Netflix’in ilk “Shondaland” dizisi Bridgerton 2020 yılı sonunda yayınlandığında; o dönemin en çok konuşulan yapımlarından biri haline gelmiş; kısa sürede de platformun en çok izlenenleri arasına girmişti. İşte ilk sezondan 1,5 yıl sonra, Bridgerton 2. sezon bugün yayınlandı. İlk sezonunu beğenerek izlediğimiz dizinin 2. sezonunu, herkesten önce izleme şansına sahip olduk, işte yeni sezona dair görüşlerimiz…
Bridgerton dizisi, Julia Quinn’in aynı adlı roman serisinden uyarlanıyor. Bridgerton ailesinde 8 kardeş var ve 8 kitaplık serinin her kitabı da farklı bir kardeşin aşk hayatına odaklanıyor. Dizinin ilk sezonunda ailenin en büyük kızı Daphne’nin hikayesini izlemiştik. Dizinin ikinci sezonu ise kardeşlerin en büyüğü Vikont Anthony Bridgerton’ın yaşadıklarını konu alıyor.
Bridgerton 2. Sezon Konusu
Anthony Bridgerton (Jonathan Bailey), kendine yakışan bir evlilik yaparak ailesini onurlandırmak istiyor. Naiplik dönemi Londrası’ndaki rekabetçi evlilik ortamına ilk kez giren Kate (Simone Ashley) ve kız kardeşi Edwina Sharma’nın (Charithra Chandran) Hindistan’dan dönüşü ise bu arayışı kolaylaştırıyor.
Anthony Edwina ile ilgilenmeye başladığında Kate, onun asıl niyetinin gerçek aşkı bulmak olmadığını anlıyor ve bu birlikteliğin önüne geçmek için elinden geleni yapıyor. Ancak bu süreç, Kate ve Anthony’nin yakınlaşmasına sebep oluyor ve ilişkileri daha karmaşık bir noktaya sürükleniyor.
En derin sırrını yakınlarından saklayan Penelope (Nicola Coughlan), şehirdeki varlığını sürdürmeye devam ederken, Featherington Ailesi ise yeni varislerinin aralarına katılmasını bekliyor.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Bridgerton 2. Sezon İnceleme Videosu | İlk Sezon Kadar İyi mi? | Spoiler YOK!
Bridgerton 2. Sezon Eleştiri
Bridgerton 2. sezonla ilgili eleştirilerimi, spoiler vermeden yapacağım o yüzden gönül rahatlığıyla okumaya devam edebilirsiniz.
Her şeyden önce, hala bilmeyenler olduğu için şu notla başlamak istiyorum: Simon aka Duke of Hastings (Regé-Jean Page) 2. sezonda yer almıyor. Aslına bakarsanız 2. sezonun kitapların izinden giderek Anthony Bridgerton’a odaklanacağı henüz dizi 2. sezon onayı aldığında belliydi. Eğer Regé-Jean Page diziden ayrılmasaydı bile, 2. sezondaki rolü oldukça kısıtlı olacaktı.
Bridgerton 2. sezon, yazının başından beri birkaç defa tekrarladığım üzere; Anthony Bridgerton hakkında. İlk sezonda tanışıp biraz da gıcık olduğumuz Anthony’i daha yakından tanıma fırsatı buluyoruz. Genç yaşta Vikont olan ve ailesinin tüm sorumluluğunu üstlenen Anthony, “her şeyi gerektiği gibi yapmak” konusunda kendi üzerinde baskı kuran bir adam. Kendi istek ve arzularını bir yana bırakmış ve hayatını olması gerektiği gibi yaşıyor. Evleneceği kadın konusunda çok net beklentileri var ve bu “sezonun” gelin arayışına oldukça ciddi yaklaşıyor. Flört etmek bir yana, gelin adaylarıyla resmen mülakat yapıyor. Karşısına tam da istediği gibi bir aday çıkmışken de en olmadık zamanda duyguları devreye giriyor ve Anthony aşk ve mantık arasında kalıyor.
Anthony soğuk, mesafeli, diğer insanlara üstten bakan oldukça küstah biri… Peki bu hale neden ve nasıl geldi? Bir İngiliz beyefendisi olmanın doğal getirileri bir yana, Anthony’nin çevresine kalın duvarlar örmesinin oldukça haklı (ve travmatik) sebepleri var. Bridgerton 2. sezonun en güzel taraflarından biri, ilk sezonda üstün körü bahsi geçen bazı olayların detaylarını öğrenebilmemiz. Flashbacklerle anlatılan bu olaylar dizinin 2. sezon hikayesinde önemli yer tutuyor. Anthony kadar Lady Bridgerton’ı da daha yakından tanıyoruz.
Yüksek egolu insanların kendilerine denk kişilerle eşleşmesi gerektiğine inanıyorum. (Dinsizin hakkından imansız gelir çünkü). İşte bu yüzden de ikisi de birbirinden dik kafalı Kate ve Anthony’i beraber izlemek çok keyifli; sürekli didişiyorlar. İki oyuncu arasındaki kimyayı da beğendim, birbirlerinden etkilenmelerini çok doğal buldum. Bu sezon şehre yeni gelen Kate de Edwina da ilgi çekici karakterler – özellikle en başta oldukça naif bir genç kadın olarak resmedilen Edwina’nın bu sezondaki karakter gelişimi muazzam.
Bridgerton 2. Sezonda Neleri Sevdim, Neleri Sevmedim?
Bence Bridgerton2. sezonun en zayıf tarafı hikayenin çok tahmin edilebilir olması, ilk sezona kıyasla “şok” edici olayların azlığı… Bu sezonda öyle çok fazla “SKANDAL” göremiyoruz. Özellikle ana aşk hikayesinin nasıl ilerleyeceğini ve nasıl sonlanacağını aşağı yukarı tahmin edebiliyoruz.
Dizi ilk sezonda olduğu gibi 8 bölümden oluşuyor ve bölüm uzunlukları 1 saat civarında. Ana hikâyeye dizinin çok önemli kısmını kaplıyor, yan hikayelere ayrılan zaman az… Sanırım tam da bu sebeple bölümler bana çok uzun geldi, özellikle finale doğru sıkıldım. İlk sezonda da aynı sorun vardı bence; bu dizinin bölüm sürelerinin 60 dakika olması çok gerekli değil, derdini çok rahat 45 dakikalık bölümlerde de anlatabilir.
Bu sezon Featherington ailesinin hikâye örgüsüne yeterince yer verilmiş, iyi ki de verilmiş. Evet, Lady Featherington iyi bir insan değil, ya da yaptığı şeyler her zaman doğru değil, çoğu zaman da kendi kuyusunu kendi kazıyor ama yine de bir şekilde kendine sempati duyuyorum. Çünkü o erkeklerin dünyasında üç kızıyla var olmaya çalışan yalnız bir kadın ve ayakta kalmak için yapması gerekeni yapıyor. Neredeyse herkesin gerçek karakterini gizlediği bir dünyada da kendisini yargılamak bize düşmez, değil mi?
Kraliçe de bu sezon hikâyeye biraz daha fazla dahil olmuş. İlginç bir karakter olduğunu düşünüyorum zaten kendi spin-off serisi olacak. Bu sezon Kraliçe’nin saç dizaynı konusunda iyice çılgınlaşmışlar…
Bridgerton tarihi gerçeklikleri çok önemseyen bir yapım değil biliyorsunuz, kıyafetler söz konusu olduğunda bile gerçeklere çok bağlı değiller. İlk sezona göre bu sezon çok daha fazla ırksal çeşitlilik var dizide: Hint asıllılar, Uzak Doğulular, Siyahlar en az beyazlar kadar yer alıyor hikayede. Bu evrene tarihi gerçeklere çok da takılmadan, bir paralel evren olarak bakmakta fayda var. Kitaplar öyle olmasa da dizi öyle…
Setler, kostümler, balolar hepsi yine çok güzel, her şey çok estetik görünüyor. Ve yine günümüz şarkılarının klasik versiyonları çalınıyor, ki bu da çılgınca… Bir kostümlü dönem dizisinde “You Oughta Know” duyacağım katiyen aklıma gelmezdi örneğin.
Bridgerton İlk Sezon ve 2. Sezon Arasındaki Farklar Neler?
İkinci sezonla ilki arasındaki bence en büyük fark, seks sahnelerinin azlığı… İlk sezon biliyorsunuz ki cinselliğin bir miktar önde olduğu bir sezondu, pek çok ateşli sahne izlemiştik. İkinci sezon ise işin fiziksel boyutu tamamen dışlanmamış olsa da, daha çok aşk odaklı, duygulara odaklanan bir sezon olmuş, şehvet ikinci planda kalmış. Hatta ana çiftimiz arasında bir yakınlaşma sahnesi görmemiz sezonun bayağı ortalarında gerçekleşiyor. İlk sezonun popülerlik sebeplerinden biri bence bu ateşli sahnelere yer verilmiş olmasıydı o yüzden 2. sezonda buradan devam ederler diye düşünmüştüm ama öyle yapmamışlar, buna şaşırmadım desem yalan olur.
Kate ve Edwina şehre gelene dek Anthony’nin potansiyel gelin adaylarıyla yaptığı konuşmalar oldukça komikti. Ama bunun dışında bu sezon daha çok dramaya ağırlık verilmiş, komedi kısmı biraz eksik kalmış. Toplum beklentilerinin yerine getirilmesi, erkek egemen toplumda kadın olmak, aşkın ne olduğu, evliliğin ne olduğu, sosyal sorunlar, kadın hakları… gibi daha ciddi pek çok konu üzerinde durulmuş. İkinci sezon daha duygusal, daha dramatik, daha ciddi bir sezon anlayacağınız.
İlk sezonda Daphne ve Simon’un evliliğiyle ilgili bazı “toksik” yaklaşımlar vardı, 2. sezonda ilişkiler açısında toksik olarak nitelendirebileceğimiz bir olay yaşanmıyor. İlişkiler bu açıdan daha anlamlıydı…
Bridgerton 2. Sezon: Son Söz
Eğer Birdgerton ilk sezonu sevdiyseniz, bu sezondan da keyif alacaksınızdır. Serinin 2. kitabı Bridgerton kitap serisini okuyan pek çok kişinin favorisi. Bazı değişiklikler, eklemeler ve çıkarmalarla da olsa 2. sezon uyarlama olarak iyi bir iş çıkarmışa benziyor. Bakalım kitap okuyucularının düşünceleri nasıl olacak, 2. sezon da ilk sezon kadar izlenecek mi?