Robert Eggers’in yönetmenliğini üstlendiği, aynı zamanda Sjón ile birlikte senaryosunu yazdığı The Northman, 22 Nisan Cuma itibariyle ülkemizde de gösterime girdi. Hem dram hem macera hem de aksiyon unsurlarını içinde barındıran filmin en önemli özelliği ise William Shakespeare’in Hamlet’i yazmasına ilham veren İskandinav efsanesi Amleth’ten yola çıkması. Fakat tam anlamıyla gerçek olayların üzerinden ilerlemediğini belirtelim.
Vikinglere dair yapılan her şey -belgesel, dizi veya film fark etmez- sadece ülkemizde değil tüm dünyada da her zaman ayrı bir ilgi odağı olmuştur. The Northman da büyük ihtimalle bu ilgiyi çekmeyi başaracaktır. Her ne kadar intikam gibi alışılagelmiş bir konuyu merkezine alsa da Alexander Skarsgård, Nicole Kidman, Claes Bang ve Anya Taylor-Joy’dan oluşan ana oyuncu kadrosu filme artı kazandıran unsurların başında geliyor.
The Northman / Kuzeyli: Konusu
Yıl 895. Kral Aurvandil, uzun bir fetih yolculuğu sonrasında nihayet krallığına dönmüştür. Eşi Kraliçe Gudrún ve varisi olan oğlu Prens Amleth’e yeniden kavuşmanın mutluluğunu yaşasa da durumu pek iyi değildir. Savaşta aldığı yaralar bu defa kendisini zorlamıştır. Bunun üzerine sorumluluklarını oğlu Amleth’e devretmeye karar verir. Atalarının da uyguladığı bir törenle (filmin ilk ilginç sahnesi diyebiliriz) baba ve oğul bu devir teslimi Heimir’in huzurunda gerçekleştirir. Fakat ertesi gün Kral Aurvandil bir pusuya düşürülür ve Amleth’in gözleri önünde öldürülür. Babasını öldüren kişi ise amcası Fjölnir’den başkası değildir. Amleth bir şekilde kaçmayı başarır ve yeminini eder: Babasının intikamını alacaktır, annesini kurtaracaktır ve Fjölnir’i öldürecektir. (Filmde ara ara duyduğumuz bu intikam yeminini izlerken aklıma nedense Game of Thrones’un Arya’sı geldi.) Yıllar yıllar sonra Amleth artık vahşi bir savaşçıya dönüşmüştür. Rus ülkelerine yapılan bir baskında karşılaştığı bir kâhin, Fjölnir’den intikam alabileceğini söyler. Fjölnir’in krallıktan düşürüldüğünü ve bir köyde yaşadığını öğrenince Amleth rotasını en büyük düşmanına çevirir. İntikam yolculuğundaki en büyük destekçisi ise bir Slav kölesi olan Olga’dır. Amleth yıllardır sayıkladığı yeminini gerçekleştirmeye bu kadar yaklaşmışken öğreneceği gerçekler kendisini büyük bir hayal kırıklığına uğratacaktır.
Filmin ana kahramanı Amleth rolünde Alexander Skarsgård’ı izliyoruz. Amleth’in annesi Kraliçe Gudrún rolüne ise Nicole Kidman hayat veriyor. (Ne mutlu ki bu defa bol botokslu bir Nicole Kidman’a maruz kalmıyoruz.) Amleth’in baş düşmanı, babasının katili Fjölnir rolünde ise Claes Bang yer almakta ki, filmde beni en çok etkileyen isim oldu diyebilirim. Amleth’in en büyük destekçisi ve sonrasında sevdiği kadına dönüşen Olga rolünde Anya Taylor-Joy’u izliyoruz. Ethan Hawke ise kısa ve öz bir performansla Kral Aurvandil’e hayat veriyor. Filmde yine çok kısa gördüğümüz Willem Dafoe Heimir rolünü üstleniyor. Björk, Amleth’in baskın sonrasında karşısına çıkan kâhin rolünde. Ve tabii filmin başlarında göz dolduran genç oyuncu Oscar Novak. Yeni The Batman’de genç Bruce Wayne olarak izlediğimiz Oscar, filmde genç Amleth’i çok güzel oynamış.
Peki, şimdi gelelim filmin geneline. Öncelikle şunu belirtmem gerekir ki, fragmanı izleyip de benim gibi nefesi kesilenlerdenseniz lütfen beklentilerinizi biraz aşağıya çekin. Çünkü filmde ciddi anlamda bir tempo sıkıntısı var. Bir anda yükseliyor ve düşüyor, yükseliyor ve düşüyor. Filmin sonuna kadar bu durum devam ediyor. Sanırım bu da filmin duygu yoksunu olmasını sağlıyor. Nedense 136 dakika olan filmi sanki 236 dakika izlemiş gibi bir hisse kapıldım, çünkü kendimi bir türlü hikâyenin içine sokamadım. Ara ara gördüğümüz Viking ritüelleri, çekimleri ve kullanılan müzikleriyle oldukça etkili. Ve filmin genelinde yine Vikinglerin ne kadar acımasız oldukları bir kez daha gözümüzün içine sokuluyor. Filmde beni en çok etkileyen sahnelerden biri, Amleth’in intikam için kullanacağı kılıca ulaşmasıydı. Diğeri ise tabii ki filmin başlangıcından bu yana sabırla beklediğim Amleth ve Fjölnir’in karşı karşıya gelmesi.
Bu arada oyunculara dair de bir şeyler söylemek lazım. Yukarıda yazılan kadroya baktığınızda bu isimleri aynı projede buluşturmak muhteşem bir şey. Hele ki Alexander Skarsgård. Kendisi True Blood’dan bu yana çoğumuzun göz bebeği, bir tanesi. Eğer bir Viking savaşçısı oynanacaksa tabii ki de o oynayacak. Fakat ya 45 yaşındaki Alexander Skarsgård bu rol için biraz yaşlı, ya da 54 yaşındaki Nicole Kidman anne rolü için fazla genç. (İkiliyi daha önce Big Little Lies’da karı-koca olarak izlediğimizi de hatırlatayım.) Skarsgård’ın Amleth rolü için deyim yerindeyse sıkı bir Spartacus çalışmasından geçtiği her baklavasından belli. Fakat karşısında rol alan Claes Bang, yaşına rağmen (54 yaşında) bana göre daha fit bir görünüm sergiliyor. (Seviyorum seni Claes, lütfen yeni bir diziyle karşıma çık bir an önce.)
The Northman / Kuzeyli: Son Söz
Eğer sizler de Viking hikâyelerini her daim çekici bulanlardansınız, The Northman / Kuzeyli’ye bir şans verebilirsiniz. Hele ki benim gibi pandemiden bu yana henüz bir sinema deneyimi yaşamadıysanız… Ben kendi adıma bir filmi devasa bir ekranda izlemeyi ve hissetmeyi ne kadar özlediğimi fark ettim. Ama dediğim gibi fragmanın büyüsüne kapılmayın, beklentilerinizi düşük tutun. Belki beni etkisine alamayan hikâye sizler için bir başyapıt olabilir kim bilir. Filmin IMDb puanı şimdilik 7.8 olsa da benim puanım maalesef 6.6’yı geçmeyecek.