Süper kahraman hikâyeleri belki sinema sektörünün duayen isimleri tarafından eleştirilere maruz kalıyor olabilir ama çoğu sinema severin de vazgeçilmezleri arasında. Hele ki çizgi romanların da sıkı takipçisiyse, beyazperdedeki tasviri bambaşka bir heyecan yaratmakta. İşte süper kahramanlar dünyasının ehli olan Marvel Sinematik Evreni, bizleri yeni bir kahramanlık hikâyesiyle buluşturuyor. Ama şimdiden söyleyelim bu kahramanların hiçbiri mükemmel değil, zaten öyle bir amaçları da yok. Ve bu yüzden de bizleri kendilerine daha çok bağlamayı başarıyor. Florence Pugh, Sebastian Stan, Wyatt Russell, Lewis Pullman, David Harbour, Hannah John-Kamen ve Julia Louis-Dreyfus’un kadrosunda yer aldığı Thunderbolts*, 2 Mayıs itibariyle ülkemizde de vizyonda.
Black Widow’un evlatlık kız kardeşi Yelena, bir laboratuarı yok etmek adına Malezya’dadır. Görevini başarıyla tamamlar ve bir sonraki hedefine hazırdır. Adına çalıştığı kişi ise CIA direktörü Valentina Allegra de Fontaine’den başkası değildir. Konumu sallantıda olan Valentina, insanüstü deneylerde O.X.E. grubuyla bağlantısını gizlemek için böyle bir yola başvurmuştur. Yaptıklarından çok da hoşnut olmayan ve sürekli geçmişiyle bir hesaplaşma yaşayan Yelena, son bir görev için Valentina’yla anlaşır. O.X.E. ‘nin ıssız bir yerde yerin altında bulunan bir tesisine girecek ve buradaki belgeleri ve her kim varsa ortadan kaldıracaktır. Fakat burada işler hiç de umduğu gibi gitmez. Çünkü Valentina bu görev için sadece onunla anlaşmamıştır. John Walker, Taskmaster ve Ghost, Yelena’nın karşısında belirir. Kısa sürede Valentina’nın sadece kanıtları değil onları yok etmek istediğini anlarlar. Bu arada tesiste Bob adında gizemli bir adam da belirir. İstemsizce güçlerini birleştiren ekip bir şekilde tesisten canlı çıkmayı başarır. Fakat Bob’un varlığı, Alexei/Red Guardian ve Bucky Barnes/Winter Soldier’ın da dâhil olacağı tehlikeli bir görevi beraberinde getirecektir.
Filmin oyuncu kadrosuna gelirsek… Aslında çoğu isim daha önce canlandırdıkları karakterlerle geri dönüş yapıyor diyebiliriz. Florence Pugh, Yelena Belova rolüyle karşımızda. Sebastian Stan, kongre üyesi Bucky Barnes (namı diğer Winter Soldier) rolünde. Wyatt Russell, kısa süreli bir Kaptan Amerika macerası yaşamış John Walker rolünü üstlenmekte. Filmin en sevimli karakteri diyebileceğimiz Alexei yani Red Guardian rolünde yine David Harbour var. Hannah John-Kamen Ghost, Olga Kurylenko Taskmaster rollerine hayat verirken film boyunca adını sürekli olarak duyduğunuz Bob karakterinde Lewis Pullman’ı izliyoruz. Julia Louis-Dreyfus da yine Valentina Allegra de Fontaine karakteriyle bu filmin kadrosunda. Doğruyla yanlış arasında gidip gelen Valentina’nın asistanı Mel rolünde Geraldine Viswanathan yer alıyor. Eric Pearson ve Joanna Calo’nun senaryosunu üstlendiği filmde Jake Schreier’ı (Beef) yönetmen koltuğunda görüyoruz.
Marvel Sinematik Evreni’nin 36. filmi olan Thunderbolts*, sadece çizgi roman severleri değil herkesi içine almayı başarabilen bir kahramanlık hikâyesi. Çünkü bu hikâyenin seçilenleri hiçbir şekilde mükemmel değil aksine böyle bir çabaları da yok. Hepsinin kendine göre travmaları, pişmanlıkları ve üzüntüleri var. Bunu kimi zaman Yelena’nın çocuk yaşlarda yapmak zorunda bırakıldıklarında görüyoruz kimi zaman da Walker’ın parçalanan aile hayatında. Tabii Bob’un hikâyesi ise ayrı bir hüzün taşımakta. Sentry projesinde hayatta kalmayı başarabilen Bob, çocukluk travmalarının getirdikleriyle bir boşluğa sürüklenmiş ve süper güçlerinin ortaya çıkmasıyla karanlık bir tarafa doğru yol alıyor. Bu karanlıkla insanları boşluğa yollaması ise an meselesi. Malezya’da etkili bir başlangıçla giriş yaptığımız filmin hiç şüphesiz en dikkat çeken kısmı da Bob’un yani diğer adıyla Sentry’nin insanları boşluğa yolladığı anlardı. Görsel efektler de bu sahneleri daha etkili kılmayı başarmış. Zaten filmin genelindeki görsel efektlerin gayet başarılı olduğunu söyleyebilirim.

İstemsizce oluşan bu ekipteki tüm karakterlerin birbirlerini eleştirebilmeleri, kusurlarını kabul etmeleri, hikâyeyi sevilir kılan unsurlardan biri. Mini dizi The Falcon and the Winter Soldier’da Kaptan Amerika rolünde gözükmesiyle eleştiri yağmuruna tutulan Wyatt Russell, John Walker olarak filmde de bu göndermelere fazlasıyla karşı karşıya kalıyor. Ve bunu kabul etmesi onu daha da sevilir hale getiriyor. Alexei/Red Guardian ise hikâyenin güldüren anlarında başrolde. Yelena’ya babalık yapmış Alexei, limuzin şoförlüğüyle geçen düz ve sıradan hayatına bu ekip sayesinde veda ederek özlemini duyduğu aksiyona geri dönüyor. Avengers’ın yokluğunda ortaya çıkmak zorunda kalan -ve umut vaat eden- bu anti kahramanlar, maceralarına devam edecek gibi gözüküyor. Thunderbolts adının nereden geldiğiyse bir o kadar manidar ve komik, onu da filmi izleyince göreceksiniz.
Thunderbolts*, çoğumuzun mental olarak iyi olmadığı şu günlerde biraz da olsa hayatınıza enerji, neşe ve aksiyon katabilir. Uyumsuzlukları arasında bir şekilde ekip olmayı başarabilen bu kahramanların macerasına siz de dâhil olun, pişman olmayacaksınız. Bu arada sondaki yazılar akarken filmden çıkma gafletinde bulunmayın, yoksa bir sürprizi de kaçırmış olursunuz. İyi seyirler…