The Summer I Turned Pretty 2. Sezon İncelemesi

904

Sizin de aslında nefret etseniz de izlemekten vazgeçemediğiniz bir dizi var mı? Hani sürekli karakterlere gıcık olursunuz, verdikleri kararları saçma bulursunuz ama yine de her bölümü açıp izlersiniz? Benim için bu dizi kesinlikle The Summer I Turned Pretty

2. sezonu itibariyle The Summer I Turned Pretty ile gerçekten çok ilginç bir ilişkim var, bunu itiraf ederek başlayayım söze. Gençlik dizileri söz konusu olduğunda evet günümüzde pek çok farklı seçeneğimiz var ama vibe olarak bu diziye benzer bir yapım bence yok. Herkes benimle aynı fikirde olmayabilir tabi ama ben The Summer I Turned Pretty izlerken inanılmaz şekilde nostaljik hissediyorum. 

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: The Summer I Turned Pretty 2. Sezon İnceleme Videosu

Diziyi her hafta düzenli olarak izliyorum, düzenli olarak Belly’e gıcık oluyorum, yine de izlemeye devam ediyorum ve gereğinden fazla nostaljik hissedip, aşırı üzülüyorum. Bu yıl izlediğim diziler içerisinde en çok ağladığım yapım bu olabilir mesela, hemen her bölümde ağladım herhalde. Dediğim gibi arkadaşlar, bu diziyle çok karmaşık bir ilişkimiz var.

14 Haziran’da başlayan The Summer I Turned Pretty 2. Sezon, aynı ilk sezonda olduğu gibi 8 bölüm olarak Prime Video’da yayınlandı.

The Summer I Turned Pretty 2. Sezonda Neler Yaşandı?

2. sezonda hikaye ilk bölümlerde daha yoğun olmak üzere genel olarak flashbacklerle anlatılıyor. Hatırlarsanız ilk sezon finalinde Belly (Lola Tung) ve Conrad (Christopher Briney) öpüşmüştü, Susannah (Rachel Blanchard) da hastalığı için yeniden tedavi görmeye karar vermişti. 2. Sezonun ilk bölümünün henüz ilk dakikalarında, hiçbir şeyin yolunda gitmediğini anlıyoruz. Dizi çat diye bütün gerçekleri yüzümüze bir tokat gibi vuruyor. Belly ve Conrad beraber değiller ve Susannah ölmüş…

İlk sezon için de benzer bir eleştirim olmuştu, bence bu dizinin romantizm tarafı biraz eksik kalıyor. Belly ve Conrad’ı en azından kısa bir süreliğine de olsa birlikte ve mutlu görmek isterdim. Evet mutlu anlarına şahit oluruz 2. sezonda ama sonunda ayrılacaklarını bildiğimiz için bu anların pek keyfini çıkaramıyoruz. Yine de bu flashbackli anlatımı fena da bulmadım aslına bakarsanız.

Susannah’yı kaybetmek Belly’i gerçekten çok kötü etkilemiş ama onun öncesi de pek iyi değilmiş zaten. Annesi hem Susannah’a hem de Conrad ve Jer’e destek olmak için sürekli evden uzaktaymış. Belly hem Jer hem de Conrad ile ilişkisini mahvetmiş, bu bir şekilde annesi ve Steven’la olan ilişkisini de etkilemiş hem notları çok düşmüş hem de voleybol takım kaptanlığını kaybetmiş. Hakikaten berbat bir sene geçirmiş Belly.

Aynı anda Laurel (Jackie Chung) da en yakın arkadaşının ölümüyle çok da iyi başa çıkamıyor görünüyor bu arada. Steven (Sean Kaufman) ise tüm bu yaşananların hayatını etkilemesine pek izin vermemiş gibi. Hem okul birincisi olarak liseden mezun olmuş hem de Princeton’a girmiş. Yeri gelmişken hemen söyleyeyim, dizideki favori karakterim kesinlikle Steven. Müthiş bir insan. Hem zeki hem aklı başında hem komik hem iyi niyetli hem etrafındaki insanlara yardımcı olmaya çalışıyor. Gerçekten, dört dörtlük bir genç adam. Dizi keşke onun hakkında olsaydı 😀

Steven ve Taylor – The Summer I Turned Pretty 2. Sezon

Steven ve Taylor çifti üzerinde çok uzun uzadıya durmayacağım, ikisinin bir araya gelmesine çok sevindim. Bence yakışıyorlar ve sürekli çekişmeleri, atışmaları derken ikisini bir çift olarak da bayağı seviyorum ben.

Aslına bakarsanız The Summer I Turned Pretty 2. sezonda hikâye, bu girişini yaptığım konulardan hiçbiriyle tam olarak alakalı değil. Bu sezonun ana teması, Susannah’nın ölümü ardından üvey kardeşi Julia’nın Cousins Beach’teki yazlık evi satmaya kalkışması. Bu durumu öğrenen Conrad, Jeremiah (Gavin Casalegno) ve Belly satışa engel olmak üzere Cousins Beach’e giderek çalışmalara başlıyorlar. Sonra Steven ve Taylor da yanlarına geliyor.

Bu noktada hikâyeye iki yeni karakter daha ekleniyor. Susannah’nın kardeşi Julia rolünde Kyra Sedgwick’i, Julia’nın çocuğu ve Conrad ile Jer’in kuzeni Skye rolünde de Elsie Fisher’ı izliyoruz. Açıkçası ilk sezonda kendilerinden bahsedildiğini hiç hatırlamadığım için, bu iki karakteri çok garipsedim başta ama zamanla biraz daha alıştım. Yine de Julia neyse de Skye karakterinin hikâyeye nasıl bir katkısı olduğundan pek emin değilim açıkçası.

Kyra Sedgwick ve Elsie Fisher

Bir sürü badire atlatılıyor ve en sonunda Julia evi satmamak üzere ikna ediliyor. Ve bu 7. Bölümün başlarında gerçekleşiyor. Finalden bir bölüm önce yani. Neredeyse tüm sezonu “ev satılacak mı, satılmayacak mı” dilemması üzerine kurup, bu konuyu finalden önce sonuçlandırmaları tempo açısından gerçekten çok tuhaf olmuş. Hani bu konu sonuca ulaşınca sezonun bitmesini bekliyorsunuz ama bitmiyor ve önünüzde bir bölüm daha var… İlginç bir tercih olduğunu düşünüyorum. Neyse.

Şimdi gelelim bu dizinin en sevmediğim kısmı olan iğrenç ötesi aşk üçgenine.

Kısaca özetleyeyim, sezon başında Conrad ve Belly beraber olmaya karar veriyorlar ve Jeremiah bunu duyunca tabi ki çok kızıyor. Onu üzmek istemedikleri için bir süre ara vermeye karar veriyorlar. Sonra yeniden görüşmeye başlıyorlar ve en sonunda da Conrad ve Belly sevgili oluyorlar. Başlarda işler yolunda gitse bile Belly’nin mezuniyet balosu sırasında oldukça dramatik bir şekilde ayrılıyorlar.

2. sezonda beni en çok üzen kısımlar açıkçası Conrad’ın kısımları oldu. Onun yaşadıklarını çok iyi anlayabiliyorum çünkü. Ailenizden biri kanserle mücadele ederken, sizin normal hayatınıza devam etmeye çalışmanız o kadar zor ki. İnsan eğlenirken vicdan azabı çekiyor bu koşullar altında.

Babam uzun yıllar kanserle mücadele etti, ve maalesef hayatını kaybetti. İşte bu yüzden Conrad’ın hissettiklerini, yaşadıklarını çok iyi anlayabiliyorum. Bir taraftan Belly’i seviyor, hayatına devam etmeye çalışıyor ama öteki taraftan aklının bir köşesinde hep annesi var. Bu koşullar altında bir insanın %100 mutlu olması ya da %100 eğlenmesi mümkün değil.

Ve maalesef Belly bence bu konuda bayağı bir bencil davrandı. O süreçte her şey zaten çok zorken Conrad’dan çok fazla şey bekledi. Conrad da Belly’e istediklerini veremeyeceğini düşündüğü için ondan ayrıldı. Conrad’ın baloda yaptıklarında tamamen haklı olduğunu düşünmüyorum, fazla dramatik davranışlarda bulunabiliyor bence ama Belly’nin daha anlayışlı olması gerekiyordu bence bu süreçte. Adamın annesi ölüyor yahu, balo dediğin nedir ki…

Ayrıca, en başta bir insana âşık olmanıza sebep olan karakter özelliklerini daha sonra olumsuz bir şey gibi o insanların yüzüne vuramazsınız. Belly Conrad’ı çocukluğundan beri tanıyor, nasıl biri olduğunu çok iyi biliyor, bu yüzden seviyor zaten. Yani en başta sessiz, sakin, içine kapanık diye birine aşık olup, sonra ilişkiye başlayınca o insana “sen de hep mesafelisin, çok içine kapanıksın” diyemezsiniz.

Conrad, Belly, Jer

Evin satın alınmasına engel olma dönemine gelecek olursak. Açıkçası o ana dek yaşadıkları konusunda bir şekilde Belly’i anlamaya çalışsam da, bu süreçteki tüm davranışlarıyla kendisinden iyicene nefret ettim. Bu kadar kararsız olunmaz.

Bir insan aşk konusunda bir abi kardeş arasında kaldığını hissediyorsa, ikisi konusunda bu kadar hata yapmışsa hele ki bu iki insan aile dostlarıyla, resmen birlikte büyümüşlerse… her hareketini 10 kere düşünür ondan sonra yapar. Peki Belly ne yapıyor dersiniz. Hiç düşünmeden, sadece hisleriyle hareket ediyor, hatta daha kötüsü sadece güdüleriyle hareket ediyor.

Kitapları bilemiyorum, ama dizide gördüğüm kadarıyla Jer ve Belly’nin gerçekten birbirlerini sevdiklerine inanmıyorum. Jer, abisinin sahip olmasını istemediği için Belly’e ilgi duymaya başladı sadece. Belly de Conrad’ın kendisini mutlu edeceğine olan inancını yitirdiği ve Jer müsait olduğu için onunla birlikte oldu. Bu sevgi değil. Aşk hiç değil.

2. sezon sonunda Belly ve Jer’i sevgili olmuş şekilde bıraktık. Her şey o kadar karmaşık, o kadar çirkin bir hale geldi ki bu üçünün ilişkisi asla düzelemez bundan sonra bence. Annelerinin ölümünden kısa bir süre sonra abi kardeşin arasına girdi resmen Belly. Her şey bir yana, bu kadar acele etmeye ne gerek vardı mesela. Conrad’ın sınavdan çıkmasını beklerken öpüşmeye başlamaları mesela… Yani öldünüz mü ne bu acele. Belly’nin iki kardeş arasında gidip gelişleri o kadar aptalca ki kendisini sertçe bir sarsmak istiyorum kendisine gelmesi için.

Sevgili Belly. Evet kimi sevdiğin konusunda kafan karışabilir canım benim. Ama yani sabah bir kardeşi, akşam öteki kardeşi seviyor olamazsın. Bir saçmalama gözünü seveyim.

Biliyorsunuz bu dizi Jenny Han’ın aynı isimli kitap üçlemesinden uyarlanıyor. Dizi 3. sezon onayı aldı. Yani We’ll Always Have Summer isimli 3. kitapta yaşananları, dizinin 3. sezonunda izleyeceğiz.

The Summer I Turned Pretty 2. Sezon: Son Söz

Dizinin ilk sezonunun en sevdiğim kısımlarından biri Susannah ve Laurel’ın ilişkisine yeterince yer verilmiş olmasıydı. Susannah’nın ölümüyle bu sezon neredeyse tamamen gençlik dramasına ve aşk üçgenine odaklanmış. İzlenmeyecek kadar kötü bir yapım değil, yazının en başında söylediğim gibi bu dizinin tuhaf bir sürükleyiciliği ve bağlayıcılığı var. 3. sezonu da izleyeceğim yayınlandığı vakit ancak muhtemelen yine ekrana (ve Belly’e) bağırıp çağırarak izleyeceğim 🙂