Supernatural’da bu hafta heyecan dozu oldukça yüksek ve bu sezonun bence en iyi bölümlerinden birini izledik: The Vessel. Reytingler 2 milyon sınırına dayandı ve bölümün IMDb puanı 9.3 oldu.
Then
Supernatural başlarken herkesin bildiği gibi Then ve Now adlı iki kısım izliyoruz. Then kısmında geçmiş bilgilerimizi şöyle bir tazeliyoruz. Now kısmı ise bölümün kendisi. Bu seferki geri dönüş kısmında oldukça kapsamlı bir olay örgüsünün bir araya getirildiğini gördük. Önce harflerin adamları ve onlarla ilgili bilgilerimiz tazelendi, daha sonra da kardeşlerin zaman yolculuğunu önceden yaptıkları 2 vaka (bir tanesi 6×18 ‘Frontierland’ adlı bölüm) hatırlatıldı. Bu arada bölümde yer alan iki önemli nokta atlanmadı tabi: Zaman yolculuğu için gereken gücün ruhtan karşılanması ve Nazilerin ölüler üzerinde uğraştıkları kara büyü deneyleri. Bütün bu detaylar bizi bölüme hazırlayan küçük düşünceler oldular tabi ki. Geri dönüşlerle ilgili son olarak eklemek istediğim şey ise, bölümde yer almasa bile Bobby’i görmenin ne kadar mutlu hissettirdiği.
Bölüme Dair
Hitler’le konuşan yüksek rütbeli bir alman askeriyle açılan sahnede, kadını görür görmez casus olduğunu anlamak zor olmadı. Açıkçası kendini bu kadar görevine adamış olması şaşırtıcıydı. Yani elinden gelen her türlü yardımı yaptı Dean için. Kendi hayatından bile vazgeçerek. Bu açıdan esaslı bir kadınmış.
-Bölümle ilgili küçük, komik detaylara değinmeden olmaz. Bunlara Fransızca konuşan Sam’in karizması (ve Dean’in anlamaması), Dean’in Jules Verne’ü bilmemesi, tutsak Crowley’nin harika tropik temalı kıyafetleri ve Lucifer’ın cehennemdeki zamanını oyun oynayarak geçirmesi örnek verilebilir.
Suda giden teknenin bir anda Sam’in baktığı kitaptaki resme dönüşmesi yine güzel görsel efektlerden biriydi. Ayrıca değişik de bir duygu yaşatıyordu. 70 yıl önce olmuş olayın resmine bakarken Dean’in şu an içinde olup o gerçekliği yaşadığını bilmek.
Kadın öldürdüğüne emin olduğu halde, Alman askerin ölmemiş olmasının sebebi yanlış değerlendirmediysem Nazilerin ölüler üzerinde yaptıkları deneylerden kaynaklanıyor. Burada geçmiş kısmına dikkat etmek gerekiyor. Yoksa 10 sezon içerisinden bu bilgiyi hatırlamak zor olabilir.
Dean’in denizci formasının inanılmaz yakıştığını söylemeden geçemeyeceğim. Ayrıca zamanın İngilizcesine de ayak uydurmayı iyi başardı. Neredeyse baştan yakalanıyordu.
Crowley oldukça acınacak durumda. Kendi adamları bile sırt çevirmiş ona. Bu hiç iyiye işaret değil. Herkesin Lucifer’dan yana olması yani. Bizim için iyi değil en azından. Ayrıca Crowley olurda Lucifer’ın elinden kaçarsa eminim ki kardeşlere gider ilk. Annesi de kalmadı zaten. Birleşmeye hazır olmalıyız bence.
Dean
Dean için oldukça zor bir mücadele oldu. Geçmişe tek başına gitmek zorunda kaldı. Ama görevin üstesinden başarı ile geldi. Gelecekten geldiğini anlatmakta çok başarılı sayılmazdı ama insanlara da öleceklerini söylemek o kadar kolay olmasa gerek. (Yine de pat diye söyledi gerçi.)
İlk başta göreve giderken Sam’i koruyup yine ağabeyliğini yaptı diyebiliriz. Tam bu ışınlama sahnesinden önceki diyaloglarda, bir türlü Cass’in şu saçma sapan hareketlerinden nasıl şüphelenmediklerine şaşırıyordum. Resmen onlar bakmazken yüzünde sinsi sinsi bir gülümseme oluyor. Kardeşlerin birbirleri için fedakarlık yapıp savunmasız duruma düşmesi hoşuna gidiyor belli ki.
Sam’in “O Cass değil” demesi ile Dean’in Cass’e bakışı harikaydı. Ve Lucifer’in tepkisi de öyle. Ne olduğunu anlayamadan Dean’i etkisiz hale getirdi bile.
Bölümün sonunda Dean’le ilgili hala şaşırdığım şey ise Castiel’e olan inancı oldu. Öncelikle söylemek gerek ki, o kadar insanın hayatının sonlanmasını izlemek hiç kolay olmadı onun için. E haklı da. Tarihte okuduğun şeyler için bir şey hissetmezsin belki ama Dean bunu yaşadı. O insanlarla konuştu ve elinden onları kurtarmak için bir şey gelmedi. Zaten bunu yapması da doğru olmazdı, tarihin akışını değiştirmek hiç bir zaman akıllıca bir hareket olmaz çünkü. Ama bu psikolojiden sonra bir de Cass’in yardım etmek adına yaptığı ihaneti (bunu söylemek istemiyorum ama yaptığı maalesef kardeşleri oldukça kötü bir duruma düşürdü) kabullenmemesi belki de normal. Sam kendi ağzı ile itiraf ettiğini, isteyerek bedenini verdiğini söylese bile Dean şiddetle bu gerçeği reddetti. Burada Dean’i suçlamak doğru olmaz. Zaten biz biliyoruz ki, Dean her kötü durumu önce kabul etmekten kaçar. İnkar eder. Savunmaya geçer. Gerçeği kabullenmesi için biraz süre geçmesi gerekli.