Bölüm İncelemesi: BTS Bon Voyage 2×06 “Waikiki’s Night Is More Beautiful Than Your Day”

5086
BTS Bon Voyage

Merhaba ARMY!

BTS Bon Voyage 2. sezonun “Waikiki’s Night Is More Beautiful Than Your Day!” isimli 6. bölümü, 1 Ağustos’ta V LIVE üzerinden yayınlandı. VLive’ın canlı yayın sırasındaki altyazı problemi halen devam etmekte. Bu sebeple bölümleri en az 2 defa izlemek durumunda kalıyorum. Altayazı açısından bölümler beni zorluyor dürüst olmak gerekirse, hem aynı anda konuşan 7 kişi olması (Behind Cam videolarında olduğu gibi isim belirtmiyorlar), hem altyazıların eksik olması hem de zaman zaman aradaki notların çevrilmiyor olması işimi oldukça zorlaştırıyor ve yazının yayınlanması gecikiyor. Yine de elimden geleni yapacağım, ayrıca bu durum benim Korece öğrenme isteğimi de her gün biraz daha pekiştirmekte 🙂

Tüm detaylara gireceğim ama şimdiden söylemek istiyorum, bu bölüme 3 şey damga vurdu bence:

1- Ciddi konular hakkında konuşan NamJoon ve Hobie,
2- Ekstra hareketleriyle herkesi güldüren Jin,
3- Suga’yı sırtında taşıyan Tae.

Kafesli Köpek Balığı Dalışı

Çocukların Hawaii’deki 6. günü, aksiyon dolu kafesli köpek balığı dalış etkinliği ile başlıyor. Üyeler tekneye binip yerleşiyor olsalar da aralarındaki konuşmalardan hala bunu yapacakları konusunda tedirgin oldukları anlaşılıyor. Hyung’ların aksine Jungkook her zaman olduğu gibi yine aralarında en isteklisi ve heyecanlısı. Jimin ve Jungkook daha önce dalış yapanları izledikleri bir videodan bahsederek hyungları biraz daha endişelendiriyorlar. Birisi ortaya “Bize silah mı verseler acaba” önerisini atınca, J-Hope “Benim silahım gözlerim” diye yanıt veriyor ve keskin bir bakış fırlatıyor. Üyelerin tepkisi bu bakışa karşı oldukça olumlu, çok etkili bir silah olduğunu ve bunu gören köpek balıklarının korkudan bayılacaklarını söylüyorlar 🙂

Grubumuzun altın maknaesi Jungkook’un son zamanlarda sıkı spor yaptığı, sonuç olarak da ziyadesiyle kaslandığı malumunuz. Üyeler her fırsatta onun ne kadar da güçlü olduğundan bahsediyorlar. Jin de bu bilgiye dayanarak “Jungkook, sence köpek balığı ile kavga etsen kazanır mısın?” diye soruyor. Jungkook da “Şaka mı yapıyorsun? Gerçekten bunu başarabileceği mi düşünüyorsun?” diye cevap veriyor. Sonra ikisi birden Jungkook’un bir köpekbalığını haklayabileceğine kanaat ediyorlar. Bu çocukların köpekbalığı konusu her açıldığında “Köpekbalığının burnuna yumruk atarak onu etkisiz hale getirebilirsin” geyik muhabbetine mutlaka girmeleri beni gerçekten çok eğlendiriyor. Üyeler, köpekbalığı dalışı yapacakları noktaya dek keyifli keyifli sohbet etmeye devam ediyorlar; suyun altında nasıl şok tabancası kullanamayacaklarından, okyanusun en derin noktasından ve orada yaşayan deniz canavarlarından bahsederlerken Jin yine bombayı patlatıyor: orada SpongeBob yaşıyor!

Üyeler dalış yapacakları alana gelip, suda köpekbalıklarını gördüklerinde durumun ciddiyetini kavrıyorlar ve biraz da yan çizmeye başlıyorlar, bunu yapmaktan vazgeçmek üzereler. Aralarında dalış yapacağı için heyecanlı ve istekli olan bir tek Jungkook var gibi 🙂

Şnorkeli taktıktan sonra, ilk olarak Jungkook, Jimin ve Suga dalıyorlar. Üyeler dalarlerken elleri ve ayakları çıplak ve açıkçası kafes de pek güvenli görünmüyor. Bu açıdan ben bile biraz korktum, sanki yanlışlıkla ayaklarını kafesten dışarı çıkarsalar, köpekbalıkları saldıracak gibiydi. İkinci ekipte ise Namjoon, Jin, J-Hope ve V var. Ancak görevli gidip hazırlanmalarını, sırada onların olduğunu söyleyince yüzlerindeki ifade gerçekten komik 🙂 Hyung Line, köpekbalıkları ile tanışacak olmak konusunda oldukça endişeli görünüyorlar. Sonuç olarak korkunun ecele faydası olmuyor ve onlar da 3 metre uzunluğundaki köpekbalıklarıyla burun buruna geliyorlar. Namjoon başta çok korksa da daha sonra oldukça keyif alıyor, Jin girdikten kısa süre sonra sudan çıkmak istediğini söylüyor, J-Hope ise “O kadar da korkutucu değil, aslında eğlenceli” diyor hatta. (Bu kısımda özellikle dikkatimi çekenler: Jin ve NamJoon’un beklenenin aksine en endişeli davrananlar olması, Jimin’in beklenenden çok daha cesur davranması, Tae’nin alışılmışın dışında sessiz olması – sanırım kendisini biraz hasta hissediyordu.) Köpekbalığı turu kazasız belasız geçti, karaya geri dönerlerken mavi havlulara sarınmış üyeler acayip sevimliydiler bunu da ekleyerek bu kısmı tamamlıyorum, sırada öğle yemeği var.

Haleiwa’da Öğle Yemeği Turu

Üyeleri tekrar gördüğümüzde bu sefer karaya dönmüş durumdalar. Suga’nın da vurguladığı gibi maalesef bir kişi eksikler: köpekbalığı kafes dalışının ardından kendisini deniz tutan Hobie, çocuklarla birlikte yemeğe gitmektense parkta yatıp uyumayı tercih etmiş. (Behind Cam videosunda gördüğümüz kadarıyla da kendisi, bir parkta ve bir şiltenin üstünde yaklaşık 2 saat tek başına uyumuş! J-Hope! Hawaii’de bir parkta! Tek başına! 2 saat boyunca! Uyumuş! Bana çok inanılmaz geldi, etrafının bir anda hayranlar tarafından çevrildiğini düşünsenize. Adsamın kaçırılma riski bile vardı bence 🙂 )

Haleiwa pek çok restaurantı ile ünlü bir bölgeymiş, önceden hazırlık yapan NamJoon karides ve hamburgeriyle ünlü 2 farklı mekanı belirlemiş ve yol tariflerini almış. Üyeler karides yemek isteyen Suga, Jin, Jungkook ve hamburger yemek isteyen Namjoon, Jimin ve Tae olarak iki gruba ayrılıp yola koyuluyorlar. Aslında Jungkook biraz kararsız hatta Jimin’den kendisine hamburger paket ettirip getirmesini istiyor ama insafsız Jimin olmaz diyor. Bu arada pek sevgili liderimiz Namjoon biraz fazla güneş kremi sürdükleri için oldukça solgun görünün karides takımıyla dalga geçmeyi de ihmal etmiyor.

Hamburger Takımı Cephesi (Namjoon, Jimin, Tae)

Hamburgerciyi bulmak için yürümeye başladıklarında NamJoon önce Tae’nin iyi olup olmadığını soruyor, zira kendisi pek iyi görünmemekte. Tae kendini iyi hissetmediğini, çok aç olduğunu ve bir an evvel birşeyler yemek istediğini söylüyor.

Restaurantı arayan ekibimiz, doğru yönde gittiklerinden emin değiller ve bir kıza “Teddy’s Bigger Burger”ın yerini sorsalar da cevap alamıyorlar. (Yalnız her seferinde şunu düşünmememe engel olamıyorum: Bir gün normal bir şekilde her zaman ki gibi işinize gücünüze giderken NamJoon sizi durdurup yol soruyor. Böyle bir şey gerçek olabilir mi?) Ellerindeki haritaya ve akıllı telefonlarına rağmen çocukların gitmek istedikleri yerleri bulmakta bu kadar zorlanması beni çok eğlendiriyor, bu halleri çok naif ve çocuksu geliyor. Yalnız bu sezon özellikle Jimin yön bulma konusunda diğerlerine fark attı bence, ne zaman oradan değil buradan gitmemiz lazım dese haklı çıktı. Bu bölümde de aradıkları hamburgerciyi onun vasıtasıyla buluyorlar.

İçeri girdiklerinde NamJoon İngilizce olarak sipariş vermesi için yine Tae’yi öne çıkarıyor geçen bölümde olduğu gibi ve yine aynı okul müziği çalıyor bu sırada. Tae’nin garsona ilk sorduğu şey “Buranın nesi meşhur acaba?” oluyor, bu çocuk bu soruyu gerçekten çok seviyor olmalı 🙂  Jimin de kendi siparişini, İngilizce olarak kendisi veriyor. (Açıkçası ben İngilizce konusunda bu kadar çekingen olmalarının gereksiz olduğunu düşünmeye başladım. Yaptıkları röportajlarda soruları anlayacak ve kısa kısa da olsa cevap verebilecek noktadalar bence.) Sonunda siparişlerini veriyorlar ve dışarıda oturup beklemeye başlıyorlar.

Bahçede bekledikleri sırada hem biraz sohbet ediyorlar hem de yakınlarına gelen kuşları gözlemliyorlar. Değişik türde kuşları gören Jimin’in heyecanı çok samimi, hakikaten gözlerinin içi parlıyor. Diğer taraftan ayağı olmayan kuşu gördüğü zamanki üzüntüsü de bir o kadar samimi ve yüzünden okunabiliyor. Jimin-ssi hayvanlar söz konusu olduğu, pamuk gibi bir kalbe sahip. Ayrıca üçünün de yaptığı kuş taklitleri çok komikti. NamJoon hareketlerinin ne kadar komik olduğunu farkedince “Açlıktan kafayı yedik galiba” sonucunu çıkarıyor, vallahi bir an biz de aynı şeyi düşünmedik değil.

Açlıktan ve beklemekten yorgun düşüyorlar ve Tae iki defa burgerlerinin ne zaman çıkacağını sormaya gidiyor. “5 dakika daha, 2 dakika daha” derken sonunda burgerler geliyor. Efendim bu noktada, çekim ekibinin neden çocukların yemek yerken ki hallerini bu kadar yakın çekim bizimle paylaştıklarını biraz sorgulamak istiyorum 🙂 Bir noktada Jimin o kadar büyük bir lokma alıyor ki, Namjoon bile şok geçiriyor. Jimin, “Sevgili izleyiciler benim takma ismim boşuna manggae tteok (Kore usulü pirinç keki) değil diyor, “Ağzımı çok iyi açamasam da, içine çok fazla şey tıkıştırabiliyorum” şeklinde oldukça talihsiz bir açıklama yapıp, bir de yediği şeyleri ağzının içine nasıl sığdırıp, yanaklarını şişirdiğine dair de bir gösteri yapıyor. Hamburger ekibi uzun süre bekledikleri burgerlerini, 4-5 lokmada bitiriyorlar.

Karides Takımı Cephesi (Suga, Jin, Jungkook)

Suga, Jin ve JK karides yemek için yola çıkmış olsalar da akılları halen hamburgerde. Yemek yemek için 1 saat gibi kısa bir vakitleri olduğu için de “Önce karidesleri alıp elde yiyelim, dönerken de hamburger alırız” şeklinde bir plan yapıyorlar.

Jin yolda yürürlerken gelen geçen herkese “Aloha!” demeyi ihmal etmiyor. Bu arada kendisinin selamlaştığı kişilerden bir tanesi, yukarıda bahsettiğim NamJoon’un yol sorduğu kız. (Bir insan nasıl bu kadar şanslı olabilir?)  Jin bazı kişilerden selamına yanıt alıyor, bazılarından alamıyor; arabayla geçerken birileri Aloha diye bağırınca o da “ALOHA!” diye bağırarak karşılık veriyor ve Min Yoongi Bey bombayı patlatıyor: “Sanırım bizi gerçekten ünlü sanıyorlar.” Sonra da zaten bölümün en çok güldüğüm kısımlarından biri başlıyor, Suga kendileri için “Ne de olsa biz International K-Pop Sunshine Sensational BTS’iz” diyor.

Karides ekibi de sonunda yemek yiyecekleri yeri buluyorlar, şanslarına bu mekanda çalışan kişi Kore’li ve böylece siparişlerini Korece verebiliyorlar. Siparişlerini bekledikleri sırada, kendileri hakkında “International K-Pop Sensational Sunshine rainbow” gibi sıfatlar kullanmaya devam ediyorlar. Jin’in tavsiyesi ile “traditional”ı; Suga’nın tavsiyesi ile “transfer”i de ekliyorlar böylece isimleri: “International, Sensational K-Pop, sunshine, rainbow, traditional, transfer USB hub, BTS” oluyor 🙂 Bitti mi, tabi ki bitmedi! Madem “shrimp” (karides) yiyeceğiz, onu da ekleyelim diyorlar. Sonuç: “International, Sensational K-Pop, sunshine, rainbow, traditional, transfer USB hub shrimp, BTS”. Evet, lütfen bundan sonra BTS’ten bahsederken bu sıfatların hepsini kullanmayı unutmayalım. Yalnız böyle şeyleri Jin’in yapmasına alışık olsak da, bu sefer bu geyik muhabbetinin Suga’nın başının altından çıkmış olması çok şaşırtıcı -ve komik 🙂

Çocukların karides siparişleri sonunda geliyor, Jin kendi siparişi için beklerken Suga ve Jungkook’a uzaktan “uçan öpücük” gönderiyor bir kaç defa. Onun bu aşırı hareketlerinden utanan Suga, nereye bakacağını şaşırıyor. (Jin sanki bu uçan öpücük konusunda son zamanlarda biraz ipin ucunu kaçırdı gibi, sizce?) Çocuklar çok beğendikleri karideslerini afiyetle yiyorlar. Böyle olunca en başta hamburger konusunda yaşadıkları ikilemi de unutuyorlar.

Bu bölümün son sahnesinde J-Hope da ekibe dahil oluyor ve Bon Voyage selamını da verdikten sonra yeni arkadaşlık turu için yola çıkılıyor.

Arkadaşlık Turu

Bu kısmı, diğerlerinde olduğu gibi yine ekip ekip ayırarak yazacağım.

Jin, Jimin, Jungkook (Hasır Şapka Ekibi)

Hepsi hasır şapka takan, gerçek yaşları aynı olmasa da, gönül yaşları (!) çok yakın olan 3 kişilik ekibimiz, arkadaşlık turuna yemek ile başlamaya karar veriyorlar ve Marukame isimli bir udon restaurantına doğru yürümeye başlıyorlar.

Yürüdükleri sırada akşam saatlerinde gökyüzünün ne kadar güzel göründüğünü fark edip, biraz sahilde yürüyüş yapalım diyorlar. Hatırlarsınız bu arkadaşlık turunun en fakir ekibi, bu 3 üyelik ekip. O yüzden yemeğe ve arkadaşlıklarını temsil edecek hediyelik eşyaya ne kadar para ayıracakları ciddi bir önem taşıyor. Jin “İllaki bir şey almamıza gerek yok, bizim arkadaşlığımız zaten bir hediye” diyor. Yürüyüşleri sırasında Jin “Büyük baba” esprileri yapmaya devam ediyor. Tabi bunlar genelde Korece kelime oyunları içerdiğinden bizim için çok da anlamlı espriler değil.

Jin, Jimin ve Jungkook sahile geldiklerinde, Namjoon ve Hoseok ile karşılaşıyorlar. Jin tabi ki yine “Aloha!” diye bağırıyor, Namjoon da “Tuhaf bir adam bana merhaba diyor” diye cevap veriyor.  (Ama yeter artık Jin ile uğraştığınız.) Birlikte fotoğraf çektirip (keşke bizimle de paylaşsalar), o sırada fotoğraf çekinen Namjoon ve Hobie ile uğraştıktan sonra sahilden ayrılıyorlar.

Sonraki sahnede Jin, gittikleri yönün doğru olduğundan emin olmak için kontrol etmeleri gerektiğini söylüyor ama Jimin, doğru yolda olduklarından oldukça emin. Jin’e “Harita okumakta çok kötüsün” diyerek ilerliyor Jimin ve Jungkook, Jin de sinirlenmiş taklidi yaparak “Arkadaşlığımız tam şu anda bitti” diyor. O sırada biraz gülüşme, biraz birbirine takılma daha yaşanıyor. Bunu Bon Voyage yazılarımda kaç defa söyledim bilmiyorum ama grubun en büyüğü olsan da maknaelerden daha maknaesin sayın Kim Seok Jin, seni böyle çok seviyoruz.

Yürümeye devam ederlerken, Jin Hawaii kurabiyesi satan bir yer görüyor, Şöyle bir içeri girip bakmak isteseler de, kurabiyelerin fiyatı 11 dolar olduğu için girdikleri gibi çıkıyorlar. Dükkanın önünde, kendileriyle fotoğraf çektirmek isteyen hayranlar var ancak Jin “Maalesef olmaz, IMPORTANT BUSINESS” diyor. ( J-Hope literatüre yeni bir deyim kattı resmen) Sonra da, “Bu benim Bon Voyage’da ilk defa “Important Business” deyişimdi” diye de ekliyor, oldukça mutlu bu durumdan. Sonrasında yine yol bulma çabası derken, bir bakıyorsunuz Jungkook Jin’e takılıyor, bir bakıyorsunuz Jimin ikisine birden takılıyor; şakalaşarak resturanta doğru yürümeye devam ediyorlar. Bu arada nereden çıktığı belli olmasa da Jin Jungkook’a “Hadi selamlaşmamızı yapalım!” diyor, şiddet içerikli bu selamlaşmaya sanki 1-2 tokat daha eklenmiş gibi. (Alttaki tweet çok sevdiğim bir twitter hesabından, @YourHobi BTS hakkında muhteşem çizimler yapıyor, eğer takip etmiyorsanız mutlaka takip edin.)

Çocuksu ve saçma hareket etmeleri konusunda Jin Jungkook’u, Jungkook ise Jin’i suçluyor.

Kim kime uyuyor da böyle hareket ediyorlar bilmiyorum ama saçmalamak konusunda gerçekten uyumlular. Jimin onların bu ekstra hareketleri karşısında zaman zaman utanıyor ve onlardan uzaklaşıyor hatta. Bu şekilde ilerlerken sonunda aradıkları Kore resturantını buluyorlar, ancak sorun şu ki mekanın önünde inanılmaz uzun bir kuyruk var. Neredeyse 1 saat kadar sırada beklemeleri gerektiğini fark edince, orada yemekten vazgeçiyorlar.

Jin, Namjoon’un tavsiye ettiği diğer restaurantı öğrenmek için onu arıyor. Namjoon “Peki sana söylersem karşılığında ne vereceksin?” diyor, Jin ise “Arkadaşlığımız pekişecek” diye cevap veriyor. Namjoon “Pek istemiyorum ama yine de söyleyeyim mekanın adı Yuchun” diyor; Jin de karşılık olarak “Seni Seviyorum” diye cevap veriyor. Mekana internetten bakıyorlar ve yürümek için çok uzak olduğunu görünce, Mikawon isimli Kore restaurantına gitmeye karar veriyorlar.

Şansa bakın ki, Namjoon ve J-Hope da aynı mekana gidiyor ve iki ekip restoranın girişinde karşılaşıyorlar. Jimin’in önerisiyle içeriye ayrı ayrı girip, ayrı yerlere oturup, birbirlerini tanımıyor gibi davranmaya karar veriyorlar.

Jin’e göre yemek seçerken çok dikkatli ve akıllıca davranmaları lazım paraları az olduğu için. Eğer çok az paraları kalırsa, birer doları “şans parası” olarak saklamayı teklif ediyor. Jimin “Ya o parayı harcarsam?” diye sorunca Jin “O zaman şansız bir insan olursun ve arkadaşlığımız bozulur” diyor. Sonra iki ana yemek ile 3 kase pilav sipariş ediyorlar, Jungkook lafa başlamış olsa da bir hyung olarak Jin sözü devralıyor ve garsona “Bunu söylediğim için üzgünüm ama çok az paramız var, porsiyonlarımızı biraz fazla getirir misiniz?” demeye cesaret ediyor. Garson da kabul edince, Jungkook sevinçten resmen dizlerinin üstüne çöküp teşekkür ediyor 🙂

Yemeklerini bekledikleri sırada restoranın duvarındaki teşekkür notları dikkatlerini çekiyor ve Jimin de buna benzer bir şey yapmayı teklif ediyor. Tam o sırada pek çok yan yemek ile beraber bol bol sservis edilen yemekleri geliyor.

Yemek yedikleri sırada Jimin biraz da ciddi mevzulardan bahsetmek isteyerek, stajyerlik dönemlerinden bahsediyor. Jin, stajyer olduğu zamanlar çıkış yaptıktan sonra hiç meşgul olmayacaklarını düşünüyormuş. Bir programa katılmanın 2 saatlerini falan alacağını sanıyormuş. Çocuklar çıkış yapmanın zor olduğu ama işlerin ondan sonra da hiç kolaylaşmadığı konusunda hem fikirler.

Sonrasında Jimin kağıt ve boya kalemlerini alarak, restoran için bir hatıra yazısı yazmaya başlıyor. Burada Jungkook’un adını yazarken “Gook mu? Kook mu?” diye sorunca Jin’den bayağı bir azar işitiyor, kaç yıllık arkadşının adını yazmayı bilmiyor musun diye. Jimin resmi tamamladıktan sonra restorandan ayrılıyorlar.

Sokaklarda dans ederekten yürümeye devam eden üçlü, arkadaşlıklarının temsili hediyelik eşyayı almak için bir dükkana giriyorlar, ceplerinde 8 dolar kalmış. Girdikleri dükkanda farklı seçenekleri değerlendirip birbirlerine takılmaya devam ediyorlar. “Dans eden Hawaii’li kız” biblosunu taklit eden Jin, tabi ki güldürüyor hepimizi. Çocuklar birer ahşap ukulele anahtarlığı alıyorlar. Hatta daha sonra bunu üçü de küpelerine takarak gecenin kalanında o şekilde geziyorlar. Burada yine bir selfie çekmiş olsalar da, henüz bizimle paylaşmadılar.

Yapım ekibinin ayrı olarak yaptığı röportajda Jimin, aralarında hiç sorun çıkmadığını, çok uyumlu üç arkadaş olduklarını söylüyor.

Yürümeye devam eden Jimin, Jin ve Jungkook önce yapım ekibinden kendilerine meyve suyu almaları için dileniyorlar. daha sonra yolda dans ederek para kazanan bir grup sokak sanatçısı görüyorlar. Jin ve Jimin, oldukça ekstra bir şekilde dans etmeye başlayınca, Jungkook onlardan utanıp uzaklaşıyor. Zaten bölümün zirve yaptığı nokta, Jin’in “dilenci dansı” oluyor. Yani kelimelerle anlatılması imkansız bir dans… Jimin ve Jungkook gülmekten kırılıyor. Sokak dansçıları da şok geçirmiş şekilde gelip Jin’in elini sıkıyorlar 🙂

Ayrı ayrı yapılan röportajda Jungkook “Eğer sadece dans etselerdi ben de onlara eşlik ederdim ama dilenci dansı çok utanç vericiydi” diyor ve hala kahkaha atmaya devam etmekte. “Bunu programı komik bir hale sokmak için yaptığını biliyorum” diye de ekliyor.