Bölüm İncelemesi: Supernatural 11×23 “Alpha and the Omega” – Sezon Finali

5300
Supernatural - Alpha and the Omega

Supernatural’a dair daha önce bir toparlama yazısı yazmıştık hatırlarsanız. Açıkçası, şunu söylemeliyim ki, bundan önceki 10 sezonu bu sezonla bütünleştirip toparlamak, son bölümleri toparlamaktan çok daha kolaydı. Zira bildiğimiz, tanıdığımız, aşina olduğumuz, hatta belki inandığımız ve kanıksadığımız öyküleri izliyorduk bir bakıma.

Ancak bu sezonun sonu, yani Tanrı ve Darkness’ın, Light ve Dark’ın, Chuck ve Amara’nın kapışması hikayesini toparlamak çok zor.

Neden zor?

Her ne kadar Supernatural’ın hikaye işleyiş mantığını çok sevsek de bazı kurguların “yok artık” denecek boyuta geldiğini kabul etmeliyiz. Bu bakış açısıyla, son sezonun son çeyreği “yooook artık” dedirtecek düzeye geldi. Tanrı’nın Chuck çıkması ters köşeydi. Kimileri önceden tahmin ettiği için zaten bu durumdan dolayı “biz dediydik” havasında ve mağrur, gururlu çıktılar. Ancak bazılarımızın da içinde bir burukluk söz konusuydu. Zira Tanrı’yı bu kadar “ŞEY” beklemiyorduk…

Ne beklemiyorduk?

Yani aslında tam tarif edemiyorum. Chuck’ı, yani Supernatural’da senelerdir beklenen ancak bir tek duaya dahi alenen cevap vermeyen Tanrı’yı bir tanıyalım dilerseniz:

– Mevcut zamanımızda Supernatural adlı romanı yazan yazar olarak aramızda yaşamakta olan birisi (What if God was one of us? Şarkısı mırıldandığınızı duyuyor gibiyim)

– Görünüş olarak dikkat çekmekten uzak, sakallı, pejmürde, paspal, boşvermiş, salmış bir kişilik…

– Karakter olarak da benzer durumda, boşvermişliğin dibine vurmuş, kendisine edilen duaları duymuş ancak yanıtlamamış, kendisi bu durumu “size yön verdim dualarınızı dinledim yine sonuç hüsran oldu, ben de yolunuzu kendiniz bulun istedim, anne babalar böyle yapar” şeklinde açıklıyor. Bizim babamız olduğu hususunda sabit,

– Kitaplarında, yani kutsal kitaplarda, yani özetle Tevrat’ta, Zebur’da, İncil’de ve Kuran’da, envai çeşit inanışta kendisini hep hatalı tanıtmış, yalan söylemiş. “Başlangıçta sadece ben vardım” demiş ancak gördüğümüz kadarıyla başlangıçta yalnız değilmiş. Hatta hiç yalnız değilmiş. Kendisi başlangıç denkleminin bir tarafıymış. Başlangıçta “Varlık ve Yokluk” vardı cümlesinin “Varlık” kısmı. “Başlangıçta Işık ve Karanlık vardı” cümlesinin “Işığı”. Ancak gerçekte kendisi kadar büyük ve güçlü olan Darkness’ı yani Amara’yı hiç varolmamış gibi tanıtmış,

– İlk evlatlarından olan Baş Meleklerine, her şeyden önce kötülüğün ve belanın başı bilinen, lanetli evlat Lucifer’a bildiğin yamuk yapmış. Tahmin ettiğimiz üzere Amara’yı yenmek için en güçlü evladından yani Lucifer’dan yardım istemiş, Lucifer canı pahasına babasına yardım etmiş, Amara’yı kitlerken bir mühür yapılmış, bu mührü Lucifer’a vermiş, ancak Lucifer bu mührü taşıyamamış, dönüşmeye ve kötüleşmeye başlamış, Tanrı da onu cezalandırmış. Ancak burada hikayeyi Lucifer’ın ağzından dinlersek böyle oluyor. Tanrı’ya sorarsanız “Ben en çok sana güvendim, sen taşıyamadın, seni mühür dönüştürmedi, sadece içindekileri ortaya çıkardı ve senin içinde insanlara karşı hep bir kıskançlık ve öfke vardı” diyor.

Bunları nerede diyor?

Tanrı Oğluyla, Yani Lucifer’la barışırken.

Bölümün kesinlikle en komik anlarıydı. Winchester’lar Lucifer’ı Tanrı’nın yanında Darkness’a karşı savaşma hususunda ikna etmeye çalışıyorlar. Ancak Lucifer ergen triplerine giriyor. Babasına atar yapıp odasına kapanıyor, satan simgeli bir kapısı olan odada Rock müzik dinleyerek kapris yapıyor J

En nihayetinde Dean ve Sam, tarafsız olarak dinledikleri hikayeye göre Tanrı’yla bir konuşma yapıyorlar, ve dinledikleri hikayeye Lucifer’ın haklı, Tanrı’nın haksız olduğu kanısına vardıklarını bildiriyorlar. Hiç kimseden özür dilemeyecek durumda olan Tanrı, en sonunda yaptığı şey için oğlu Lucifer’dan özür diliyor. Ve Lucifer, tekrar babasına dönmenin ve hakkının teslim edilmesinin verdiği huzur ve gururla babası için savaşmaya hazır olduğunu belirtip savaşa dalıyor.

Tanrı + Lucifer + Winchester’lar + Crowley + Roweena + Melekler + İblis’ler + Cadılar < Darkness

Anlık bir savaş, tüm güçleriyle saldırmak ve Darkness’ı kitleyip sonra hesaplaşmak üzere ittifak yapan tüm kuvvetler ardı ardına saldırarak Amara’yı güçsüz düşürmüşler ancak Tanrı, kız kardeşini öldürmeye kıyamamış, son hamlesi sonrasında onu tekrar kilitlemek üzere mührü aktif hale getirmiş, hatta mührü Sam’e kazımıştı.

Ancak Amara, tekrar hapsedilmektense yok edilmeyi yeğeleyecek durumdaydı, zira hapis kaldığı zamanlarda çok acı çektiği belli oluyordu. İşte bu noktada Amara tekrar saldırarak hem Lucifer’ı tek hamlede yok etti, hem de Tanrı’nın varlık enerjisini tüketecek şekilde onu bayılttı. Sonra da Winchester’ların “Tanrı öldü mü?” şeklindeki şaşkınlığına “Ölmek üzere” yanıtını aldılar.