HBO’nun yeni yaz dizisi The Newsroom medya ve habercilik gibi bakir bir dizi alanında şimdiden kendine iyi bir yer edindi, True Blood’la birlikte yaz aylarımızı şenlendirdi. Medyadaki haber dezenformasyonundan ve reyting yayıncılığından ne kadar rahatsızsanız The Newsroom da o kadar heyecan verici bir dizi. Politik dramalardan haz etmeyen kitleleri de tam buradan çekiyor işte. Aşağıdaki 8 dakikalık video dizinin başından bir kesit. Dizinin baş karakteri Will, bir konferansta Amerika Birleşik Devletleri’nin neden dünyanın en harika ülkesi olduğuyla ilgili bir soruya iki kelimelik onaylayıcı bir cevap vermek yerine, çatır çatır gerçekleri anlatan sağlam bir nutuk çekiyor ve…
Herneyse, Aaron Sorkin’in aklına sağlık, kalemine traş diyor ve konuya giriyorum… Will McAvoy (Jeff Daniels) bir haber kanalında News Night adlı programın editörüdür. Yaptığı haberlerle kimsenin canını sıkmadığı için herkesçe tutulur. O konferansta patronlarının hoşuna gitmeyen laflar edince izine çıkartılır. Döndüğünde ise yerini ve ekibini kaptırmıştır. Eski bir savaş muhabiri olan MacKenzie McHale (Emily Mortimer) kendi ekibiyle birlikte yapım yönetmeni olarak Will’e katılır. Mackenzie’nin de etkisiyle Will kendi deyimiyle artık takım değiştirecektir. Obezite, meme kanseri, kasırgalar, yaşlı kadının doğum yapması, youtube hitleri gibi geçiştirici haberler yerine gerçeklerle ilgilenmeye, gerçek haber yapmaya başlar. Kanalın haber stüdyosu artık bir mahkeme salonu, achormani ise onun savcısı olacaktır. Bu ekibi bir araya getiren genel yayın yönetmeni Charlie (Sam Waterston) her fırsatta onların arkasını kollamaya çalışır. Çünkü reklamlarla dönen bir kanalda reyting her şeydir ve bugüne kadar reyting uğruna ne varsa satılmıştır.
Dizi iki yıl geriden geliyor ve gerçek olayları işliyor. Bu yüzden konu sıkıntısı yaşamayacak gibi. ABD iç politikasının dışında Arap Baharı, Fukuşima nükleer felaketi, Bin Laden’in yakalanması gibi olayları bir haber ekibinin nasıl izlediğini, bütünlüğünü bozmadan yayına hazırlarken işin mutfağında neler yaşandığını görüyoruz. 75 dakikalık pilot bölümde 2010 yılında Meksika Körfezi’ndeki Deep Horizon petrol kuyusundaki patlama ele alınıyor. Haber tüm ajanslara “sarı” yani ciddiye alınmayacak türde bir haber (neden acaba!) olarak düşer. Ukala editör Don “bişey yok bişey yok” derken mevzu aslında tarihteki en büyük çevre felaketidir. Will ve ekibi o akşam müthiş bir habercilik başarısına imza atarlar.
Bir reyting fahişesinin tüm baskı ve kaygılara aldırmayıp medyanın Don Kişotluğuna soyunuşunu izlerken neden haberleri izlemekten nefret ettiğimi, haberleri için neden yıllardır gazete almadığımı hatırladım. Dizinin bu sene ödül alması zor gözüküyor. Seneye de Dexter’ın final sezonu olacağı için kimse kusura bakmaz. İleride neler olur bilmek zor tabi, ama ben Jeff Daniels’ın bu diziyle bir ödül kovalayacağını düşünüyorum. Üzerindeki Dumb and Dumber yükünü bu rolüyle atacaktır. Keza Jim Carrey bunu çoktan başardı.
Dizinin senaryosu Moneyball, Social Network gibi filmeleri de kaleminden çıkaran ve The West Wing’in de yaratıcısı Aaron Sorkin’e ait. Diyaloglar üzerinden ilerlerleyen dizide tempo bir an olsun düşmüyor. Diyaloglar demişken bu da Sorkin’in uzmanlık alanı zaten. HBO yapımı olan The Newsroom şimdiden 2. sezon vizesini aldı. Hayırlı olsun diyor ve altyazı ekibine kolay gelsin diyorum.
Tanıtım Filmi: