Benim gibi çocukluğu ve gençliği arasındaki geçiş döneminde düzenli olarak The X-Files izleyenler, 200 günü aşkın süredir bu haftayı bekliyordu desem abesle iştigal olmaz sanırım. Evet, Amerikan dizi kültürünün temellerini atan ve pek çok oyuncu için “yetiştirme” misyonu üstlenen efsane dizi 6 bölümlük sezonuyla 12 yıl aradan sonra geri döndü!
Bu 12 yılda neler olmamıştı ki? Elbette, dizinin kurgusunun da bu doğrultuda işleyeceği öngörülüyordu. Nitekim 11 Eylül saldırılarına ilişkin komplo teorisiyle başlattılar 10. sezonu. İzlerken, hemen hemen çoğu replikte eminim ki pek çok izleyici benimle aynı görüşü paylaşıyordu: Kral şehre döndü!
Öncelikle, ilk paragrafta bahsettiğim bazı ‘iddialı’ hususlara değinmek istiyorum. Amerikan dizi kültürünün temellerini atmasıyla neyi kast ettiğimden kısaca bahsedeceğim. Dizinin senaryo ekibinde yer alan isimlerin The X-Files haricinde hangi dizileri yazdığına beraber göz atalım dilerseniz:
Howard Gordon: 24, Homeland, Tyrant
Steven Maeda: Helix
Darin Morgan: Those Who Kill, Intruders
David Amann: Castle
John Shiban: Hell On Wheels, Da Vinci’s Demons
Greg Walker: Extant
Jeffrey Bell: Agents Of S.H.I.E.L.D
Vince Gilligan: Breaking Bad, Better Call Saul
Chris Carter: The X-Files, Millennium, The Lone Gunmen
David Duchovny: The X-Files
Fotoğrafta yer almayanlar:
Alex Gansa: 24, Homeland
Glen Morgan: Those Who Kill, Intruders
Frank Spotniz: The Man In the High Castle, Medici: Masters of Florence
James Wong: American Horror Story
Gelelim, ‘yetiştirme’ mevzusuna… Bugünlerde adını pek çok dizi koliğin ezbere bildiği isimlerin kariyerlerindeki ilk duraklardan birisi The X-Files idi. Misal kimler?
Seth Green, Doug Hutchison, Donal Logue, Felicity Huffman, Mark Sheppard, Bradley Whitford, Terry O’Quinn, Dean Norris, Tony Shaloub, Jack Black, Giovanni Ribisi, Willie Garson, Jewel Staite, Ryan Reynolds, Michael Buble, BD Wong, Lucy Liu, Luke Wilson, Laurie Holden, Bryan Cranston, Mark Pellegrino, Octavia Spencer, Shia LaBeouf, Adam Baldwin…
12 yıl gibi uzun bir süreden sonra tekrar boy gösteren The X-Files’a bu açıdan da bakmak lazım. Hem baş rolündeki oyuncuların, hem senaristlerinin, hem de gelip geçen konuk oyuncuların hayatında çok önemli bir yere sahip bir başyapıttır.
Bu doğrultuda, yeni sezonun ilk bölümü beklentileri karşıladı mı? Bir giriş bölümü olarak evet. Ancak alışageldik The X-Files aksiyonlarına bölümün sonunda şahit olabildik. Bunu da aradan geçen yıllarla kaybettiği, hiç erişemediği izleyicilere diziyi ısındırma ve karakterlere alıştırma süreci olarak değerlendirebiliriz bittabi.
Yeni izleyicinin kafasında soru işareti yaratan, eski izleyiciyi ise eski günlere döndürmeyi vaat eden bir giriş bölümüydü sözün özü. Eski dostları tekrar görmek keyif vericiydi. Hatta ufak detayları yakalamak, Mulder’ın dizüstü bilgisayarının kamerasını bantla kapatması gibi, daha da keyif vericiydi.
Bakalım, altı bölümlük Revival bize daha neleri sunacak?