Bölüm İncelemesi: Game of Thrones 6×09 “Battle of Bastards”

3600
Game of Thrones - Battle of Bastards 3

Ve Gelelim Günün Olayına… Battle of Bastards… Piçlerin Savaşı

2 haftadır, yani bölümün adı konuşulmaya başlandığından bu yana izleyici kitlesinde bir beklenti oluştu. “Hiç aksiyon yok yahu” diyen kitle için piçlerin savaşacağının bölüm adında geçmesi en önemli sinyaldi. Ancak gözlemlediğim kadarıyla beklenti de çok yüksek değildi. Bir katakulli, bir sürpriz, bir tatminsizlik ihtimali mevcuttu. “Bu savaş yarıda kalır, Jon kaybeder, Ramsey yine bir i.nelik yapar, cücük gibi ordusu var Jon’un bir şey çıkmaz bu savaştan” falan deniyordu.

Beklenti 7 puanlıktı…

Ancak ortaya 10 puanlık bir şaheser çıktı…

Dizinin majör kötülerinden olan Ramsey ve dizinin ana karakteri Jon arasında gerçekleşecek bir savaştan düşük beklentide bir çıkarım yapılması bile aslında izleyicinin ters köşe yapıldığının kanıtı.

Jon’un ordusu yaklaşık olarak Ramsey’in ordusunun 3’te 1’iydi. Buna, Ramsey’in psikolojik üstünlüğünü, kaleye sahip olmasını ve Rickon’u esir tutması faktörünü de eklemek gerekiyor. Ayrıca yine Ramsey’in atlı süvarilerinin olması, yabanılların erzak ve ekipman eksikliği, Umber’ların Bolton’lara verdiği destek falan derken… Aslında tablo hiç de parlak değildi.

Kızıl Rahibe ile savaştan önce görüşen Jon, ona “Ölürsem beni bir daha geri getirme” dedi, ancak Melisandre “Seni getirip getirmemenin kararını ben vermiyorum, bunu Işığın Lordu istiyor, yine isterse yine yaparım” diyerek aslında olaya son noktayı koydu. Tıpkı Berrick Dondarion ve Thoros of Myr gibi Jon ve Melisandre de ölüme inat bir yoldaşlık yapmaktalar. Ancak belirtmekte fayda var, Melisandre’nin hayatı tehlikede, zira Ser Davos, Shyreen’e ait olan tahta oyma geyiği buldu, hem de yanmış olarak. Yani Davos, Shyreen’i öldürenin Melisandre olduğunu anlamış bulunuyor.

Savaş öncesi Jon, Sansa, Davos, Tormund ekibi Ramsey ve Umber generalleri ile bir araya geldi. Burada Ramsey Jon’a karısını getirdiği için teşekkür etti, teslim olması için çağrıda bulundu, aşağıladı ve cesaretini kırmaya çalıştı. Ancak Jon’un “Bu kadar adamın ölmesine gerek yok, gel teke tek kapışalım, eski usül” şeklindeki kontrasına şaşıran Ramsey “Senin için Westeros’un en iyi kılıç ustası diyorlar” diyerek aslında birebir kapışmanın aptallık olduğunu düşündüğünü belirtti. Bu aşamada Jon’un verdiği karşılık ise tam bir “Ned Stark” cevabıydı aslında:

-“Adamların senin onlar için dövüşmediğini öğrense senin için dövüşürler mi?”

Rickon’un esareti de konuşuldu ancak sonuca varacak gibi değildi. Ramsey’in “Köpeklerim 7 gündür aç” vurgusu sonrası Sansa “Yarın ölmüş olacaksın Lord Bolton” şeklindeki kontrası aslında bölümü çok güzel özetliyordu.

Eninde sonunda bu bölümde ölümün olacağını hissettik. Hem de bir değil birden fazla ölümün…

Sansa savaş öncesi Jon’u uyarmaya çalıştı. Ramsey’i tanımadığını, onun oyun oynamada usta olduğunu, onun istediğini yapmaması gerektiğini, oyununa gelmemesi gerektiğini defalarca Jon’a vurguladı. Hatta Sansa, kendisinden beklenmeyecek bir ağırlıkta ve cesaretle şunu da vurguladı: “Rickon’u unut… Ramsey’den onu canlı almamız imkansız”.

Sansa artık yetişkin bir kadın olmayı başardı. Taht oyunlarını kurallarına göre oynayacak olgunluğa erişti. Bunun için gerekli acıyı ve deneyimi de gördü. Aslında Sansa’ya haksızlık yapıyoruz galiba. Dizide en çok acıyı bizzat yaşayan kişi Sansa. Kurdu Lady göz göre göre suçsuzken katledildi. Babasının kafası gözleri önünde kesildi. Annesinin, ağabeyinin ve kardeşlerinin yitimine şahit oldu. Joffrey gibi bir psikopatla evli kaldı. Joffrey’i öldürmekten suçlandı. Lannister’ların işkencelerine maruz kaldı. Baelish gibi bir tilkinin elinde oyuncak oldu. Ramsey gibi bir psikopatla evlendi, işkence ve tecavüze maruz kaldı. Ve artık Sansa büyüdü. Bunca acıdan sonra artık büyüdü ve akıllıca işler yapmaya başladı.

Ertesi gün savaş başladığında Ramsey ilk oyununu oynuyordu. Rickon’u piyon gibi kullandı. Ellerini çözdü, ağabeyine koşmasını sağladı, oklar fırlattı ve bilerek ıskaladı, sonra tam Jon Rickon’a yetişmek üzereyken sırtının ortasına oku sapladı ve Jon’u can evinden vurdu. Açıkçası bunun olabileceğini öngörüyorduk. Rickon’un sağ çıkmasını hiç beklemedim. Sürpriz de olmadı. Ancak sonrasında Jon’un hırsına yenilip Ramsey’in üzerine at sürmesi, oklara doğru dalması açıkçası aptalcaydı. Şansı, arkasından gelenlerin yetişmesi oldu. Ve meydan savaşı başladı.

Savaş alanının ortasında Jon artık öldüğünü düşünerek kılıcını çekmesine rağmen arkadan atlılar yetişti ve tam bir katliam başladı. Bacaklar, kollar, kelleler havada uçuştu, tabiri caizse bir kan banyosu vardı. Bunun üzerine Ramsey’in adice planı da devreye girdi, kendi askerlerinin de bulunduğu meydana okçularla atış başlattı, savaş alanında ölenlerden ceset tepeleri oluşmaya başladı. Jon’un yüzü kandan görünmez hale gelmişti. İşte Yüzüklerin Efendisi ve Bravehearth’ta gördüğümüzün benzeri savaş sahneleri bu esnada vuku buldu. Ramsey tam bir taktik savaşı yaşattı ve savaşı kazanacağı gün gibi ortadaydı.

Ser Davos ve geride kalanlar da Jon’un yardımına yetişmek üzere umutsuzca savaş alanına girince zaten ölü tepelerinden kapanan alana Bolton’ların zırhlıları ve Umber’ların şövalyeleri ilerlediler ve Jon’un ordusunun ve yabanılların etrafına bir zırh çemberi kurdular. İçinden çıkılması imkansız bu daire aslında savaşı Ramsey’in kazandığının göstergesiydi. Jon bir ara üzerine düşen ölüler yüzünden ve panikle geriye kaçanların altında kalarak nefessiz kalsa da bir şekilde kurtulmayı başardı. Ancak çember kırılamıyordu.

Çemberin içinde ise kılıç savaşı devam ediyordu. O çemberin içinde Jon Umber’ın oğlu Smalljon Umber da vardı. Önce Jon’a niyetlense de araya girenler yüzünden beceremedi. Ancak karşısına Tormund çıktı. Tormund baya baya dayak yedikten ve yaralandıktan sonra Smalljon’u bıçaklamayı, yüzünü parçalamayı başardı.

Ve bir boru sesi duyuldu…

Bir umut…

Herkes ne olduğunu anlamaya çalışırken Vadi’nin Şövalyeleri atlarıyla savaş alanına akın ettiler. Tıpkı Yüzüklerin Efendisi’nde “Beşinci günün şafağında doğuya bakın” sahnesinde olduğu üzere Rohirrim yerine Knights of the Vale savaşa dahil oluyordu. Jon’un etrafını çeviren Bolton zırhlılarının üzerine atlarını süren vadi şövalyelerinin başında tabi ki Littlefinger, yani Lord Baelish vardı. Savaştan önce kendisine yardım çağrısı yapan Sansa’ya kayıtsız kalamayan Baelish, Winterfell’in yeniden Stark Hanesi haline gelmesi için savaşa dahil olmaya karar vermiş, Sansa’nın yanında atıyla saf tutmuştu.