The Nevers: Laura Donnelly ve Rochelle Neil İle Çok Özel Bir Söyleşi

3360
The Nevers

Duyurulduğu ilk günden beri, büyük bir merakla beklediğimiz The Nevers dizisi, sonunda 11 Nisan’da yayınlanmaya başladı. Ülkemizde beIN Connect’te yayınlanan dizinin iki oyuncusu, Laura Donnelly ve Rochelle Neil ile çok özel bir röportaj gerçekleştirme şansımız oldu. Dizinin konusu ve diğer ayrıntılara yazının sonunda erişebilirsiniz, ancak isterseniz gelin The Nevers’ı önce Laura Donnelly ve Rochelle Neil’dan dinleyelim.

Laura Donnelly:

“Amalia çok özel biri. Duygusallıktan uzak, ayakları yere basan, hiç taviz vermeyen bir kadın. Ve mücadeleci. Bir asi galiba. Acımasız görünebilir ama değişimi böyle getirebileceğine inandığı için. Ve bu gerekli bir değişim.”

Laura-Donnelly
Laura Donnelly dizide Amalia True’yu canlandırıyor.

SORU: Bizi The Nevers’la tanıştırır mısınız?

Laura Donnelly: Çok şey içerdiği için bu zor bir iş ama Victoria devrinde çoğunlukla kadınlardan oluşan bir grubun etrafında şekillenen özünde büyük, çok cesur bir fantezi dönemi aksiyon dizisi. İlla X-Men tarzı süper güçler sayılamasalar da geliştirdikleri bazı özel yetenekleri var ve bunlara bir gece içinde sahip olmuşlar. The Nevers, bunun ne olduğunu; bu yeteneklerin toplumda, normalde asla sahip olamayacakları o güce kavuşmak için savaşmalarına nasıl faydası olacağını keşfetmelerinin hikayesini anlatıyor. Dünyada gücün nerede yattığının ve güç sahibi olmamanın sonuçlarının hikayesi denebilir.

SORU: Kimi oynuyorsunuz?

LD: Amalia True’yu. Amalia “Dokunulmuşlar”dan biri ve grubun lideri olarak konumlanıyor. Birçok “Dokunulmuş”un güvende yaşamak ve bu dünyadaki amaçlarını keşfetmek için toplandıkları yetimhaneyi yönetmeye başlıyor. Amalia, yetimhaneyi yönetiyor ve kaptan yardımcısı aynı zamanda en iyi arkadaşı olan Penance Adair (Ann Skelly). Penance’ın özelliği elektrik, güç ve onların kullanımıyla ilgili. Çok başarılı bir mucit. Penance’la Amalia diğer “Dokunulmuşlar”a yol göstermek için beraber çalışıyorlar. Amalia’nın bildiği bir görevi var ama diğer “Dokunulmuşlar” da seyirciler de pek bir şey bilmiyor. Amalia’nın görevi, özünde, daha iyi bir dünya kurmak için bu grubu bir araya getirmek. Amalia çok özel biri. Duygusallıktan uzak, ayakları yere basan, hiç taviz vermeyen bir kadın. Ve mücadeleci. Bir asi galiba. Acımasız görünebilir ama değişimi böyle getirebileceğine inandığı için. Ve bu gerekli bir değişim.

SORU: Başladığınızda bu hikayenin nereye varacağını biliyor muydunuz?

LD: Aslında biliyordum, evet. Beni bu projeye çeken şey de yüzde yüz bu oldu. Dizinin gidişatı hakkındaki oyuncu özetlerini ilk okuduğumda bana o kadar çekici gelmemişti çünkü birkaç sezon yayınlanacak bir fantezi dizisi gibi bir şeyin içinde yer almanın peşinde değildim. Sonra, California’da Joss Whedon’la buluştuk. Kısa 15 dakikalık bir toplantıya girdiğimi sanıyordum. Orada bir saat kırk dakika falan kalmış olmalıyım. Bana kafasındakilerini ve yarattığı bu dünyayı anlattı. Hemen tavlandım. Bir insanın bunca şeyi beyninde tutabildiğine inanamadım.

Hikayenin birçok farklı yönde ilerlemesi, muazzam boyutu, insan ırkı ve birbirimize karşı olan tutumumuz hakkında anlatmak istedikleri… Oyuncu özetinde okuduğum bir cümlenin ötesinde daha birçok katmanın ve söylenecek birçok şeyin daha olduğunu fark ettim. İşe dahil olmak için sabırsızlandım. Bana tüm sırları ve hikayenin gidişatını anlattı. Bu, büyük bir dizide çalıştığınızda pek alışılagelmiş bir şey değildir. Ne olduğunu ancak yeni bölümlerin senaryoları geldikçe öğrenirsin. Ama Joss, hikayeyi kapsamlı bir şekilde iyice anlayabilmem için bu konuda çok cömert davrandı. Aklınızı başınızdan alacağını söyleyebilirim.

SORU: Bir dönem fantezisi olarak The Nevers modern seyirciye nasıl hitap edecek?

LD: Güç değişimiyle ilgili bir hikaye. Victoria devrinde gücün yattığı yerle günümüzde yattığı yer arasında o kadar çok fark yok. Bu, dünyanın hızla değiştiği bir dönemdi. Kadınların toplumdaki rolleri kadınlara seçme hakkı verilmesi için yürütülen hareketle, sanayileşmeyle, yeni teknolojilerle değişmek üzereydi. Her şey çok hızlı gelişiyordu ve yeni bir yüzyıla doğru ilerliyorlardı. Günümüz dünyasına bakarsanız eşitlik, azınlık ve kadın hakları konularının hâlâ zaman zaman aynı şekilde gündeme geldiğini görebilirsiniz. Sonunda umarım, şefkatin tek yol olduğunu anlamaya başlıyoruz. Bu dizinin teması da büyük oranda bunun üzerine. İnsanların onur sahibi olmalarına izin verilmesi, insanlar olarak sonunda birbirimize şefkatle yaklaşmamız gerektiğini fark etmemizin gerekliliği ve bunlar olmazsa bir canlı türü olarak ayakta kalamayacağımız.

SORU: Amalia insanın gözünü korkutan savaşçı. Bu işin fiziksel yanını nasıl buldunuz?

LD: Bayıldım. Daha çok sevemezdim. Çocukken jimnastik yapardım, çocukluğumun büyük bir parçasıydı. Edindiğim o becerileri burada kullanabiliyorum. Bunu daha önce yapma fırsatını hiç yakalayamamıştım. Rollerin böyle fiziksel olmasını, sıkı bir antrenmana girip yeni şeyler öğrenme fırsatı bulmayı seviyorum. Jimnastik elbette dansa da aktarılabilecek bir beceriydi ve daha gençken bunu yaptım ama dövüş sahneleri çekmeyi öğrenmek bambaşka bir şey olduğu için yepyeni şeyler öğrenmek için bir fırsattı. Kişisel düzeydeyse, çok güçlenme harika bir şey. Böyle özellikleri olan birini oynama şansı karşınıza pek çıkmaz. Bu, çok çetrefilli bir karakter ve oyunculuk yeteneğinizi tahrik ediyor. Amalia ikisini de barındırıyor ve bunları nadiren beraber bulursunuz.

SORU: Kovid-19 salgını döneminde bu ölçekte bir dizi çekmek ne kadar zordu?

LD: Şöyle ifade deyim, sekiz ay içinde on bölümü tamamlamamız gerekiyordu.  İki yılı geride bıraktık ama altı bölüm çekebildik. Zorlu bir görevdi. Bu başarımızı oyunculara ve ekibe borçluyuz, bunu tüm kalbimle söylüyorum. Çalıştığım en iyi oyuncular ve en iyi ekip bu. Başından sonuna setteki atmosfer hep harikaydı. Herkes arkadaş yanlısı, iyimser ve çalışkandı. Ekip, Kovid kısıtlamaları döneminde çalışmak zorunda kaldı ve zaten karmaşık olan çekimler kısıtlamalar yüzünden iyice zorlaştı ama harika bir iş çıkardılar. Herkesin böyle bir araya gelip bunu başarması aklımı başımdan aldı. Bunu işe gerçekten inanmış olmamıza borçluyuz.          


Rochelle Neil:

“Bu dizinin topluma ve şu anda dünyada olup bitenlere ayna tuttuğunu hissediyorum. İnsanlar kendilerine yabancı gelen insanlardan ve durumlardan korkuyorlar.”

Rochelle-Neil
Rochelle Neil dizide Annie Carbey karakterini canlandırıyor.

SORU: Bize The Nevers’ta kimi oynadığınızdan bahsedin.

Rochelle Neil: The Nevers’ta “Şenlik Ateşi” Annie’yi oynuyorum. Ateşe hükmedebilme gücü olan bir profesyonel suçlu. Onun The Nevers’ta iyi karakter mi yoksa kötü karakter mi olduğunu galiba seyrettikçe öğreneceksiniz. Karmaşık bir ahlak anlayışı var.

SORU: Yeteneği nedir ve nasıl keşfediyor?

RN: Yeteneği ateş. Ateşi atabiliyor, kontrol edebiliyor, yaratabiliyor. Bunu nasıl keşfettiğini bilmiyoruz. O, ileriki bölümlerde açıklanıyor. Ama dürüst olmak gerekirse, Annie’nin her şeyi çözmekle veya dünyayı kurtarmakla bilhassa ilgilendiğini sanmıyorum. Daha çok “Evet, harika. Ateş fırlatma gücüm var. Ağzının payını verebileceğim için ne taviz veririm, ne saçmalıklarına katlanırım. Çok eğlenceli.” havasında. Kendini çok güçlü ve büyük ihtimalle güvende hissediyor. Geçmişi üzerine kafa yorduğumuzda uzun zamandır kendini bu kadar güvende hissetmediğini varsaymıştık. Başının çaresine bakabiliyor.

SORU: The Nevers’a dahil olmayı neden istediniz?

RN: Diziyle ilk karşılaşmam sadece beş sayfa üzerinden oldu. Bunlar seçmelerde kullanılacak olan sayfalardı ve gerçekten çok yoğundu. Sahnede bağlanmış bir rahibe işkence yapıyordum, ateş atıyordum. Çok yoğun bir sahneydi. “İşte bizim kız bu!” demelerinin ben veya seçmelerde bizi değerlendiren adına ne ifade ettiğini pek bilemiyorum. Ama başka bir şey bilmiyordum. Karakter tarifi yoktu. Hiçbir şey yoktu. Sadece bir rahibe işkence yaptığım beş sayfa. Sonra HBO’dan bir telefon geldi ve “Joss seninle tanışmak istiyor.” dediler. Sonra bana fikri anlattı. Çok etkilendim. O konuşma devam ettikçe ve sonra senaryo elime ulaşınca yine hayret ettim. Elindekilerle hareket etmen gerekiyor. Bir bakıma kendini bırakmayı öğreniyorsun. Bir oyuncu için “Bu insan ölecekmiş. Bilmiyordum.” diye davranmaktansa bunu gerçekten bilmemek daha kolay.

Ama diğer taraftan, her oyuncunun çalışma tarzı farklı. Ben hazırlanmayı, plan yapmayı; üzerinde çalışabildiğim ve beslenebildiğim bir dayanağımın olmasını severim. Ama bu işte, her anın içinde son derece hakiki bir şekilde yaşamak zorundasın çünkü nereye varacağına dair bir fikrin yok. Yazarların yaratıcı ilham alabilecek alanlarının olması için her anın hakkını vermek istiyorsun. Elinde birinci bölümden altıncı bölüme kadar tüm senaryolar olduğunda bazen yapabiliyorsun bence ama bu durumda hiçbir kapıyı kapatmak istemiyorsun. Normalde, “Tamam. Bu bölüm yüzde yüz bunun hakkında. Bunu keşfedeceğim.” dersin. Ama The Nevers’ta “Bu işin nereye varacağını bilmediğimiz için kapıları açık tut ve çok cesur tercihler yap.” diyoruz.

SORU: Yeteneklerinizle ilgili sahnelerin çekimleri nasıl oldu? Siz ateş atıyorsunuz, mesela.

RN: Vinnie Heaven (Nimble Jack)’le ilk sahnem, ikimiz de yeteneklerimizi kullanabildiğimiz için çok güzeldi. Bir ara sokaktaydık ve Vinnie disklerin üzerinden duvara tırmandığı bir numara yaptı. Çok güzeldi. Ben önceki bölümlerden beri ateş kullanıyordum. Özetle dublörleri ateşe verip duruyordum. Ateş için birçok farklı şey kullanılıyordu. Bana LED’ler bağladılar. Bir düzeneği vardı ve kendim kontrol edebiliyordum. Böylece ellerime ve yüzüme gerçek ışık yansıyabiliyordu. İşin çoğunu post-prodüksiyonda yapıyorlar.

İstikrarlı olması için ekiple ateş hakkında, nasıl oluştuğu, vücudumdan nasıl çıktığı üzerine çok konuştuk. Bunlar ilk adımlardı. LED’ler ve istikrar. Sonra post-prodüksiyonda gerçek ateşi eklediler. Ne zaman ateş atsam, o ateş sonrasında güçleniyor. Zavallı dublörler. Aslında zavallı denemez. Vücutlarını jelle kaplayıp kendilerini sağa sola fırlatmak için bol bol zamanları oluyor. Ama ilk gördüğümde fazla geldi. Gerçekti. Bazı açılardan ateşi oluşturduğum sahneler çoğunlukla kendi yaratıcılığımla oluyor. Ama o ateş topunu attıktan sonra Dublör Koordinatörü Rowley IrIam’ın ekibi muazzam. Kendilerini jele bulayıp ateşe veriyorlar. Sonra biri gelip onları söndürüyor ve ben geri gelip tekrar yakıyorum. Harika bir şey ama o ateş oyunları için çok insan gerekiyor. Ne zaman sete gitsem etrafımda koca bir ekip oluyor.

SORU: İyi bilim kurgular ve fantezi hikayeleri hep günümüze hitap eder. The Nevers hangi sorunlara veya konulara parmak basıyor?

RN: Kesinlikle. Bu dizinin topluma ve şu anda dünyada olup bitenlere ayna tuttuğunu hissediyorum. İnsanlar kendilerine yabancı gelen insanlardan ve durumlardan korkuyorlar. Yani farklı, yeni veya sıra dışı diyebileceğimiz şeylerden. Bu ırktan, cinsiyete ve uyruğa kadar her şey olabilir. Birleşik Krallık’taki Brexit meselesine baktığınızda “öteki” olan her şey. O kelimeyi seviyor muyum, bilmiyorum ama bunu tırnak içine alacağım. Öteki olan her şey sorun. Bu konuda lisan çok önemli. Bu konulardan, toplumumuzda yaşanan olaylardan bahsetme şeklimiz çok önemli. The Nevers’ın buna parmak basması, başka bir çağın insanları üzerine olsa da bir ayna tutması çok iyi. Böylece insanlar korkunun nelere yol açtığının, sırf korku yüzünden belli grupları nasıl dışladığımızı, korkuya hükmetme gücünün verilmesinin veya alınmasının nasıl bir şey olduğunu bu benzerlikleri görerek fark edecekler.


The Nevers – Konusu

6 bölümlük The Nevers, Victoria döneminin son yıllarında, Londra’nın “Touched” (Dokunulan) kişilerle kuşatıldığı bir dönemde geçiyor. Çoğu kadın olan bu “Touched” kişiler, aniden anormal yetenekler sergilemeye başlayan insanlar. Bu yeteneklerden bazıları hoş, bazıları ise nahoş… İşte bu “Touched” kişilerden ikisi hikayemizin merkezinde yer alıyor. Gizemli, yumruğu hızlı bir dul olan Amalia True ile parlak bir genç mucit olan Penance Adair. Bu iki kadın, yeni oluşan bu alt sınıfın öne çıkan isimleri olacaklar. Bir taraftan kötülükle savaşırken, diğer taraftan gidecek yeri olmayan “Dokunulmuş” insanlara bir ev sunacaklar.

İLGİLİ: 2021 Yılında İzlemeyi Sabırsızlıkla Beklediğimiz 21 Yeni Dizi

The Nevers – Oyuncular

Laura Donnelly (Amalia True), Ann Skelly (Penance Adair), Olivia Williams (Lavinia Bidlow), James Norton (Hugo Swan), Tom Riley (Augustus ‘Augie’ Bidlow), Rochelle Neil (Annie Carbey), Amy Manson (Maladie), Eleanor Tomlinson (Mary Brighton), Denis O’Hare (Dr. Edmund Hague), Nick Frost (Declan Orrun).

The Nevers’ı ülkemizde beIN Connect’te izleyebilirsiniz.