— Öncelikle yazıma gecikme için herkesten özür dileyerek başlamak istiyorum. Malum üniversitelerin vize haftası idi, ve diziyi izlemeye ancak fırsatım oldu. —
Thin Lizzie bölümünde gerileyen reytinglerden sonra, Our Little World bölümü yine pozitif bir artış göstererek 1.7 milyon reytingin üstüne çıkmış, IMDb‘de 9.2 gibi güzel bir puan yakalamayı başarmış, heyecanlı ama heyecandan da öte bol “spoiler” içeren bir bölüm izledik. İşte karşınızda Supernatural 11×06 “Our Little World” bölüm incelemesi.
“Spoiler”
Bizi şok eden bir gerçekle karşı karşıya geldik. Amara’nın, Tanrı’nın KIZ KARDEŞİ olması! Metatron konuşurken heyecan içerisinde cümlesini bitirmesini bekledim. Büyük bir bombanın geleceği aşikardı çünkü. Fakat böylesini de beklemiyordum. Gerçekten dizi başladığından beri bizi çok şaşırttıkları bir kaç sahneden biri oldu.
Artık olaya tamamen farklı bir boyuttan bakmamız gerektiğini öğrenmiş olduk aynı zamanda. Bu gerçekle ilgili aklımda iki soru işareti oluştu hemen. Birincisi, ilk zamanlarda herkes Sam ve Dean‘in Michael ve Lucifer‘i temsil ettiğini, onlar ile aynı kadere sahip olmak zorunda kalacaklarını söylüyordu. Hatta alternatif bir gelecekte Dean bunun gerçekleştiğini bile gördü. (Sezon 5, Bölüm 4. “The End”) Fakat dizi ilerledikçe kardeşler bir şekilde bu geleceği tamamen ortadan kaldıramasa bile değiştirmeyi başardılar. Öngörüler bire bir gerçeğe dönüşmedi. Sam kafese Dean yerine sonradan ortaya çıkan kardeşi ile girdi.
Ne kadar doğru zaman gösterir ama tüm bu olanları hızlıca gözden geçirince, bizim kardeşlerin aslında Lucifer ve Michael’ın kaderini değil, Tanrı ve kardeşinin kaderini yaşamak için dünyaya geldiklerini düşünmemek elde değil. Zaten önceden de bu Michael-Lucifer öyküsünü ortaya çıkaran meleklerdi. Amara gerçeğini Metatron’dan başka kimse bilmediğine göre, ve melekler kardeşlere bilgi verirlerken Tanrı’nın çoktan ortadan kaybolduğunu da bildiğimize göre, önceki anlatılanların üzerine istediğimiz yeni bilgiyi inşa edebiliriz gibi geliyor. (Meleklerin çoğu kendi kafasına göre hareket etmeye başlamışlardı bile zaten.)
İkinci soru işareti ise Amara’nın ne kadar güçlü olabileceği ile ilgili oldu. Tamam herkesin korktuğu bir efsane haline gelecek kadar korkutucu olduğunu, Tanrı ile savaştığını ve çok zor bir şekilde hapsedildiğini biliyorduk fakat herkes onunla savaşabilecek kişinin Tanrı olduğunu, daha önce yendiği için yine onu yenebileceğine emin gibiydi. Ama şimdi herşey değişti. Eğer Amara Tanrı’nın kız kardeşi ise bu onunla aynı güçlere sahip olduğu anlamına gelir. Bu da neredeyse durdurulamazlık demek. Önceki bölümlerde Tanrı’nın bulunması ve ya kardeşlere yardım etmesi bizim en büyük umudumuz olacak iken şimdi hiçbir şeyin kardeşleri koruyamayacağını az çok anlamış olduk. Ne şov ama, Tanrı’nın gücü bile yetersiz kalıyor!
Metatron & Castiel
Castiel‘in, adeta uyuşmuş tavrı, son derece insanı rahatsız ederken bir anda yakaladığı ipucu ile Metatron‘un peşine düşmesi harika oldu. Tam Cass eski formuna döndü derken, tekrar bir huzursuzluk içimi kapladı. Cass’in Metatron’a olan tavrı çok farklıydı çünkü. Her ne kadar büyünün etkisi altından çıkmış ve özünü geri almış olsa da Cass hiç kendisi gibi davranmadı, kardeşler kadar çabuk toparlanamadı maalesef. Metatron kesinlikle o şekilde dövülmeyi hak ediyordu ama eski Castiel bunu yapmazdı sanki.
Castiel le ilgili tek umudum bu bölümde bir şekilde silkinip evden çıkması, oyuna geri dönmesi oldu. Bunu yaparken masum bir insana da yardım etti hem. Yavaş yavaş düzeliyor mu ne.
Metatron’a gelirsek, nihayet bu çılgın meleği tekrar görme şansımız oldu. Başına ne gelirse gelsin yine alaycı ve kötü olmayı elden bırakmadığını görmüş olduk. Ama ne yapmış olursa olsun çok önemli bir bilgiyi zorla da olsa paylaşmış oldu. Kardeşlerin devam edebileceği bir bilgi.
Bence bölümün en komik iki sahnesinden biri de Metatron sayesinde yaşandı. Tableti yatağının altına saklamış yahu!
“Father Crowley”
Amara ile Crowley’nin ilişkilerinin biteceğini artık sürekli tekrarlamaktan sıkılmışken bu bölüm her şeyin sonu geldi işte. Kızı ile başa çıkmak için kitap bile okumaya başlamıştı zavallı adam.
Bu oldukça komik sahneyi bir kenara bırakırsak, tam Crowley Dean’e zarar verecek derken bir anda Amara’nın çıkışı ile şok olduk. Ona yaptığı yardımları hiçe sayarak (ki zaten kötü yani kadir kıymet bilecek hali yoktu ya) Crowley’i öldürmek üzereydi. En azından serbest bıraktı da biz bu sevilen kötüden olmadık.
Artık iki kötünün yollarının tamamen ayrıldığını söyleyebiliriz. Amara’nın yoluna yalnız devam edeceğini tahmin ediyorum fakat Crowley için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Çünkü genelde biri ile ortak çalışmayı seviyor. Bakalım bir sonraki hamleleri ne olacak…
Sam
Evet Sam’in görüleri bu sefer çok daha kesin ve korkunç gerçekleri gösterdi. Lucifer’in kafesini tam anlamıyla görmüş olduk.
İşte ne olduğunu sezonlardır merak ettiğimiz Lucifer’in kafesi bu. Peki bu öngörüler Sam’in kafeste geçirdiği zaman mı yoksa kafesten kurtulmak isteyen Lucifer mi? İkisinin açıklanamaz bir şekilde birbirlerine bağlı olduğunu biliyoruz, durup dururken Sam’in beynindeki duvarında böyle manidar bir zamanda kırılmayacağını biliyoruz. Çok bariz belli ki bazı şeyler geri dönmek için sabırsızlanıyor! Birde Sam bu öngörülerini kendine saklamak yerine Dean ve Cass ile paylaşsa çok daha iyi olur, tüm bunların ne anlama geldiğini anlayamadığı için korktuğu çok belli. Beraber bir çözüm bulabilirler.
Öldürmeme kuralına sadık kalacağım diye canından oluyordu. Ne geliyorsa başına bu iyi kalpliliğinden geliyor. O kötü şeytan söylediklerinde haksız değil maalesef. Bu avcılar hala barışçı zihniyetin işe yaramadığını anlayamadı gitti. Ben bu konuda Dean gibi düşünmekten kendimi alamıyorum. Kötüyü/kötülüğü yok etmezsen bir yerden dönüp dolaşıp yine kardeşlere zarar veriyor.
Dean
Keşke haklı çıkmasam, keşke. Dean ile Amara’nın arasında bir bağ olduğu belliydi. Etkilenmediğini söyledi ama düpe düz yalandı. Öldürme fırsatı varken öldüremedi Amara’yı. Belki şaşırdı diyeceğim fakat yok öyle bir durum değildi bu, ikisi de karşılıklı etkilendiler birbirlerinden. Beni korkutan bu etkinin ileride güçlenmesi. Şu an Dean’in hayatını kurtaran Amara, asıl savaşının Tanrı ile olduğunu ve Dean deyim yerinde ise ilk göz ağrısı olduğu için onu öldüremediğini söyledi bile. İçeri Sam girmese Dean kendine gelip bıçağı kullanmak için bir hamle bile yapmayacaktı. Daha da kötüsü aramızda sır yok dedikçe bu kardeşler bir sürü sır biriktirmeye bayılıyorlar. Gerçekten neler hissettiğini yine sakladı Dean. Çaresiz ve korkmuş durumda olduklarını gösterip birbirlerini mi üzmek istemiyorlar anlamış değilim fakat bu sırlardan kurtulmadıkları sürece çözüm bulmaları zor.