BTS Bon Voyage 2. sezonun “Henna, Turtles, Key Rings” isimli 2. bölümü, 4 Temmuz’da yine V LIVE üzerinden yayınlandı. Bu yazıda 2. bölümde olanları hep özetleyeceğim hem de biraz kendi gözlemlerimden bahsedeceğim.
Şunu söyleyerek başlayayım: son günler, biz BTS severler için gerçekten oldukça yoğun geçmekte. Bir taraftan Bon Voyage 2. sezon haftalık programına uygun olarak yayınlanmaya devam ediyor, diğer taraftan BTS’in müzik projeleri ardı arkasına geliyor. BTS, ünlü Kore’li sanatçı Seo Taiji’nin 25. sanat yılı adına düzenlenen “Time Traveler” isimli projeye “Come Back Home” şarkısının coverı ile dahil oldu ve şarkı dün yayınlandı. Bugün de şarkının müzik videosu izleyici ile paylaşıldı. Diğer taraftan BTS’in logosu bugün itibariyle değişti ve BTS İngilizce isimlerini “Beyond the Scene” olarak değiştirdiklerini açıkladı. (Hem Come Back Home coverını, hem yeni logoyu hem de “Beyond the Scene” açılımını çok sevdim ama bu detaylara girmiyorum, yoksa sayfalar yetmeyecek 🙂 ) Bu ayrıntıları özellikle belirtmek istedim zira Wings Dünya Turu’nu tamamlayıp ülkelerine dönünce biraz dinleneceklerini düşündüğümüz BTS, çok daha yoğun bir gündemle karşımızda ve hızlarına nasıl yetişeceğimizi bilmez haldeyiz. Biz asıl konumuza geri dönelim: BTS Bon Voyage 2. sezonun “Henna, Turtles, Key Rings” isimli 2. bölümüne.
İlk önce bölümden ilk aklımda kalanlardan kısaca bahsedip, sonra bölümü 3 ana başlık altında inceleyeceğim:
- Oyuncaklarını paylaşamayan çocuklar gibi birbirleriyle uğraşan JK ve V sempatikliği.
- Körebe oyunu sırasında ısrarla birbirini yakalayan Jimin ve V.
- Körebe oyunu sırasında maknae line‘ı bir türlü yakalayamayan hyung line komikliği.
- Bon Voyage introsunu icat eden BTS.
- BTS’in yunusları gördüklerinde yaşadığı büyük heyecan.
- Jimin havlusunu denize düşürünce “Jiminieshiiiii” diye haykıran (isyan eden 🙂 ) JK…
- Jimin ve Jin’in akıl almaz “Yunuslar suyun altında nefes alıyor mu?” tartışması.
- Jin’in su altı uçan öpücüğü 🙂
- Suga ve Hobie’nin “Birbirini tamamlayan kalp dövmesi mi yaptırsak?” geyiği 🙂
- Jin’in içtenlikle yüreğini NamJoon’a açması (Ve NamJin’in başbaşa romantik yemeği)
- Dalga yüzünden ıslanan JK’in ağlama numarası.
- Günün sonunda beraber kokteylerini yudumlayan BTS.
Şimdi gelelim detaylara…
1.Kısım – Körebe Oyunu:
Hatırlarsanız geçen bölümün sonunda “Arkadaşlık Turu” için eşleşen üyelerin belli olduğunu söylemişler ama bunların kimler olduğunu ve nasıl eşleştiklerini açıklamamışlardı. Aslında cevap basitmiş, masadaki atıştırmalıklardan aynısını alan kişileri birbirleriyle eşleştirmişler. Peki bunlar kim ve neler yedikleri için eşleşmişler?
Jin & Rap Monster: Dondurma
Suga & J-Hope: Kahve
Jungkook, V & Jimin: Cips ya da kola. (Emin olmamakla beraber)
Arkadaşlık turu için, yapımcılar üyelere para verecekler ama kimin ne kadar para alacağı (Birinci gruba 100 dolar, ikinci gruba 70 dolar, üçüncü gruba ise 50 dolar veriliyor) körebe oyunu sonuçlarına göre belirleniyor.
Efendim yapım ekibi takımları, oyunu ve ödülleri açıkladıktan sonra, üyeler acaba bir intro mu yapsak diyorlar. Hani BTS Gayo’nun ya da Run BTS’in başında olanlar gibi. O sırada Tae, sırayla hepsinin birbirine dönerek “Bon Voyage”, “Bon Voyage”, “Bon Voyage” demelerini teklif ediyor. (Bunu belki kendi yaptıkları Spine Breaker videosundan hatırlıyor olabilirsiniz ayrıca aynı intro kısmını geçen haftaki canlı yayın sırasında da yaptılar) Önce dalga geçiliyor kendisiyle -ki o sırada JK ve Tae küçük çocuklar gibi kendi aralarında itişip kakışmaya başlıyorlar 🙂 Sonra herkes ikna olunca Bon Voyage introsu doğmuş oluyor 🙂 2. sezon boyunca bu introyu sık sık izleyeceğiz gibi.
Körebe oyununa kimin başlayacağı elbetteki taş-kağıt-makas ile belli oluyor. Burada şu ayrıntıya kendi içimde çok güldüm: Jimin bu ve benzeri oyunlarda o kadar şanssız ki, taş-kağıt-makas oyunu sonunda J-Hope’un eline bakmadan “kaybettiğini” sanıyor hemen. Önce kendisiyle biraz dalga geçiyorlar ama sonra aslında onun kazandığını söylüyorlar. O sırada verdiği tepki cidden pek komik. Jimin gerçekten genel olarak böyle oyunlar konusunda çok şanssız bir adam.
Körebe oyunu için bir odadalar. Önce NamJoon ve Jin kaçmaya başlıyorlar, kalan üyelerin ise gözleri bağlı ve onları yakalayamaya çalışıyorlar. Kapıya tırmanan Jin’i, JK anında poposundan yakalıyor 🙂 V, sürekli Jimin’i yakaladığı için Jimin el ele tutuşmayı teklif ediyor, bir süre bu şekilde ilerliyorlar. Ama ellerini bıraktıktan bir süre sonra V yine Jimin’i yakalıyor. Bu kısımlar cidden çok eğlenceli idi. Bu arada paylaşılan GIF’lerde kesin gördüğünüzü sanıyorum, yanlışlıkla JK’in poposuna dokunun Jimin “Bu Jungkook’un poposuna benziyor” diyor gerçekten de… (Shipper’lara sanıyorum 1 yıllık malzeme çıkmıştır bu bölümde ama ben profesyonelliğimi koruyup içimdeki fangirl’ü bir kenara bırakarak uslu uslu bölüm incelememi yazmaya devam edeceğim.) Sonuç olarak iki ekibin bir NamJoon’u yakalaması tam 10 dakika sürüyor.
Oyundaki ikinci ekip Suga ve J-Hope. Bu sefer gözleri bağlı olan Jin, gözleri bağlı olan JK’i poposundan yakalıyor. Suga yakalanmamak için yerlerde yuvarlanırken, Jimin de Suga ve J-Hope’u yakalamak için yatakta yuvarlanıyor. Önce Suga Jin tarafından yakalanıyor, hemen ardından da J-Hope’u V yakalıyor. İkinci ekibin skoru ise sadece 2 buçuk dakika.
Son ekip maknae line: Jimin, V ve JK. Oyun başladığında Suga, kameramanlardan birini, çocuklardan biri sanarak yakalıyor ve oldukça da ısrarcı 🙂 O sırada Jin ve J-Hope birbirlerini yakalıyorlar. Maknae line bir kenarda kıs kıs gülerlerken, Jin, Suga ve J-Hope’un sürekli birbirlerini yakalamalarını izlerken cidden kahkahalara boğuldum. Editleyen kişide altyazı olarak bu sırada: 3 Idiots: The Bermuda Triangle yazmış 🙂 Bu çocuklar aynı anda nasıl bu kadar sevimli ve şapşallar, inanılmaz… El ele tutuşan NamJoon, J-Hope ve Jin, arkalarına sıkışan Jimin’i bir süre fark edemeseler de en sonunda yakalıyorlar. İkinci yakalanan da V oluyor. Elimdeki yastıkla etrafı tarayan Jin’in yere çöken JK’i yakalaması ile oyun sonuçlanıyor. Son ekibin skoru 5 buçuk dakika.
Böylece körebe oyununun ve 100 doların kazananı NamJoon ve Jin oluyor, ikinci sıradaki JK, Jimin ve V 70 dolar, sonuncu olan Suga ve J-Hope’da 50 dolar kazanıyorlar.
Oyun biterken “Bon Voyagei” introsu yeniden yapılıyor ve bu sefer son sırada J-Hope var. Ne dediğini bilmiyoruz (sanırım küfür ediyor) ama diğer üyeler hem şok oluyor hem de çok gülüyorlar. J-Hope herzaman olduğu gibi yine çok “ekstra”, seviyoruz.
Bu arada körebe oyununu izleyince aklıma daha önce izlediğim 2 adet Bangtan Bomb geldi. JK, JM ve V’nin otel odasındaki körebe oyununa dair bu videoları şuradan ve şuradan izleyebilirsiniz.
2.Kısım – Şnorkelle Dalış
2. günün sabahında, üyeler bir tekne ile denize açılıyorlar. Hepsinin hem enerjileri hem de kayifleri oldukça yerinde gibi görünüyor. Tekne ekibi, kısa süre içinde yunusları göreceklerini söylediğinde daha oldukça heyecanlanıyor BTS. Yunusları gördüklerinde de inanılmaz gürültülü bir ekip haline geliyorlar yine, küçük çocuklar gibi heyecanlılar hatta J-Hope yunusların taklidini bile yapıyor. Bir itirafta bulunmam gerekirse, “her şeye” sahip olduklarını düşündüğüm bu çocukların böylesine basit, böylesine naif şeyler karşısında bu kadar heyecanlanmaları, bu kadar mutlu olmaları gerçekten çok hoşuma gidiyor. Umarım bu naifliği, tüm kariyerleri boyunca koruyabilirler.
Bir süre sonra teknenin önünde yalnız kalan Jin ve Jimin, “Acaba yunuslar su altında nefes alabiliyor mu?” tartışmasına giriyorlar durduk yerde. Ben Jin’in son zamanlardaki bu aşırı itirazlı hallerine çok gülüyorum. Jin, nefes alamayacaklarını; Jimin ise nefes alabileceklerini iddia ediyor. Sonra Jin, yarım yamalak İngilizcesi ile tekne ekibinden birisine soruyor. Soruşu aşırı komik zaten de (Jimin bu soru ile ilgili hiç iddialı değil zira), “Yunuslar suyun altında nefes alamıyor, bu yüzden su üstüne çıkmaları gerekiyor” cevabının ardından “Sen bir dahisin!” dediği görevliye öpücük gönderen Jin, beni çok güldürdü 🙂 Jimin’in KKUL fm sırasında Jin’e neden “Hyung, olduk olmadık yerde öpücük gönderiyorsun, utanıyoruz” dediğini şimdi daha iyi anlıyorum. Jin artık kendine engel olamıyor öpücük gönderme konusunda.
Cevap karşısında tam olarak ikna olmayan Jimin, internette araştırmaya başlıyor. O sırada dikkati dağılıyor ve rüzgar yüzünden deniz havlusu uçup suya düşüyor. O sırada özellikle “Yettin artık!” tadında “Jiminieshiiiii” diye haykıran JK’in tepkisi süperdi. Bizim çocuklar havluyu sudan nasıl alacaklarını düşünürken, tekne ekibinden birisi üstünü çıkardı ve havluyu kısa sürede alıp getirdi. Bu sırada görevlinin yapılı vücudunu gören masum Bangtan Boys baya baya takdir sözleri haykırdılar, özellikle Jin, V, Hobie ve JK’in takdirle bakan yüzleri tam meme’lik 🙂
Kısa bir eğitimin ardından, BTS şnorkelle dalış için hazır. Tüm üyeler denize tekneden atlamak konusunda hem fikir, elbette ki J-Hope her zaman olduğu gibi biraz çekimser, o pek böyle adrenalinli işlere gelemiyor biliyorsunuz. (Burada küçük bir not, tekneden denize ilk atlayanın Jimin olmasına şaşırdım. Korktuğunu sanmıyorum ama böyle durumlarda genelde arka planda kalmayı tercih ediyor normalde Jimin. Bu sefer ilk önce o atlıyor…) Onu Jin, NamJoon, Jungkook (elbette artistik bir atlayış gerçekleştiriyor), Suga (elbette yatağa uzanır gibi atlıyor) ve Tae atlıyor. Tüm korkusuna rağmen son olarak Hobie’ de suya atlıyor. Sıfır makyajlı, ıslak saçlı ve kıyafetli, en doğal halindeki BTS, en sevdiğimiz BTS. (Çocukların neden kıyafetler ve neredeyse her yerleri kapalı şekilde yüzdüklerini bilen var mı bu arada?)
Şnorkelle dalışın hemen öncesinde, tekne görevlilerinden biri kocaman bir deniz kabuğunu bir müzik aleti gibi kullanarak öttürüyor ve denemeleri için üyelere veriyor. (Suga’nın görevli ses çıkarırken ki yorumu “Tanrı’ya dua eder gibi” oldu, cool) Deniz kabuğundan ses çıkarmayı ilk deneyen Jimin, başarılı da oluyor. Diğer üyeler tek tek deneseler de, beceremiyorlar. Halbu ki saksafon geçmişi olan Tae’nin, bu konuda en başarılı olacağını tahmin etmiştim. Ayrıca sanırım ilk defa JK’in denemesine rağmen beceremediği bir şey ile karşılaştık.
Sonunda çocuklar şnorkel ile dalmaya başlıyorlar. Bu kısımlarda konuşma olmadığındani anlatacak da pek fazla şey sanıyorum. JK, bir deniz adamı kadar iyi dalıyor; Hobie ne kadar denese de istediği kadar derine giremiyor, Jimin ve V artistik pozlar peşindeler yine -ki başarılı da oluyorlar ve Jin suyun altında da öpücük göndermeyi ihmal etmiyor.
3. Kısım – Arkadaşlık Turu
Şnorkelle dalışın ardından, ekiplere körebe oyunundaki sıralamalarına göre kazandıkları paralar dağıtılıyor ve ekipler şehir merkezine geliyorlar. Ekipler kendi karar verdikleri grup isimlerini de şu şekilde açıklıyorlar:
Jin ve NamJoon – What a Big Team
Jungkook, Jimin ve Taehyung -Mak Team (Maknae’den geliyor)
Yoongi ve Hoseok – Sope Team (Zaten Suge ve J-Hope bu ismi daha önce de kullanıyorlardı)
Arkadaşlık turunda ekipler yemek yiyecek, sohbet edecek ve o günün anısına birer hediyelik eşya alarak akşam yemeğinde buluşacaklar. Ayrıca yolda birbirleriyle karşılaşırlarsa, birbirlerini tanımamazlıktan gelmek üzere de anlaşıyorlar.
Jungkook, Jimin ve Taehyung Cephesi
BTS’in en küçük 3 üyesi ya da daha iyi bildiğimiz haliyle maknae line, hediyelik olarak ne alacaklarını tartışarak başlıyorlar gezilerine. Jimin Tae’den kendisine bir ara bir “arkadaşlık bileziği” yapmasını istiyor. (Biriniz benim için de yapabilir mi? Bana arkadaşlık bileziği hediye eden bir arkadaşım hiç olmadı da 🙁 ) Mak team ilk olarak bir hediyelik eşya dükkanına girerek, arkadaşlık bileziği bakmaya başlıyor. Jimin, geçici dövme yaptırma fikrini ortaya atıyor, Jungkook’un da fikir hoşuna gidiyor gibi ama ciddiler mi, dalga mı geçiyorlar anlamak mümkün değil. (Bu bölümün adı “Henna, Turtles, Key Rings” olunca ben Hawaii dönüşlerinde ciddi ciddi olay olan Tae’nin ayak bileğindeki dövmeyi kastettiklerini sanmıştım ama öyle olmadı) Anahtarlıklara, bileziklere ve çeşitli ıvır zıvıra baksalar da bir şey almıyorlar ve önce yemek yemeye karar veriyorlar.
Yemek yemeğe giderlerken yollarının üzerindeki bir kaç hediyelik eşya dükkanına daha bakıyorlar ve o sırada Sope takımı ile karşılaşıyorlar ve aralarında şu diyalog geçiyor:
J-Hope: “Aloha!”
Mak Team: “Aloha!”
J-Hope: Are you Korean? (Koreli misiniz?)
Tae: Yeah, i am Korean. (Evet, Koreliyim.)
JK: Do you know BTS? (BTS’i biliyor musun?)
Bunu izleyince tabi aklıma şu alttaki röportaj geldi ister istemez 🙂
Daha sonra Mak team’i bir restaurantta görüyoruz. Jimin her zaman olduğu gibi bol bol fotoğraf çekiyor, bu fotoğrafları keşke bizimle de paylaşsalar 🙂 Aralarında tatile gitmek istedikleri yerler hakkında sohbet ediyorlar, JK fırsatı olsa Hawaii yerine Los Angeles’a tatile gitmek istediğini söylüyor ve tek probleminin İngilizce olduğunu söylüyor. (Sanırım Amerika turnesi sonrası çocuklar bu İngilizce konusu iyice kafaya taktılar. Herkes İngilizce bilecek, İngilizce konuşacak diye bir zorlama elbette yok ama artık sadece Kore ve Hallyu bölgesinde değil, tüm dünyada tanınan bir grup olduklarından İngilizce konuşma işini sadece Rap Monster’a bırakmasalar daha iyi olacak gibi.) Jimin tatil için belli bir yer tercihi olmadığını söylüyor, Tae ise Tokyo’ya bir kere olsun iş değil de, eğlence için gitmek istediğini söylüyor.
Oyuncu ekibimiz, ortamda buldukları langırt oyununu elbette ki es geçmiyorlar ve bir de iddiaya giriyorlar: kaybeden kişi, diğerleri pizzalarının ilk dilimini bitirene dek yemeğe başlayamayacak. Bilin bakalım bu müsabakayı kim kazanıyor? Elbette Jimin ve Tae’ye karşı tek başına yarışan JK 🙂 Daha sonra kaybedeni belirlemek için Jimin ve Tae “Tangsuyuk” isminde bir oyun oynamaya başlıyor. Şaşırtmayan şekilde kaybeden Jimin oluyor, bu çocuk cidden yarışmalar konusunda çok başarısız/şanssız. Tae ve JK Hawaian pizzalarının ilk dilimini yerken, zavallı Jimin yalnızca onları izlemekle yetiniyor. (Jimin, o çektiğin fotoğrafları keşke bizimle de paylaşsan!)
NamJoon ve Jin’in güneşin batışını izlediği sırada, Mak Team’de, güneşin batışını izlemek için deniz kıyısına gitmeye çalışıyor acele ile. Ancak maalesef deniz kıyısına vardıklarında güneş çoktan batmış oluyor. Yine de biraz deniz kıyısında durup, okyanusu seyretmek istiyorlar. Bu sırada gelen büyük bir dalga yüzünden JK sırılsıklam oluyor. O sırada JK birden okyanusla konuşmaya başlayıp “Seni seviyorum olsam da bana bu şekilde davranmamalıydın” diyor 🙂 Gelen ikinci büyük dalgada Jimin ve V de biraz ıslanınca, bu sevdadan vazgeçip hediyelik eşya bakmaya gidiyorlar. (Bon Voyage 2. bölüm kamera görüntülerinden anladığımız kadarıyla, Mak Team de Jin ve NamJoon gibi taş dizip, dilek dilemişler.)
Yapım ekibinin teke tek yaptığı röportajlarda ekip şu şekilde yorumlar yaptı:
Tae: Ciddi şeyler konuşamadığımız için üzüldüm. NamJoon ile beraber olduğumuzda ciddi şeyler konuşuyoruz. Jimin ile yalnız olduğumuzda da… Ama bu sefer 3 kişilik bir grup olduğumuzdan ciddi konulara giremedik.
JK: Sanırım ciddi konulara girseydik biraz tuhaf olurdu. Bunun dışında, arkadaşlığımızı göstermek istedik. bana sorarsanız, gerçekten çok eğlenceli vakit geçirdik.
Jimin: Normalde kamera karşısında ciddi mevzulardan konuşmamız gerekiyordu. Ama dün bunu yapmak içimden gelmedi. Her zaman olduğu gibi, doğal olmak istedim. Tuhaf ciddi konulardan bahsederek ortamı bozmak istemedim.
Bundan sonra Mak team, günün anlam ve önemine uygun olarak seçmeleri gereken hediyelik eşyaya bakmaya gidiyorlar. Biraz dolaştıktan sonra da, anahtarlık olarak da kullanabilecekleri kalemler almaya karar veriyorlar. Kaleme çabucak karar vermelerinde Jimin’in “Eğer bu kalemleri alırsak, dondurma yemek için de paramız kalacak” demesinin de büyük etkisi oluyor sanırım 🙂 Bu arada yolda Tae, Jimin’e “Dövme yaptıracak mısın?” diye soruyor. Jimin de sol göğsüme “Maangchi pirinç keki” dövmesi yaptırmayı düşünüyorum diye cevap veriyor. JK de. “Kalp şeklinde yaptır” diyor. (Maangchi rice cake, minnoş Jimin’imizin takma isimlerinden biri.
Daha sonraki teke tek röportajlarında JK arkadaşlıklarının sembolü olarak seçtikleri “kalem”ler ile ilgili olarak “Jimin karalama yapmayı seviyor, Tae de son zamanlarda çizim yapmaya merak saldı ve ben de çizim yapmayı seviyorum. Bu yüzden kalem amayı tercih ettik” diye konuşuyor. “Bence 3 takım içerisinde en iyi hediyeyi biz seçtik” diye de ekliyor.
NamJoon ve Jin Cephesi
NamJoon ve Jin arkadaşlık turlarına yürüyerek ve sohbet ederek başlıyorlar, NamJoon “Seyahate ettiğin ülke ile ilgili senin için en önemli şey nedir?” diye soruyor Jin’e. Jin güzel güzel cevap vermeye başlıyor ama o sırada NamJoon araba camlarında saçını başını kontrol ederken yakalanıyor ve Jin “Şu anda nasıl göründüğün cidden cevabımdan daha mı önemli?!” diye çıkışıyor 🙂 NamJoon da “Kusura bakma, güneş gözlüklerimin nasıl durduğu konusunda endişelerim var” gibi bir cevap verince de Jin “Yüzünde kalan güneş kremleri gözlüğünden daha komik duruyor” diye yapıştırıyor cevabı 🙂 Bu ikisi gerçekten de komikler. zaten arkadaşlık turuna çıkan ekipler arasında sanırım en çok konuşan, en derin mevzulara giren “What a Big Team” oldu.
Jin ve RapMonster’ın ilk durağı deniz kıyısında, dilek dilendiğini düşündükleri bir yer alıyor. Hani çeşitli boylarda taşları alıp, dengeyi sağlayarak üst üste koyuyorsunuz; deniz-nehir kıyılarında illaki görmüşsünüzdür. Jin ve NamJoon, 7’şer taş alarak (BTS 7 kişi olduğu için <3 ) başlıyorlar dizmeye. Jin bitirdikten sonra, bu konuda oldukça başarısız olan NamJoon’a yardım ediyor, ikisi de taştan kulelerini tamamladıktan sonra dilek tutuyorlar. Jin “Bir sürü dilek tuttum, sıkıntı olmaz değil mi?” diyince NamJoon “İçlerinden yalnızca biri gerçekleşecekse, neden olmasın…” diye cevap veriyor. Seviyorum bu ikiliyi 🙂
Bundan sonra NamJoon ve Jin’i baş başa yemek yerken görüyoruz. NamJoon ailesinin Hawaii’ye tatile gelmek istediğinden ancak çok pahalı olduğundan gelemediklerinden; şimdi onlardan önce buraya geldiği için kendini kötü hissettiğinden bahsediyor ve ekliyor: “Onları çok özledim”. Jin de benzer hisler için de, sanırım üyeler özellikle güzel bir yerlere gittiklerinde ailelerini daha çok özlüyorlar, onlarsız iyi vakit geçiriyor oldukları için suçluluk duyuyor gibiler. Bu hisleri anlıyor olsam da, çok sıkı çalışan bir ekip olduklarından aslında tatile de çok ihtiyaçları var.
NamJoon ve Jin, kendilerini ifade etmekte oldukça başarılılar bana sorarsanız, özellikle NamJoon. Bu bölümde de içtenlikle konuşuyorlar ki bu sohbet gerçekten kalbime dokundu, özellikle Jin’in konuşmaları. O yüzden elimden geldiğince detaylı yazmaya çalışacağım.
NamJoon’un “Senin için hayattaki en önemli şey ne?” sorusuna Jin “Mutluluğum” diye cevap veriyor. Ve sonrasında da “Sürekli etrafta takılıyorum ve küçük şeylerden bile heyecanlanıyorum, bu mutlu olduğum için değil aslında, insanları güldürmek için. İnsanları mutlu ettiğimde mutlu oluyorum asıl” diyor. “İnsanları kendi mutluluğum için kullanıyorum, çünkü onları güldürerek ben de gülüyorum” diye de ekliyor Jin. Ne kadar anlamlı, ne kadar naif, ne kadar içten değil mi? Ben bu sözlerindeki samimiyete de kesinlikle inanıyorum bu arada.
Jin, NamJoon’a “Çıkış yaptığımız zamana geri dönmek ister misin?” diye soruyor ve NamJoon tereddütsüz “hayır” diye cevap verip, “Nasıl oluyor da sürekli kendimizi çaylak dönemimizi düşünürken buluyoruz?” diye soruyor. Jin de “Çünkü bu asla gerçekleşmeyecek bir şey” diye cevap veriyor. NamJoon, Jin’e daha sonra “Sen eskiden bu kadar neşeli birisi değildin, nasıl bu hale geldin?” diye soruyor. Jin için FIRE dönemi bir dönüm noktası olmuş özellikle FIRE dans koreografisi içerisindeki öpücük gönderdiği kısım. Eliyle öpücük gönderdiğinde, izleyicilerin güzel tepkilerini alan Jin bundan o kadar keyif almış ki sürekli yapmaya başlamış. Ayrıca, soğuk espriler yapmaya da bu dönemde başladığını söylüyor. (Hani “Dad Jokes” dediğimiz şakalar)
Güneşin batışının ardından yine Korece olduğundan pek anlamadığım bir “hece ile şiir yazma” merasimi geliyor. NamJoon “It’s the Ocean, I want to come again” (İşte okyanus, yine gelmek istiyorum), Jin ise “I am so stupid, but you accept me my dear members” (Çok aptalım, ama siz beni bu şekilde kabul ediyorsunuz sevgili ekip üyeleri) diyor.
Yapım ekibinin, Jin ile gerçekleştirdiği teke tek röportaj sırasında Jin hem liderleri hem de güvenilir bir arkadaşları olan NamJoon ile konuşmanın kendisine iyi geldiğinden, kafasını rahatlattığından bahsediyor.
Jin ve NamJoon’u tekrar gördüğümüzde, hediyelik eşya seçmeye çalışmaktalar. NamJoon Jin’e onun seçtiği bir kolyeyi, Jin de NamJoon’a onun seçtiği kaplumbağa şeklinde bir süs eşyasını alıyor.
Yapım ekibinin NamJoon ile gerçekleştirdiği teke tek röportajda NamJoon, Jin’in nasıl diğerlerini rahatsız etmeden kendi mutluluğunu bulduğundan ve bunun ne kadar güzel bir şey olduğundan bahsediyor. “Ondan öğrenecek çok şeyim var” diye de ekliyor.
Yoongi ve Hoseok Cephesi
Grubumuzun iki güzide rapperı Min Yoongi ve Hoseok, hediyelik eşya bakarak başlıyorlar arkadaşlık turuna. Hobie, Suga’nın boynuna büyük bir kolyeyi takar takmaz Suga’nın birden bire Agust -D moduna geçmesi süper bir detaydı, zaten arkadan da hemen verdiler müziği… (Bu arada size, Agust D mixtape’ini ne kadar çok sevdiğimi daha önce söylemiş miydim? Arabada dinlerken genelde içimden kamu binalarını ateşe vermek, düzene baş kaldırmak falan geliyor, sonra sakinleşiyorum.) Arkadaşlık turuna çıkan ekipler arasında Suga ve Hobie’nin ekibi sanıyorum karakter olarak birbirinden en farklı iki kişiden oluşuyor. İki üyeyi de üstlerine yapışan etiketler üzerinden değerlendirmek istemiyor olsam da, Hobie’nin daha dışa dönük, Suga’nın ise daha içine kapanı biri olduğu kesin. Üyeler sanki Suga’nın yanında biraz sakinleşme, hareketlerine dikkat etme isteği duyuyorlar gibi. Eğer bu turu Suga ile yapıyor olsaydım, tüm yüksek egoma rağmen sanıyorum ben de susar ve Suga’nın kontrolü ele almasına izin verirdim.
Girdikleri bir hediyelik eşya dükkanında Hobie yine kendine engel olamıyor ve “Important Business” diyor. Bu lafa olan bu inanılmaz düşkünlüğü oldukça sevimli değil mi sizce de?
Sope’un bundan sonraki durağı, deniz kıyısı oluyor. Manzarayı çok beğendikleri için, okyanus kıyısında biraz oturup sohbet ediyor ve fotoğraf çekiyorlar. (Suga, Bon Voyage ilk sezonda yanında fotoğraf makinesi de taşıyordu; acaba bu hobisinden vaz mı geçti?) Suga, J-Hope’un mixtape mevzusunu gündeme getiriyor, hani şu yıllardır hep beraber merakla beklediğimiz albümü… Hobie önce sessiz şekilde “Umarım bu sene mixtape’imi yayımlayabilirim” dese de Suga’nın desteği ile haykırıyor okyanusa: “Bu sene mixtapeim büyük bir hit olsun!”. Biz de öyle umuyoruz sevgili J-Hope! Bu arada, Agust D mixtapeinde yer alan “Give it to me” şarkısını, J-Hope geçen sene Bon Voyage 1. sezon sırasında gittikleri Bergen’de yazmış (Yanlış mı anladım yoksa?) Suga diyor ki, neden Hawaii’de de bir şarkı yapmıyorsun? J-Hope’ta “Haklısın, yapmalıyım” diyor. Bakalım, sonuçları göreceğiz. Bu aralar sıklıkla bahsi geçen J-Hope mixtapei gerçekten büyük bir heyecan ile bekliyoruz. (Alttaki tweeti yakın zaman önce V paylaştı. Sanıyoruz burada J-Hope mixtape üzerinde çalışmakta)
Halen hediye için araştırmalarını sürdüren Sope ekibi, sonunda geçici dövme yapan bir mekan buluyorlar ve arkadaşlıklarının sembolü olarak dövme yaptırmaya karar veriyorlar. Örnek desenlere bakarken de eşleşen kalpli dövme yaptırmak konusunda şakalaşıyorlar 🙂 İçinde barış işareti olan bir kaplumbağa dövmesi yaptırmaya karar kılıyorlar ve ikisi de ayak topuklarının üst kısmına bu geçici dövmeyi yaptırıyor.
Daha sonra kendilerini yemek masasında sohbet ederken izliyoruz. İkisi de, Hawaii’de oldukları için çok şanslı ve mutlu hissettiklerini söylüyor. 2013 yılında çıkış yaparken, bu kadar başarılı olacaklarını, bu kadar ülkeye gideceklerini tahmin bile etmediklerini söylüyorlar.
J-Hope yapım ekibinin kendisiyle yaptığı röportaj sırasında Suga ile karakterlerinin ne kadar farklı olduğundan, Suga öz-disipline sahip bir insanken; kendisinin daha dışa dönük olmasından ve bu açıdan birbirlerini dengelediklerinden bahsediyor.
Bundan sonraki kısımda ekipleri bir arada yazacağım.
Akşam yemeği için buluşacakları yere ilk gelen ekip Sope oluyor.
Yine J-Hope ile yapılan teke tek röportajda, Hobie Suga ile çok iyi vakit geçirdiğinden, eğer fırsatları olursa onunla başbaşa ve kameraların olmadığı bir tatile gitmek istediğinden bahsediyor.
Suga ise j-Hope ile ilgili olarak “Kendini baskı altında hissettiğini biliyorum, umarım sorumluluk alır ve projesi üzerinde (mixtape) sıkı çalışır. Zaten çok çalışkan bir insan ve iyi işler çıkarıyor, umarım bu şekilde çalışmaya devam eder” diye konuşuyor.
Akşam yemeği mekanına daha sonra Jin ve NamJoon, en son olarak da JK, Jimin ve V geliyorlar. Restaurantın hemen önünde Mak Team, gölge oyunları ile fotoğraf çekiyorlar. Bu üçlü sanırım benim için “friendship goals” denen şeye en yakındakiler 🙂 İnsan, böyle saçma şeyler yapacak, abuk sabuk fotoğraflarda sorgulamadan kendine eşlik edecek arkadaşları olsun istiyor hayatında. samba yaparak içeri giriyorlar.
Son teke tek röportajlarında ise Jimin şu şekilde konuşuyor: “Bunu onların yüzüne söylemek istemedim. Teşekkür ederim! Umarım bunu izlerler, benden duymalarındansa bu şekilde izlemelerini tercih ederim zira bunu asla onlara söyleyemem. Teşekkür ederim!” (Bu konuşması bana istemsizce şu duygusal konuşmasını hatırlattı bu arada.)
Tüm üyelerin yemekte bir araya gelmesi, aldıkları arkadaşlık sembolleri hakkında konuşmaları ve kadeh kaldırmaları ile bölümümüz sona eriyor. İlk bölümü kahkahalar eşliğinde izlemiştim, bu bölüm ise biraz daha duygusal bir bölüm gibi geldi bana. Özellikle Jin’in içini döktüğü ve NamJoon’un bundan oldukça etkilendiği kısımlar ile en son tüm içtenliği ile “Teşekkür ederim!” diyen Jimin beni duygusallığa boğdu diyebilirim. Bakalım 3. bölümde bizleri neler bekliyor 🙂