Bölüm İncelemesi: BTS Bon Voyage 2×05 “Mission! Find the Lodging!”

4447
BTS Bon Voyage

Herkese Merhabalar!

Geçtiğimiz hafta tatilde olduğum için, 4. bölümü izlemiş olsam da henüz yazmaya fırsat bulamadım. Bölüm incelemeleri iyice sarkmasın diye de 4. bölüm yazısını hafta sonuna bırakarak, önce 5. bölümü yazmaya karar verdim. BTS Bon Voyage 2. sezonun “Mission! Find the Lodging!” isimli 5. bölümü, 25 Temmuz’da V LIVE üzerinden yayınlandı. İşin şaşırtıcı kısmı, 2. sezonun bitmesine yalnızca 3 bölüm kalmış olması. Sezon ne zaman başladı da 5. bölüme kadar geldik açıkçası anlayamadım, zaman gerçekten çok hızlı geçiyor.

5. bölüm yine çok eğlendiğim ve kahkahalarla güldüğüm bir bölüm oldu. Bu bölümde özellikle hoşuma giden bir kaç yer var ki bunları aşağıda detaylandıracağım.

Bölüm, yapım ekibinin çocukları sabah uyandırması ve uyku mahmuru hallerini çekmesi ile başlıyor. Öncelikle BTS üyelerinin bu aşırı sevimli hallerini bize gösterdikleri için kendilerine teşekkür etmek istiyorum 🙂 Bu kısımda içinden Tae’nin yanaklarını sıkmak gelmeyen yoktur sanıyorum, BTS’in en uyanmak bilmeyeni kendisi olsa gerek. Ya da sabahlara kadar Overwatch oynadığından yeterince uyuyamıyor, bilemiyorum 🙂

Herkes sabah uyanmaya, saçını başını düzeltmeye çalışırken bahçedeki papağan ile sohbet etmeye çalışan Jin’in bu grubun en büyük üyesi olduğuna inanasımız gelmiyor gerçekten. Hele ki papağan eğildiğinde “Vaaaaa, Kore usulü selam veriyor!” diye sevinmesi beni benden aldı. Şunu da söyleyerek bu kısmı geçeceğim: tam tersini iddia etsen de kendi saçına şekil verme konusunda oldukça başarılısın sevgili NamJoonie…

Bu bölümde çocuklar önce Oahu adasına seyahat ediyorlar. Yapımcılar havaalanına vardıktan sonra üyeleri kendi hallerine bırakıyorlar, bu noktadan sonra uçak biletlerini almak da dahil olmak üzere kendi işlerini kendileri halletmek zorundalar. Üyeler artık geçen seneye göre çok daha tecrübeli, ayrıca J-Hope’un da dediği gibi 1 ay Amerika’da turnede kaldıktan sonra özellikle İngilizce’yi anlama konusunda kendilerini oldukça geliştirmişler. NamJoon da diğer üyeleri elinden gelen her şekilde İngilizce konusunda teşvik ediyor ve onlara yardımcı oluyor. Eh, lider gibi lider diye boşuna demiyoruz.

Adaya vardıklarında seçtikleri kağıtlarda yazan sayılara göre üyeler eşleşiyor ve yapım ekibi de günün görevini açıklıyor. 3 takım da farklı toplu taşıma araçlarını kullanarak adada konaklayacakları evi kendi başlarına bulacaklar. Takımlar Jimin ve Jungkook; Jin ve Hoseok; Yoongi, Tae ve NamJoon olarak belirleniyor ve macera başlıyor.

1. Kısım: Kalınacak Evi Bulma Görevi

Bu kısmı bu sefer biraz değişiklik olması ve okumayı kolaylaştırması için kısa notlar şeklinde yazmaya karar verdim bu sefer.

– Geçen sezon kendi başına otobüse binip Kızey Avrupa’da ıssızlığın ortasında kaybolan Tae, bu sefer yanında iyi derecede İngilizce bilen NamJoon olduğu için kendisini çok rahat hissediyora benziyor.

– Bu bölümde bir kez daha yaptılar ve BTS’in hyungu Jin ile maknaesi Jungkook’un tekme-tokat içerikli özel selamlaşmaları gerçekten çok komik.

– Yoongi’nin BBMAs sonrası bir röportaj sonrası patlattığı bomba “Do you know BTS?” üyeler tarafından çok sevilmiş olacak ki bu şakayı her fırsatta kullanıyorlar.

– En “swag” takım olan NamJoon, Tae ve Suga yola çıkmadan önce birer kahve içmeye karar veriyorlar. Elinde Iced Americano’su olmadan şuradan şuraya gidemeyen Suga söz konusu olduğundan çok da şaşırmıyoruz.

– Bu bölümde NamJoon her şeyi kendi halletmektense, tae’yi İngilizce konuşma konusunda teşvik etmek için hep onu öne sürdü ön bilgi vererek. Ve bunu her yaptığında da küçük öğrencimiz Tae konuşurken arkada ” A, B, C, D…” diye bir çocuk şarkısı çalmaya başladı. Bon Voyage’ın bu şekildeki editlemelerine bayılıyorum.

– Binmeyi planladıkları otobüsü gören Jin ve Hobie ikilisi koşmaya başlıyorlar. Bu onların bu bölümdeki son koşuşu da olmuyor üstelik 🙂 Yetiştiklerine çok sevinen ikilimiz “Her şey yolunda gidiyor” derlerken, otobüs şoförünün yanlış otobüse bindiklerini söylemesiyle yıkılıyorlar.

– Bu kısmın hem en şanslı hem de en şanssız ikilisi bence Jin ve Hobie idi. Hem sürekli hata yaptılar hem de sürekli karşılarına kendilerine yardım eden (ve hatta Korece konuşan) insanlar çıktı.

– Jimin ve Jungkook, otobüse binecekleri durağa doğru ilerlerken konu konuyu açtı ve mevzu Jungkook’un 3 gündür hep aynı Hawaii gömleğini giyiyor olmasına geldi. Merak etmeyin, Jungkook pis bir adam falan değilmiş, kendisi her akşam gömleği yıkıyormuş ki Jimin de bunu onayladı. Tam bir Başak erkeği diyor ve devam ediyorum 🙂

(Şunu da söylemek istiyorum ki, ellerinde akıllı telefonları olmasına ve varacakları yere yalnızca bir aktarma ile gidecek olmalarına rağmen bu çocukların yollarını bir türlü bulamıyor oluşuna cidden aklım ermiyor. Bir de toplu taşımayı kullandıkları yer Hawaii’nin otobüsleri. Biz demek ki bunları Berlin ya da Paris metrosuna bıraksak bir daha bulamayabiliriz.)

– SWAG team NamJoon, Suga ve Tae, otobüse binecekleri durağa gayet cool bir şekilde geliyorlar. NamJoon Tae’ya önce ne söylemesi gerektiğini öğretiyor, daha sonra onun önderliğinde otobüse biniyorlar.

– Bilet parası ve geçerlilik süresi üzerine biraz beyin fırtınası yapan Jin ve Hoseok önce yemek yemeğe karar veriyorlar. Jin’in “Bana güven sen” nasihatleri eşliğinde güle oynaya havaalanının içine dönen ikili, o bölüme geçemeyeceklerini görünce bir hayal kırıklığı daha yaşıyor. Durağa geri dönüşlerinde otobüsün yaklaşmakta olduğunu gördüklerini ise yeniden koşmaya başlıyorlar 🙂

– O sırada otobüste, Jimin ve Jungkook ne kadar bronzlaştıkları hakkında konuşmaktalar. Jungkook kendi büyük burnu ile dalga geçerken, Jimin de ayak parmaklarının bronzlaştığını söylüyor ama kameramanın çekim yapmasına izin vermiyor, kirli oldukları için utanmış 🙂

– Jin otobüste “acil durum yemeği” olarak çantasından “kırmızı biber ezmesi” çıkarıyor. Yani buna nasıl bir yorum yapacağımı cidden ben de bilmiyorum. Hani bir insanın çantasında “kırmızı biber ezmesi” taşımasını geçtim, bunu bir şeye sürmeksizin yemesi hakkında diyecek bir şey yok. Hadi Jin çatlak bir herif biliyoruz, J-Hope da ona kolaylıkla uyum sağlıyor sanki.

– Otobüsten inen Jimin ve Jungkook’un yanlış durakta olduklarını anladıkları andaki yüz ifadeleri tam bir dramdı ama güldüm.

– Transfer noktasında otobüsten inen Jin ve Hobie, SWAG team ile karşılaşıyorlar. İkilinin herkesten önce yola çıkmasına rağmen yanlış otobüse bindikleri için geç kaldıklarını öğrenen NamJoon oldukça eğleniyor.

– SWAG team önce yemek yemeğe karar veriyorlar. Yemeğin siparişini yine Tae veriyor İngilizce olarak. İlk hafta markette kendisine ismi sorulduğunda “J” diyen tae bu sefer “Van Gogh” diyor. Tamam Tae’cim yabancıların anlaması zor diye biz de yurt dışında basit isimler söylüyoruz ama John diyoruz, Jack diyoruz 🙂 Van Gogh ne?!

– Jimin ve Jungkook ise bu sırada halen transfer noktasını aramaktalar. “Yaa biraz rahat ol” kafasındaki Jungkook ikiliyi sürekli yanlış yöne götürürken, Jimin birazcık paniklemiş halde. hatta arada Jungkook’a biraz “şiddet” uyguluyor. Hızlı adımlarla yaya geçidinden karşıya geçmeye çalışan Jungkook ve Jimin, iki yavru civciv kadar sevimliler. Ayrıca otobüs durağında yolu soran Jimin’in İngilizce telaffuzu şaşırtıcı derecede iyi.

– Şansları bugün hiç yaver gitmeyen Jin ve Hobie sushi yemeğe karar veriyorlar ama gittikleri mekan bu sefer de kapalı. Aç ve yorgun olsalar da otobüslerini bulup, biniyorlar. Çok cheesy ama yine de hoşuma gitti, J-Hope Jin’den çantasından jelibon çıkarmasını istiyor ve jelibon çıkarırmış gibi yapan kalplerin efendisi Jin, parmak kalbi yapıyor. Saçma ve sevimli 🙂

– Otobüs yolculuklarına devam eden Jimin ve Jungkook, otobüste tabi ki selfie çekiyorlar. Buyurun bu fotoğrafları da Jimin bölüm yayınlandığı gün twitterda paylaştı. O da olmasa ARMY selfie yetersizliğinden ölecek. İkinci tweet ise birlikte yemek yedikleri Korean BBQ restaurantından.

– Bu arada bu bölüm itibariyle Jimin saçlarının kontrolünü tamamen kaybetmiş gibi görünüyor 🙂

– Yemekten sonra yeniden yola koyulan SWAG team, NamJoon’un “Durun 1 dakika” demesiyle “Acaba yine neyini kaybetti?” diye küçük çaplı bir heyecan yaşıyorlar. Suga artık bu durumlarda sadece “Git bul da dön” diyormuş. Neyse ki NamJoon telefonunu çantasında bulunca yollarına devam ediyorlar.

– Son durağa kadar gelen ve nerede inmeleri gerektiği hakkında fikri olmayan Jin ve J-Hope günen en şanslı ve en şanssız takımı olarak az da olsa Korece bilen bir şoföre denk geliyorlar. Bu iyi yürekli adam onları yönlendirdiği gibi, otobüs biletlerini de veriyor. Otobüs durağında karşılaştıkları bir başka kadın ise doğru otobüse binmeleri için yine onlara yardım ediyor. Bu kadar yardıma rağmen bu çocuklar nasıl olup bu kadar hata yaptılar, onu da anlamak zor 🙂

– Jin ve J-Hope otobüste SWAG team ile karşılaşıyorlar ama bölümü “eğlenceli” kılmak için erken inip yürümeye karar veriyorlar. Geçen sezon Jin yine buna benzer bir şey yapmış, Jimin’i kilometrelerce yürütmüştü. Jin yürümeyi sevse de, yönünü bulma konusunda pek (hiç) başarılı değil sanki.

– Tae, birdenbire otobüste bir adamla konuşmaya başlıyor. Meğer bu genç adam bizim çocukları tanımış o yüzden bakıp duruyormuş. Yanında imzalatabileceği bir şey olmadığı için üzgün olduğunu söyleyince NamJoon “Bizi tanıyor musun?” diyor, o da “BTS!” diyor tabi ki. Çocuk fotoğraf çekinmek istiyor ama NamJoon “Maalesef buna iznimiz yok” diyor. (Tae’nın o sırada “Important Business” dediğini de kaçırmadık 🙂 ) Bu konuya daha önce de değinmiştik sanıyorum, benim de aklımı kurcalayan bir şeydi ve netlik kazanmış oldu. BTS üyelerinin dışarıda hayranlarla fotoğraf çektirmesi yasak. Yani düşünün Hawaii’de otobüste BTS’ten 3 üye ile karşılaşacak kadar şanslı, onlarla fotoğraf çektiremeyecek kadar şanssız bir insansınız. Zalımsın BigHit.

– Bölümün ilk kısmı biterken, SWAG team ile Jimin ve Jungkook’un takımı, konaklama yerine neredeyse aynı anda varıyorlar. Eve vardıktan sonra evi keşfe çıktıktıklarında Tae camdan bahçe kapısını fark etmeyip, kafasını çarpıyormuş. Ben bunu ilk sefer fark etmemiştim. Ayrıca siz de zalımsınız yapımcılar, niye koydunuz bu sahneyi bölüme 🙂 Kalacakları evin bahçesinde bir de havuz var, Jimin ve Tae hemen kendilerini suya atıyorlar. Bu çocukların neden kıyafetleriyle yüzdüklerine halen akıl sır erdiremediğim için yine belirtme ihtiyacı hissettim. Bu karın kasları neden bu kadar sıkı şekilde saklanıyor sayın BigHit? Neyse, kıyafetleriyle yüzmek zorunda olsalar da çocuklar eğleniyor, önemli olan da bu. Ha bu arada, bu sezona benim için Tae’nin pembe ve yumuşak saç bandı damgasını vurdu diyebilirim.

– O sırada Jin ve J-Hope hala yürümekteler. Hafiften yağmur yağmaya da başlayınca bu yolculuk onlar için gerçekten dramatik bir hal alıyor. Ve en sonunda o kadar maceranın ardından onlar da konaklama yerine varıyorlar. Böylece bu kısım tamamlanmış oluyor.

2. Kısım: Takımların Seçilmesi & Masa Tenisi Yarışması

Bildiğiniz üzere Bon Voyage 2. sezonun teması arkadaşlık. Yapımcılar BTS’in aralarındaki arkadaşlığı pekiştirmeye çalışıyor. Oahu adasındaki ilk gün köpekbalığı kafes dalışı ile başlayacak, sonra atıştırmalıkları ile ünlü bir mekana gidecekler. Ardından da “Arkadaşlık Turu”nun ikincisi gerçekleştirilecek. Yapımcılar bunu söylediğinde çocuklar hep bir ağızdan “Bakın biz birbirimizi çok seviyoruz, gerçekten seviyoruz, aşırı seviyoruz çok da iyi arkadaşız” diye hep bir ağızdan konuşmaya başlıyorlar. Takımları belirlemek için yine bir oyun oynanıyor ve Jimin, J-Hope ve Tae; NamJoon ve Suga, Jin ve Jungkook şeklinde takımlara ayrılıyorlar. Ancak bu takımlar üyeler için çok alışılmışın dışında gelmeyince, takımlar yeniden ve bu sefer üyelerin önerileri göz önüne alınarak oluşturuluyor.

Dürüst olmak gerekirse, bu bölümde en çok eğlendiğim kısım burası oldu 🙂 Özellikle NamJoon’un öne sürmesi ve diğerlerinin de desteği ile Suga ve Tae ilk takım oldular. Bu iki Daegu doğumlu üye, çocukların söylediğine göre ekipteki birbiriyle fikirleri en uyuşmayan iki insanmış. Bu takım belli olduktan sonra Suga “Yıllardır birlikte yaşıyor olsak da, tüm üyelere içerisinde en iletişim kuramadığım kişi Tae” diye itiraf ediyor. Ne zaman bir karar verilecek olsa, hep birbirlerinin tersi şeyler söylüyorlarmış. Suga burada yaratıcılığını konuşturuyor ve diyor ki “Eğer aramızda bir anlaşmazlık olursa Tae’nin elini böyle 5 dakika boyunca tutacağım” diyor. Bu kuralı hemen o akşam uygulamaya geçiriyorlar. Sanırım gelecek bölümde de bol bol el ele gezen Suga ve Tae göreceğiz.

Bu sefer Jimin’in önerisiyle ikinci takım Hobie ve NamJoon olarak belirleniyor. Zaten Jimin bu öneriyi dile getirdiği anda Hobie ve NamJoon arasındaki o tuhaf elektrik hissediliyor. Bunun hakkında daha önce de bir şeyler okumuştum. Kore insanı bildiğiniz üzere yaş konularına çok takıntılı. BTS’in lideri NamJoon olsa da aslında kendisi grubun en büyüğü değil, Hobie ondan daha büyük. Bu açıdan aralarında belli belirsiz bir çekişme olduğundan bahsedildiğini duymuştum. Takım belirlenince konuşma sırasında Hobie NamJoon’a “Rap Monster” diye hitap ediyor. NamJoon da “Bakın gördünüz mü, ne NamJoon ne de RapMon dedi, bu adam bana karşı çok mesafeli” diyor. NamJoon defalarca kendisini bira içmeye davet etmiş ama Hobie hiç onunla dışarı çıkmamış, bu bölümde sanırım 2 rapperımızı karşılıklı bira içerken izleyeceğiz.

Ve son takım da böylece Jin, Jimin ve JungKook olarak belirlenmiş oluyor. Bu üçlü aslında çok da şaşılacak bir takım değil, kendileri de itiraf ettiği üzere kendileri içki arkadaşları.

Bu arada en son Suga’nın şu sözlerine bayıldım “Tae ne derse onu yapacağım. Büyük bir ağabey gibi davranacağım. Onun kararlarına uyacağım çünkü onun benim kararlarımı gerçekleştiremeyeceğini biliyorum. Eğer ki kavga edecek gibi olursak işte böyle elini tutacağım yine”. Suga, seni seviyoruz. 

Arkadaşlık turunda kimin ne kadar para alacağının belirleneceği masa tenisi oyununda kimin ilk başlayacağı tabi ki yine taş, kağıt, makas ile belirleniyor. Ve ilk turda Hobie ve NamJoon’un ekibi, Suga ve Tae’nin ekibiyle karşılaşıyorlar. Bu masa tenisi yarışmasının zorluğu, üyelerin tek ellerinin birbirlerine bağlı olması.

İlk turun kazananı J-Hope ve NamJoon oluyor. İkinci maç, yine J-Hope ve NamJoon ile Jin, Jimin ve JK’in takımı arasında oynanıyor. Bu oyunun da kazananı J-Hope ve NamJoon’un takımı oluyorlar. Bu durumda 3. takım olan Jin, Jimin ve JK, 3 kişilik bir ekip olmalarına rağmen en az parayı alacak takım durumuna düşüyorlar. Bu yüzden yapım ekibi yeni bir teklifle geliyor, eğer takımda 2 kişi pinpon topunu karşılıklı olarak düşürmeden 10 kez sektirebilirse, 10 dolar daha alacak. Jin ve JK deniyorlar ama başarılı olamıyorlar. Daha sonra Suga ve Tae de denemeye karar veriyor ama yapımcılar “Başarılı olursanız 10 dolar ek vereceğiz, başarısız olursanız da 10 dolar keseceğiz” dediğinde Suga oyundan vazgeçiyor. Kendisi bu ve benzeri kumarlara karşı biliyorsunuz. Tae şanslarını denemeleri gerektiğini söylese de Suga olmaz diyor ve sonunda yaşadıkları bu ilk tartışmada elele tutuşup oturmaya karar veriyorlar 🙂 Jimin ve JungKook şanslarını deniyor ve yine beceremiyorlar. Bu sefer 1. gelen takım NamJoon ve J-Hope, 3 kişilik takımın kaybettiği 10 doları onlar için kazanmak adına teklifi değerlendiriyor. Yine olmuyor 🙂 Ve son olarak yine Jimin ve Jungkook sahnedeler. ve maalesef sonuç yeniden hüsran… Suga’nın “Tae, bundan ne öğrendik? Bazen hiçbir şey yapmamak, bir şey yapmaktan çok daha iyidir!” sözleriyle turnuva sona eriyor.

Rap Monster ve J-ope’un takımı 90 dolar, Suga ve V’nin takımı 50 dolar, Jin, Jimin ve Jungkook’un takımı da 50 dolar kazanıyor. Ertesi gün bu parayla hem yemek yemek, hem de yalnızca Hawaii’de bulunabilecek birer hediye almak zorundalar. Jin “Bir şey almamıza gerek yok, birbirimize birer ağaç dalı veririz olur biter” diye şaka yapıyor. Hatta “İlla bir şey vermemiz gerekiyorsa” diyerek çoraplarını çıkarıp birini Jimin’e diğerini de Jungkook’a atıyor onlar da alıp giyiyorlar 🙂

Bu bölümde açıkçası özellikle konaklayacakları eve geldikten sonraki kısımda üyeler gerçekten çok komiktiler. Yaptıkları esprilerle hem kendileri eğlendiler hem de bizi kahkahaya boğdular.

Bon Voyage selamlaması ile bölüm bitiyor, bu selamlamada Jimin dans yeteneğini konuşturuyor ve şahane bir dönüş ile tamamlıyor selamlamayı.

Gelecek hafta daha erken tamamlayabildiğim bölüm incelemesinde yeniden görüşmek üzere. Siz bu bölümde en çok hangi takımın macerasında eğlendiniz? Yorumlarınızı bırakırsanız çok sevinirim 🙂