Yaklaşık iki yıldır vizyona girmesini beklediğimiz ve sürekli ertelenmesiyle artık rekor kıran devam filmi Minyonlar 2: Gru’nun Yükselişi (Minions: The Rise of Gru), bu Cuma günü ülkemizde vizyona giriyor. Merakla beklediğim yapım dürüst olmak gerekirse pek beklentimi karşılayamadı. Film eğlenceli miydi? Evet, yer yer güldüren ama sık sık Minions serisinin belki de sadece kısa animasyon filmleriyle kalması gerektiğini hatırlatan sahnelerle karşılaştık. Bunu deme sebebim filmin içinde en azından 4-5 tane kısa animasyon çıkabilecek bölümün olması…
Minyonlar 2: Gru’nun Yükselişi – Konusu
Gru (Steve Carell), 1970’lerin ortasında dönemin modası saçları ve İspanyol paça kot pantolonlarıyla banliyöde büyümüştür. Hırçın Altılı olarak bilinen kötüler grubunun hayranı olarak onlara katılabilecek kadar kötü olma planları yapmıştır. Neyse ki sadık takipçileri olan ve kargaşa yaratan Minyonlar’ın desteğini alır. Kevin, Stuart, Bob ve Otto birlikte yeni bir Minyon desteği ve mutlu etme arzusuyla Gru ile birlikte ilk sığınaklarını yapmak üzere yeteneklerini kullanırlar ve ilk silahlarını da deneyimleyerek ilk görevlerini de başarıyla tamamlarlar. Hırçın Altılı, liderleri efsane dövüşçü Will Kemikkıran (Alan Arkin) görevden atıldığında Gru, yeni üyeleri olmak için görüşme yapar. Fakat görüşme iyi gitmez ve hatta onları zekasıyla alt ettiğinde bir anda kendini en kötülerin ölümlü düşmanı olarak bulur. Gru kaçarken olasılık dışı bir kaynağı, Will Kemikkıran’ı rehber olarak kullanır ve kötü adamların bile arkadaşlarından biraz yardıma ihtiyaç duyduğunu keşfeder.
Açılış sahnesinde film boyunca yaşanacakları tahmin edebileceğimiz bir giriş oldu. Aslında filmin introsu eğlenceli başlıyor fakat ilk 20 dakika o kadar ağır ki ve öyle yavaş bir tempoyla ilerliyor ki filme adapte olmakta zorlanıyorsunuz.
Yer yer yapılan eğlenceli göndermelerin bile şöyle bir genele bakınca ciddi anlamda tabiri caizse sırıttığını fark edebilirsiniz. “Kurduğunuz düşlerin peşinden gitme” temasını işleme tarzı da bir o kadar yanlış ve yetersizdi. Ben bu seriyi hep yetişkin serisi olarak görsem de animasyonun çoğu çocuk tarafından izleneceğini düşününce kafamda istemsizce yine bu sene vizyona giren eğlenceli animasyon filmi “The Bad Guys” ile karşılaştırmadan edemedim.
Minyonlar 2 mi? Çılgın Hırsız 4 mü?
Film aslında dört farklı yerde olan ortak bir hikâyeyi işliyor ama geçişlerin tutarsızlığı ve en sonunda bütün sahnelerin birleşmesi ile hızlanan bir finalin bize sunduğu şey şu; Minions sevmiyorsanız film size pek de bir şey ifade etmeyebilir ama sıkı bir Minions hayranı iseniz muhtemelen aradığınızı bulamasanız bile sırf eğlenmek için izleyebilirsiniz. Ha tabii, “Minyonlar 2 iyi bir film miydi” demek yerine öncesinde “Bu gerçekten bir Minions filmi miydi?” demek daha yerinde olacak diye düşünüyorum. Zira film daha çok Çılgın Hırsız 4 filmi olmuş ve birazcık bile Minions odaklı değil. Bunu sorun ediyorum çünkü biz Gru’yu zaten bol bol kendi serisinde izliyoruz. Daha çok Kevin, daha çok Bob görmek istemiştim bu da filme dair beni üzen şeylerden biri oldu. Filmle ilgili en sevdiğim, sizin de muhtemelen en seveceğiniz şey ise 70’lerin tarzları ve stillerini başarılı bir şekilde bizlere sunmuş olması.
Son olarak bazı filmlerin beklentisiz olarak izlenmesi gerektiği, bu şekilde kafa dağıtmanın da inanılmaz ideal olduğunu hatırlatmakta fayda var. İyi seyirler diliyorum..