Unutmadan ekleyeyim, Reverend Wakefield’in yeğeni 5 yaşındaki Roger Wakefield aslında hem 2. kitabın hem de hikayenin kalan kısmının en önemli karakterlerinden biri. Bu sezonun (Brianna ile birlikte) en merak edilen kısmı Roger’ın gençliğini kimin oynayacağıydı. Bu role uygun görülen oyuncu Richard Rankin oldu ve bence küçük Roger ile onun büyümüş halini canlandıracak oyuncu arasındaki benzerlik inanılmaz!
Gelelim bölümün ilk sezonun kaldığı yerden devam eden 2. kısmına. İtiraf edeyim Jamie’yi yeniden gördüğüme çok ama çok sevindim. Sam Heughan gerçekten şahane bir oyuncu ve sanırım kendisi gerçekten Jamie karakterini oynayabilecek belki de en doğru isim. (Küçük bir not: Kitaplarda Jamie’yi gemi tutuyor olması oldukça bahsi geçen, çok önemli bir detayken bu durumun dizide biraz geçiştiriliyor olduğunu düşünüyorum.)
Jamie ve Claire, 1746 yılında Fransa’nın La Havre limanına inmesiyle bölümün 2. kısmı başladı. Jamie, Black Jack Randall yüzünden yaşadıklarının fiziksel ve psikolojik etkileriyle boğuşmakta. Claire sanıyorum Culloden’de yaşanılacak galibiyeti önelemek kadar, Jamie’yi başka bir şeyle de meşgul etmek istiyor ve ona bir amaç veriyor: Culloden’i yaşanmadan durdurmak ve geleceği değiştirmek. Jamie zeki bir adam olduğundan herkesin aklındaki soruyı soruyor: “Olacakları biliyorsak neden savaşı engellemeye çalışacağımıza, kazanmaya çalışmıyoruz ki?”. Jamie gibi gururlu ve inatçı bir adama, savaştan kaçmasını söylemek gerçekten çok zor. Ayrıca bu işe girişirlerse etraflarındaki tüm insanlara yalan söylemeleri gerekecek ve Jamie için gerçekten onursuz bir davranış. Claire İskoç’ların Culloden’de yenileceğini, kültürlerinin yok olacağını ve tüm bunların o sırada Paris’te bulunan Prens Charles sebebiyle yaşanacağını bildiğine ve bu savaşın kazanılmasının hiç yolu olmadığına Jamie ikna ediyor ve ikili gerçekten çok büyük bir sorumluluk altına sokuyorlar kendilerini.
Bu arada Jamie, Paris’teki kuzeni Jared’ı Jakobite ayaklanmasının bir parçası olmak istediği konusunda ikna ettiği gibi, kuzeniyle bir de iş anlaşması da yapıyor. Jared’ın uzun ticari gemi yolculuğu süresince Paris’teki işlerini Jamie yürütecek ve aynı zamanda onun evinde yaşayacaklar. Böylece maddi sıkıntılardan kurtuldukları gibi, Culloden’in önleme konusunda tanışmaları gereken insanlara da biraz daha yaklaşmış oluyorlar.
Claire gibi bir kadınla evli olmak gerçekten çok zor. Kendisi üzerine vazife olmayan şeylere karışma, dik başlılık ve inatçılık konusunda cidden sıkıntılı bir insan 🙂 Şaka bir yana, Claire Paris’e gelir gelmez ciddi bir düşman edinmeyi başarıyor: Kont St. Germain (Stanley Weber). Claire bir yük gemisinden indirilen iki hastanın “su çiçeği” tarafından öldüğünü pek çok kişi önünde doğrulayınca, liman yöneticisi hastalığın daha fazla insana bulaşmaması için protokellere uygun davranmak zorunda kalıyor. Hastalık taşıyan gemi, içindeki tüm yükle birlikte yakılıyor. Bu, Kont St. Germain’e büyük bir maddi kayıp verdiriyor tabi. Kendisi Claire ve Jamie’ye bunun bedelini ödeyeceklerine dair söz verdikten sonra, oradan ayrılıyor. Emin olun Kont St. Germain karakterini bu sezon sık sık göreceğiz.
Neredeyse 1 yıllık bekleyişin ardından outlander ekranlara döndüğü için oldukça mutluyum. Ancak 2. sezonun ilk bölümünün beklediğimden biraz daha sönük başladığını da itiraf etmeliyim. Belki de yapımcılar Claire’in geri dönüşü ve Frank ile ilk karşılaşmasını bir an önce anlatıp, kalan bölümlerde daha önemli konulara ağırlık vermeye karar verdiler, kim bilir… Ancak bu durum maalesef bölümü aksiyondan uzak, durağan ve hatta yer yer sıkıcı bir hale getirmiş. Gelecek bölüm itibariyle hikayenin biraz daha hız kazanacağını düşünüyorum.
Şimdilik bölüme verdiğim not C+ 🙂
Dizinin gelecek bölümü “Not in Scotland Anymore” 16 Nisan Cumartesi STARZ kanalında yayınlanacak.
Outlander 2X01 “Through a Glass, Darkly” bölümü siz nasıl buldunuz? Anketimize katılın ve yorumlarınızı bırakın 😉