Geçen haftaki bölüme nazaran daha durgun ancak kurgu, hikaye ve aksiyon açısından da hiç bir eksiği olmayan bir bölüm izledik. Şimdi Going Rogue bölümünde ne olmuş, ne bitmiş hep birlikte bir inceleyelim.
1. Zamanda Yolculuk. Neler Değişti?
İlk olarak Dr.Wells ne kadar zamanı korumaya çalışsa, gelecekten herhangi bir bilgi dahi duymamaya özen gösterse ve üstüne basa basa ”Barry geçmişte ne yaptıysan şimdi de tam olarak aynısı yapmalısın” dese dahi Barry yine kendi başına uyup (Çizgi romanlardaki mantıklı Barry çizgisinden bir hayli uzak hareketler bunlar) gidip Weather Wizard‘ı yakalıyor, Iris’e açılıyor ve hiçbir geçmiş ayak izini takip etmeden resmen kafasına göre takılıyor. Tabi doğal olarak uzay-zaman sürekliliği bozulduğu için bambaşka bir geçmiş ile karşılaşıyoruz. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki Dr.Wells bölüm başında zaman yolculuğunu ve hasarlarını çok güzel özetlemişti; ”Sadece bir gün geriye gitmek dahi zamanda çok büyük bir hasar oluştururken, seneler öncesine yani annenin öldüğü zamana geri gitmen muazzam bir hasar oluşturur” minvalinde bir şeyler demişti. Zaten bildiğimiz üzere Flashpoint hikayesinde de bu işlenmişti. Hikayeyi bilmeyenler ve ya hatırlamak isteyenler şu yazıya bir göz atabilirsiniz. Zaman çizgisi bozuldu dedik. Peki neler oldu? Weather Wizard tsunami oluşturamadan yakalandı. Bunun sonucunda maalesef Iris ve Barry arasındaki o anlar da hiç yaşanmamış oldu. Bunu ise dizide Dr.Wells’in ”anlık duygu patlaması” tarzındaki açıklama şekli de kafalarda soru işareti kalmasını önledi. Ölümlere bakacak olursak da Cisco tabi ki ölmedi, ayrıca Capt.David Sıngh de herhangi bir ölümcül kaza atlatmadı. Cicso artık Dr.Wells’den süphelenmiyor ama asıl şüphelenmesi gereken kişi, yani Barry anlamaya başladı olayları. Tabi ki bunlar işin sevindirici kısımları ancak zamanla şaka olmayacağını Barry’nin bilmesi gerekirdi. Şimdilik her şey sütliman görünebilir ama ben bu zamanda yolculuk olayının ileride çok farklı sonuçlar doğuracağını düşünüyorum.
2. Rogues?
Golden Glider‘ın gelmesi ve dizide Weather Wizard’ı görmemiz ile birlikte Rogues da yavaş yavaş toplanmaya başladı. Hatırlarsanız şu yazımda çizgi romanlardaki Gorilla Grodd‘un Iron Heights’a saldırıp tüm suçluları serbest bıraktığı bir hikayeden bahsetmiştim. Açıkçası ben bu hikayenin dizideki Rogues’un tamamlanması açısından aranan kan olduğunu düşünüyorum. Çünkü şöyle bir baktığımız zaman, yakalanan tüm suçluların ”pipe line” adı verilen S.T.A.R. Labs’deki hapishanede kapalı tutulduklarını biliyoruz. Bunların bir şekilde serbest kalıp Flash’ın en büyük düşmanı olan (ve tabi ki yine Reverse Flash hariç) Rogues‘u oluşturmaları lazım. Bu yüzden de hikaye gerçekten dizi için altın değerinde. Açıkçası ben senaristlerin bu hikayeyi kullanıp Gorilla Grodd’un S.T.A.R Labs’e saldırdığı ve suçluları serbest bıraktığı bir bölüm izleyeceğimizi düşünüyorum. Eğer bir goril bunları nasıl becerebilir diye düşünüyorsanız, Gorilla Grodd’un dahi olduğunu bilmekte fayda var, bu yüzden de suçluları serbest bırakması çok abes bir olay olmaz. Burada Golden Glider ile alakalı bir eleştiri yapmak istiyorum. Karakter diziye çok kötü oturtulmuş açıkçası. Hele ki eline verdikleri saçma sapan bir silah ile savaşması ayrı bir rezaletti. Bu olayı Heatwave ya da Captain Cold‘a uygulayabilirsiniz hiç de sırıtmaz ama Golden Glider? Kesinlikle yapılmaması gereken bir hataydı. Karakterle en çok özleşmiş olan o baştan çıkarıcı yeteneğini dahi bir kere görebildik. Onun dışında garip bir silah (Altın rengine’mi boyayan yoksa daha farklı bir gücü olan bir silah mı artık bilemiyorum) ile milleti altın rengine boyadığını ya da dondurduğunu gördük. Uzun lafın kısası umarım şu Golden Glider karakterine en yakın zamanda bir el atar senaristler. Onun dışında ise Captain Cold bu bölüm ile birlikte gerçek manada olmuştu diyebilirim. Tam olarak bir ”Cold” karakterizasyonu gördüğümü söyleyebilirim. Tabi ki burada Wentworth Miller‘ın oyunculuğu da yadsınamaz derecede etkiliydi. (Tamam unutmadım Heatwave de gerçekten çok çok iyi oturdu yerine ama Captain Cold diyorum yani dahası mı var?)
3- Dr. Wells -yani Eobard Thawne’ın Sırrı
Açıkçası şimdi dürüst olayım… 15. bölümde Dr. Wells (Eobard), Cicso’ya bana oğlum gibiydin derken gerçekten numara falan yaptığını düşünmüştüm çünkü hiç samimi gelmemişti. Ancak zamanda yolculuk ile birlikte Cicso hiç araştırmayınca Dr. Wells’i, doğal olarak Dr. Wells de Cicso’yu öldürmedi. Bu sayede laboratuvarda aralarında geçen sahneyi izleyince de Wells’in gerçekten samimi olarak bunları söylediğine ikna oldum. Ölüm konusuna gelirsek Cicso yerine zaman sürekliliği açısından Mason Bridge’i öldü dizide. Yani bir bakıma ters döndü olaylar ama mutlaka bir ölüm gerçekleşti. Bakalım Mason’ın ölümü olayların nasıl ilerlemesine sebep olacak?