Three Thousand Years of Longing Film Eleştirisi

1190
Three Thousand Years of Longing - Üç Bin Yıllık Bekleyiş

Mad Max gibi kült bir seriyi sinemaya kazandıran George Miller fantastik ve romantik bir hikâyeyle yeniden karşımıza çıkıyor. Hem de İstanbul’da başlayan bir hikâyeyle… A. S. Byatt’ın The Djinn in the Nightingale’s Eye adlı kısa öyküsünden uyarlanan, Idris Elba ve Tilda Swinton’ı başrollerinde barındıran Three Thousand Years of Longing / Üç Bin Yıllık Bekleyiş, 16 Eylül itibariyle ülkemizde de seyirci ile buluşuyor. 

Three Thousand Years of Longing / Üç Bin Yıllık Bekleyiş: Konusu

Alithea Binnie, zaman zaman şeytani varlıklarla ilgili halüsinasyonlar gören bir anlatı bilim uzmanıdır. Yalnız ve yalnızlığından da oldukça memnun görünen Alithea bir gün bir konferans için İstanbul’a gelir. (İstanbul’a gelen her konuk gibi o da Pera Palas Oteli’nde Agatha Christie’nin odasında konaklar.) Konferans sonrası Kapalıçarşı’da yaptığı bir alışveriş turunda mavi çizgili antika bir şişe alır. Sabah kalktığında şişeyi temizleyeyim derken birden içine hapsolmuş cini serbest bırakır. Cin, tamamen özgürlüğüne kavuşabilmek için Alithea’ya üç dilek hakkı sunar. Fakat bu dilekler ancak içtenlikle istenirse gerçekleşebilecektir. Ve bu üç dileği gerçekleştirdikten sonra cin de nihayet özgürlüğüne kavuşabilecektir. Fakat ne yazık ki bu Alithea’ya inandırıcı gelmez. Ve cin de bunun üzerine Alithea’ya (ve tabii ki izleyicilere) şişelerin içinde tutsak geçirdiği zamanları anlatmaya başlar. Cinin ilk tutsaklığı kuzeni olan Sheba Kraliçesi Belkıs’ın Hz. Süleyman ile tanışma dönemine denk gelir. Hz. Süleyman tarafından bir şişeye hapsedilen cin, uzun yılların ardından bu defa Kanuni Sultan Süleyman’ın sarayındadır. (Hürrem’siz bir Sultan Süleyman düşünülemeyeceği için filmin bu kısımlarında Hürrem arzı endam eder.) Burada saray cariyelerinden Gülten’in eline geçer. Ve başlar Gülten’in dileklerini gerçekleştirmeye. Fakat Gülten’in istekleri ne yazık ki kötü olayları da birbiri ardına getirir. Bu da cinin 100 yılı aşkın bir süre sarayın içinde kalmasına vesile olur. Bu kadar uzun zaman da tabii IV. Murad dönemini karşımıza çıkarır. IV. Murad’ın yanı sıra annesi Kösem Sultan ve kardeşi İbrahim’i de göreceğimiz bu hikâye cine yine özgürlüğünü kazandırmaz. Cin son olarak bir Türk tüccarının eşi Zefir’in eline geçer. Buluşlar yapan ve tüm bilgiyi öğrenmek isteyen Zefir ve cinin hikâyesi her ne kadar tutkulu olsa da bu da hüsranla sonuçlanır. Cinin bütün bu yaşadıklarından oldukça etkilenen Alithea ise nihayet ilk dileğini söylemeye karar verir.

Filmde cin rolüne Idris Elba hayat verirken, Tilda Swinton’ı ise Alithea rolünde izliyoruz. Bu ikilinin filmde güzel bir kimya tutturduğunu da söylemek gerekiyor. İstanbul’da başlayan ve içinde Osmanlı’yı da barındıran bu hikâyede Türk oyuncular da karşımıza çıkmıyor değil. Özellikle Gülten rolünü üstlenen Ece Yüksel ve Zefir rolünde izlediğimiz Burcu Gölgedar gayet iyi performans sergiliyorlar. Zerrin Tekindor, Kösem Sultan rolünde ve yine her zamanki gibi başarılı. Tozluyaka dizisinin Bilal’i Oğulcan Arman Uslu ise IV. Murad rolünde karşımıza çıkıyor. Erdil Yaşaroğlu’nu ise filmin başlarında Alithea’yı konferans için İstanbul’a davet eden profesör Gülhan rolünde izliyoruz.

Three Thousand Years of Longing – Üç Bin Yıllık Bekleyiş

İlk gösterimini bu yılki Cannes Film Festivali’nde gerçekleştiren film genelde olumlu eleştiriler almış olsa da ne yazık ki vizyona girdiği ülkelerde pek bir hasılat başarısı gösterememiş. Sanırım Mad Max: Fury Road’un beş yıl sonrasında ortaya çıkan bu film George Miller’ın takipçilerinde beklentiyi yüksek tutmalarına neden olmuş olabilir. Benim bu kadar yıl içinde öğrenmeye çalıştığım bir şey varsa o da her zaman beklentiyi düşük tutmak. Çünkü herkes her zaman aynı performansı gösteremiyor, bu bir gerçek. Film sadece fantastik değil ayrıca romantik. Aksiyon var mı bir nebze diye düşünürseniz o da yok. Film stabil bir şekilde ilerliyor. Zaten bir süre sonra bunu idrak edeceğiniz için kendinizi olayların akışına ister istemez bırakacaksınız. Görsel olarak daha iyi olabilir miydi, kesinlikle evet. Ama sonuçta ortada anlatılması gereken bir hikâye var, o da beni bir şekilde içine almayı becerdi.

Three Thousand Years of Longing / Üç Bin Yıllık Bekleyiş: Son Söz

İki saate yakın bir süreye sahip olan film hikâye dinlemek isteyenler için birebir bir yapım. George Miller sadece ana karakterlerden Alithea’yı değil, biz izleyenleri de cinin etrafına toplayıp onun binlerce yıldır yaşadıklarını dikkatlice dinlememizi sağlıyor. Eğer siz de bu hikâyeye tanık olmak istiyorum diyorsanız Three Thousand Years of Longing / Üç Bin Yıllık Bekleyiş’i izleyin. IMDB puanı şu an 6.8 olan filme benim puanım 6.5.