Ringer, Buffy the Vampire Slayer’dan beri uzun soluklu bir dizi projesinde yer almamış Sarah Michelle Gellar‘ın yeni dizi projesi. Lost’tan Richard Alpert ismiyle hatırlayacağınız Nestor Carbonell de kadroda yer alıyor.
The CW kanalı için çekilen dizinin şimdiye kadar 3 bölümü yayınlandı, 4. bölüm olacak “It’s Gonna Kill Me, But I’ll Do It” ise 4 Ekim’de yayınlanacak.
Sarah Michelle Gellar ikiz kız kardeşleri canlandırıyor dizide; neredeyse 6 yıldır birbirlerini görmeyen Bridget ve Siobhan’ı… Bridget 6 aydır ayık olan bir alkolik, bir cinayete tanık olmasının ardından mahkemede ifade vermekten kaçmak için uzun zamandır görüşmediği ablasının yanına sığınıyor. Siobhan’ın beklenmedik intiharı ve bir kaçak olmanın verdiği ilhamla kendini birdenbire hiç tanımadığı ikiz kardeşinin yerine geçmiş buluyor Bridget; sosyetik, evli bir kadın olarak. Bridget’ı hemen hemen ilk 10 dakikada tanıyor ve kişiliğiyle ilgili bir fikre sahip oluyoruz ancak Siobhan’ı ve hayatını tanıma işi yavaş ilerliyor, Bridget’in ablasını yeniden tanımasına şahit oluyoruz ve bu da zaten hikayenin temelini oluşturuyor.
Ringer bir polisiye. Hem de içinde birden fazla katilin, birden fazla cinayetin, birden fazla esrarın, çokça komplonun bulunduğu cinsten. (Bir de bize flashbacklerle anlatılacağı anlaşılan Bridget ve Siobhan’ın arasını açan konu var). Özgün değil ama… Sürekli ama sürekli “ben bu hikayeyi bir yerden biliyorum yahu” hissi uyandırıyor insanda. Şaşırmak mümkün değil. (Örneğin pilot bölümün finali daha 15. dakikada belliydi) Hikaye yavaş ilerliyor, insan bir daha ki bölümü izlemek için sebep bulamıyor.
Bu kadar reklamı yapılmış bir dizide ilk bölümdeki gibi inanılmaz kötü bir tekne sahnesinin bulunmasına aklım ermiyor benim. Ratinglerin pilot bölümden sonra bu kadar düşmüş olmasının sebebi bu sahne bile olabilir…
Velhasılı, bu dizinin -şaşırtıcı bir hamle yaparak farklı bir seyire girmediği taktirde- 1 sezondan fazla yayında kalma olasıkığı çok düşük. Bahisler açılmıştır!