The Flash 2×11 “The Reverse-Flash Returns” – Bölüm İncelemesi

2552
The Flash 2×11 “The Reverse-Flash Returns”

İlk sezona nazaran ne kadar konular genişlese ve yeni karakterler katılsa da hala tam dizinin tam performansına ulaştığını düşünmüyorum. İzleyicileri özellikle bu “The Reverse-Flash Returns” isimli bölümde görüldüğü üzere gereksiz dramaya boğuyorlar. Önceki bölüm başlayan Jay‘in sözde hastalığı, New 52’nin bağrından kopan gıcık ve itici bir Wally West‘in varlığı, gereksiz yere uzatılan Patty & Barry ayrılığı ve sanki bunlar yetmiyormuş gibi bir de Francine’nin hastalığı ve büyük ihtimal gelecekte göreceğimiz ölümü..

Mesela Patty ve Barry ilişkisine değinelim. Sen kimliğini tüm bir STAR Labs takımına, Joe’ya ve en önemlisi de çocukluk aşkın Iris’e göstermişsin. Bu noktadan sonra Patty’e kimliğini göstermemek için direnmesi dahası Patty ayağına kadar gelip Flash olduğunu biliyorum sadece senden de duymak istiyorum demesine dahi inkar etmesi tek kelimeyle komikti. Bu kadar da çıkmaza götürülmez bir senaryo yani. Bana o durumda kalıp kimliğini açıklamayacak tek bir kişi daha bulamazsınız çünkü olamaz. Aşırı derece absürt ve tutarsız sahnelerdi. Ayrıca Zoom’un Patty yerine senin çocukluk aşkını uzun yıllar boyunca ailem dediğin insan olan Iris’i hedef alması bence daha olası. Ne bileyim artık şu ilişki meseleleri gerçekten çok saçma bir hal aldı…

The Flash bir süper kahraman dizisi arkadaşlar. Burada ki önceliğimizin aksiyon ve bilimkurgu olması lazımken bu kadar drama gerçekten insanı bayıyor. Hani illa bir drama verecekseniz annesinin ölümünü koyarsınız, ne bileyim arka planda bir süper kahraman ilişkisi veya kimlik bunalımı falan eklersiniz olur biter. Bunları eklerken de ana metne müdahale etmezsiniz. Ama gelin görün ki dizide bu dramalar başı çekerken aksiyon ve ana hikayemiz çok geri planda kalıyor. Büyük bir samimiyetle söylüyorum eğer çok ağır bir çizgi roman fanı olmasam veya The Flash en sevdiğim karakterlerden biri olmasa aynı Supergirl ve Arrow‘da olduğu gibi direk izlemeyi bırakırdım.

Uyarlama izlemek gerçekten çok zevklidir, çizgi romanlar da yıllarca okuduğunuz karakterleri ekranda görmek mükemmel bir şeydir lakin insan bir dereceden sonra da karakterin hakkının verilmesini istiyor. Mesela Flash’ın dizide ki dövüş tekniklerine bakalım elimizde neler var? En ünlüsü kilometrelerce koşup düşmanına omuz atması. Geçen bölüm Turtle‘ı da böyle alt etti bu bölüm Reverse-Flash’ı da böyle aldı. Senaristler acaba ellerine alıp çizgi romanlara şöyle bir göz gezdiriyorlar mı açıkçası çok merak ediyorum. Dediğim gibi dizi kendini kesinlikle izletiyor, ve izletmeye de devam edecektir. Lakin söz konusu Flash olunca insan 1.sezon 15. bölüm gibi yada 1. sezon finali gibi epik bölümler bekliyor. Umarım dizi kendini toplar da hizaya gelir artık…

Dizi hakkındaki eleştirilerimden sonra artık Reverse-Flash’a değinebilirim. Öncelikle sonunda çizgi romandaki görünümüne daha uygun sarı saçlı bir Eobard gördüğüm için çok mutluyum. 2. sezonun nadir güzel yanlarından biri de Harrison Wells ve Eobard Thawne ikilisini kendi karakterlerinde izlemek. Bunun yanında tabii ki de Reverse-Flash’ın doğuş hikayesini görmek güzeldi. Bu bölümle birlikte ekibimimizi tanıdı, Flash ile tanıştı ve STAR Labs’de bulundu. Her ne kadar Joe “Artık kurtuldun ondan Barry” dese dahi Reverse-Flash’ın doğuşu asıl şimdi başladı. Kendisinin ilerideki bölümlerde tekrardan karşımıza çıkacağına hiç şüpheniz olmasın… Son olarak bölümün alt metninde verilmek istenen bir mesaj daha vardı. Barry’nin artık çok daha hızlı olduğu. 1. sezonun aksine yardım almadan Reverse-Flash’ı yakalayıp pipe-line’a koymayı başardı.

Başka önemli olan değinmem gereken noktaları düşünüyorum da aklıma Cisco’dan başka bir şey de gelmiyor maalesef. Bu sefer o kadar Patty, Jay, Francine, Wally dramalarında bölümü doldurdular ki Reverse-Flash’ın yakalanıp gönderilmesi dışında hiç bir şey olmadı. Koskoca 40 dk. yani nasıl bu kadar hoyratca harcanabilir diye merak ediyor insan…

Lafı uzatmadan o zaman Cisco’ya da değineyim kısaca. 1. sezondan itibaren kendisinin Vibe karakterine dönüşeceğini zaten her türlü geek portalı bas bas bağırıyordu. O yüzden artık bilmeyen hiç kimsenin kalmadığını düşünüyorum. Lakin burada atlanan bir nokta var o da güçlerinin çizgi romandaki güçlerinden bir hayli farklı olması. Çizgi romanda asıl ön plana çıkan gücü Agenst of S.H.I.E.L.D izleyenleriniz varsa eğer yakından tandıkları “Daisy” karakterinin gücü ile çok benzer. Vucudundan çok kuvvetli titreşimler çıkarabiliyor ve aynı onun gibi elleri aracılığıyla ile şok dalgası oluşturabiliyor. Şu ana kadar dizide gördüğümüz ise sadece yaşanan ve yaşanacak olayları görmesi idi. Umarız ileride Vibe karakterinin de tam manasıyla bir doğuş hikayesini izleriz.

Adsız

Ve son olarak kafa karıştırıcı bir detay olan Earth-1 Jay Garrick’i konusuna geldik. Ya da Earth-1’d ki adı ile “Hunter Zolomon”. Neden kafa karıştırıcı, çünkü Hunter Zolomon asıl olarak Zoom’un gerçek adıdır. Yani Zoom, Hunter Zolomon’dur. Dizide bu ismi neden kullandıklarını ve neyi plandıklarını bilemiyorum. Ama 10 yaşında ki bir çocuğun dahi çözebileceği basit algoritma ile, Zoom Hunter Zolomundur? Evet, o zaman Eart-1 de ki Jay Garrick’de Zoom’dur sonucuna ulaşabiliriz. Tabii burada diğer tüm değişkenleri sabit kabul ederek bu sonuca varıyoruz. Mesela aslında zannettiğimiz kişi olmayabilir, başka bir evrendeki Zoom olabilir veya aslında Earth-2 den geldiğini sandığımız Zoom bizim evrendendir vs… gibi bu değişkenler çoğaltılabilir. Sadece benim demek istediğim şey, eğer buz dağını görünen kısmı ile yargılarsak Zoom’un gerçek kimliğinin Earth-1 Jay Garrick’i yani Hunter Zolomon olduğudur…