1897 yılında yayımlanmasından bu yana çok sayıda tiyatro oyunu ve filme uyarlanan Bram Stoker’ın efsanevi romanı Drakula, 2023 yılında bir filme daha ilham kaynağı oldu. Ama bu defa hikâyenin merkezinde Drakula’nın sadık hizmetkârı Robert Montague Renfield var. Chris McKay’in yönetmenliğini üstlendiği, başrollerinde Nicholas Hoult ve Nicolas Cage’in yer aldığı Renfield, 14 Nisan itibariyle ülkemizde de seyirciyle buluşuyor.
Renfield: Konusu
Filmin başlangıcında bir bağımlı ilişkiler grubu toplantısını görüyoruz. Sömürülmekten tükenmiş bu grubun arasında Robert Montague Renfield da yer almaktadır. Bir gayrimenkul anlaşması için avukat olarak gittiği Kont Drakula’nın yanından ayrılamamış, onun sadık hizmetkârı haline dönüşmüştür. Ve neredeyse yüz yıla yakın bir süredir Drakula’nın bitmek tükenmek bilmeyen isteklerini karşılamaktadır. Patronu kanla beslenirken, kendisi ise böcek yiyerek gücünü sağlar. Yaşadıkları son kanlı bir görüşme Drakula’nın ağır yaralanmasına neden olur ve ikili New Orleans’a yerleşir. Renfield, patronunun iyileşmesi için insan arayışına girmiştir. Ve katıldığı bağımlılar grubundaki insanların hayatlarını kimler mahvetmişse onların peşine düşmeye karar verir. Fakat ilk girişiminde şehrin en güçlü suç ailesinin oğlu Teddy Lobo’yla karşı karşıya gelir. Gece oldukça kanlı bitse de Drakula’yı memnun edemez ve “masum” avlar peşine düşer. Bu arada trafik çevirmesinde görevli olan polis memuru Rebecca, uzun zamandır peşinde olduğu Teddy ile karşılaşır ve bir kovalamaca başlar. Her ne kadar kendisini tutuklasa da ailenin gücü polislere de uzandığı için serbest kalır. İpuçlarını takip eden Rebecca, Rebecca’dan intikam almak isteyen Teddy ve patronuna saf ve temiz kan arayışına giren Montague tesadüf eseri bir restoranda bir araya gelir. Bol aksiyonlu geçen gecenin ardından Montague kararını vermiştir: Artık özgür bir insan olmalı ve kendi hayatını yaşamalıdır. Fakat bu Drakula’nın hiç hoşuna gitmeyecektir.
Filmde Montague rolüne hayat veren isim Nicholas Hoult. Son olarak The Menu’de izlediğim ve oradaki performansına hayran olduğum Hoult, bu filmde de oldukça başarılı. Bir yandan sevimli ve iyi kalpli, bir yandan saldırgan ve yırtıcı bu karakter için kesinlikle en iyi seçim olmuş. Ve tabii ki Nicolas Cage. “MCU’da (Marvel Sinematik evreni) olmama gerek yok, ben Nic Cage’im” diyen o muhteşem insan, Drakula rolünde de bir o kadar muhteşem. Mimikleri, duruşu ve oyunculuğuyla rolün hakkını fazlasıyla vermiş. Belki bu zamana kadar dizilerde veya beyazperdede birçok Drakula izledik ama Cage’in performansı sanki bir başka. (Bu arada Cage’in makyajı için her gün üç saat harcandığını ve meşhur dişlerin de 3D baskı yöntemiyle çıkarıldığını belirtelim. Cage’in diş ölçüleri alınarak çıkartılan bu dişlerin hepsi tek tek törpülenmiş ve oyuncunun konuşmasını engellemeyecek bir şekilde takılmış.) Babasının intikamını almaya çalışan polis memuru Rebecca Quincy rolünde ise Awkwafina’yı görüyoruz. Sevgili Burcu Babal Poker Face dizisi hakkında konuşurken Natasha Lyonne’un ses tonunun garipliğinden bahsetmiş, hatta Awkwafina’nın da onunkine çok benzediğini söylemişti. Filmdeki sahnelerinde gözümü kapattığımda gerçekten Lyonne konuşuyor hissine kapıldım. Maalesef filmdeki performansı da vasat seviyede kalmış. Suç ailesinin oğlu Teddy Lobo rolünde ise Ben Schwartz yer almakta. Schwartz, işleri yürütmeye çalışan şapşal oğul rolünde kendisini keyifle izletiyor diyebilirim. Ve Lobo ailesinin başı Bellafrancesca Lobo rolünü Shohreh Aghdashloo üstleniyor. Aghdashloo, yine bir kötü karakterde bir o kadar iyi.
Chris McKay’in yönetmenliğini üstlendiği Renfield’ın hikâyesi, The Walking Dead gibi bir diziyi bizlere kavuşturmuş çizgi roman yazarı ve yapımcı Robert Kirkman’a ait. Hikâyeyi senaryoya dönüştüren isim ise Ryan Ridley.
Toplam 1 saat 33 dakikalık bir süreye sahip olan Renfield, kimi zaman tebessüm ettiren, kimi zaman sizi bir kan gölünün ortasında bırakan, kimi zaman da size aksiyon yaşatan bir film olmuş. Yıllardır sömürülen Renfield’ın özgürlük arayışı güzel bir konu ama hikâye acaba farklı bir şekilde mi ilerleseydi diye düşünmeden edemiyorum. Çünkü dürüst polis memurumuz Rebecca’nın intikam arayışı ve suç ailesi Lobo’nun varlığı sanki filmin doldurma kısımları gibi kalmış. Filmin en güzel yanı Renfield ve Drakula ki bunda oyuncuların büyük payı var. Bu arada film oldukça kanlı sahnelere de yer veriyor. Geçtiğimiz haftalarda vizyona giren Çıldırmış Ayı filmini izleyenlerdenseniz, bu filmde onun biraz daha fazlasını görebilirsiniz. Filmi izledikten sonra keşke Nicolas Cage’i bir kez daha Drakula rolünde ve daha merkezinde olduğu bir hikâyede izleyebilsem diye düşündüm. Belki bu dileğim de bir gün gerçekleşir kim bilir.
Renfield: Son Söz
Drakula’yı sevenlerdenseniz, bu defa bu efsanevi karaktere sadık hizmetkârı Renfield’ın açısından bakın derim. Hele ki Nicolas Cage ve Nicholas Hoult’un oyunculuklarını mutlaka görmelisiniz. IMDB puanı şimdilik 6.8 olan filme benim puanım 7. Şimdiden iyi seyirler.