Bir varmış bir yokmuş. Bir robot, beklenmeyen bir kazanın ardından gözlerini vahşi ve ıssız bir adada açmış. O, sadece yardım etmek için tanımlanmış. Bir görev edinmeli ve bunu başarmalıymış. Fakat, düştüğü bu adada önce vahşi doğaya uyum sağlamayı ve adanın sakinleri hayvanlarla iletişim kurmayı öğrenmeliymiş. İşte Peter Brown’un 2016’da yayımlanan, New York Times’ın çok satanlar listesinde bir numaraya yerleşerek büyük beğeni toplayan resimli kitabı Vahşi Robot, DreamWorks’ün elinden çıkan muhteşem bir animasyon uyarlamasıyla karşımızda. Ülkemizde 8 Kasım itibariyle vizyona giren film; dostluğu, yardımlaşmayı, fedakarlığı ve zorluklara rağmen hayatta var olabilmenin ne kadar güzel bir şey olduğunu duygu dolu bir hikâyeyle anlatıyor.
Günlerden bir gün, Universal Dynamics üretimi olan birkaç robot, kötü hava koşullarının sebep olduğu bir kazanın ardından ıssız bir adaya düşer. Bu robotlardan biri de ROZZUM 7134 olur. İnsanların hayatlarını kolaylaştırmak ve yardım etmek için tanımlanan ROZZUM 7134, yani kısaca Roz, yanlışlıkla aktive edilir ve karşısında ilk gördüğü şey bir su samuru ailesi olur. Pek iyi bir karşılama görmese de nerede olduğunu anlamak için bir keşfe çıkar. Adada bulunan hayvanların garip ve korku dolu bakışlarına maruz kalırken, bir şekilde onlarla iletişim kurmayı öğrenmelidir. Kendisini programlar ve bütün hayvanların konuştukları dili sistemine yükleyerek esas görev tanımını yani hayatlarını kolaylaştıracak yardımı uygulama girişiminde bulunur. Fakat karşılık bulamayınca üreticilerinin kendisini geri almaları için sinyal vermeye karar verir. Tam bu sırada saldırıya uğrar ve yanlışlıkla bir kaz yuvasını ezer. Karşısında zarar görmeyen bir yumurta vardır ve içinde bir yaşam olduğunu anlayınca onu korumaya karar verir. Yumurtayı fark edenlerden biri de adanın kurnaz ve aç tilkisi Fink’tir. Kovalamacayla başlayan tanışmanın ardından Fink, Roz’un iletişim kurabildiği hayvanlardan biri olur. Bu arada yumurta çatlar ve içinden bir kaz yavrusu çıkar. Onunla ne yapacağını bilemeyen Roz’a en önemli tavsiye bir keseli sıçan olan Pembe Kuyruk’tan gelir: Kaz yavrusunu beslemeli, yüzmeyi öğretmeli ve sonbahara kadar uçmayı öğretmelidir. Adaya düştüğünden bu yana sürekli görev arayışında olan Roz, nihayet hedefini belirlemiştir. Parlak Ağız adını verdiği bu kaz yavrusunu göç yoluna hazırlamak için harekete geçer. Roz’un bu yolculuktaki en büyük yardımcısı ise tilki Fink olacaktır.
Peter Brown’un aynı adlı popüler resimli kitabından uyarlanan Vahşi Robot, Beauty and the Beast’ten The Lion King’e ve How to Train Your Dragon’a kadar birçok başarılı animasyon filminde yer alan Chris Sanders’ın elinden çıkıyor. Ülkemizde sadece Türkçe dublajlı olarak vizyona giren filmin orijinal seslendirme kadrosunda ise oldukça başarılı isimler var. Akademi ödüllü Lupita Nyong’o/Roz, Pedro Pascal/Fink, Kit Connor/Parlak Ağız, Catherine O’Hara/Pembe Kuyruk, Bill Nighy/Uzun Boyun ve Mark Hamill/Boz ayı Thorn’a sesleriyle hayat veriyorlar. Türkçe dublajı gayet iyi ama keşke bu kadronun seslerini de duyabilme şansımız olabilseydi ne güzel olurdu.
Vahşi Robot, kendini keşfetmenin ve dönüştürmenin hikâyesini kimi zaman duygu yüklü bir anlatımla karşımıza çıkarıyor. Roz, insan hayatını kolaylaştırmak için üretilen ve verilen görevleri tamamlamakla programlanmış bir robot. Fakat bir konteyner kazasının ardından sadece hayvanların var olduğu ıssız bir adada aktive olunca, bir şekilde yardım etmenin yollarını arıyor. Kendisine şaşkınlıkla bakan, hem ürkek davranan hem de saldıran bu hayvanlarla iletişim kurabilmek adına konuştukları dili öğrenmek ve bulunduğu ortama adapte olmak adına kendisine yüklemeler yapması filmin güzel ayrıntılarından. Kaz yavrusu Parlak Ağız’ın yumurtasından çıkmasıyla birlikte de aile kavramını anlamaya çalışıyor ki burada onun en büyük yardımcısı keseli sıçan Pembe Kuyruk oluyor. Hiç kimsenin zaten annelik için programlanmadığını, içten gelen bir his olduğunu anlatıyor. Ve zamanla o annelik hissi Roz’da ortaya çıkıyor. Kendileri için yaşanacak bir yuva kurmaktan tutun da Parlak Ağız’ın beslenmesine, yüzmesine ve hatta uçmasına dair verdiği çabalar hayranlıkla izleyeceğiniz sahneler arasında. Roz’un bu yolculuktaki en büyük destekçisi ise hikâyenin sevimli karakterlerinden Fink. İlk başlarda kendi çıkarı için Roz-Parlak Ağız ikilisinin yanından ayrılmayan Fink, farkında olmadan ailenin üyelerinden biri oluyor. Çünkü o da çevresi tarafından dışlanmış bir karakter ve bir yere ait olma hissinin eksikliğini yaşıyor. Parlak Ağız’ın göç yoluna çıkmak için adadan ayrılması ise filmin en duygusal anlarından biri. Bu sahnede ve filmin bazı bölümlerinde göz yaşlarımı tutamadığımı itiraf ediyorum.
Vahşi Robot’un dikkat çektiği noktalardan biri de yardımlaşma. Adanın çetin geçen kış döneminde Roz’un amansız bir mücadele örneği gösterip tüm hayvanları yaptığı o geniş yuvanın içine toplaması yine anlamlı bir mesaj barındırmakta. Hatta kendi aralarında huzursuzluk yaşayan hayvanlara en güzel öğüt ise Boz ayı Thorn’dan geliyor: Kavgayı bir kenara bırakmalı ve uyum içinde yaşamalı. Filmin sonlarına doğru heyecanlı ve duygulu anlar ise iç içe geçiyor. Canlı olmanın, hissetmenin, mücadele etmenin ne demek olduğu bir robot üzerinden ancak bu kadar güzel ve dokunaklı anlatılabilirdi.
78 milyon dolarlık bir bütçeyle hazırlanan Vahşi Robot, gösterime girdiği eylül ayından bu yana dünya çapında 270 milyon doları geçen bir hasılat elde etmiş durumda. 8.3 gibi yüksek bir IMDb puanına sahip olan filmin sizi kesinlikle hayal kırıklığına uğratmayacağını, hatta bol ödül adaylıkları ve ödüller alacağını da söyleyebilirim. Bu arada Roz’un hikâyesi bir kitap üçlemesi olduğu için muhtemelen devam filmlerini de izleme şansımız olacağını düşünüyorum.
Vahşi Robot, hikâyesiyle sadece çocuklara değil yetişkinlere de ders verecek nitelikte. Tabii günden güne hissizleşen ve bencilleşen bir toplumda anlayabilenlere. Şimdiden herkese iyi seyirler diliyorum.