Sezonun 6. bölümü, tam manasıyla bir geçiş bölümü, “filler episode” oldu. Bu haliyle bölüm incelemesine konu olacak çok majör konu başlıkları olmadığını söylemek yanlış olmayacaktır sanırım. Ama Game of Thrones, geçiş bölümlerinde de araya sıkıştırdığı güzel detaylarla kafa karıştırmayı başarabilen bir dizi.
Dizinin başlangıcında Bran’ın gözünden Mad King Aerys II‘nin vizyonlarını, “Burn them all” diye haykırışını gördük. Bu sahne ve Bran’ın bunu görmesi, Aerys’i delirtenin bir Warg olduğu iddiasını doğrular nitelikteydi bence.
Bunun devamında bölüm; hangi cephe en son ne durumda sorusunu sormak için iyi bir fırsat bölümü galiba. Bu sebeple Westeros ve deniz ötesinin son hallerini yazmak en uygunu olacak:
Duvar ve Duvar Ötesi
Son bölüm Bran’ın ölülerden (Wigth) kaçmaya çalışırken en yakın dostu Hodor’u feda etmek zorunda kaldığı (Hold the Door) bir anda nihayete ermişti. Bran, Meera’nın sürüklediği kızağıyla,trans halindeyken kaçma çabalarındaydı.
Yakalanmak üzere oldukları bir anda atlı, alevden topuzlu bir süvari kahramanlarımızı wightların elinden kurtardı. Yüzü başta kapalıydı ve kim olduğunu anlayamadık. Ancak sonrasında Bran’a “senin çocukluğunu bilirim ben” dediği anda gelenin Benjen Stark olduğunu anlamış olduk.
Benjen Stark bizi şaşırtan bir ayrıntı anlattı. Yüzünü açtığında yüzü donmuş – ölü gibiydi. Eti katılaşmış ve grileşmişti. Ne olduğunu soran yeğenine uzun süre dışarıda kaldığını ve sonunda yakalandığını, aslında öldüğünü, ölüler tarafından dönüştürülmek üzereyken kendini bulanlar tarafından büyünün terse çevrildiğini, kalbine sokulan bir ejderha camıyla dönüşmekten kurtulduğunu ancak bu hale geldiğini belirtti.
Ancak burada bir durumu dile getirmek gerekiyor. Bu sahnenin de işlenişi kitaptan farklı oldu. Normal şartlarda yüzü kapalı biçimde duvarın ötesinde arz-ı endam eden kişinin “Coldhands” olması gerekiyor. Bu karakter Uncle Benjen ile birleştirildi. Dahası, Coldhands, 3 Gözlü Kuzgun ile bağı olan ve antik çağlarda duvarın inşasına katkıda bulunan kadim birisiydi. Duvar sadece buzdan örülmemişti. Aynı zamanda büyülerle tutundurulmuş ve Mimar Brandon ile yanındakilerin katkılarıyla inşa edilmişti. İşte yanındakilerden biri de Coldhands olmalıydı. Ancak Coldhands bu durumda yüzlerce yaşında olmalıydı. Benjen ise bildiğimiz Stark hanedanının küçük veliahtı.
Kings Landing
Jaime ve Cercei’nin planları doğrultusunda ordularının elit kumandan ve süvarilerini Kings Landing’e getiren Tyrell’ler, Margery’nin kefalet yürüyüşünü yapmasını engellemeyi planlıyorlardı. Gün be gün etkinliği yükselen High Septim ve Faith, nihayet Margery’i halkın karşısına çıkarmıştı ki Jaime önderliğindeki Tyrell ordusu merdivenlerin önünde dikildi ve tehdidini yaptı.
Ancak beklemedikleri bir satranç hamlesiyle karşılaştıklarını söyleyebiliriz. Bir önceki sahnede Tommen ve karısı Margery arasında geçen dialoglarda Margery sanki aydınlanmışçasına “Faith”e artık farklı gözlerle baktığını, eski günahlarını anladığını, artık neyin doğru neyin yanlış olduğunu kavradığını belirtiyordu. Açıkçası bu sahnede benim de kafam çok karıştı. Margery gerçekten Faith’e karşı sempati besleyip doğru olduklarına inandıkları için mi bu şekilde davranıyor yoksa onların elinden kurtulmak için mi anlayamadım.
Ama sanırım cidden Margery Faith’e gönülden bağ kurdu çünkü kurduğu cümleler ilginçti. Kefaret yürüyüşünü yapabileceğinden hatta yapması gerektiğinden, geçmişte yaptığı iyiliklerin göz boyama ve sahtelik olduğundan, inancın kendisini temizlediğinden, kardeşini sevdiğinden ve onun ruhunun temizliğini görebildiğinden ancak inancın karşısında kurtuluşun kardeşine bağlı olduğundan bahsetti durdu. Özellikle de Tommen’e bu tarz bir yaklaşım göstermesi altında 2 sebep olabilir. Ya gerçekten böyle düşünüyor ya da çok çok zekice bir hamleyle Faith’i arkasına alabilecek biçimde Kral Tommen’i manipüle etme yoluna gidiyor.
Durum ne olursa olsun High Septim merdivenlerde karşılaştığı manzara karşısında kefaret yürüyüşünü iptal etmeyi ve “artık güçler birleşiyor, kefaret yürüyüşü yok, Kralımız da Kraliçemiz de inanca gönülden bağlılıklarını dile getirdiler” diyerek tabiri caizse Lannister’ları ve Tyrell’leri mağlup eden satranç hamlesini yaptı. Özetle, artık ne Tommen Lannister’ların Tommen’i, ne de Margery Tyrell’lerin Margery’si…
Arya ve Hall of Faces
Öngördüğümüz üzere Arya kendisine hedef gösterilen kurbanı öldüremedi. Kadının asaleti ve yüreğinin güzelliği karşısında etkilenen Arya, asıl kötü olanın kadını çekemeyen genç oyuncu olduğunu fark etti. Zehirlemek üzere içkisine müdahalede bulunduğu kadını, içkisini içmek üzereyken engelleyip “bu genç kıza dikkat et, seni ölü görmek istiyor” diyerek amacını belli etti.
Arya, Faceless God müridi Jaqen’in öğretilerini kapmış görünüyor. Yetenekleri almış ancak felsefesini reddetmiş bir “Ronin” havasına büründü bile. Muhtemelen peşine takılanı da öldürecek. Gerçi Jaqen’den ölüm emrini alırken “canını çok yakma” uyarısını aldı ama, ben şahsen Jaqen’in Arya’yı ölü görmek istediğine inanmıyorum.
Hatta, Jaqen’in gerçek testinin şimdi başladığına inanıyorum. Arya’nın amaçları doğrultusunda ve intikam için gelişmeye çalışırken suçlu suçsuz ayırt etmeksizin adam öldürüp öldüremeyeceğini bile test etmek istiyor olabilir. Değilse bile, Arya, öğreneceklerini öğrenip sebepsiz adam öldürmeyi reddederek bence olması gereken kişi olma yolunda büyük adım attı. Masum öldürmüş bir Arya’nın dizinin devamı için bir anlamı kalmayabilirdi etik açıdan. Uzun zaman sonra “Needle”ı eline alması da ayrı bir keyifti bizler için.
Edmure? Tully? Frey? Blackfish?
Son olarak dizi içinde anlaşılması sıkıntılı olabilecek bir kısmı açıklayalım. Bildiğimiz üzere Red Wedding hainleri Frey’ler Riverrun’ı kaybetmişlerdi ve geri almaya çalışıyorlardı. Lord Walder Frey ashabına Riverrun’ı geri almak için her şeyi yapmalarını söylüyor. Açıkçası ben başta Frey’lerin Riverrun’ı kime kaybettiğini tam anlayamamıştım. Zira Tully hanedanından geriye kalan adam Edmure’un ne durumda olduğunu bilmiyorduk.
Şöyle söyleyelim, Riverrun’ı geri alan ve Tully hanedanının başına geçip Frey’lere savaş açan isim Blackfish olarak adlandırılan Brynden Tully, yani Edmure ve rahmetli Cateyln Stark’ın amcası… Bu arada, Catelyn demişken, sanırım pek çok kişinin beklediği an yaklaşıyor gibi. Spoiler çakmayalım ama Tully hanesine bu kadar vurgu yapılması tesadüf olamaz.
Frey’in sinirle son sahnede “Riverrun’ı geri alacaksanız gereken silah burada, Red Wedding’de kimin evlendiğini hatırlasınlar” diyerek elinde esir halde bulunan Edmure Tully’yi odaya getirtmesi ve kafasına geçirttiği çuvalı çıkarttırması stratejik savaş hamleleri hanesine bir sayı daha yazdırdı.
Daenerys!!! Mother of Dragons!!!
Daenerys’in şov mast go on diyalekti tüm hızıyla devam ediyor. Hordasıyla at sürerken bir anlık toz bulutuna göz süzen ve “az bekleyin ben geliyom” yaparak gözden kaybolup sonra milletin tepesine orta büyüklükte bir uçak kadar ejderhayla inen Khaleesi yine şeklini yaptı.
Yahya Kemal’in 1000 Atlı şiirindeki destansı gaz verişi gibi Khalesii de ejderhasına kavuşup tepesine binince gaza geldi ve “Benimle Westeros’un tepesine binmeye var mısınız?” minvalinde bir konuşma yaptı. Horda gaza geldi zaten. Artık Dothraki ordusunun kayıtsız şartsız Mother of Dragons tarikatı üyeleri olduğunu ve Westeros’a yürümeye hazır olduklarını söyleyebiliriz.
Daenerys iktidara susamış hırslı bir politikacı havasında. Bir Tansu Çiller, bir “ben sizin bacınızım” havaları var kendisinde, politik amaç doğrultusunda yanıltmacı akrabalık ve samimiyet bağları seziyorum kendisinde. Bu en nihayetinde Westeros’taki demir tahta oturmak için bir araç.
Ancak Khalesii yaklaşım şekliyle sanki “Rightful Eir” yani “haklı varis” çizgisinden sapacakmış gibi bir eğilime giriyor. Bugün tüm teorilerin gerçekleşmesi söz konusu olsa, tahtın varisi olacak Daenerys ve Jon Snow en büyük adaylar gibi.
Bu durumda ikisi karşılaşsalar aklıma gelen ihtimaller içinde Jon Snow daha masum ve hırssız, Daenerys ise daha hırslı ve tehlikeli görünüyor gözüme. Yine de seviyorum ben Daenerys’i… Jon ile tanışmaları en büyük sabırsızlıkla beklediğim an. Bir de hala yeğen olmasalardı iyiydi.