American Primeval: Var Olabilmenin Dayanılmaz Zorluğu

45

Şimdi sizlerle 1857 yılının Amerika’sına bir yolculuk yapalım. Fakat şimdiden söyleyelim; burada bir Amerikan rüyası yok. Şiddet, nefret, korku dört bir yanı sarmış durumda. Medeniyetin yerine ilkellik, şefkatin yerine acımasızlık hâkim. Nezaket diye bir şey zaten hiç olmamış gibi. Beklenmedik saldırıların ortasında kalan her kadın, erkek ve çocuk böyle bir Amerika’da mutlak bir kurtuluşun ve var olabilmenin peşinde. Peki, umudunu yitirmiş bu topraklarda birazcık da olsa umut mümkün mü? Belki evet, belki hayır. İşte hayatta kalmanın vahşi ve acı hikâyesi, American Primeval

Hikâye, 1857 yılında Utah Bölgesi’nde geçmekte. Çok belirgin olmasa da ABD Ordusu, Mormon Milisleri ve Amerikan yerlileri arasında huzursuzluklar yaşanmakta ve çatışmalar gerçekleşmektedir. Böyle bir ortamda Sara Rowell ve oğlu Devin, Crooks Springs’e doğru bir yolculuk yapacaklardır. Çünkü orada Devin’in babası vardır ve Sara her ne olursa olsun oğlunu babasına ulaştırmak arzusundadır. İlk durakları, her umut yolcusunun uğradığı Fort Bridger olur. Burada anlaştıkları rehberle buluşup yola çıkacaklardır. Fakat geç kaldıkları için rehber gitmiştir. Vakit kaybetmeden hareket etmeleri gerekir ama nasıl? Bölgeye adını veren sorumlu kişi Jim Bridger, bir şekilde yardımcı olmaya çalışır fakat olumlu bir şey çıkmaz. Sara da ilkelliğin ve şiddetin buram buram hissedildiği bu ortamda bir dakika daha kaybetmemek adına Mormon bir aileyi birlikte yolculuk yapmaları için ikna eder. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte başlayan bu macera, Sara ve Devin’in etrafını korku, şiddet, kan ve ölümle çevreleyecektir.

Preston Mota as Devin Rowell, Taylor Kitsch as Isaac, and Betty Gilpin as Sara Rowell in Episode 101 of American Primeval. Cr. Matt Kennedy/NETFLIX © 2023

Dizinin geniş oyuncu kadrosuna gelince… Sara ve Devin’in güvenli bir yolculuk yapmaları için her türlü zorluğu göze alan Isaac rolünde Taylor Kitsch yer alıyor. The Terminal List’teki rolüyle oldukça beğendiğim Kitsch, bu hikâyenin en önemli karakterine çok iyi bir performansla hayat veriyor. Bu zor yolculuğun başkarakteri Sara Rowell rolünde Betty Gilpin’i izliyoruz. Gilpin de en az Taylor Kitsch kadar kayda değer iyi bir oyunculuk sergilemekte. Sara’nın oğlu Devin rolünü Preston Mota üstlenmekte. Kendi kötü kaderinden kurtulmak için kaçan ve yolculukta Sara ve Devin’e eşlik eden İkiz Ay’ı Shawnee Pourier canlandırıyor. İkiz Ay, hiç şüphesiz bu hikâyenin en iç burkan karakterlerinden biri. Umut yolculuğu kabusa dönüşen, Mormon inancına bağlı Jacob Pratt rolünde Dane DeHaan yer alıyor. Jacob’ın eşi olan fakat bulunduğu durumu da sorgulamaktan çekinmeyen Abish rolünde Saura Lightfoot-Leon var. Şu an ilk sezonu devam eden The Agency’de başarılı performansıyla izlediğimiz bu genç oyuncu, hikâyede dönüşüm yaşayan karakterlerden biri olarak ön plana çıkmakta. Abish’in bu dönüşümü yaşamasındaki en büyük etken, esir düştüğü kabilenin cesur ve boyun eğmeyen lideri Kızıl Tüy. Bu etkileyici karaktere ise Derek Hinley hayat veriyor. Böyle acımasız dünyanın tabii ki ödül avcıları da var, işte o fırsatçı karakter Virgil Cutter rolünde Jai Courtney’yi görüyoruz. Amerikan ordusunda görevli Yüzbaşı Edmund Dellinger rolünü ise Lucas Neff üstleniyor. Hikâye kurgusal olmayan, gerçek hayattan karakterler de barındırmakta. Fort Bridger’ın yetkilisi, umursamaz tavrının gerisinde babacan bir yapıya sahip Jim Bridger rolüne Shea Whigham hayat veriyor. Mormonların lideri, Utah Valisi Brigham Young rolünde Sons of Anarchy’den hatırlayacağımız Kim Coates’u izliyoruz. Brigham Young’ın bir nevi sağ kolu görevini üstlenen kötü şöhretli kanun adamı Vahşi Bill (Hickman) rolünde Alex Breaux yer alıyor. Gerçek bir kabile liderinden ilham alınarak ortaya çıkan Şoşoni kabilesinin lideri Winter Bird rolünde Irene Bedard’ı izliyoruz. Yine Meadows Katliamı’nda payı olan bir adamdan ilham alınarak ortaya çıkan Mormon Milislerin başındaki James Wolsey karakterine ise Joe Tippett hayat veriyor.

Shawnee Pourier as Two Moons in Episode 102 of American Primeval. Cr. Matt Kennedy/NETFLIX © 2023

Dizinin uygulayıcı yapımcısı ve tüm bölümlerin yönetmeni olan Peter Berg, 2020 yılında Meadows Katliamı’na dair bir makale okuduktan sonra bu projenin fitilini ateşlemiş diyebiliriz. Hikâyeyi hayata geçirmek için ise The Revenant filminin yazarı Mark L. Smith’e ulaşıyor ve sonuç olarak sürükleyici ve oldukça iyi bir mini dizi ortaya çıkıyor. (Zaten özellikle karlı takip sahnelerinde Mark L. Smith’in hünerini görmemek elde değil.) 1850’lerin vahşi ve şiddet dolu Amerika’sında bir kurtuluş hatta bir var olabilme çabası, kimi zaman dokunaklı, kimi zaman sinir bozucu ve çoğu zaman da kanlı bir şekilde anlatılmakta. Hep ne olacağını merak ettiğiniz bu hikâyede gelişen olayların ne şekilde ilerleyeceği ve ne gibi sonuçlar getireceği hem merak hem de tedirginlik uyandırıyor. Özellikle ilk bölümdeki saldırı sahnesi dizinin en önemli anlarından. Çekimler ve yaratılan o atmosfer de dizinin bu kadar etkili olmasının başlıca nedenleri arasında. Sırtımızı dayayacağımız en önemli karakter ise hiç şüphesiz Isaac. İstemsizce Sara ve oğlunun hayatına giren, bu tehlikeli yolculukta onları sağ salim istedikleri yere ulaştırmaya çalışan Isaac’in gizemini ikinci bölümle birlikte çözmeye başlıyoruz. Ketum görüntüsünün altında çok üzüntüler barındıran ve bunu bir türlü üzerinden atamayan Isaac, en zor anda bile kendini öne atarak kalbimizi fethetmeyi başarıyor.

Derek Hinkey as Red Feather in Episode 104 of American Primeval. Cr. Matt Kennedy/NETFLIX © 2023

Çocuğu için en iyiyi yapmaya adanmış bir anne olan Sara’nın fedakarlıkları da göz ardı edilmeyecek türden. İkiz Ay, zorunlu sessizliğinin altında barındırdığı o cesur duruşuyla Sara ve Devin’in çoğu zaman en büyük kurtarıcısı haline dönüşüyor ki hikâyede Isaac’ten sonra en sevdiğim karakter olduğunu söyleyebilirim. Yeni çift Jacob ve Abish’in büyük bir saldırı sonrası birbirlerinden kopması ise hikâyenin bir başka tarafı. Hikâyenin belki de en umut dolu yolcusu olan Jacob, en kötüyü yaşayarak adım adım aklını yitirme noktasına geliyor. Başından beri sorgulayan Abish ise kendindeki dönüşümü, kaçırıldığı Amerikan yerlileri sayesinde gerçekleştirebiliyor. Hikâyenin en duruşlu karakterleri ise yine Amerikan yerlileri oluyor. Kendi topraklarına göz dikenlere inat sonunda ölüm bile olsa mücadele etmekten asla ama asla vazgeçmiyorlar. Bu arada Yüzbaşı Dellinger’ın bulundukları ortama dair yazdığı o betimlemeler bana ister istemez 1883’teki Elsa Dutton’ın anlatım dilini çağrıştırdı. (Bu arada bir Taylor Sheridan yaratıcılığında ortaya çıkan ve Yellowstone’daki Dutton ailesinin köklerine inen 1883 adlı mini diziyi de izlemenizi tavsiye ederim.) Dellinger’ın yazdıkları ise zaten dizinin tüm hikâyesini gayet güzel özetliyor: Bu topraklarda insanlığa dair bir şey yok, varsa da zamanla yok olmak zorunda kalıyor.  

American Primeval, anlatımıyla, karakterleriyle, görselliği ve çekimleriyle bu yılın başarılı yapımlarından biri. Altı bölümden oluşan diziyi izledikten sonra “keşke”leriniz oluşmuyor değil. Keşke bölüm sayısı biraz daha uzun olsaydı, keşke bazı karakterlerin biraz daha derinine inilseydi, keşke bunun için geri dönüşler olsaydı gibi. Belki projeye ayrılan bütçe azdı, belki de yaratıcılar hikâye çok fazla dallanıp budaklansın istemediler, bilemiyoruz. Ama yine de ortaya güzel bir mini dizi çıktığını yeniden belirtelim. Bu arada dizi Western tarzı ve şiddet unsurları da oldukça fazla. O yüzden her dizi severe hitap etmeyebilir. Bir şans vermek isteyenler arasındaysanız, diziyi Netflix’te izleyebilirsiniz. Şimdiden keyifli seyirler.