Bölüm İncelemesi: Game of Thrones 6×10 “Winds of Winter” – Sezon Finali

3229
The-Winds-of-Winter-trial-scene

Ve nihayet sezon finali…

Çok uzun bir süre sabırsızlıkla bekleyip yeni sezonun ilk bölümünü izlediğimiz günde yaşadığımız keyfi hatırlıyorum da… Bu dizi ne ara yeni sezona başlıyor da ne ara o sezonu sonlandırıyor bir türlü idrak edemiyorum. Öyle büyük bir haz yaşanıyor ki izlerken, bölümün kalan dakikası azaldıkça bitmesin duygusu içinizde şelaleye dönüşüyor.

Güzelleme kısmını çok uzatmak istemiyorum. Zira öyle bir bölüm izletti ki bize Game of Thrones, bir önceki bölüm olan 9. bölümde “efsane ötesi” diyerek dizi tarihinin en iyi bölümlerinden birisini izlediğimizi düşünürken “daha iyisi de olur” şeklinde bir bölümle de daha bizi kendimizden geçirdiler. Aksiyon isteyen bünyeyi 9. bölümle doyuran prodüksiyon, hikayeye doymak isteyen bünyeyi de 10’uncu bölümle ihya ederek aramızdan ayrıldı.

Öncelikle şunu belirtelim; sezon başlarken 2 adet yazı yayınlamış, hem Game of Thrones severlerin hafızasını tazelemek, hem de gelecekte olacakları ve teorileri bilginize sunayı amaçlamıştık: Game of Thrones: Öncesi, Sonrası, Tüm Detaylarıyla ve Game of Thrones Teoriler Sözlüğü.

Bu iki yazıda vurguladığımız pek çok olay, 6. sezonla birlikte altı doldurularak açıklığa kavuşturulmaya çalışıldı. Açıklığa kavuşmayan çok az bir bölüm kaldı gibi. (Trident Savaşı, Targaryen Hanedanının yıkılışı ve Azor Ahai henüz dile getirilmedi ki bu önümüzdeki sezonun malzemesi).

Teoriler sözlüğünde yer alan olayların da büyük oranda gerçekleştiğine şahit olduk ve şunu söylemeliyim, sürpriz olmamasına bu kadar sevineceğimi düşünmezdim. Tahmin edilen biçimde gerçekleştiğine bu kadar sevindiğim tek hikaye bu olabilir. Şaşırmak istemedim. Tahmin edilenler gerçekleşsin istedim, çünkü bu hikayenin epik hale gelmesini sağlayacak akış buydu. Sırf şaşırtmak için saçmalamalarından çok korkuyordum ancak bu korkum boşa çıktı.

Gelelim bölümün detaylarına. O kadar dolu ve içeriği zengin bir bölüm izledik ki başlık başlık ayırmadan bunları yorumlamak çok zor.


Kingslanding, Yargılama ve Wildfire

Bölümün açılış sahnesi beklendiği üzere Cersei ve Loras’ı da kapsayan yargılamaydı. Ancak yargılama alanında Loras, Margery gibi isimler hazır beklerken Cersei gelmemişti / getirilememişti. Ayrıca Cersei, Mountain’ı Tommen’in kapısına dikerek onun gitmesini de engellemiş oldu.

Önceki bölümlerde Cersei’nin Qyburn’e sorduğu ve doğruluğunu araştırmasını istediği “Wildfire” kavramının doğruluğunu ve hayata geçeceğini anlamış olduk. Loras zaten tükendiğinden her şeyi itiraf etti ve Faith’e katılma talebinde bulundu. Ancak bu esnada Margery bir şeylerin ters gittiğini anladı çünkü Cersei ortada yoksa ve Tommen de gelmediyse bir şeyler ters gidecek demekti. Margery çok uğraşsa da High Sparrow’u ikna edemedi terslik olduğuna. Yargılama odasında paniğe yol açan sözlerine rağmen ne içerideki diğer insanlar, ne de Margery ve eşrafı dışarı çıkamadılar.

Bu esnada şüphelendiği küçük çocuğun peşine düşen Lancel, mahzene kadar takip ettiği bücür tarafından bıçaklandı ve bıçaklandığı mahzendeki görüntü her şeyi anlatıyordu aslında: mahzen wildfire fıçılarının bulunduğu mahzendi ve sönmek üzere olan mumlar wildfire’ı ateşleyecekti. Sürüne sürüne ulaşmaya çalışan Lancel başarısız oldu. Wildfire öyle bir patlama sahnesi izletti ki bizlere, görsel açıdan bu kadar sofistike anlatıma çok az şahit olmuşuzdur. Yeşil bir alev yargılama salonunu ve çevresindeki her şeyi zerrelerine ayıracak kadar güçlü bir şekilde patladı.

Bu patlama esnasında binada bulunan Tyrell hanesinin tüm üyeleri küle döndüler. Onlarla birlikte Faith mensubu tüm yobazların da paramparça olduğunu gözlemledik. Hatta dikkatli bakanlar, High Sparrow’un bizzat paramparça olduğunu fark etmişlerdir sahnede. Ne yalan söyleyeyim içimin yağları eridi.

Tüm bunlar olurken patlamayı ve Wildfire’ın ateşini, şarabını içerek ve tebessümle, hırsla ve intikamın verdiği müthiş keyifle izleyen Cersei kendi adına en büyük zaferlerden birini yaşıyordu. Hem hayatını zindana çeviren ve oğlunu elinden alan Faith’i, hem de taht oyunlarında kendisine açık seçik rekabetle gelen Tyrell hanesini temizlemiş olmanın verdiği hazzı yaşadığını söyleyebiliriz.

Cersei’nin intikamı bu kadarla da sonlanmadı. Kendisine “confess” (itiraf et), “shame” (utanç) kelimeleriyle psikolojik tecavüz eden Septa Unella’yı da işkence odasına alan Cersei, rahibeden de intikamını en acı şekilde almayı başardı. Suratına boca ettiği şarapla ve ölüm tehdidiyle bezdirdiği Unella’ya, kendisine yaptığı işkencelerden keyif aldığını bildiğini ifade eden Cersei, aynı zamanda kendisiyle ilgili tüm gerçekleri de keyifle itiraf ederek kendi kendine günah çıkardı aslında… Ancak ölümü bekleyen Septa Unella’ya asıl şoku “O kadar da kolay ölmeyeceksin” mesajıyla veren Cersei, yapabileceği en zekice hamlelerden biriyle Mountain’ın zombileşmiş bedenini içeri davet etti ve kapıyı kapattı. Septa Unella’nın nasıl acılar yaşayacağı malumunuz. Ser Robert ona tecavüz mü eder yoksa daha beterini mi yapar bilemiyoruz. Ancak Unella’nın ölmek için yalvaracağını açık ve net biçimde söyleyebiliriz.

Ancak her intikam zaferle sonuçlanmıyor. Margery’nin ölüm haberini alan Tommen’in kendisini odasının camından aşağıya bıraktığı sahneyle birlikte artık Baratheon soy ismini taşıyan ve tahta hükmedecek bir varis kalmadı. Jaime’nin Lannister hanesinin başında olduğu fikrini bir kenara bırakırsak Lannister, Tyrell ve Kral soyu olan Baratheon hanesinde hiçbir varis kalmadığını söylemek mümkün. Bu haneler nasıl ilerleyecek bilemiyorum açıkçası.

Ancak krallık için hanedan soyu tükenen tek aileler bunlar değil…

Bu bölümle birlikte soyluların soyunun kuruması kavramını dibine kadar yaşadık neredeyse…

Haliyle, oğlu ölünce Cersei Lannister / Baratheon Kings Landing’de Iron Throne’a oturan yeni isim oldu. Ve Tommen’in ölümüyle, Cersei’ye kehanette bulunan cadının da söyledikleri çıkmaya devam etti. Sırada Cersei’nin kendi kardeşinin elinden ölümü var… Eğer gerçekleşirse tabi…


Tükenen bir hanedan daha: Frey’ler…

Söylediğimiz gibi soyu tükenen sadece Lannisterlar, Tyrell’ler ve Baratheon’lar değil. Riverrun’ı Blackfish’den Jaime sayesinde almayı başaran Frey’ler, Lannisterlar’la zafer şarkıları söylerken ve içkinin dibine vururken bir yandan bakışlarıyla dikkat çeken bir hizmetkar kız gözleri üzerine toplamayı başardı.

Arya…

Dizide kendisinden büyük beklentiler olan en önemli karakterlerden biri olan Stark’ların küçük kızı, Çok Yüzlü Tanrı’nın ve Jaqen’in kendisine sunduğu yetenekleri kullanarak Frey’lerin zafer gecesine bir hizmetçi olarak sızmayı başarmıştı.

Lannisterlar ayrıldıktan sonra yemeğine yiyen Lord Frey, yaklaşan hizmetkar kızın kendi kızlarından olmadığını fark etmiş olsa da şüphelenmeyerek hayatının hatasını yaptı. Oğullarının yerini soran Frey’e; “Oğullarınız burada” cevabını veren ve önündeki turtayı işaret eden hizmetçi kız, poposuna şaplak yiyen Arya, aslında çileli geçen eğitim sürecinin meyvelerini ne şekilde topladığını gösterircesine yüzündeki maskeyi çıkararak intikam zamanının geldiğini vurguluyordu. Arya, “Ben Arya Stark, gördüğün son yüz sana gülen bir Stark olacak” diyerek Frey’in gırtlağını kestiğinde sanıyorum hepimizin içinde müthiş bir keyif olmuştur.

Arya, Lord Frey’in gırtlağını kesmeden önce Frey’in tüm oğullarını da lime lime ettiğini vurguladığından şunu rahatlıkla söyleyebiliriz, Frey’lerin de soyunu devam ettirecek ve Lord olacak herhangi bir veliaht kalmadı.