Michael Bay’in yönettiği, Jake Gyllenhaal, Yahya Abdul-Mateen II ve Eiza González‘in başrollerinde yer aldığı aksiyon filmi “Ambulance” (Ambulans) ülkemizde bugün gösterime girdi. Michael Bay sinemasının tipik özelliklerini taşıyan film, türe yeni bir soluk getirmiyor olsa da aksiyon sineması severlerin beklentilerini fazlasıyla karşılayacak nitelikte…
O dönemin Türk televizyonları sağ olsun, 90’lı yıllarda, yani çocukluğumda, yayınlanan hemen hemen tüm aksiyon filmlerini büyük keyif alarak izlemiştim. Zamanla sinemaya olan ilgim artsa da, aksiyon filmlerine olan ilgim azaldı. Aksiyon filmleri uzun zamandır pek radarımda olmadı anlayacağınız. Bu sebeple olsa gerek Ambulance filmini izlerken pek büyük beklentilerim yoktu. Bu kadar sürükleyici bulacağımı ve türünün iyi örneklerinden biri olacağını da tahmin etmemiştim açıkçası.
Ambulance filminde Transformers, Armageddon, Pearl Harbor gibi Hollywood’un dev bütçeli aksiyon filmlerinden anımsayabileceğiniz Michael Bay hem yönetmen koltuğunda oturuyor, hem de filmin yürütücü yapımcılığını üstleniyor. Filmin senaryosu ise, Laurits Munch-Petersen ve Lars Andreas Pedersen’in yazdığı Ambulancen adlı 2005 yılı Danimarka filminin orijinal hikayesine dayanıyor ve Chris Fedak tarafından kaleme alınmış. (Gerçek zamanlı ilerleyen ve neredeyse tamamı bir ambulans içinde geçen bu filmi de merak etmedim değil.)
Ambulance / Ambulans: Konusu
Filmde, planlandığı gibi gitmeyen bir soygunun hayatlarını sonsuza dek değiştirdiği 3 kişinin hikayesini izliyoruz. Los Angeles’tayız. Will Sharp (Yahya Abdul-Mateen II) ülkesine hizmet etmiş eski bir asker, bir gazi olmasına rağmen sağlık sigortaları karşılamadığı için, karısının tedavi masrafları sebebiyle paraya sıkışmıştır. O kadar zor bir durumdadır ki, yardım istememesi gerektiğini bildiği halde üvey kardeşi Danny’den (Jake Gyllenhaal) yardım ister. Çok genç yaşlardan beri suçla iç içe yaşayan Danny, yardım yerine kendisine bir soygun teklif eder; 32 milyon dolar kazanacakları bir banka soygunu… Will, hem karısının hayatı tehlikede olduğu için hem de kardeşinin manipülasyonları sebebiyle bu teklifi kabul eder.
Ama kaçış planları son derece ters gidince, çaresiz kardeşler, içinde ağır yaralı bir polis ve başarılı bir acil yardım görevlisi olan Cam Thompson’ın (Eiza González) da bulunduğu bir ambulansı kaçırırlar. Los Angeles’ın tüm emniyet güçleri hem havadan hem de karadan peşlerine düşmüşken; Will ve Danny hem rehinelerini hayatta tutmaya çalışmalı, hem hiç hız kesmeden kaçmaya devam etmelidirler.
Hızlı, Daha Hızlı
Son dönemde izlediğim çoğu yapımın insanı sınarcasına yavaş ilerlemesinden olsa gerek, derdini anlatmaya hızlıca başlayan her işe büyük bir nimet gözüyle bakıyorum. Ambulance de izleyiciyi hiç bekletmiyor; hiç uzatmadan konuya giriyor ve filmin henüz ilk dakikalarında başlayan aksiyon, hiç hız kesmeden devam ediyor. Bu tarz filmlerde ilgisi çabuk dağılan biri olmama rağmen 2 saat 16 dakikalık “Ambulance” filmini sıkılmadan ve başka bir şeyle ilgilenme ihtiyacı hissetmeden (buna vakti olmadan belki de) izledim.
İşin soygun kısmına pek yer veril(e)memiş olsa da, Ambulance bir aksiyon filmi olduğu kadar bir soygun filmi de aslında. Çok kolay olacağı düşünülen soygun o kadar kısa sürede o kadar ters gidiyor ve işler bir anda sarpa sarıyor ki, soygunu hemen unutuyorsunuz.
Filmi izlemeye başladığımızda birbirleriyle ne tür ilgisi olduğunu anlayamadığımız farklı karakterler görüyoruz. İşte bu farklı karakterleri aynı noktaya getiren ve bir şekilde yollarını kesiştiren senaryo, oldukça başarılı şekilde yazılmış. Tabi hayatlarının en talihsiz gününü yaşayan bu insanlar için üzülseniz de; hikaye kurgusu öyle iyi yapılmış ki, her şey güzelce yerli yerine oturuyor.
İşinin ehli şoförümüz Will’in kullandığı ambulans, peşindeki polis arabaları ve helikopterlerle Los Angeles sokaklarında tam gaz ilerliyor. Kamera da, yani biz de onların peşinden ilerliyoruz tabi… Daha önce pek görmediğim farklı çekim teknikleri ve açıları kullanılmış filmde. Kovalamaca sahneleri çok başarılı, aksiyon sahneleri kusursuz. Özellikle bizi kaçanlar kadar takip edenlerin yerine de koyan, hatta takip edenleri takip ettiğimiz çekimlerden büyük keyif aldım. Film 2D olsa da, tüm olayın içinde gibi hissetmemi sağladı. Film çekimlerinde dronelardan da ziyadesiyle faydalanılmış. Yüksek binaların tepesinden düşüyormuş gibi hissettiren çekimleri de etkileyici buldum. Elbette Michael Bay sinemasının olmazsa olmazı yakın planlar, belgesel hissiyatı uyandıran titrek kameralı çekimler de bolca kullanılmış.
Filmin büyük bir kısmı ambulanslı kaçışla geçiyor ve ambulans sürekli hareket halinde; takip de sürekli devam ediyor. Bu açıdan Ambulance bana kısmen kült aksiyon filmi Speed‘i anımsattı. Filmde pek çok ilgi çekici yan karakter var. Bu karakterleri uzun uzadıya tanıma fırsatımız olmuyor ama ben yan karakterleri çoğunlukla merak uyandırıcı buldum. Mesela hiç görmediğimiz ama hikayelerini duyduğumuz Will ve Danny’nin babası… Ya da Danny’nin yanında çalışan Castro. Ya da erkek arkadaşıyla sorunlar yaşadığını öğrendiğimiz FBI ajanı Anson Clark. Özellikle Will ve Danny’nin gençliklerini, üniversite yıllarını o kadar merak ettim ki, bunun için bir prequel film/seri gelse merakla izlerim.
Oldukça yüzeysel de olsa filmde Amerikan sağlık sisteminin içinden çıkılamayan haline değinilmesini etkileyici buldum. Will’in bu soyguna girişirken çok sağlam bir sebebi var aslında; çaresizlik. O yüzden hikayeyi izlerken empati kurmakta zorlanmıyorsunuz. Salt iyiler ya da salt kötüler yok karşımızda, farklı koşulların istemedikleri şeyleri yapmaya zorladığı gerçekçi insanlar var.
Film aksiyon yüklü olsa da, arada kahkaha attıran sahneler de vardı. Heyecan yüklü sahneler için çok uygun müzik tercihleri de olmuş. Filmin kurgusu başarılı; çekimleri ve efektleriyle de teknik açıdan ortaya üst düzey bir iş çıkarılmış.
Aksiyon filmlerinde oyunculuk genelde 2. planda kalır. Bu film de bir istisna değil. Özellikle öveceğim ya da yereceğim bir performans görmedim. Yalnız şu notu da düşmek istiyorum; Jake Gyllenhaal’un canlandırdığı “Danny” karakteri bu tarz filmlerde görmeye alıştığımız tam bir sempatik & çatlak kötü adam profili… Gyllenhaal canlandırdığı karakterin hakkını verse de ben sanırım bu karakteri sürekli olarak izlemekten biraz sıkılmışım. Karakter yaratımı konusunda biraz daha yaratıcılık bekliyorum Hollywood’dan 🙂
Ambulance / Ambulans: Son Söz
Ambulance bir aksiyon/macera filminden ve Michael Bay filminden bekleneni tam olarak veriyor. Hem teknik açıdan, hem sürükleyicilik açısından bu türün başarılı örneklerinden bir tanesi. Bunaltıcı dünya gündeminden 2 saatliğine de olsa uzaklaşmak, üzerinde çok düşünmeden eğlenmek ve keyifli zaman geçirmek için izlenebilecek bir film Ambulance. Film için puanım 10 üzerinden 6,5.