The Walking Dead 6×10 “The Next World” – Bölüm İncelemesi

2464
The Walking Dead Season 6

The Walking Dead, 6. sezon 9. bölümüyle sevenlerini ihya etmiş, aksiyonun, heyecanın ve gerilimin tabiri caizse dibine vurmuştu. Bir haftadır herkesin konuştuğu No Way Out bölümünün ardından hemen herkes temponun biraz düşeceğini ve durulacağımızı tahmin ediyordu zaten.

10. bölüm The Next World bu durulmanın yaşandığı bölüm oldu. Ancak o durulmanın içerisine çok özel bir referans vererek geçiş bölümünü atlattı: “Jesus”.

Özellikle çizgi romanları önceden takip etmiş olan izleyiciler için Jesus ismi çok şey ifade ediyor. Gerçek adı Paul Monroe olan bu karakter, The Walking Dead hikaye akışının ilerleyen bölümlerinde önem arz eden bir karakter olarak dikkatimizi çekiyor.

Jesus’ın diziye katılması, orijinal hikaye akışında yeni bir serüvenin başlamasına neden olacak Hilltop Colony kavramının da gelecek bölümlerde bizlere sunulacağı anlamına geliyor aslında…

Peki yeni bölümde neler yaşadık? Olay Jesus’a gelene kadar geçen bölümden bu bölüme neler vuku buldu? Hep beraber bakalım.

The Next World

Son bölümde, Carl’ın kaza eseri Ron’un silahından çıkan mermiyle gözünden vurulduğunu ve durumunun ciddi olduğunu görmüştük. Bu bölüm başladığında ise o geceden, yani Alexandria halkının uyandığı ve kasabalarını istila eden aylakları temizledikleri geceden birkaç hafta sonrasındayız.

Carl kendine gelmiş, gözünde bandaj var ve anlıyoruz ki bir gözünü kaybetmiş. Ortam sakin, güneşli ve huzurlu… Aylakların temizlenişiyle birlikte Alexandria’da düzen hakim. Herkes işinde gücünde. Kahramanlarımız kalacak ev edinmişler. İşin ilginç tarafı, Rick, Carl, Judith üçlüsüyle aynı evde yaşayan Michone’u bornozuyla banyodan çıkmış halde diş macunu isterken görüyoruz. (İzleyicilerin hemen hepsinin kafasında “N’oluyor yahu? Rick? Michone? Sorusu oluşmuştur eminim)

Alexandria’nın yukarıdan çekilmiş geniş açı görüntülerinde fark ediyoruz ki Deanna’nın çizimlerini ve planını Rick’e teslim ettiği “Genişletilmiş Duvarlar” inşa edilmeye başlanmış, Alexandria’nın sınırları ve güvenlik yapısı Rick’in önderliğinde daha ileri seviyeye taşınıyor. Kasaba halkı kendi arasında görev dağılımı yapmış gibi, sorumluluk üstlenilmeye başlanmış.

Korkak bildiğimiz Eugene, kasabanın giriş kapısının sorumlusu, diğer taraftan Denise, kasabanın kalan tek doktoru rolünü iyice üstlenmiş görünüyor. Anladığımız kadarıyla da Tara ile aralarında duygusal bir yakınlaşma son gaz devam ediyor. (bilmeyenler için belirtelim, Denise de Tara da eşcinsel, dizinin bu kısmında kaos içinde de olsa duyguların cinsiyetsiz kimliğine güzel atıflarda bulunuluyor.)

Bir önceki bölümün sonunda Rick’in dile getirdiği Next World kavramı, yavaş yavaş kurulmaya başlanıyor. Ama bilinmezlikler hala dışarıda…

5-things-you-might-have-missed-in-the-walking-dead-episode-the-next-world-854038

Haydi Erzak Bulmaya

Hayatın düzene oturmasıyla birlikte Alexandria’nın ihtiyaçlarını karşılayacak erzak arayışı için dışarıya çıkışlar kaçınılmaz. Bu görev, tabii ki geçmişten gelen tecrübeleri sebebiyle Rick ve Daryl’e kalıyor. Arabayla çıktıkları keşifte ciddi miktarda ihtiyacı karşılayacak bir kamyon bulan ikilimiz, geri dönüş yolunda bir benzinlikte gördükleri vending makinesini almak için durduklarında, aslında dizinin gidişatını etkileyecek bir durumla karşı karşıya kalıyorlar;

Koşarken hızla Daryl’e çarpan yüzü maskeli bir tip, Daryl’in refleksiyle yere indiriliyor, ardından yerdeki eleman zombilerden kaçtığını, 10 dakika mesafede olduklarını ve kendilerinin de bir an önce uzaklaşmaları gerektiğini söylüyor. Yüzünü açtığında, tipi ve sakallarıyla İsa’yı ne kadar andırdığını görüyoruz. İsmi sorulduğunda “Paul Monroe – Ama çevremdekiler bana Jesus derler” diyor. Diyalog esnasında Rick’in farklı olduğunu sezdiği bu elemana klasik “Kaç aylak öldürdün?” sorusunu sorduğunu görüyoruz. Ancak eleman cevap veremeyecek kadar telaşlı ve kaçmakta. Rick bu esnada elemanın ne kadar temiz yüzlü, tıraşının ne kadar düzgün olduğunu sorgular halde.

Ardından arka tarafta bir yerde bir silah sesi duyuluyor, tabi Rick ve Daryl derhal koşup ne olduğunu anlamaya çalışıyorlar. Ancak fark ediyoruz ki bu aslında az önceki elemanımızın küçük bir numarası, maytapları çöp kutusuna yerleştirip bizimkileri kandırıyor ve erzak yüklü kamyonu alıp kaçmaya başlıyor.

Rick ve Daryl kolay pes edecek tipler değil, yol boyunca koşarak kamyonu geri almak niyetindeler. Uzun bir mesafeyi kat ettikten sonra kamyonu çalan elemanın patlayan tekeri tamir etmek üzere durduğunu görüyorlar. Arkadan saldırıyorlar ancak bu esnada aslında elemanımızın silah kullanmamasına rağmen yakın dövüş konusunda ne kadar yetenekli olduğuna dair sinyaller alıyoruz. Yine de Rick ve Daryl gibi silahlı iki kurdu alaşağı edemiyor.

Rick ve Daryl, kötü niyetli birisi olmadığını sezdikleri bu elemanı öldürmüyorlar ve ellerini ayaklarını (biraz da gevşek bağlayarak) cezalandırma yoluna gidiyorlar. “Biz uzaklaşana kadar çözersin zaten…”.

Yoluna devam eden ikilimiz, bir ara aracın tepesinde bir tepinme hissettiğinde anlıyorlar ki, elemanımız Jesus, ellerini çözme hususunda da bir hayli çabuk… Rick’in freniyle Jesus arabanın tepesinden yere düşüyor. Ardından kovalamaca ve kapışma başlıyor. Bu kapışmanın öldürmek için değil erzak için olduğunu iki taraf da biliyor, bu nedenle birbirlerine zarar vermiyorlar. (Bu, aslında Rick’in ve Daryl’in halen vicdanını kaybetmediklerinin en önemli göstergesi).

Jesus’ın da zarar vermeye niyeti olmadığını gayet net görüyoruz. Arabanın koltuğuna ulaştığında Daryl’ın silahını almayı başarıyor, ancak kendisine yumruk atmak üzere olan Daryl’a “Eğil” diye seslenerek Daryl’a arkadan saldırmak üzere olan zombinin kafasına sıkıyor. Tabi sonra yumruğu yiyor. Bu esnada boğuştukları kamyonun el freni boşa düşüyor, içi erzak dolu kamyon sırt üstü nehre yuvarlanırken kamyonun kapısı, düşmekte olan Jesus’ın kafasına çarpıp bayıltıyor.

Rick ve Daryl, bir yandan kamyonu kaybetmenin siniri, diğer yandan baygın yatan yetenekli ama baş belası Jesus ile ilgili karar vermek durumundalar.

Michone’u Harcayacaklar Matmazel 🙂

Rick ve Daryl, Alexandria’ya geri döndüklerinde fazlasıyla yorgun ve moralsizler. Bir yığın erzak gözlerinin önünde ırmağın derinliklerine gömülmüş. Buna sebep olan ancak yine de şeytan tüyü sahibi Jesus, elleri ayakları bağlanıp mahzene bırakılıyor. Bu esnada Rick, Jesus’ın yanına bırakılan su ve ekmek parçasının yanına bir kağıtla not bırakıyor. (Not pek okunabilir değil, sanırım ne yazdığını ilerleyen bölümlerde göreceğiz). Ancak bu notun, Jesus’a güvende olduğunu ve adam olursa Alexandria’ya kabul edileceğini ifade ettiğini tahmin ediyoruz. Dediğimiz gibi, Jesus’da şeytan kesinlikle şeytan tüyü var.

Michone ve Spencer’ın duvarların dışında çıktıkları yürüyüş, Michone’un Spencer’ı dışarı çıkmama konusunda ikna çabaları, sonrasında dışarı çıkış sebebinin anlaşılması da güzel bir referans. Kargaşanın olduğu gece dönüşen Deanna’nın dışarıda bir yerlerde yürümeye devam ettiğini anlıyoruz. Spencer, annesine uygun bir cenaze töreni yapmak ve onun bir aylak olarak çevrede dolaşmasını engellemek için onu arıyor. Carl’ın yardımıyla Deanna’yı bulan Spencer, onu öldürüp Michone ile birlikte gömüyor.

Günün sonunda yorgun ve bitkin düşen Rick ve Michone koltukta sohbet ediyorlar ancak sohbetin ilerleyen bölümleri bizler için biraz şaşırtıcı bir yere gidiyor. Rick ve Michone arasında bir yakınlaşma söz konusu ancak bu yakınlaşmanın duygusal mı yoksa fiziksel mi bir çekim olacağını sanıyorum gelecek bölümlerde öğreneceğiz.

Nereden Geldim Nerelere Gidicem?

Bir önceki bölüm göz önüne alındığında bu bölümün bir hayli düşük tempoyla geçtiğini söyleyebiliriz. Ancak bu beklenen bir durumdu. Yine de takip edenlere şunu belirtmekte fayda var; Jesus’ın gelişi, gelecek bölümlerde temponun bir hayli artacağına işaret. Yepyeni bir serüvenin kapısını aralayacak olan Hilltop Colony aslında Bermuda Şeytan Üçgeni’nin ayaklarından birisi.

Geçen bölümde çok çok önemli bir karakter olan Negan’a atıfta bulunulduğunu söylemiştik. Jesus ve Hilltop da işin içine girince üçgen tamamlandı. Alexandria – Hilltop – Saviors üçgeni…

İlerleyen bölümlerde koloniler arası mücadelenin, diplomasinin, politikanın, anarşinin ve daha da önemlisi savaşın zombilerden ayrılıp insanlar arası mücadeleye dönüşmesinin en çarpıcı örneklerine şahit olacağımızı tahmin ediyorum.

Yine de temponun birdenbire bu kadar düşürülmesi benim açımdan bir eleştiri malzemesi. Ancak senaristlerin bir bildiği vardır diyerek yazıyı sonlandırıyor, sabırsızlıkla gelecek bölümleri bekliyorum.