Bölüm İncelemesi: The Flash 2. Sezon “Rapture” ve “The Runaway Dinosaur”

2820

Neyse hikayeye dönelim…

Son iki bölümden birinde Rapture adı verilen, bizim Cisco’muzun kardeşi Dante’nin doubleganger’ını düşman olarak izledik. Yine çakma bir maske ve metalik ses mevcut. En nihayetinde başarısız olarak Zoom tarafından katledildi, iyi de oldu, çekilmiyordu. Şu doppelganger üzerinden villain yaratma arzusundan vazgeçerlerse iyi olacak. Sanki dizinin bütçesi yokmuş da ellerindeki tüm oyunculardan villain yaratmak ister gibi bir halleri var.

The-Flash-the-runaway-dinosaur-barry-and-nora-min

Dizinin son iki bölümünün en önemli olayına neden bir türlü gelmediğimi merak ediyorsunuz sanırım…

SPEEDFORCE…!!!

Neden gelmiyorum biliyor musunuz? Bu kadar sofistike bir konu, DC evreninin bile kaderini değiştirecek nitelikteki bir fizik – meta fizik – quantum olayı ancak bu kadar berbat işlenebilirdi.

Konu ne? Harrison Wells tekrar bir yıldırım çarpması yaratacak, Barry tekrar Flash olacak… Yapay mekanik, yıldırım çarpması, patlama, Barry puffff… Yok Barry… Gitti… Üff oldu…

Nereye gitti? Dağa kaçtı… Dağ nerde? Zoom içti… Zoom nerde? Elinin köründe…

Arkadaş?

Kıyafeti paramparça oldu Barry’nin Speed Force’a ayıp olacak çırılçıplak dolaşacak kaygısına giremeden hoop? Nedir olayımız?

Speed Force aslında rüyalarımıza giren ak sakallı dedeymiş… Bize geçmişimizdeki çarpıklıklarla ilgili dersler verirmiş.

Eğer bilinçaltımızdaki korkularımızdan kurtulamazsak gerçek bir speedster olamaz, speedforce’la bütünleşemezmişiz.

O yüzden önce koşan gölgeciği yakalayacaksın, sonra annenin ölümüyle yüzleşip barışacaksın. Sonra Eyüp Sultan camiine gidip 2 su dökünecek, kelime-i şaadet getirip…

Töbe töbe…

Arkadaşlar cidden son bölümde yer alan Speed Force sahneleri çok asabımı bozdu. Hakeza Said için de aynı şey geçerlidir diye tahmin ediyorum. Speed Force bırakın sohbet edip Malkoçoğluna dönüşmeyi, öyle bilinç sınırlarınızla kavrayabileceğiniz bir kavram değil…

Zamanın, mekanın, uzayın yok olduğu, karadeliğimsi ancak ondan da öte bir güç… Öyle bilinç milinç hak getire…
İçine girdiğinizde ya da bütünleştiğinizde içinden çıkmak için çizgi roman’da Wally West’in yaptığı gibi “ilahi bir sabıra” erişmeniz gerekiyor. Varlığın anlamını sorgulayıp bulacağınız, zamandan zamana, mekandan mekana gidebileceğiniz, tarihin akışını şekillendirebileceğiniz bir forma bürünmeniz gerekiyor.

Dahası… Oraya girdiğiniz zaman öyle tek başınıza da çıkamıyorsunuz. İlla ki sizinle birlikte bir vatandaş daha çıkıyor oradan…

Black Racer… – Ya da “Dark Flash”

Zaten oradan çıkıyorsanız muhtemelen Black Racer’dan kaçıyor falan olmanız lazım.

Farklı farklı pek çok evrende Speed Force’a girmenin ve çıkmanın farklı etkileri çizildi durulu. Ancak dizinin bu sezonundaki ve son bölümündeki gibi basit, yüzeysel, “Çocukken annem bana kaçak dinozor hikayesi okurdu, annen seninle hep gurur duyuyor” tarzı duygu sömürüsü şeklinde ekrana getirilmemeli bu olay.

Flash önümüzdeki bölümlerde ne hale gelir bilemiyorum, izler miyim? sırf o kırmızı kıyafetin hatırına izlerim. Ha bir de Cisco’nun… Ama gidişat hiç iyi değil… Reytingler ne alemde bilmiyorum ama kalite bu düzlemde düşmeye devam ederse sonu pek hayır değil The Flash’ın… Tıpkı ekürisi Arrow gibi dibe çakılabilir. Bize de geriye sadece Gotham kalır alternatif olarak…

Barry… Koş Barry… Zamanda geri koş ve şu saçma sapan hikayeyi düzelt… Sonra devam edelim tekrar keyifle izlemeye…