Evet, şimdiye dek hep iyi ve güzel taraflarından bahsettik – ancak Uzak Doğu dizilerinde durum her zaman güllük gülistanlık değil. Bu yazıda Uzak Doğu dizilerine dair bir süredir canımı sıkan, oldukça nahoş ve hassas bir konudan bahsedeceğim: Uzak Doğu dizilerinde taciz ve şiddet, daha doğrusu tacizin ve şiddetin ele alınış şekli…
Cinsel taciz ve saldırı; fiziksel ve psikolojik şiddet maalesef ki hayatımızın bir parçası. Bu korkunç olaylar elbette ki sadece Uzak Doğuda gerçekleşmiyor ya da sadece Uzak Doğu dizilerinde mevzubahis edilmiyor. Ancak bu yazıda yalnızca uzak doğu yapımlarına odaklanacağız.
Günümüz gerçeklerinden olan şiddet ve tacizin dizilerde ya da filmlerde gösterilmesine karşı olmamakla beraber, bunun nasıl yapılmaması gerektiğine dair de edecek birkaç sözüm var.
Kore dizilerinde asıl sorun kadın karakterlerin işleniş biçimi
Kore dizilerini çok seviyorum ama özellikle ilk dönem Kore dizilerinin kadınlara davranış şeklinden nefret ediyorum- ve emin olun bu hislerimde yalnız değilim. Türk K-Drama takipçilerinin (en azından benim iletişim içinde olduklarımın) Kore dizilerine dair en büyük eleştirilerinden biri, bu dizilerde kadın karakterlerin işlenişi ile alakalı.
Benim gibi pek çok k-drama severin ilk izlediği yapımlardan biri olan “Boys Over Flowers” herkes tarafından bilinen, en popüler Kore dizilerinden biri. Yoko Kamio tarafından kaleme alınan “Hana Yori Dango” Japon manga serisinden uyarlanan bu yapımın Kore haricinde Japonya, Çin ve Tayvan versiyonları da bulunuyor ve orijinal materyale bağlı kalan bu yapımlar da en az “Boys Over Flowers” kadar sorunlu taraflara sahip.
Dizide lise öğrencisi genç bir kız olan Geum Jan Di, yeni başladığı okulda “F4” ismiyle tanınan 4 kişilik bir “çete”nin lideri olan Goo Joon Pyo’nun radarına giriyor ve işkence dolu hayatı da bu noktada başlıyor. Jan Di karakteri fakir, kafası çok çalışmayan, sakar, hiçbir şeyden haberi olmayan, sürekli yardıma muhtaç ezik biri olarak resmedilirken; Joon Pyo ise bunların tam tersi: zengin, zeki, başarılı, herkesin gıpta ettiği, herkesi parmağında oynatan ve istediğini elde edemediğinde kaba kuvvete de başvuran (sözde) güçlü bir karakter. Jan Di uzun süre Goo Joon Pyo’nun sistematik zorbalığına maruz kalıyor – ondan önce okuldaki bir başka gencin F4’ün zorbalıkları sebebiyle intihara kalkıştığını da bu noktada vurgulayalım.
Jan Di tüm dizi boyunca Joon Pyo’nun hem fiziksel hem psikolojik şiddetine maruz kalıyor. Kendisi Joon Pyo’nun emriyle kaçırılıyor, zorla bir baştan yaratma sürecinden geçiyor, sürekli olarak hakaret işitiyor; Joon Pyo zorla onu öpmeye çalışıyor, onunla birlikte olma ısrarı ve onu her yerde takip ediyor olması sapıklık boyutuna ulaşıyor ve hatta Jan Di’nin bir grup erkek tarafından neredeyse cinsel saldırıya uğrayacak olmasının ardında da o var. Kötü olan şu ki, en nihayetinde tüm bu yaşananlara rağmen ve Jan Di’nin yanı başında ona her zaman kibar davranan ve her olayda yanında olan Yoon Ji Hoo karakteri yerine Goo Joon Pyo’yu tercih ediyor olması… Her ne kadar Joon Pyo’nun zorlu aile hayatının ve geçmişinin bazı davranışlarının sebebi olduğunu zamanla öğrensek de bu uyguladığı şiddeti elbette haklı kılmıyor. Dizi izleyiciye Goo Joon Pyo’nun “ne yaparsa sevgisinden yaptığı” düşüncesini dayatıyor ve Goo Joon Pyo ile Geum Jan Di arasındaki son derece toksik ilişki, romantize ediliyor.
Boys Over Flowers bir gençlik dizisi ve daha çok henüz hayat deneyimi çok az olan gençlerin izlediği bir yapım. Gençlerin aklına aşka ve ilişkilere dair sokulan fikirler, en azından bu dizi örneğinde, gerçekten ürkütücü.
Boys Over Flowers dizisini ve bu dizide yaşananları özellikle uzun uzadıya anlatmak istedim çünkü yakın zamana dek k-dramalarda kadın-erkek ilişkileri ve ortaya konan kadın karakterler aşağı yukarı bu dizidekine benziyordu. (Örneğin aynı dönemde yayınlanan Playful Kiss dizisi de benzer özellikler taşıyor). Mükemmel erkeklerin ve nasıl olduysa onların bir şekilde âşık olduğu pasif kadınların hikayesi anlatılıyordu. Erkekler her açıdan mükemmel ve olabildiğince (yani toksik seviyede) erkeksi iken, kadınlar hep kusurlu idi: pasif, ezik, tek başına var olamayan, kendini koruyamayan, yardıma muhtaç, utangaç, başarısız bireyler… Saç baş yolduran bir diğer nokta ise başrol kızımızın her zaman kendine iyi davranan taliplisi yerine, ona şiddet uygulayan ve/veya taciz eden kişiye âşık olması.
Kore dizilerinde halen cinsiyetlere biçilen roller son derece keskin; erkekler sert, kıskanç, zeki ve duygusuz; kadınlar ise naif, zarif, saf, güzel ve “anaç” olmalı. Öyle bir durum ki dizilerde ayakları üzerinde durabilen başarılı kadın karakterler dizinin “kötü” karakteri olarak ortaya konuyor; kibar ve saygılı olan, düzgün adamlar ise hikayemizin kaybetmeye mahkûm 2. erkekleri…
Her ne kadar son dönem dizilerde güçlü ve bağımsız, k-dramalarda alışageldiklerimizden farklı kadın karakterlere dizilerde daha fazla yer veriliyor olsa da şimdiye kadar ki dönemde Kore dizilerinde izlediğimiz kadınlara yönelik bazı şiddet ve taciz olayları “klişeleşmiş” durumda ve romantik olaylar gibi izleyiciye sunuluyor. Erkeğin aşırı kıskanç tavırları ve bunun kadını mutlu etmesi; erkeğin istediği zaman kadını zorla bileğinden tutarak kadın karşı çıkmasına rağmen onu bir yerlere sürükleyerek götürmesi, kadın hayır demesine rağmen sapıklık seviyesinde onu takip eden ve ilişki için zorlayan erkekler, erkeklerin kadınların görünüşüne ve zekasına hakaret etmesi, kadınları çeşitli sebeplerle aşağılaması, kadını duvara yaslayarak iki kolu arasına sıkıştırıp öpmekle korkutan ya da bu haldeyken zorla öpen erkekler… Tüm bunlar açık seçik taciz ve şiddet olayları olmalarına rağmen maalesef dizilerde toksik ilişkileri normalize eden romantik/komik davranışlar olarak yansıtılıyor izleyiciye.
Kore dizilerinde yaşı kaç olursa olsun kadınlar ilk öpüştüklerinde bir “şok” geçirir. Hele ki erkeğin seksten bahsetmesi ya da kadınla birlikte olmak istemesi kadınlar için inanılmaz korkutucu ve utanç verici bir durumdur. Bu klişelerin bile cinsiyetlere biçilen rollerle alakası ortada: “iyi” kadınlar naif ve utangaç olmalı, iyi bir kadının seks konusunda herhangi bir bilgisi ya da arzusu olamaz. Erkekler kendine güvenen, talepkar taraf olmalı, kadınlar ise çekingen.
En nihayetinde tüm bu anlattıklarımız şu amaca hizmet ediyor; bu yapımları izleyen gençlerin aklına: “bir erkek size ne kadar kötü davranırsa davransın, eğer sabırlı ve anlayışlı olursanız, o kişi tamamen değişecek ve sizi tüm kalbiyle sevecektir” düşüncesi bir şekilde sokuluyor. Halbuki gerçek hayatta bu çok yanlış ve çok ağır sonuçları olabilecek bir yaklaşım.
Sadece eski dizilerde ve yukarıda anlattığımız şekilde gerçekleşmiyor elbette Kore dizilerinde şiddet ve taciz olayları. Geçtiğimiz günlerde Backstreet Rookie dizisi lise üniformalı bir genç kızın sigara aldırmaya çalıştığı bir yetişkini dudağından öpmesi sebebiyle ciddi eleştiriler aldı. Maalesef reşit olmayan genç kız/erkek ile yetişkin birey ilişkileri dönem dönem Kore dizilerinde işlenen konular. Eskiden çok tepki almıyorlardı ancak son yıllarda tüm dünyada pedofili konusunda artan farkındalık sebebiyle Kore dizi izleyicisi de bu konuda oldukça dikkatli. Son dönemde yaşanan bir diğer dikkat çekici olay ise, It’s Okay to Not Be Okay dizisinde kadın karakterin erkek karakteri taciz sahnesiydi. Tartışmalı bu sahnede kadın karakter hoşlandığı erkeği soyunma odasında sıkıştırıyor, yarı çıplakken gözetliyor ve hatta çıplak vücuduna izin almadan dokunuyor. Bir kadının erkeği tacizi nedense dizide komedi unsuru olarak kullanılmış ve tam tersi bir durumda olacağı kadar da tepki almadı. Halbuki cinsiyetlerden bağımsız olarak, taciz tacizdir.
Tayland tecavüz kültürü
Bir süre önce Tayland’da iki “Boys Love” dizi oyuncusunun bir canlı yayın sırasında tecavüz kurbanları hakkında şakalaştığı ve kahkahalarla güldüğü bir video gündeme oturdu. Bu olay öylesine büyük tepki aldı ki oyunculardan biri basın açıklaması yaparak bu davranışları için özür dilemek zorunda kaldı. Bu yazıyı yazmaya da işte tam olarak o zaman karar verdim.
Bunu söylemek oldukça can sıkıcı ve hatta mide bulandırıcı ama Tayland’ın medya ürünlerinde bile ortaya koymaktan çekinmediği bir tecavüz kültürü var… Her toplumun kendi ahlak anlayışı olduğu, hassasiyetlerinin farklı olduğu doğru ancak “tecavüz” denilen şeyin normal kabul edilebileceği hiçbir kültür ya da coğrafya olamaz.
“Tayland Tecavüz Kültürü” dediğim şeyle ne kastettiğimi anlatmaya, Taycada bizim bildiğimiz anlamda “tecavüz” için kullanılan 2 farklı kelime olduğunu söyleyerek başlayabilirim. İlk kelime ‘bplum’ (ปล้ำ), güreşmek ve zor kullanarak seks manasında da kullanılıyor. İkinci kelime ise ‘khom kheuun’ (ข่มขืน). Bizim için bu iki kelime de aynı anlama geliyor, tecavüz. Ancak bize ne kadar tuhaf gelirse gelsin Tayland’da durum farklı. Onlar için tecavüzün iki derecesi var, ‘khom kheuun’ suç olan ve ciddi tecavüz anlamında kullanılan; ‘bplum’ dedikleri zorla sahip olma ise onlar için suç unsuru sayılmayan tecavüz, artık öyle bir şey nasıl oluyorsa. “Bplum” dedikleri tecavüz şekli, “romantik” bir eylem olarak özellikle pembe dizilerde sıklıkla kullanılıyor.
Tecavüz Tayland dizilerinde bir “intikam” aracı olarak kullanılıyor dedik; bu yeterince korkunç değilmiş gibi zamanla kurban tecavüzcüsüne aşık ediliyor ve hikayelerin sonunda tecavüzcü ve kurbanı mutlu bir ilişki yaşamaya başlıyorlar. Ve bu bahsettiğim tecavüzcü ile kurban arasında yeşeren aşk hikayeleri, Tayland pembe dizilerinin alışıldık hikayelerinden. Sevgilisini sekse zorlamak, aileler arası intikam için ailenin kızına tecavüz etmek, beraber olmak istenen kadını sarhoş edip ondan faydalanmak… bunlar Tayland pembe dizilerinin sonu tecavüzcü ve kurban arasında başlayan aşk ile biten hikâye örgülerinden bazıları.
Tayland dizilerinde tecavüz intikam için bir araç ya da gerçek aşka giden yol olarak kullanılıyor. Aktivistler 6 yıldır yapımcıların ülkedeki cinsiyet eşitsizliğini besleyen ve ciddi bir suç olan tecavüzü romantikleştirmesine engel olmaya çalışıyor ama henüz kesin bir zafer kazanılabilmiş değil.
2014 yılında Thai Health Promotion Foundation tarafından yapılan bir araştırmaya göre Tayland pembe dizilerinin %80’i cinsel şiddet ya da tecavüz içeriyor ve bunların neredeyse hiçbiri yargıya iştigal etmiyor. Prime time’da yayınlanan ve tecavüzü normal bir şey gibi gösteren tüm bu yapımların gençleri ve çocukları nasıl etkileyebileceğini bir düşünün!
Tayland’da sıkça gösterilen ve üstte bahsettiğim bu “temalar” tekrar tekrar TV’ye yeniden uyarlanan bazı kitapları kaynak alıyor. Peki, tecavüzün bir sevgi eylemi olarak aklanması düşüncesinin temelinde neler yatıyor? Aslına bakarsanız bunun, cinsiyetlere biçilen rollere dayanan birden fazla açıklaması olabilir. İyi bir genç kadın, bir erkekten hoşlansa dahi asla ilk adımı atmamalıdır. Bu sebeple aralarında bir ilişki başlaması için erkek ipleri eline alır ve kadına tecavüz eder. Böylece ikisi arasında mecburi bir ilişki başlayacaktır. Kadın, erkeğin himayesine girer; erkek de ona karşı bir sahiplenme, sorumluluk hissetmeye başlar, artık kadını koruyup kollaması gerekecektir. Diğer taraftan eğer kadın “kötü” bir kadınsa, erkek onu cezalandırmak için tecavüz eder, çünkü davranışlarıyla bunu hak etmiştir. Gördüğünüz gibi tecavüzü aklayan tüm bu hikâye örgüleri, tecavüzcüyü suçsuz kılarken, iyi karakterde de olsa kötü karakterde de olsa kurbanı suçluyor.
Tayland Ulusal Yayın ve Telekomünikasyon Komisyonunun (Tayland’ın RTÜK’ü gibi düşünülebilir) yayınladığı rehberler ve verdiği cezalara rağmen şiddet ve romantizmin iç içe geçtiği Tayland dizileri son bulmuş değil. Zira “Tokat ve öpücük” (slap and kiss) adı verilen bu tür içerikler halen yüksek reyting getiriyor.
Bu tür hikayeler Tayland’ın heteroseksüel ilişkilerin yer aldığı dizileri kadar, eşcinsel ilişkilerin anlatıldığı ve çoğunlukla gençlere hitap eden “Boys Love” tarzı dizilerinde de yer alıyor. Bu dizilerin hemen hemen hepsinde bir tarafın “zorlandığı” sahneler mevcut. Zorla öpmek, sapıklık derecesinde takip, taciz ve ilişkiye zorlama, karşı taraf açık açık “hayır” demesine rağmen sekse zorlama, tecavüz ile korkutarak psikolojik şiddet uygulama… Hatta bir dizide bir lise öğrencisi; arkadaşının sevgilisini kıskanıyor ve ikisini ayırmak için bir grup erkek tutarak sevgiliye toplu tecavüz ettiriyor; bu tecavüzün görüntülerini de kayda alarak şantaj yapıyor. Aynı dizide yetişkin bir gencin, arkadaşının küçük erkek kardeşine 14-15 yaşlarındayken tecavüz ettiğini öğreniyoruz. Ağabey de bu durumu öğreniyor ve arkadaşını affediyor(!). Tecavüzcünün açıklaması ise şöyle “Ne yapayım, çok sevimliydi, kendime hakim olamadım”… İşin en korkunç kısımlarından biri ise tüm bu korkunç eylemlerin hiçbirinin yargıya taşınmıyor oluşu. Kimsenin aklına polisi aramak gelmiyor.
Sadece Tayland BL dizilerinde değil, Çin ve Tayvan yapımı Boys Love dizilerinde de benzer hikâye örgüleri sıklıkla işleniyor. Örneğin pek çok BL severin en sevdiği yapımlar içerisinde yer alan (bu durum halen tüylerimi ürpertiyor) 2016 Çin yapımı Addicted Heroin isimli dizide henüz lise öğrencisi oldukları dönemde bir taraf diğerini sürekli olarak sekse zorluyor, hatta dizide (sözde) sevdiği kişiyi kaçırıp yatağa bağladığı ve zorla öptüğü bir sahne bile var! Hayatımda karşılaştığım en toksik ilişkilerden biri yaşanıyor bu dizide ve bu yapımın janra içerisinde en popülerden biri olması gerçekten korku verici.
Uzak Doğu dizilerindeki problemli alt metinleri ortaya koymak çoğunlukla ağız tadı kaçırmak olarak yorumlanıyor. Bu yazıyla ve çeşitli Uzak Doğu ülkelerinden verdiğim örneklerle özellikle ağzımızın tadını kaçırmak istedim ki, en azından keyifli vakit geçirmek, kafa dağıtmak için izlediğimiz yapımlarda bile gerçekte ne izlediğimizin farkında olalım. Neyi kanıksadığımız, neyi romantikleştirdiğimiz ve neyi normal olarak algıladığımız tahmin edilenden çok daha önemli. Belki de değişim “normal” olarak önümüze sunulana “Hayır!” diyerek karşı çıktığımız anda başlar, kim bilir?
Not: Tayland tecavüz kültürü ile alakalı kısımlar için alttaki makalelerden faydalanılmıştır:
* RAPE CULTURE IN THAILAND (https://undertheropes.com/2016/04/01/rape-culture-in-thailand/)
** Public Anger Is Growing At How Thailand’s TV Shows Glorify Rape (https://www.huffpost.com/entry/thailand-rape-soap-operas_n_582c733fe4b01d8a014b800e)
*** MeToo Bangkok? In Thai TV soap operas, rape and sex attacks are a troubling norm (https://www.scmp.com/week-asia/lifestyle-culture/article/3047227/metoo-bangkok-thai-tv-soap-operas-rape-and-sex-attacks)
2. Not: Bu yazı ilk olarak 2020 yılında Episode Dergi‘de yayınlanmıştır.