo haftalar öncesinden işini halletmiş, pilot olarak kendini garantilemiştir. Peki ya Mickey Barnes? O da hiçbir detayına bakmadan “harcanabilir” olmayı seçer. Tabii bu görevi için öncelikle ölmesi gerekir. Bir tuğla görünümündeki diskte toplanan anıları, yazıcıdan çıkan her yeni beden sonrası yüklenir ve Mickey bir sonraki ölümüne kadar kendisine verilen görevleri yerine getirir. Uzay gemisi nihayet Niflheim gezegenine ulaşmıştır, burada yaşam şartlarını çözmenin tek yolu da harcanabilir Mickey’den geçer. Bir denek gibi kullanılan Mickey nihayet 17. dirilişine kadar gezegendeki virüse etki edecek aşının oluşmasını sağlayabilmiştir. Ama şimdi de gezegenin esas ev sahipleri olan tırtıl görünümlü yaratıklardan bir örnek alınmasına gelmiştir. İşte bu görev sırasında Mickey 17 şans eseri hayatta kalmayı başarır ve gemiye döner. Fakat o da ne, arkadaşı Timo Mickey 17’nin öldüğünü bildirdiği için yerine daha asi versiyonu Mickey 18 çoktan üretilmiştir bile. “Çoğullar”ın kesinlikle yok edilmesi mevzubahisken, birbirinden farklı bu iki Mickey hem birbirleriyle mücadeleyi hem de hayatta kalmayı nasıl başarabileceklerdir?

Edward Ashton’ın Mickey7 adlı romanına dayanan filmin senaryosu ve yönetmenliğini Bong Joon-ho üstleniyor. Bard Pitt’in de yapımcıları arasında yer aldığı filmde tekrar tekrar hayata dönen Mickey Barnes rolünü Robert Pattinson canlandırmakta. Filmin belirli bir bölümünden sonra iki ayrı karakterdeki Mickey’e hayat veren Pattinson’ın performansı kusursuz diyebilirim. Hikâyenin anlatıcısı da olan Mickey 17’de ilginç bir ses tonu ve daha çekingen, naif bir profil çıkarırken 18’de daha saldırgan ve gözü kara bir profili izleyiciye gösteriyor. Mickey için bu yolculuğu çekilir kılan en önemli kişi ise sevdiği kadın -ve geminin güvenlik ajanlarından- Nasha. (Gerçi Nasha iki Mickey ile karşı karşıya kalmanın heyecanını yaşasa da 17. Mickey’de kıskançlık duyguları bayağı bir ortaya çıkıyor.) Filmde Nasha rolünde Naomi Ackie yer alıyor. Mickey’nin hem dünyadaki hem de gemideki arkadaşı düzenbaz Timo rolünde TWD evreni takipçilerinin sevdiği isim Steven Yeun’u görüyoruz. Filmin nevi şahsına münhasır karakterlerinden biri de hiç şüphesiz Kenneth Marshall. Dünyada politikacı olarak büyük bir başarısızlığa uğrayan Marshall, yarattığı Niflheim projesiyle kendi yönetiminde olan bir toplumu yaratma çabasında ama tavırları ve kararlarıyla tam bir facia olarak tanımlanabilir. Geçmiş ve günümüzdeki pek çok liderden esinlenerek ortaya çıkmış bu karaktere ise yine çok iyi bir performansla Mark Ruffalo hayat veriyor. Kenneth’ın eşi Ylfa, kurnazlığını ve kontrolcü yapısını anlayışlı gibi görünen tavrıyla oldukça iyi kullanıyor. İşte bu rolde Toni Collette’i izliyoruz. Holliday Grainger ve Anamaria Vartolomei de filmin oyuncu kadrosunda yer almakta.

Mickey 17

Mickey 17, yönetmen Bong Joon-ho’nun artık DNA’sına işlemiş sosyal sınıf ayrımını içine kara mizah da ekleyerek anlatmaya çalışan bir yapım. Tabii filmde sadece alt-üst tabaka göndermesi yok. Gelişen teknolojinin (özellikle klonlama) hayata artıları mı yoksa eksileri mi olacak düşündürmüyor değil. İklim krizinin yarattığı etkilerle birlikte insanlığın (özellikle üst tabakanın) yeni bir yuva/yuvalar arayışı ve bunun için “seçici” bir kitle oluşturması da cabası. (Keza buna yakın bir hikâyeyi bu yılın en iyi dizilerinden Paradise’da da görüyoruz.) Ve insanlık nereye giderse gitsin bir şekilde o doğal alanın ve sakinlerinin yaşam düzenini bozuyor ki bunu da filmde gezegenin esas sakinleri olan tırtıl görünümlü yaratıklarla bir kez daha hatırlıyoruz. Tabii Bong Joon Ho bunları ve daha fazlasını 2 saat 17 dakikalık bir filmde harmanlayınca biraz karışıklık yaşanmıyor değil. Filmin bir noktasından sonra artık verdiği mesajlardan çok harcanabilir Mickey’lere ne olacak onu merak ettiğimi söyleyebilirim.

Mickey 17, bir Parasite etkisi bırakmayacak ama Robert Pattinson’ın Mickey performansları ve günümüzün pek çok liderine atıfta bulunulan Mark Ruffalo’nun hayat verdiği Kenneth Marshall kesinlikle izlenmeli. Bir yazıcıyla tekrar tekrar hayat bulan Mickey’nin bu ilginç yolculuğuna siz de dahil olun. Şimdiden iyi seyirler.

(Bu arada Dizi-Mania olarak bizi hiçbir davetinden sakınmayan Biletinial ve Onur Kırşavoğlu’na çok teşekkürler.)