Prime Video’nun sevilen dizisi Reacher, oldukça uzun bir aradan sonra ekranlara geri döndü. İlk sezonunu neredeyse 2 yıl önce izlediğimiz ve çok sevdiğimiz dizinin 2. sezonu, bugün yayınlanan üç bölümle başlıyor. Dizinin yayınlanan yeni bölümlerini Prime Video’nun tanımladığı önizleme vasıtasıyla herkesten önce izleme şansını yakaladık (ancak maalesef ambargo sebebiyle incelemeyi ancak bugün yayınlayabiliyoruz.) Peki yeni sezon nasıl olmuş? İşte Reacher 2. sezon hakkındaki görüşlerimiz…
Reacher 2. Sezon – Konusu
Dizinin ikinci sezonu, kıdemli askeri polis müfettişi Jack Reacher’ın 110. MP Özel Soruşturma ismini taşıyan eski takımındaki üyelerin gizemli ve vahşice birer birer öldürüldüğüne dair şifreli bir mesaj almasıyla başlıyor. Reacher, olayı araştırmak için ailesi haline dönüşen üç eski takım arkadaşıyla yeniden bir araya geliyor; bunlar geçen sezondan hatırlayabileceğiniz Frances Neagley (Maria Sten), ile yeni tanıştığımız adli muhasebeci Karla Dixon (Serinda Swan) ve hızlı konuşan, sustalı bıçaklı, aile babası David O’Donnell (Shaun Sipos).
Bu dörtlü, her aşamasında riskin artmaya devam ettiği bu gizemde, noktaları birleştirmeye ve takım arkadaşlarını kimin, neden öldürdüğünü çözmeye çalışıyorlar. Benzersiz zekası ve fiziksel kuvvetini kullanan Reacher, gerçeği ortaya çıkarmak ve biriminin üyelerini korumak için hiçbir şeyden vazgeçmeyecektir.
Reacher 2. sezon, Lee Child’ın dünya çapında çok satan serisinin 11. kitabı olan Bad Luck and Trouble‘dan (Kötü Şans ve Bela) uyarlanıyor. Dizinin 2. sezonu, aynı ilk sezonda olduğu gibi sekiz bölümden oluşuyor. İlk üç bölümün bugün (15 Aralık) yayınlanması ardından, sezonun kalan bölümleri her hafta Cuma günleri izleyici ile buluşacak.
Reacher ilk sezonu izlemeye başlamadan önce, ne Lee Child‘ın bahsi geçen kitaplarından haberdardım, ne de Tom Cruise‘un son derece olumsuz eleştiriler alan Jack Reacher filmlerini izlemiştim. İşte Prime Video’da denk geldiğim ve hakkında hiçbir şey bilmediğim bu karakterin dizisi, daha ilk bölümün ilk dakikalarında beni etkilemeyi başardı ve hikayesinin içine çekti. Bir aksiyon/suç dizisi olarak Reacher’ı benzerlerinden farklı kılan en önemli özelliği hiç boşa vakit harcamıyor oluşu. Hikayenin ve aksiyon sahnelerinin başlaması için uzun süre beklemeniz gerekmiyor, Reacher oldukça hızlı bir tempoda ilerliyor ve asla yavaşlamıyor.
Bu açıdan dizinin 2. sezonu da ilk sezondan farksız, izleyiciye soluk aldırmadan hızla devam ediyor. Reacher’ın en sevdiğim tarafı, bir aksiyon dizisi olduğu kadar polisiye bir dizi de olması… Evet Jack Reacher özellikle aşırı iri oluşuyla, fiziksel kuvvetiyle dikkat çeken bir karakter ama bir taraftan da şahane bir gözlemci ve iyi de bir dedektif.
İlk sezonu izledikten sonra, “gelecek sezon flashbacklerle Reacher’ın 9 kişilik ekibinin hikayesi anlatılırsa şaşırmam; güzel de olur” diye bir tweet atmıştım, tam da böyle oldu. Yeni sezonda bir taraftan Reacher’ın 3 ekip arkadaşıyla birlikte günümüzde yürüttüğü soruşturmayı izliyoruz, diğer taraftan ise flashbacklerle 110. Özel Soruşturma ekibinin bir araya gelme hikayesini izliyoruz. Flashbacklerde çok fazla zaman harcanmıyor, yeterince kalıp, almamız gereken bilgiyi alarak günümüze geri dönüyoruz. Flashbackler dizinin temposunu düşürmediği gibi, kendisi hakkında konuşmaktan pek hoşlanmayan, ketum Jack Reacher’ı biraz daha yakından tanımamız açısından oldukça faydalı olmuş.
Kendisi oldukça sessiz biri biliyorsunuz. Bu az konuşan, fazlasıyla maskülen ve de duygularını dışarı vurmaktan hoşlanmayan ve hatta patavatsız halleriyle Reacher bana 80’li, 90’li yılların aksiyon filmlerindeki ana karakterleri anımsatıyor. Reacher çok direkt bir adam ve çok da net, bu hali onu maalesef insan ilişkilerinde bir miktar başarısız kılıyor. Reacher çok acımasız biri ve hiç tatava yapmıyor, hiç mızmızlık etmiyor. Onun bu halini hem çok korkutucu buluyorum, hem de bir karakter olarak çok seviyorum.
Reacher 2. sezonda yine çok sert. Her bölümde mutlaka kol/bacak kırılmalı, bolca şiddet içeren kavgalar söz konusu. Dövüş koreografileri yine çok başarılı. Ve Alan Ritchson gerçekten her açıdan Jack Reacher rolünde çok çok iyi. Şimdi açıkçası Ritchson‘ın kas miktarı, oyunculuk performansını biraz olumsuz etkiliyor, etkilemiyor değil ama bu rol için Alan Ritchson‘dan daha iyi bir isim düşünemiyorum.
Dizinin 2. sezonu, ilk sezondan (şimdilik) tamamen bağımsız şekilde ilerliyor. Yani siz de benim gibi ilk sezonu pek hatırlamıyor olsanız da, 2. sezona başlamaya çekinmenize gerek yok. Çünkü Reacher’ın aydınlatmaya çalıştığı olay tamamen yeni bir olay. Bir de geçen sezon daha yerel bir vakaya odaklanmıştık, çoğunlukla küçük bir kasabadaydık. Bu sezonda ise daha çok büyük şehirdeyiz ve Reacher’ın aydınlatmaya çalıştığı olay daha kişisel.
Yeni sezonda kadroda karşımıza çıkan iki önemli isim var, geçmişi şüpheli özel savunma yüklenicisi firmasının güvenlik şefi Shane Langston rolünde (hepimizin cıva adam diye bildiği) Robert Patrick ve sert NYPD dedektifi Guy Russo rolünde Domenick Lombardozzi. The Wire’da canlandırdığı dedektif Thomas Hauk olarak hatırlayabileceğiniz Domenick Lombardozzi’yi Reacher da yine benzer bir rolde görmek çok hoş bir sürpriz oldu. Reacher ve Russo’yu birlikte izlemek gerçekten çok keyifli…
Reacher 2. Sezon – Son Söz
Reacher 2. sezon ilk üç bölümü itibariyle tam da umduğum gibi ilerliyor. Eğer ilk sezonu izleyip keyif aldıysanız, bu sezon da hoşunuza gidecektir. Eğer henüz Reacher dizisiyle tanışmadıysanız, ilk sezonu maraton halinde izlemenizi tavsiye ederim. Son dönemde yayınlanan The Recruit, The Terminal List, The Night Agent gibi benzer diziler arasında şahsi favorim olan Reacher’ın 3. sezon onayını aldığını da ekleyeyim.