Shantaram: Bombay’ın Varoşlarında Aşk, Kader ve Kefaretin Peşinde

1740
Episode 2. Charlie Hunnam and Shubham Saraf in "Shantaram," premiering October 14, 2022 on Apple TV+.

Geçmişinden kaçıp yeni bir hayat kurmaya çalışan, yeni hayatında da geçmişin kefaretini ödemeye çalışan bir insan. Tabii bu kefareti ödemeye çalışırken aşkın, sevginin ve kaderin de peşinden koşmuyor değil. Yeni hayatına Bombay’dan başlayan Lin Ford’un yani namı diğer Linbaba’nın sürprizlerle dolu macerası Apple TV+’ın yeni serisi Shantaram’da karşımıza çıkıyor.

Shantaram’ın hikâyesi 1980’li yılların Avustralya’sında başlar. Başarısız bir silahlı soygun sonrası parmaklılar ardına giren Dale Conti, hiç de iyi muamele görmediği Pentridge Hapishanesi’nden kaçmayı başarır. Sahte bir pasaport ayarlayarak kendisini Hindistan’da, Bombay’da bulur. Yeni başlayan bu hayatında ise artık adı Lindsay Ford’dur. Şehre geldiğinde karşısına çıkan ilk kişi tur rehberi Prabhu olur. Kendine göre Bombay’ın bir numaralı tur rehberi olan Prabhu’yla Bombay’ı keşfetmeye başlar. Bu keşif sırasında şans eseri Karla ile tanışır. Bu tanışma onu Reynaldo’nun mekânına sürüklerken burada yeni arkadaşlar da edinmeyi ihmal etmez. Günler, haftalar geçer. Lin, yeni hayatına sorunsuz ve polissiz devam edebilmesi için Bombay’dan ayrılmaya karar verir. Fakat Karla’nın bir yardım isteği kendisini hiç de yer almak istemeyeceği dünyaların içine sürükler. Aşkı, ihaneti, dostluğu ve cesareti bulacağı bir yolculuğun da başlangıcıdır bu. Bir zamanlar ambulansta bir sağlık görevlisi olarak çalışan Dale, artık Bombay’ın varoşları Sagar Wada’da Doktor Linbaba olmuştur.

Dizinin ana kahramanı ve anlatıcısı Dale Conti/Lin Ford, bir eroin bağımlısı ve bir suçlu olmasına rağmen ne yazık ki seçimleri yüzünden bu yola sürüklenmiş bir insan. Bombay’da başlayan yeni hayatında ise eski hayatının bir nevi kefaretini ödemeye çalışıyor. Kişiliği ve davranışlarıyla her zaman seviliyor ama bu durum düşman edinmesine de engel olmuyor. Dizide Lin rolünü üstlenen isim ise Sons of Anarchy’nin ardından yeniden dizi dünyasına geri dönüş yapan Charlie Hunnam. Uzun bir aranın ardından kendisini böyle bir hikâyede izlemek bana çok iyi geldi. (Bu arada yıllar Hunnam’a ciddi anlamda yaramış. İzlerken “Bir insan hiç yaşlanmaz mı?” sorusunu sürekli sorduğumu itiraf edeyim.)

Shantaram – Apple TV+

Lin’in hayatını değiştiren Karla ise yeraltı suç dünyasında önemli rol oynayan biri. Kayıp bir ruh olarak Bombay’a gelse de burada suç dünyasının güçlü ismi Abdel Khader Khan’ın kanatları altında önemli iş birliklerine arabuluculuk yapmakta. Karla rolünde Antonia Desplat’ı izliyoruz.

Ve tabii Linbaba’nın en iyi arkadaşı Prabhu. Sevdiklerine daha iyi bir hayat sunabilmek için bir tur rehberi olarak para kazanmaya çalışan Prabhu, ilk başlarda Lin’i bir müşteri gibi görse de zaman içinde onun en yakını olmayı başarır. Sagar Wada’nın Doktor Linbaba’sını yaratan Prabhu her ne kadar Lin’in yaptığı seçimlerden memnun olmasa da iyide de kötüde de onun en büyük destekçisi olur. Dizinin en sevilen karakterlerinden Prabhu rolünü Shubham Saraf üstleniyor.

Yeraltı dünyasının etkin ismi Abdel Khader Khan, Bombay’da daha fazla söz sahibi olabilmek için elinden geleni ardına koymuyor. Yaptıklarının iyi yönde olduğunu bilgeli duruşuyla anlatmaya çalışması kendisinin bir suç dünyasında olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Gücün tamamını elde etmek için ilerlediği yolda Karla en büyük destekçisi olurken Lin’den de yararlanmayı ihmal etmiyor. Dizide Khader Khan rolünü ise yine başarılı bir performansla Alexander Siddig üstleniyor.

Khader Khan’ın bir numaralı adamı Abdullah da dizinin sevilen karakterlerinden diyebiliriz. Patronunun bir nevi koruyucu meleği olan Abdullah, zaman içinde Lin’in güveneceği bir dosta dönüşür. Abdullah karakterinde izlediğimiz isim ise Fayssal Bazzi.

Ve yine dizinin önemli karakterlerinden Didier Levy. Her daim Reynaldo’nun mekânında bulunan Didier kendi deyimiyle İsviçre. Hiçbir zaman bir taraf seçmez, mümkün olduğunca arabulucu duruşunu korumaya çalışır. Her zaman keyifli, mutlu görünse de geçmişine dair çok güzel anıları yok. Karla’nın da arkadaşı olan Didier, Lin’in zor durumlarında yardımını esirgemez. Dizide Didier Levy rolüne etkileyici bir performansla Vincent Perez hayat veriyor.

Ruhsal uyanış için Amerika’dan Bombay’a gelen Lisa’nın kendini keşfetme yolculuğu ise fahişelikle sonuçlanmıştır. Uyuşturucu bağımlılığıyla mücadele ederken Modena ve Maurizio’nun himayesinde oradan oraya savrulur. Bu hikâyede kurtuluşu en çok hak eden Lisa’yı Elektra Kilbey canlandırmakta.

Lisa’nın hayatını zora sokan karakterlerden Madam Zhou, varlıklı ve zengin müşterilere hitap eden genelev “The Palace”ın işletmecisidir. Geçmişinde yaptığı hatalar yüzünden Bombay’da sıkışıp kalan Madam Zhou ne pahasına olursa olsun gücü hep elinde tutmaya çalışır. Dizide Madam Zhou rolünü Gabrielle Scharnitzky üstleniyor.

Hikâyenin en sevimsiz karakteri olarak nitelendirebileceğimiz Maurizio ise Modena’nın suç ortağı ve uyuşturucu satarak daha fazla para kazanma peşinde. Lin’i ilk gördüğü andan beri sevmeyen Maurizio, kendisine olan bu nefretini yaptıklarıyla da sergiler. Maurizio rolünde Luke Pasqualino’yu izliyoruz.

Sebastian Modena ise Lisa’ya deliler gibi âşık ve onunla birlikte olabilmek için sadece kendisini değil birçok kişiyi de büyük bir tehlikeye sürükler. Modena rolünde Elham Ehsas yer alıyor.

Lin’in başını daha büyük tehlikeye sokanlardan birisi de yeni bir hikâye arayışında olan hırslı gazeteci Kavita’dır. Bombay’ın varoşlarında karşılık beklemeden doktorluk yapan Lin’in hikâyesi dikkatini çeker. Bu ısrarlı araştırması ne Lin ne de kendisi açısından iyi sonuçlar doğurmaz. Dizide Kavita rolünde Sujaya Dasgupta’yı görüyoruz. Ve tabii ki Lin’in yani Dale’in suçlarını araştıran polis Wally Nightingale’i de unutmamak lazım. Dale’in peşine düşen Wally rolünü David Field üstleniyor.

Charlie Hunnam – Shantaram

Gregory David Roberts’ın aynı adlı romanından uyarlanan Shantaram, yazarın hayatının bir yansıması diyebiliriz. Eski bir eroin bağımlısı olan Roberts bir banka soygunundan hapse girmiş ve 1980 yılında Pentridge Hapishanesi’nden kaçarak Hindistan’a gelmiş. Burada 10 yıl kadar yaşadıktan sonra Almanya’ya girmeye çalıştığı sırada Frankfurt’ta yakalanarak Avustralya’ya iade edilmiş ve hapis cezasına devam etmiş. Tekrar kaçma şansı varken hapishanede kalmayı tercih etmiş ve bu dönemde Shantaram romanını yazmaya başlamış. Roman 2003 yılında yayımlandıktan sonra sinema uyarlamaları için girişimlerde bulunulsa da maalesef gerçekleşememiş. Nihayet 2018 yılında Anonymous Content ve Paramount Television Studios romanın haklarını satın alarak bir dizi yapmaya karar vermişler.

Shantaram’ın hikâyesi yazılan yorumlara göre romanla birebir ilerlemiyor. Ama benim gibi romanı okumayanlar arasında olsanız bile dizi anlatım diliyle ilk bölümden itibaren sizi kendi derinliğine çekmeye başlıyor. Lin’in yeni bir ülkede, birbirinden farklı insanlarla bir araya geldiği bu yolculuğuna sizler de dâhil oluyorsunuz. Tabii en çok göze çarpan şey ise Bombay’ın varoş mahallelerinde yaşanan yoksulluk. Temiz bir suyun bile ne kadar değerli olduğu bu dünyada yoklukların içindeki mücadeleye tanık oluyorsunuz. Suç dünyasında dönen güç savaşları ise bambaşka bir dünyanın kapılarını açıyor. Aşk, dostluk, nefret ve ihaneti adım adım deneyimlerken hislerin insanın kaderini nasıl değiştirdiğini de görüyorsunuz. Çünkü bu hikâyede sadece Lin değil, neredeyse tüm karakterler kendi kurtuluşlarının peşinden gitmeye çalışıyor.

Eric Warren Singer ve Steve Lightfoot’un yaratıcılığında ortaya çıkan Apple TV+ serisi Shantaram, bu kadar derin ve sürükleyici hikâyesine rağmen 12 bölümlük ilk sezonun ardından iptal edildi. İyi veya kötü tüm serilerinin ardında duran Apple nedendir bilinmez bu diziyi harcama gereği buldu. Kendi adıma tek umudum, yapım şirketleri arasında Paramount’un yer almasından yola çıkarak belki dizinin Paramount+ platformunda devam edebilmesi. Ne de olsa bunca yıl uyarlanmaya çalışılan bu hikâye en azından biz diziyi sevenler adına bir sonu görebilmeli. Ama olmazsa ben kendi adıma en kısa zamanda romanını alarak Linbaba’nın hikâyesini tamamlayacağım. Diziyi sevenlere de aynısını tavsiye ediyorum. Ve belki de bu zamana kadar yazdığım en uzun yazımı dizinin en sevdiğim sözlerinden birisiyle bitirmek istiyorum… “Birisi bir keresinde bana sormuştu. Eğer gerçekten mutlu olabilsen ama en başından sonuna kadar üzüntü olacağını bilsen o mutluluğu seçer misin yoksa ondan kaçar mısın? O anda cevabımın ne olduğunu anladım. Ne kadar canımı yakarsa yaksın mutluluğu seçerdim.”