Bölüm İncelemesi: BTS Bon Voyage 2×06 “Waikiki’s Night Is More Beautiful Than Your Day”

5145

Suga ve Tae

Min Yoongi geçen hafta söz verdiği üzere, o günü tamamen ona verdiğini söylüyor Tae’ye. Nereye gitmek istersen söyle, seninle oraya geleceğim diyor. tae de “Ben biraz araştırma yaptım, güzel bir Kore restaurantı varmış en iyisi oraya gidelim” diyor. Önce deniz kenarında biraz yürüyüş yapıp, sonra yemek yemeğe gitmeye karar veriyorlar.

Deniz kıyısındaki Suga ve Tae, manzara karşısında büyüleniyorlar. Suga, Tae’nin şahane bir fotoğrafını çekmek için oldukça çaba gösteriyor. (Keşke bizimle de paylaşsalardı.) Bir süre sahilde vakit geçirip, pek çok fotoğraf çektikten sonra Kore restaurantına doğru yürümeye devam ediyorlar.

Geçen haftaki bölümde muhtemelen karar vermeleri gereken her konuda kavga edeceklerini öngören ikili, tam aksine oldukça uyumlu hareket ediyorlar. Yemekten önce birbirlerine hediye alma işini halletmeye karar veriyorlar ve bir takı standının önüne geliyorlar. Birbirlerine birer bileklik, birer de kolye alıyorlar; ikisi de birbiri için seçim yapıyor ve kolyeleri Kore’ye dönene dek çıkarmayacaklarına dair söz veriyorlar. (Kore’ye döndükleri günden olan fotoğraflarda kolyeler hala boyunlarında görülüyor bu arada, çocuklar birbirlerine verdikleri sözleri tutmuşlar.)

Suga ve Tae yürürlerken biraz yağmur yağmaya başlayınca, adımlarını hızlandırıyorlar ve aradıkları restoranı bulup içeri giriyorlar.

Suga ve Tae’nin en derin muhabbeti, Kore yemekleri üzerine oluyor. Tam 2 haftadır memleketlerinin yemeğini yiyemedikleri için, bu akşam Kore yemeği yiyecek olmaktan oldukça heyecanlılar. Suga yemeğinden bir lokma alıyor ve resmen zevkten dört köşe oluyor ve yemeğini tadını çıkara çıkara yemeğe karar veriyor. Tae ve Yoongi gerçekten yemeklerini tadını çıkararak ve afiyetle, yavaş yavaş yiyorlar. İnsanın canı yemek yemek istiyor onların bu halini görünce. Yani açıkçası bu ikilinin gezisinin ana fikri, yedikleri Kore yemeğinin (soğuk noodle) güzelliği oluyor, konuşmalarının çoğu da bu yemeği övmek üzerine gelişiyor. Yemek yerken gözlerinin dolduğunu söylüyorlar, içlerinden şarkı söylemek geliyor… (Bundan sonraki iki sahnede de Suga ve Tae yemeklerini yemeğe devam ediyorlardı. )

Hatırlarsanız, geçen bölümde Suga “Merdivenleri çıkmak için bile taş-kağıt-makas oynamamız gerekecek” diye bir laf etmişti. Yemekten sonra Tae dondurmasını yer, Suga (her zaman ki gibi) kahvesini içerken, bunu gerçekten yapmalarını gerektiğine karar verip; yüksek bir merdiven buluyorlar. Merdivenin başına çıkıyorlar ve taş-kağıt-makas ile aşağı inmeye başlıyorlar. İlk kim yere inerse o kazanacak ve diğeri onu sırtında taşıyacak.

Yarışma bir süre devam ediyor ve kazanan Suga oluyor. Tae onu sırtında taşımak zorunda kalıyor. Suga “Dedesini sırtında taşıyan bir torun gibisin” diyor Tae’ye. Senin içinde huysuz bir ihtiya olduğunu biliyoruz sevgili Min -Suga- Yoongi.

Suga ve Tae, geçen gün bu videoyu yayınladılar o güne ait:

Namjoon ve J-Hope

Efendim, kişisel olarak en merak ettiğim ekip bu ekipti. Aynı yaştaki Namjoon ve Hoseok, kamera arkasının aksine, kamera karşısında çok yakın oldukları görünen iki üye değiller ki bu durum diğer üyelerin bile dikkatini çekmiş. İkili arkadaşların turuna yürüyüş ve sohbet ile başlıyorlar. Namjoon Mauna Kea’da çektiği bazı fotoğrafları ailesine göndermiş ve annesi “Kore’den çok da farklı değil” demiş. (Dünyanın bütün anneleri, aynı olabilir misiniz cidden?) Hobie de BTS’in Hawaii’de çekindiği bir toplu fotoğrafı kız kardeşine göndermiş, onun da tepkisi “Hepiniz çok erkeksi görünüyorsunuz” olmuş. (Öhöm!) Bunun üzerine mevzu elbette hepsinin ne kadar büyüdüğüne geliyor, Namjoon “En küçüğümüz bile 21 yaşına geldi” diyor.

Bir daha ki sahnede Namjoon ve Hobie’yi deniz kenarında görüyoruz, diğer ekipler gibi onlar da manzaranın keyfini çıkarıyorlar. Namjoon’un her zaman deniz ve gökyüzü manzarası karşısında heyecanlanması hoşuma gidiyor. Kuma J-Hope ✩ R.M. yazıyorlar ve fotoğraflarını çekiyorlar. Hobie sağ olsun bu fotoğrafları daha sonra twitterda paylaştı.

Daha sonraki sahnede; Namjoon ve J-Hope da önce alışveriş mi yapsalar, yemek mi yeseler ona karar vermeye çalışıyorlar. Arkadaşlıklarının simgesi olarak Hawaii’den alacakları hediyelik eşya olarak “terlik”e karar vermişler. Şaşırdık mı? Hayır. Çünkü bu çocukların terlik sevdasını artık bilmeyen kalmadı.

Hem yürüyüp hem de sohbet ederlerken, aradıkları heykeli buluyorlar. (Duke Kahanamoku Heykeli) Heykelin önünde, heykeldeki adamın duruşunu taklit ederek poz verip fotoğraf çektiriyorlar. Sonra da yürümeye devam ediyorlar.

Geçen hafta ekipler seçilirken diğer üyeler Namjoon ve J-Hope’un aralarının bir tuhaf olduğunu söylemişti, Namjoon da bununla ilgili olarak J-Hope’a takılıyor “Neden benimle bira içmeye gelmiyorsun ki?” diyor. Diğer üyelerle olan konuşmaya atfen de “Bize kendimizi garip hissettirdiler” diyor. Sonra Suga ve Tae’nin durumundan etkilenmiş olsalar gerek “Biz de mi el ele tutuşsak acaba?” diyerek, el ele tutuşup yürümeye başlıyorlar. Sonra tabi yetişkin iki erkeğin el ele yolda yürümesinin biraz acayip olduğunu fark ederek hemen bırakıyorlar ellerini… Hatta NamJoon, Hobie’ye “İstersen bir de sırtında taşı?” diyor 🙂

Namjoon ve J-Hope ilerlerken, Jin’den bir telefon alıyorlar ve yukarıda bahsettiğim telefon konuşması gerçekleşiyor aralarında. Birbirlerinden habersiz iki ekip de Mikawon isimli Kore restoranına gidiyorlar. Yine yukarıda bahsettiğim üzere içeriye ayrı ayrı girip, ayrı yerlere oturuyorlar.

Namjoon ve J-Hope geçen haftanın kazananı oldukları için, en çok parayı onlar almıştı. Bunu fırsat bilip, Jin, Jimin ve Jungkook’un ekibine biraz nispet yapıyorlar, ellerinde parayla dans edip poz veriyorlar (gerçekten aşırı olgun bir davranış). Jin de “Lütfen bize bira ısmarlar mısınız?” diyor 🙂

Namjoon ve J-Hope, bu turda gerçekten önemli meseleler hakkında konuşan tek ekip oldular bence. J-Hope, Bon Voyage seyahatlerinin, onun hayatındaki tek seyahatler olduğunu söylüyor. Namjoon da geçen sezon, pasaportunu kaybedip ülkeye erken dönmek zorunda kaldığından hala üzgün olsa gerek ki “Ben de bu sefer tatilin sonuna dek hepimiz beraber olabildiğimiz için mutluyum” diye cevap veriyor. Namjoon Kore’ye çocuklardan erken dönmek zorunda kaldığı o sürede sadece markete ve stüdyoya gitmiş ve o dönemde bir de şarkı yazmış. J-Hope, Namjoon’a “Pek çok şarkı yazıyor olmalısın?” diye soruyor. (Burada bir not, bazen BTS’in bazı konuşmalarına çok şaşırıyorum. Sürekli beraberler – neredeyse 7/24 birlikteler, aynı evde yaşıyorlar. Nasıl olur da Hobie, Namjoon’un kaç tane şarkı yazdığını bilmiyor olabilir?) Namjoon da “Yok aslında çok da fazla şarkı yazmıyorum, bir şarkıyı yapmak çok zaman alıyor, muhtemelen tahmin ettiğinden çok daha uzun” diye cevap veriyor. Hobie de “Ben de bu aralar şarkılarım üzerinde çalışıyorum” diyor. Namjoon da hepimizin düşündüğünü kelimelere döküyor: artık onları yayınlamalısın. Evet, hepimiz Hixtape’i büyük heyecanla bekliyoruz.

J-Hope, Namjoon’a her zaman ona gıpta ettiğini söylüyor. Namjoon ise bu sebeple şaşkın. “Bence aramızdaki en profesyonel üye sensin, sen stabilsin ve bence bir sanatçının sahip olabileceği en önemli özelliklerden biri bu” diye Hobie’yi övüyor Namjoon. Suga her zaman “Hadi bir Rap konseri verelim” diyormuş ancak bunu şu anda yapamıyorlarmış zira Namjoon’un yeterince şarkısı yokmuş. Namjoon Amerika’da iken yalnızca bir şarkı yazabilmiş. Namjoon her zaman “bağlantı kuramadığını” söylüyor. (Burada “the verse and the hook” diye bir altyazı var ancak bunun ne anlama geldiğini bilmiyorum, anladığım kadarıyla Namjoon turne sırasında şarkı yazmaya konsantre olamadığından bahsetmekte.) Namjoon’a göre Suga şahane bir sanatçı, Dead Leaves ve Tomorrow şarkılarını övüyor ve şarkılarının çoğunu yazdığı için ona büyük saygı duyduğundan bahsediyor. Hobie de ona katıldığını söylüyor.

Bu konuşmanın ardından Namjoon ve Hobie’nin yemekleri geliyor. Bunu gören Jin, Kimin ve Jungkook tabaklarını alıp onların masasına gidip yemek dileniyorlar. (Gözünü seveyim BigHit, yeter artık açlıkla terbiye etme şu çocukları 🙂 )

Namjoon “İnsanların “Tae ve Jimin çok yakın. Ama Namjoon ve Hoseok, biri raplerden sorumlu diğeri danstan, o yüzden yakın değiller” dediğini duydum” diyor. Ancak Hoseok’un yaptığı açıklamaya göre normalde ikisi sık sık konuşuyorlarmış. Hoseok ne zaman modu düşse Namjoon’a gidermiş yardım etmek için. Namjoon Hoseok’a “Sen nasıl düşünüyorsun bilmiyorum ama aslında benimkinden farklı olarak grupta çok önemli bir rolün var, insanların modunu yükseltiyorsun. ben lider olduğum için bazen kaçırabiliyorum ama sen fark ediyorsun. Ciddiyim…” diyor.

Yemeğin sonunda Hoseok, Najoon’a teşekkür ediyor. Bon Voyage 1. sezon sırasında Hoseok, Hawaii’ye Namjoon ile tatile gitmek istediğini söylemişti, böylece bir hayal gerçekleşmiş oluyor. Namjoon da Hoseok’un bu tavrı karşısında “Sana bira değil, nane çayı içmeyi teklif etmeliymişim” diyor. (Hobie’nin favori içeceği)

Yapım ekibinin üyelerle yaptığı birebir röportajda Hobie “Aslında Namjoon ile normalde çok konuşsak da, kamera karşısında karakterlerimiz pek bir araya gelmiyor, bu yüzden insanlar aramızın açık olduğunu düşünüyor olmalı” diyor. Namjoon da bunu onaylıyor ve aslında pek çok konu hakkında en çok Hobie ile konuştuklarını söylüyor.

Daha sonraki sahnede Namjoon ve Hobie, arkadaşlarını temsil edecek terlikleri almaya gidiyorlar. Oldukça heyecanlanarak aldıkları ve çok sevdiklerini söyledikleri terliklerin ardından, arkadaşlık turunu tamamlıyorlar.

Bir anket ile bu bölümün yazısını tamamlıyorum, oy verir ve de yorum bırakırsanız sevinirim 🙂

Bu bölümde hangi ekibin arkadaşlık turu daha çok hoşunuza gitti?

View Results

Yükleniyor ... Yükleniyor ...