Supernatural 7 sezondur devam ettiğinden ve elimizde 149 bölüm ile neredeyse her bölümü iyi olan koskoca bir sezon (5. Sezon) bulunduğundan; en iyi 10 bölümü seçmek oldukça güç oldu. Bir de beğenmekle, sevmek arasındaki fark var – sanırım ben listemde daha çok kendi kişisel sevgimi göz önünde bulundurdum. İşte, 7 sezonluk Supernatural’ın en iyi 10 bölümü;
(Alttaki yazı Supernatural ilk 7 sezonun tüm bölümlerini izlemeyenler için SPOILER niteliği taşıyabilir)
#10 Yellow Fever (4×06 – IMDb Puanı: 9.3)
Çok fazla açıklama yapmaya gerek var mı bilmiyorum ama şöyle özetleyebilirim; bu bölüm Dean’in korkudan ödünün patladığı ve bölüm sonundaki jenerikte “Eye of the Tiger” eşliğinde dans ettiği bölüm.
Sam ve Dean “korkudan ölen” bir adamı araştırdıkları sırada Dean bir hastalığa yakalanır. Bu doğa üstü hayalet hastalığı insanı paranoya derecesinde korkmaya itmektedir. Sonuç olarak korkusuz avcımız Dean, gördüğü kediden ödü patlayan ve bir kaniş tarafından kovalanan korkak bir adama dönüşür. Efsanevi finaliyle ve her izlenildiğinde kahkahalara boğan sahneleriyle Supernatural’ın en iyi bölümlerinden biri Yellow Fever.
#9 Ghostfacers (3×13 – IMDb Puanı: 7.8)
İlk olarak ilk sezondaki “Hell House” isimli bölümde tanıştığımız Ed Zeddmore ve Harry Spangler ile bu bölümde tekrar karşılaşıyoruz; yeni bir reality show olan Ghostfacers’ın pilot bölümünün çekiminde. Ed ve Harry kurdukları ekip ile hayaletli olduğu söylenen bir evin gizemini çözmeye çalışırlarken Sam ve Dean ile karşılaşırlar ve Winchester kardeşler istemeseler de birdenbire Ghostfacers programını konuk oyuncuları haline gelirler.
Bu bölüm hakikaten bir reality show şeklinde çekilmiş ve ciddi bir “dalga geçme” durumu söz konusu bu sebeple gerçekten çok komik. Sam ve Dean her ne kadar pilot bölümlerini imha etmiş olsa da Ghostfacers yoluna devam etti ve 10 bölüm daha çekip, webisode olarak yayınladılar. Hatta web sitelerinde hayalet öldürme ile ilgili bir bölüm Supernatural’ın It’s a Terrible Life isimli bölümünde kullanıldı. Awesome.
#8 The End (5×04 – IMDb Puanı: 9.2)
Supernatural paralel evren/alternatif gerçeklik/alternatif gelecek hikayelerini oldukça başarılı şekilde aktaran bir dizi genel olarak, The End de o bölümlerden birisi. Bu bölümde Dean Sam’in Lucifer’e vücudunu kullanması için evet dediği tam olarak cehenneme dönmüş alternatif bir geleceğe gönderilir. Croatoan virüsünün neredeyse tüm insanlara bulaştığı bu gelecekte bir avuç direnişçi Lucifer’e karşı çıkmaya çalışırlar. Zachariah davranışlarının sonuçlarını görmesi için Dean’in üç gün o dünyada yaşayacak olduğunu söyler.
Bu bölümde Supernatural’ın üç önemli oyuncusu – Jensen Ackles, Jared Padelecki ve Misha Collins – alışılmadık hallerde karşımıza çıkarlar. Jensen Ackles aynı anda hem şimdiki hem gelecekteki Dean’i, Jared Padelecki bedeni Lucifer tarafından kullanılan Sam’i, Misha Collins ise tüm melek güçlerini kaybetmiş kafası sürekli “iyi” seks bağımlısı Castiel’i canlandırır. Üç oyuncuda ne kadar başarılı aktörler olduklarını bu bölümde kanıtlıyorlar bence.
Bu bölüm ile ilgili benim en çok aklımda kalan beyaz takım elbisesi ve elindeki gülü ile Sam’in vücudunu kullanan, sakin ve soğuk Lucifer tiplemesi. Creepy. Bir de yaratılan post-apokaliptik, karanlık, umutsuz gelecek tasvirindeki başarı…
#7 Free to be Me and You (5×03 – IMDb Puanı: 8.7)
Bu bölüm ile ilgili sevdiğim çok şey var ama ilki kesinlikle Lynyrd Skynyrd‘ın şahane şarkısı “Simple Man” ile yapılan açılış sahnesi. (Zaten bu sahne Supernatural’ın en sevdiğim müzikal anlarından da birisi, şuradaki listeyi hatırlayacak olursanız) Sam ve Dean bir önceki bölümde birbirlerine olan güveni kaybettiklerinden yollarını ayırırlar; bu bölümde Sam’in basit bir hayat yaşamaya çalışmasını izleriz. Dean ise bu sırada avcılığa devam eder, yanında Sam yokken kendini biraz rahatlamış hisseden Dean’in Castiel ile Raphael’in peşine düşüşünü bir yandan da eğlenceli vakit geçirişini izleriz. Sam’in tarafında işler ise pek eğlenceli devam etmez; diğer avcılar onunla ilgili bazı gerçekleri öğrenip kendisini Şeytan kanı içmeye zorlarlar, öldürülen sevgilisi Jessica rüyalarına girmeye başlar ve sonuçta Sam’in Lucifer’in bedeni olduğunu öğreniriz. Bir yandan çok eğlenceli iken diğer yandan da oldukça üzücü bir bölümdür ” Free to be Me and You”. Daha çok Sam’in kişiliği ile ilgili görünse da aslında hem Sam’in hem de Dean’in farklı özelliklerini, zayıflıklarını, korkularını ve birbirlerine olan bağlarını anlatıyor bu bölüm, hem Sam’in hem de Dean’in karakterlerinin gelişimi açısından önemli dönüm noktalarından biri.
Dean’in Castiel’in Raphael isminde bir melek tarafından öldürüldüğünde verdiği “You were wasted by a Teenage Mutant Ninja Angel?” (“Ne yani bir Teenage Mutant Ninja Melak tarafından mı öldürüldün” – Ninja Kaplumbağalar’a gönderme var) tepkisi, Dean’in bir vampiri öldürürken “Eat it Twilight!” deyişi, FBI ajanı gibi davranmaya çalışan Castiel’in rozeti ters tutuşu, Castiel’in genelevdeki tüm davranışları vs. vs. gibi hemen her sahnesi ile unutulmayacak bölümlerden birisi.
#6 Swan Song (5×22 – IMDb Puanı: 9.7)
Pek çok Supernatural fanına göre serinin en iyi bölümüdür Swan Song. Artık hemen herkesin bildiği üzere Supernatural’ın 5. sezon sonunda bitirilmesi planlanıyordu ama dizi devam etti. Bu sezon finali de seri finali olabilecek kadar başarılıydı. Başka bir çıkış yolu bulamadıklarından Dean Sam’in kararına saygı duydu, Sam Lucifer’in onun bedenini kullanmasına izin verdi. Plan, Sam’in Lucifer karşısında sağlam duracağı ve kontrolü ele geçirmesine izin vermeyeceği yönündeydi ama Lucifer Sam’in hem bedenini hem de ruhunu kolaylıkla ele geçirdi. Tüm umutların tükendiği anda sahneye Impala girdi ve küçük bir oyuncak asker hikayenin yönünü değiştirdi; Sam vücudunun kontrolünü tekrar ele geçirdi ve Lucifer içindeyken açılan cehennem çukuruna atladı.
Peygamber Chuck’ın ağzından ne Dean’in ne de Sam’in hikayesini değil, Impala’nın hikayesini dinlediğimiz bu bölümü tek kelimeyle “epik” olarak özetleyebiliriz. Benim fazlasıyla üzücü bulduğum bu bölüm o yüzden ilk 5 bölüm içinde yer alamadı ama serinin en iyi bölümlerinden biri olduğu kesin; istediğinize sorun 😉
#5 The Monster at the End of This Book (4×18 – IMDb Puanı: 9.3)
Sam ve Dean hayaletli bir binayı araştırdıkları sırada çok tuhaf bir durumun farkına varırlar; hayat hikayeleri tüm ayrıntılarıyla “Supernatural” isimli bir seri kitapta toplanmıştır ve çok çılgın bir hayran kitlesine sahiptirler. İnternette yaptıkları araştırma ve yayın evini gerçek hayranlar olduklarına ikna etmelerinin ardından “Supernatural” kitaplarının yazarı Carver Edlund ile tanışırız – berbat haldeki alkolik Peygamber Chuck ile. Öncelikle bu bölüm harika bir senaryoya sahip. İlk defa bir peygamber ile karşılaşıyoruz (- ki bu bölümde Chuck kendi kendisini Tanrı zannederek bitmeyen bir tartışma başlatıyor, Chuck peygamber mi yoksa hakikaten Tanrı mı?), ilk defa sarışın Lilith ile ve baş melek Zachariah ile karşılaşıyoruz ve en önemlisi bu bölüm “kader” ile ilgili; Sam ve Dean’in kaderleri, yaptıklarının ya da yapmadıklarının sonucu değiştirip değiştirmeyeceği üzerine. Ayrıca bu bölüm Supernatural fanlarına ve fan forumlarında tartışılan mevzulara da selam çakmakta, Sam kızları, Dean kızları Sam/Dean kızları (Dude, They know we are brothers, right? – It seems it does not matter Dean) , Chuck’ın Bugs ve Ghost Ship’li bölümlerle ilgili yorumları -ki bu iki bölüm hayranların en beğenmediği bölümler, ve yine Chuck’ın peygamber olduğunu rüyasında görmesine rağmen bunun M. Night Shayamalan seviyesinde bir küstahlık olacağını düşündüğü için söylemediğinden bahsetmesi… Kesinlikle Supernatural’ın en iyi bölümlerinden…