Ben Senin The Flashpoint Paradoks Olabilme İhtimalini Sevdim
Kısaca hatırlayacak olursak, sezonun baş kötüsü, karanlık karakteri “Zoom”, bizimkilerin yanında kısa süreli Erasmus yapan Jay Garrick çıkmıştı. Dolayısıyla aslında Zoom Jay Garrick’ti, ancak Jay Garrick Zoom değildi. Karışmasın… Öyle yani…
Neden öyle?
Sezon finalinde gördük ki asıl Jay Garrick gerçekten de Jay Garrick’miş, o kafesin içinde kafasına maske geçirilmiş cama tıklayarak mors alfabesi yazan karakterin Jay Garrick olduğunu kavrıyoruz. Ama kim bu Jay Garrick? Ondan önce, son bölümden önce yani, Zoom, Barry Allen’a hayatının en büyük ikinci şokunu yaşatıyordu. Barry’nin babası Henry Allen’ı öldüren Zoom “artık sen de benim gibisin” mesajını vererek ortadan kayboldu. Barry, bir ara Zoom’u öldürme fırsatı buldu ve aslında öldürdü de, ancak sonra Zoom büyük bir sürpriz yaparak geri geldi ve “Öldürdüğün ben değilim, zaman kalıntısı” diyerek noktayı koydu. – Kendine…
Son bölümde ise Zoom, Barry ile bir anlaşma yaptı, sevdiklerini öldürebileceğini, Barry’nin sevdiklerini kurtarmak için yapabileceği tek şeyin kendisiyle yarışması olduğunu söyledi. Barry içten içe Zoom’u öldürmek istese de bu yarışı yapmak zorunda olduğunun farkındaydı.
Zoom, aslında yarışarak hem Barry ile arasındaki hız rekabetini nihayete erdirmek niyetinde, hem de şarj ederek dünyaları birleştirmeyi arzuladığı makineyi çalıştırmak niyetinde. Makine, speedster’ların çarkta koşmasından aldığı güçle şarj olup mevcut bütün dünyaları birleştirecek kapasiteye ulaşıyordu. Tabi bu yarışta Zoom’u geçip yeterli süreden önce yarışı kazanırsa Barry makineyi şarj olmadan durdurabilecek, ancak Zoom’u yakalayamazsa makine şarj olana kadar koşup duracaklardı.
Dizide en keyif aldığım anlardan birine gelelim; Barry’nin Zoom’u nasıl alt ettiği kısmına…
Sanıyorum izleyicilerimizin aklının en çok karıştığı nokta bu olsa gerek ki; ben de en çok bu kısımları yazmaktan keyif alıyorum.
Zaman Kalıntısı (Time Remnant), Speed Force, Zaman Hayaleti (Time Wraith), Black Flash: Başlığı oluşturan bu kavramları anlatmadan son sahneyi sağlıklı biçimde anlatmak zor. O yüzden önce bunların ne olduğunu size tek tek açıklayalım:
Zaman Kalıntısı (Time Remnant): The Flash evreninin en keyifli kavramlarından birisidir. Aynı zamanda en dramatik olanlarından da… Time Remnant, time barrier yani zaman bariyerini aşan bir speedster’ın bulunduğu zaman diliminden 1-2 saniye öncesine gidip kendisini çoklaması durumudur. Yani siz, şimdiki zamandan 1-2 saniye öncesine yolculuk yapıp kendinizin yanına giderseniz bu sizi bir “Time Remnant” yani Zaman Kalıntısı yapar.
Zaman kalıntısını kendinize yardımcı olması için kullanabilirsiniz. Daha doğrusu zaman kalıntısına dönüşüp kendinize yardımcı olabilirsiniz. Ancak bu durum tekilliği bozacağından, değişen geçmişin etkisiyle remnant kendi zamanına dönemeyecektir. Dolayısıyla zaman kalıntısı olmaya karar veren speedster genelde yok olmaya mahkumdur. Yani kendinizi kurtarmak için kendinizi feda ettiğiniz bir nevi “Prestige” halinden söz ediyoruz.
Zaman kalıntısı, 2 saniye öteden gelip size yardım edip ölebilir. Ancak sizin yanınızda ölmesi, sizin gelecekte öleceğiniz anlamına gelmez. Zira siz, yanınıza gelen zaman kalıntısının yardımıyla zaten geleceği değiştirdiğiniz için, o zaman kalıntısı halinize ait zaman dilimi yok olmuş demektir. Yeni oluşan zaman çizgisinde siz yaşamaya devam edersiniz, zaman kalıntısı ise yok olur.
Ancak, zaman kalıntısını oluşturmak için zaman bariyerini aşan bir speedster, Speedforce’a dokunup kuralları ihlal etmiş sayılacağından ve zaman-mekan bütünlüğünü, tekilliği (singularity) tehlikeye attığından Zaman Hayaleti (Time Wraith) denen yaratıkları peşine takarak gelecektir.
Zaman Hayaleti (Time Wraith): Kimi anlatımlarda Speed Force ile doğrudan bağlantılı, kimi anlatımlarda ise Speed Force’un içine tıkılıp kalan ve kendini kaybeden ruhlardan oluşan bir ruh ordusu. Zaman – mekan tekilliğinin tehlikeye atıldığı noktalarda kuralı ihlal eden speedster’ları kara listelerine eklerler ve onları alıp kendi mekanlarına – bilinmezliğe götürürler. Bunu cezalandırma amaçlı mı yaptıkları yoksa kendilerine olanın aynısını mı başkalarına yaşattıkları muammadır.
Speed Force: Şimdi ben bunu anlatayım anlatayım da nasıl anlatayım? Zaten serinin yapımcıları bile anlatmakta zorlanmışlar, ben ne kadar anlatabilirim? Speed Force ile 2 bölüm önce tanıştık, Flash’ın güçlerini geri kazanmak amacıyla içine girip çıkarken 1001 dert çektirdiği ortam.
Speed Force, hız seviyesinin belli bir kabul edilebilirlik sınırının üzerine çıkması durumunda hıza maruz kalanın muhatap olacağı kozmik güç aslında. Speed Force zamandan ve mekandan bağımsızdır. Dolayısıyla evrendeki tüm zamanlar, mekanları ve evrenleri tek bir karede görebilme ve müdahale edebilme yetisi sunar. Yani elinizi uzatıp bir gül dikebilir, sonra diğer elinizle o çiçeğin büyümüş halini daldan koparabilirsiniz. (Aforizmaya gel) – Speed Force’un bir ruhu olduğuna, ya da aslında ruhun Speed Force’u olacağına dair görüşler mevcuttur. Kimi speedster’lara göre de Speed Force, bizzat Tanrı’nın kendisidir.
Black Flash (Dark Flash): Kendisi hakkında bir zibilyon teori döner durur. Kimine göre ölümün habercisidir, kimine göre ölümden kaçandır, kimine göre ölümün uygulayıcısıdır, kimine göre Speed Force’un içinde kendini kaybetmiş bir gücün tecellisidir. En nihayetinde bildiğimiz, kendisinin yüzünün ölü yüzü gibi olduğu, kemiklerinin falan göründüğü, etlerinin pörsüdüğü, siyah bir speedster kıyafeti giydiği, göğsündeki amblemin ve kulaklarındaki kanatların kırmızı olduğu… Zamanda kaybolmuş gibi gezerken aynı zamanda karşısındakini de zamanda boğmaya meyilli bir psikopat olduğunu söyleyebiliriz.