Marvel’s The Punisher‘ın merakla beklenen 2. sezonu, 18 Ocak’ta tüm dünyada aynı anda Netflix ekranlarında olacak. İlk sezonunu beğenerek izlediğimiz dizinin 2. sezonunu, herkesten önce izleme şansına sahip olduk.
Netflix’in Marvel dizilerinin sıkı bir takipçisiyim. (Her ne kadar artık hemen hepsi iptal edilmiş olsa da…) Luke Cage ve Iron Fist bana hitap etmedi ancak özellikle Daredevil, Jessica Jones ve Punisher’ın ilk sezonlarını çok beğendiğimi söyleyebilirim. Bence bunda Punisher’ın katıksız bir iyi ya da kötü karakter olmaması kadar (evet o tam manasıyla GRİ bir karakter); Jon Bernthal’ın sanki Frank Castle/Punisher rolüne can vermek için dünyaya gelmiş olmasının da etkisi var. Kendisi son zamanların en doğru oyuncu seçimi olabilir.
Punisher karakteri ile Daredevil 2. sezonda tanışmıştık. Karakter öyle sevildi ki, kendi dizisi için spin-off onayını aldı; Frank Castle’ı, başına gelenleri ve intikam mücadelesini Punisher ilk sezonda izledik. Şimdi ise karşımızda intikamını alıp geçmişten adını tamamen sildiren, yollara düşmüş bir “serseri mayın” var.
Marvel’s The Punisher ikinci sezon hakkında:
Eski deniz piyadesi Frank Castle (Jon Bernthal) yollarda sakin bir hayat sürerken genç bir kıza (Giorgia Whigham) yönelik cinayet teşebbüsüne tanık oluyor. Genç kızın ve sahip olduğu bilgilerin peşinde koşan yabancıların etrafındaki gizemin içine çekilen Castle, bu süreçte eski ve yeni düşmanlarının hedefi oluyor; kaderine boyun eğip The Punisher olarak hayatına devam etmek zorunda olduğuyla yüzleşiyor.
Marvel’s Punisher’ın ikinci sezonunda Steve Lightfoot (Hannibal) dizi sorumlusu, yazar ve yürütücü yapımcı olarak görev yapıyor. Dizinin oyuncu kadrosunda Ben Barnes (Billy Russo), Amber Rose Revah (Dinah Madani), Jason R. Moore (Curtis Hoyle), Josh Stewart (John Pilgrim), and Floriana Lima (Dr. Krista Dumont) gibi önemli isimler bulunuyor.
Punisher 2. sezon oldukça yavaş bir açılış yapıyor. Daha henüz ilk bölümlerdeyken, 13 bölümlük sezonun sanki 10 bölüme de rahat rahat sığabileceğini düşündüm. (Öyle ki, bazen sanki diziyi çektikleri gibi yayınlamışlar, hiç edit-kurgu yapmamışlar gibi geldi bana…) Frank’in şimdiki zamandaki hayatını yavaş yavaş, sindire sindire izliyoruz. Eski kafalı bir adam olan Frank, üstüne vazife olmayan şeylere karışmadan edemiyor Amy Bendix (Giorgia Whigham) isimli bir genç kızı uğradığı saldırıdan kurtarıyor ve kendisini büyük bir belanın içinde buluyor. Aslında bunun bir talihsizlik olduğunu söylemek de çok doğru değil; Frank sanki belayı davet ediyor – o şiddeti özümsemiş biri ve sanki şiddet onun kendini ifade ediş şekli.
Geçtiğimiz sezon finalinde Frank kendisine ihanet eden arkadaşı Billy’i öldürmemişti ama kendisine ölümden beter fiziksel ve psikolojik zararlar vermişti. Başına neler geldiğini hatırlamıyor olsa da Billy çok kızgın ve psikiyatr ile yaptığı konuşmalar da pek işe yaramıyor gibi. En nihayetinde Billy kendi hayatını geri almaya karar veriyor ve bunun sonucunda Frank’in New York’a dönüşü bir mecburiyet haline geliyor.
Punisher, ekranlarda izlediğim en başarılı dövüş sahnelerine sahip. Klişelerden uzak ve gerçekten inanılmaz kanlı. Bu sahneler öylesine şiddet dolu olabiliyor ki bazen ekrana bakamıyorum bile. Ve 2. sezon, ilkinden daha vahşi diyebilirim bu açıdan.
Punisher 2. sezonda neleri sevdim?
Punisher 2. sezonda çok etkileyici bir hikaye olduğunu söylemek zor. Yine de dizinin öne çıkan kısımları var, şu şekilde özetleyebilirim:
- Jon Bernthal, Frank Castle/Punisher rolünde yine mükemmel.
- Supernatural 3×12 “Jus in Bello” bölümünü yüzümde kocaman bir gülümse ile anımsamama sebep olan, neredeyse hepsi tek bir mekanda geçen, enfes 3. bölüm
- Şahane dövüş koreografileri
- Soundtrack
- Ve elbetteki – bence tüm Marvel dizileri içinde en iyisi olan – açılış jeneriği…
Netflix’in tüm Marvel dizilerini birer birer iptal ettiği düşünülürse, Punisher’ın da sonuna geldiğimizi, 3. sezonun olmayacağını düşünmek çok da yanlış olmayacak. Ve hatta muhtemelen gelecek haftalarda iptal haberi de duyurulacaktır. Bundan sonra ise elimizde sadece Jessica Jones 3. sezon kalıyor.
